-
</font>Sayın
meslektaşlarımız, <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">çalışma hakkımız ve
sözleşme özgürlüğümüz gasp edilemez !..[/b]<?: prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-comfficeffice" /></span></span>
</font>02 Kasım 2011 tarihli
ve 28103 Sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmış bulunan 660 sayılı KAMU GÖZETİMİ
MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU KURUMUNUN TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ
HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME karşısında
üyelerimizin hak ve çıkarlarını koruma görevleri nedeniyle, 24.11.2011 günü
TÜRMOB Başkanlar Kuruluna katılacak Oda yöneticilerimizi anayasal ve yasal
görevlerini yerine getirmeye davet ediyorum. Aksi halde hukuksal olarak hizmet
kusuru işlemiş olurlar ve CEPLERİNDEN tazminat ödemek zorunda kalırlar. Çünkü;</span></span>
</font>2005 Mayısında Dünya
Bankasının açıkladığı Rosc raporunun bir gereği olarak yapılan düzenleme hem
mesleki ve hem de örgütsel hak ve çıkarlarımıza hukuksal olarak aykırıdır.</font></font></span>
</font>Hükümetler bile öyle
her kafasına esen, 660 sayılı KHK vb. ile anayasanın 48. ve 49. maddelerindeki <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">çalışma hakkımızı ve sözleşme özgürlüğümüzü[/b]
istediği gibi kısıtlayamaz, sınırlandıramaz. </span><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Tanımdan başlamak gerekirse hak özgürlüğün usulü bir güvencesi ve
gerçekleşme aracı yani özgürlükler sağlamak için kişiye hukuk düzeni tarafından
tanınan meşru yetki ya da bir hizmet veya edim istemidir. Özgürlük ise toplum
içinde kişinin dilediği gibi düşünebilme ve hareket edebilme serbestîsi veya
kişinin hayatını kendi tercihlerine göre kurma çabasının başkalarınca,
özellikle siyasi otorite tarafından keyfi olarak engellenmemesi şeklinde
tanımlanabilir.[/i] </font></font>
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Sözleşme
özgürlüğü mülkiyet hakkının bir sonucu ya da mülkiyet hakkının ayrılmaz bir
parçası olduğunu söylemek mümkündür. Sözleşme özgürlüğü klasik hak ve
hürriyetler teorisyenlerinin ve talep sahiplerinin iktisadi tercihlerinin
sonucudur. Bu talep iktisadi liberalizm talebidir. Siyasi liberalizmin
talepleri sunucunda kişi hakları gibi iktisadi liberalizmin talepleri sonucunda
da iktisadi özgürlükler adı verilen özgürlükler hukuk düzeninde kabul
edilmişlerdir. İşte bu nedenle sözleşme özgürlüğü, özerk birey ilkesinin hukuk
düzenindeki tezahüründen ibarettir.</span></span>[/i]
</font>Her
ne şekilde değerlendirilirse değerlendirilsin, sonuçta, 660 sayılı KHK ile YMM
ve SMMM meslektaşlarımızın yani odalarımızın üyelerinin gerek 3568 sayılı
meslek </span></span>yasamızın</span></span> “</span></span><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Amaç,
</span>[/i]
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Madde
1 – Bu Kanunun amacı, işletmelerde faaliyetlerin ve işlemlerin sağlıklı ve
güvenilir bir şekilde işleyişini sağlamak, faaliyet sonuçlarını ilgili mevzuat
çerçevesinde denetlemeye…</span>[/i]”
şeklindeki ve gerekse de 6102 sayılı Yeni TTK’ndan kaynaklanan kendi mesleki
alanımıza </span></span>ilişkin denetim yetkimizin gaspına yol
açan; </span>
</font><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">çalışma hakkımızı ve sözleşme
özgürlüğümüzü</span>[/b]</span> hukuka ve
anayasaya aykırı olarak daraltma yetkisini keyfi ve sınırsızca kullanarak
sınırlandırmaya çalışmaktadır.</span></span>
</font>Çünkü</span></span>
söz konusu KHK ile “</span></span><i style="mso-bidi-font-style: normal;">yeminli mali müşavir ya da serbest
muhasebeci mali müşavirlik ruhsatını almış meslek mensupları arasından Kurum tarafından
yetkilendirilen kişileri</span>[/i] ” ve kuruluşları belirlemek söz konusu KHK ile meslek örgütümüz dışında
kurulan kuruma bırakılmıştır.</span> </span></span>
</font>Kararnamede
yabancı denetçilerin de ve uluslararası "büyük" denetim şirketlerinin
de ve hem de <b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">"Kamu yararını ilgilendiren kuruluşlar"[/i][/b]ın işlerini
yapmak üzere, pastanın en büyük ve en kaymaklı kısmını kapmaya çalışmalarının
üzerinde çok önem ile durulmalıdır.</span></span>
</font>Her şeyden önce,</span><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> Anayasa md.91’e göre, “…temel
haklar, kişi hakları ve ödevleri ile … siyasi haklar ve kanun hükmünde
kararnamelerle düzenlenemez…” ve ancak anayasadaki ilkelere göre <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">kanun ile[/b] sınırlandırılabilir.</span>[/i]</span>
</font>Oysa
dayanağı olan yetki kanunu ile 3568 ve 6102 sayılı yasalarda değişiklik
yapılmasına ilişkin olarak Bakanlar Kuruluna doğrudan bir yetki verilmediği
gibi, anılan yetki kanununun maddelerinde tadadi olarak sayılan Kanun ve
KHK’lar dışındaki Kanun ile KHK’larda da soyut ve muğlak ifadelerle değişiklik
yapabilme yetkisi yoktur. Kaldı ki anayasanın 91/2. <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“[/i]</span></span><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Yetki kanunu,
çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin, amacını, kapsamını, ilkelerini,
kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp
çıkarılamayacağını gösterir.”</span></span>[/i]
Yetki kanunu Bakanlar Kuruluna 3568 ve 6102 sayılı yasalardaki çalışma
hakkımızı ve sözleşme özgürlüğümüzü sınırlandırma yetkisi verilmiş olsaydı
bile, Bakanlar Kurulu bu yetkisini bir başka kuruma devredebilme yetkisi yoktur.</span></span>
</font>Üstüne üstelik;</span></span> Kararnamenin 3/1. fıkrasında <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“kamu tüzel kişiliği” [/i]olarak
nitelendirilmiş olan </span><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu [/i]ancak kanunla düzenlenebilirdi. Çünkü </span>Anayasanın;
</span></span>
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“</span>[/i]</span>IV. İdare A. İdarenin esasları 1.
İdarenin bütünlüğü ve kamu tüzelkişiliği</span>
</font></span></span><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Madde 123 – </span>[/i]<i style="mso-bidi-font-style: normal;">İdare,
kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">kanunla
düzenlenir[/b]. </span>… <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye
dayanılarak kurulur[/b].” </span>[/i]hükmündedir. </span></span>
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Anayasanın</span>[/i]<i style="mso-bidi-font-style: normal;">, 13.
Maddedeki genel sınırlama nedenleri, “girişim özgürlüğü” açısından da
geçerliydi; <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">ancak öteki hak ve
özgürlükler için birçok sınırlama nedenleri öngören Anayasa koyucunun, adı
geçen özgürlüğün yalnızca güvencesine yönelik kayıtlamayla yetinmesi anlamlı
olsa gerekir[/b]. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Zira çalışma
özgürlüğü, bir iktisadi özgürlük olarak, serbest meslek sahiplerinin
özgürlüklerinin bir güvencesi niteliğindedir.[/b]</span>[/i]
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;"></span>[/i]
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;">
</span>Anayasa Mahkemesi’ne göre:</span>[/i]
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;">
</span>“Özel hukukta kişiler özgür iradeleriyle, ilişkilerini sözleşmelerle
düzenleyip biçimlendirirler.</span>[/i]
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;">
</span>Emredici kurallara, kamu düzenine ve ahlaka aykırı olmadıkça bir <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">sözleşmenin konusu, süresi ve [/b]</span>[/i]
</font><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </span>koşulları serbestçe saptanabilir.
Anayasanın 48. maddesince koruma altına alınan da </span>[/i][/b]
</font><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </span>özgürlüktür.”</span>[/i][/b]<i style="mso-bidi-font-style: normal;"> (17. dipnot 1998/10 esas, 1998/18 sayılı
ve 20.5.1998 tarihli karar. AYMKD, sayı: 34, 2.c., s.333.<sup>)</sup></span>[/i]
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><sup></span></sup>[/i]
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Maddede yer almamasına rağmen Anayasa
Mahkemesi’nin kullandığı ölçütler, hukukun genel ilkeleri olarak
değerlendirilebilir. Bu ölçütlerin işlevi 2001 Anayasa değişikliğinden sonra
artmıştır. Bu, <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">13. maddenin genel
sınırlama hükmü olmaktan çıkarılmasından ileri gelmektedir[/b]. Kuşkusuz, 13.
maddenin bu yönde değiştirilmesi, özgürlükler açısından olumlu bir gelişmedir.
Ancak, türev kurucu iktidar 13’teki nedenleri, <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">iktisadi özgürlüklere dokunmamış ve bu sonuncuların “ayrıcalıklı
anayasal konumu[/b]<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">…” [/b]pekiştirilmiştir.</span>[/i]
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;"></span>[/i]
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;">
</span>Girişim özgürlüğü, her gerçek ya da tüzel kişinin dilediği iktisadi
faaliyeti yürütebilmesidir. Girişim, öncelikle kuruluş özgürlüğünü, yani
kişinin tercihine göre teşebbüs kurabilmesini ve dilediği mesleki faaliyete
girebilmesini ifade eder. Girişim bir kez kurulduktan veya mesleki faaliyete
giriş bir kez güvence altına alındıktan sonra, ilgili gerçek ya da tüzel kişi,
bu girişimi amacına uygun olarak serbestçe işletebilmeli veya bu faaliyeti
yürütebilmelidir.”</span>[/i] Özgürlükler Hukuku - İbrahim Ö.Kaboğlu</span> İmge Kitabevi 6. Baskı, s.456-457.</span>
</font>
Kaldı ki, yetki yasası onaylanmış olsa bile, diğerleri gibi 660 sayılı KHK’nin
özellikle, </span></span><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“MADDE
27 - (1) Kurul; 9 uncu maddenin birinci fıkrasının (b), (ç) ve (d) bentlerinde
yer alan yetkilerinin kullanılmasına yönelik usul ve esasları çıkaracağı
yönetmeliklerle belirler.” </span>[/i]şeklindeki sınırsız yetkinin iptali
davası açılması için yeterli milletvekili </span>ile</span>
anayasanın 150. maddesinin işletilmesi sağlanmalıdır. </span>
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;"></span>“*Yirminci
yüzyılın başlarında iktidarda olan İttihat ve Terakki Partisi, Meclis-i
Mebusan'ı by-pass ederek ülkeyi Kanun-i Muvakkat'larla yönetmişti. Yirmi
birinci yüzyılın başlarında iktidar olan "Adalet ve Terakki Partisi"
de aynı yolu izliyor; Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarma yetkisini Türkiye
Büyük Millet Meclisi'nin iradesini hiçe sayarak kullanılmıştır.</span>[/i]
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;">*Kurban Bayramı'nın arifesinde, 2 Kasım 2011 gece yarısı 28103
(Mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayınlandı.</font></font>[/i]
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Kurban öncesindeki
işlemler dizisi ise, daha düşündürücü. Üç açıdan:</span>[/i]
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;">-TBMM faal : yeni anayasa hazırlığına bile girişmiş bulunuyor.</span>[/i]
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;">-Hükümet, yetki süresinin son gününde bir dizi KHK daha çıkardı</span>[/i]
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;">-Anayasa Mahkemesi (AYM) ise, Yetki yasası ve KHK’lar üzerine tartışmalı
bir karara imza atmış oldu. </span>[/i]
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Oylamada 7 üye iptal, 7
üye red yönünde oy kullandı. Ancak 6 aylık sürede çıkarılan KHK’ların yasal
dayanağını oluşturan ve iptali halinde bu kararnamelerin de iptalini gerektiren
KHK, AYM’nin yeni Kuruluş Kanunu’ndaki “Oyların eşitliği hâlinde başkanın
bulunduğu tarafın görüşü doğrultusunda karar verilmiş olur” şeklindeki
düzenleme nedeniyle yürürlükte kaldı. Oysa, Anayasa’ya göre, “<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Bölümler ve Genel Kurul, kararlarını salt
çoğunlukla[/b] <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">alır.”[/b] (m.149). </span>[/i]
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;">-Usule ilişkin sorun şu:
Kuruluş yasasındaki madde, Anayasa’ya aykırı değil mi? Başkan Kılıç’ın red oyu,
KHK’nın iptalini engelledi: “salt çoğunluk”, bu değil…</span>[/i]
</font>-<i style="mso-bidi-font-style: normal;">İçerik olarak[/i]: Hükümet, bu yetkiyi
kullanarak 34 KHK çıkardı. 1 Kasım’a kadar toplam 22 KHK çıkaran Hükümet, 1 ve
2 Kasım tarihli Resmi Gazetede 12 KHK daha yayımladı. Böylece, yetki süresinin
bitimine saatler kala çıkartılan KHK sayısı 34’e ulaştı.” </font></span>https://www.ibrahimkaboglu.com/tr/Detay.aspx?ID=420</font></span>
</font>Kanunların
anayasaya aykırı olamayacağı bir yerde, KHK’ler de anayasaya aykırı olamaz.</span></span></font></font>
</font>Anayasanın 2. maddesinde de
Türkiye Cumhuriyeti <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“sosyal bir hukuk
devletidir.” [/i]şeklinde tanımlanmıştır. Hukuk devleti, hukukun egemen olduğu
ve vatandaşların hukuki güvenliğe sahip bulunduğu devlet olarak
tanımlanmaktadır. Hukuk devletine aykırı olan, temel
hak ve özgürlükleri ölçüsüzce sınırlandırma yetkisi aktarılan ve Anayasaya
açıkça aykırı olan bir düzenlemenin uygulanması halinde, sonradan giderilmesi
olanaksız zararlara yol açacağı çok açıktır. </span></font></font>
</font>Anayasamızın 48. maddesinde <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme
hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.[/i]</font></font>
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Devlet,
özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun
yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri
alır.”</font></font>[/i]
</font>Hürriyet temeline dayalı bir toplumda irade
serbestliği çerçevesinde ferdin sözleşme yapma, meslek seçme ve çalışma
hürriyetlerinin garanti olunması tabiidir. Ancak bu hürriyet, kamu yararı amacı
ile ve kanunla sınırlandırılabilir. Özel teşebbüs hürriyeti Anayasa teminatı
altına alınmıştır. Anayasanın 5. maddesi Devlet kişinin temel hak ve
özgürlüklerini sınırlayabilecek ekonomik engelleri kaldırma ve onun hem maddi
hem de manevi varlığını geliştirme ödevini yüklenmiştir. Özel teşebbüs hürriyeti
mahiyeti icabı hem gerçek kişilere tek tek ve toplu olarak hem de tüzel
kişilere tanınmıştır.</font>
</font>Anayasanın 48. maddesinde özel teşebbüs
kurmanın serbest olduğu hüküm altına alınmıştır. Özel teşebbüslerin
faaliyetlerini güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri
alır denilerek devlete görev yüklenmiştir. Bu tedbirler milli ekonominin
gereklerine ve sosyal amaçlara uygun olması gerekmektedir. Ayrıca bu tedbirleri
alırken temel hak ve özgürlükleri anayasa aykırı şekilde kısıtlamadan toplum ve
fertlerin refahını artırma yönelik olarak yapmalıdır. Anayasamızda muhtelif
maddelerde özel teşebbüs özgürlüğüne etki edecek hükümler yer almaktadır. </font>
</font>Anayasa mahkemesi de bir kararında bu tip
hükümleri bir araya getirmiştir.</font>
</font>“Anayasa’nın çeşitli maddelerinde yer alan,
“…kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak…” (madde 5),
“…Devlet, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara
uydun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri
alır …(madde 48); ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı… planlamak…”(madde
166); Devlet, para, kredi, sermaye, mal, ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve
düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alır…”(madde 167);
şeklindeki hükümler, devletin ekonomik hayatın işleyişini düzenlemek,
gerektiğinde bu alana müdahale hususunda görevli kılındığı ortaya koymaktadır.”
Anayasamızda özel teşebbüs özgürlüğünü sınırlayan maddeleri şöyle
sıralandırabiliriz.</font>
</font>- </font><li style="margin: 0cm -14.2pt 10pt 0cm; line-height: normal; tab-stops: list 36.0pt; mso-margin-top-alt: auto; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-list: l0 level1 lfo1;" ="Msonormal">Kıyıların
Korunması (43.madde)</span>
</font><li style="margin: 0cm -14.2pt 10pt 0cm; line-height: normal; tab-stops: list 36.0pt; mso-margin-top-alt: auto; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-list: l0 level1 lfo1;" ="Msonormal">Devletleştirme
(47.madde)</span>
</font><li style="margin: 0cm -14.2pt 10pt 0cm; line-height: normal; tab-stops: list 36.0pt; mso-margin-top-alt: auto; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-list: l0 level1 lfo1;" ="Msonormal">Tabii
Servetlerin ve Kaynakların Aranması (168.madde)</span>
</font><li style="margin: 0cm -14.2pt 10pt 0cm; line-height: normal; tab-stops: list 36.0pt; mso-margin-top-alt: auto; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-list: l0 level1 lfo1;" ="Msonormal">Ormanların
Koruması ve Geliştirmesi (169.madde)</span>
</font>
</font>Devletin özel teşebbüslerin güvenlik ve
kararlılık içinde çalışması için gerekli tedbirleri almasında hem özel teşebbüs
sahiplerinin hem de bu teşebbüsler aracılığı ile toplumun diğer fertlerinin ve
sonuçta toplumun ferahının sağlanacağı düşünülmüştür. 48. madde de, hem özel
teşebbüse anayasal bir güvence tanımış, hem de getirilebilecek sınırları ikinci
fıkrasında göstermiştir.</font>
</font>Anayasanın 5. maddesi gereği Sosyal Devlet,
kişinin huzur ve refahını sağlamak için O’nun önünde bulunan ekonomik, sosyal,
siyasal engelleri kaldırmak durumundadır. Ve herkes dilediği alanda çalışmak,
maddi ve manevi varlığını geliştirmek hakkına sahiptir. </font>
</font>Anayasamızın 49. maddesinde <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Çalışma, Herkesin Hakkı ve Ödevidir.[/i]</font></font>
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Devlet
çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için
çalışanları korumak, çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye elverişli
ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri alır.”</font></font>[/i]
</font>Çalışmak eskiden olduğu gibi hak ve ödev olarak
düzenlenmiştir. Çalışmanın hak ve ödev olması sadece ulusal planda devletin
çalışmak isteyenlere iş temin etmek için gereken tedbirleri alacağını ve
çalışanların da ancak çalışmak suretiyle gelir temin edeceklerini ifade etmekle
kalmaz; ferdi planda da çalışmanın bir hak ve ödev olarak telakki edilmesini
gerektirir. </font>
</font>Oda yönetim kurulları anayasanın 135. maddesi ile <b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“[/i][/b]</span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">belli
bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini
kolaylaştırmak,”</span>[/i][/b] amacıyla kurulmuş bir </span>kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşlarının yöneticileridirler.
</span></font></font>
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Bu konuda ilkin 1982 Anayasasının 40. maddesine işaret
edelim:</font></font></span>[/i]
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;">"Anayasa ile
tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama </span>[/i]geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme
hakkına sahiptir."</span></font></font>
</font>Biz meslek mensuplarının yetkili makamları da oda yönetim
kurullarıdır. 3568’in Oda Yönetim Kurulunun görevleri kenar başlıklı,</span>23.<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“d)
Kanunlarla verilmiş diğer işleri yapmak.”[/i][/b]</font></font></span>
</font>Yönetim kurullarımızın da öncelikli görevi KHK leri
savunmak ve uygulamaya çalışmak değil, üyelerinin anayasal hak ve
özgürlüklerini yasal olarak savunmak için çalışmaktır. Anayasanın 135/6 <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“[/i]</span><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Amaçları dışında faaliyet gösteren meslek kuruluşlarının sorumlu
organlarının görevine, kanunun belirlediği merciin veya Cumhuriyet savcısının
istemi üzerine mahkeme kararıyla son verilir ve yerlerine yenileri seçtirilir.”</span>[/i]3568’in 15/5 hükmü de
paralel düzenleme içerir.</span></font></font>
</font>Ayrıca, anayasadan ve yasalardan almış oldukları görevi
yerine getirmekteki eksiklikleri veya ihmalleri, hukuksal olarak hizmet
kusurudur ve üyelerin yöneticilerinden tazminat hakkı doğar.</font></font></span>
</font>"Bütün bu yanlışlıklardan daha vahimi ise yapılan bu
yanlışlara ses çıkarmamak, hatta farklı nedenlerle bu yanlışları alkışlamaktır.
Yanlışı alkışlayanlar bunu çeşitli bahanelerle yapmakta ve bu duruma değişik
kılıflar uydurabilmektedirler. Yanlışı alkışlamak veya yanlışlara sessiz kalmak
başka yanlışlara da davetiye çıkarır...". </span><i style="mso-bidi-font-style: normal;">"KÖTÜLER, KENDİLERİNE TAHAMMÜL
EDİLDİKÇE DAHA ÇOK AZARLAR."[/i] <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">TOLSTOY[/b]</span></span></font></font>
</font><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“DÜNYA KÖTÜLÜKLERE SEYİRCİ KALIP,
HİÇBİR ŞEY YAPMAYANLAR</span>[/i]</span><i style="mso-bidi-font-style: normal;">
YÜZÜNDEN TEHLİKELİ BİR YERDİR.”.</span></span>[/i]EINSTEIN</span></span></span></span>
</font>23.11.2011</span>
</span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">
</span>YALÇIN ÖNDER</span>[/b]<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"></span>[/b]
</font>
-
bir smmm olarak hükümetin çıkarmış olduğu kanun hükmünde kararnemeyi destekliyorum..,,türmob bddk spk tobb imkb vb. kurumlar kafalarına göre sınav yapıp hakkımızı elimizden alınacağına hükümetin yerinde bir kara alarak bu khk yi sonuna kadar destekliyorum,
-
Gerçekten siz başka kurumlar sınav yaptığında hakkınızın elinden alınmayacağına mı inandınız. Galiba bu ülkede yapılan sınavları takip etmiyorsunuz. Bu ülkede en önemli sınavlardan kpss soruları öss sorularının akibetinin ne olduğunu gördük. Failler nerde dağa gitti dağ ne oldu yandı kül oldu Artık bizedehamili kart yakınımdır günlerimiz çok yakında görünmüş oldu.
-
ben diyorum ki onlarca kuruluş aynı denetim sınavını yapacağına tek bir devlet kuruluşu yapsın,, bu kanun işte bunu yapıyor neresi kötü bunun,,,
-
Dün 24.11.2011 Perşembe günü yani kdv beyannamesinin son günü turmob kamu gözetimi kararnamesi ile ilgili başkanlar toplantısı yapıyor. Kdv beyannamelerini demek ki bürodaki elemanlar doldurup gönderiyor. Ya da son güne kalmadan 23.11.2011'de beyanname gönderme işlemini tamamladılar. Ayrıca bu başkanlar kurulu toplantısında neler konuşulduğu, ne kararlar alındığını bilemiyoruz. Tabi oda yönetimlerine yakın olanlar hariç. Özellikle bu kararname konusunda olmak üzere başkanlar kurulu toplantılarında alınan kararların paylaşılmasını haklı olarak bekliyoruz.
-
KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME Kİ adı üzerinde kanun gücünde yaptırımında olan hukuksal bir hükümdür.Ben birSMMM olarak bu KHK yi tüm içeriğiyle sonuna kadar destekliyorum.Sınavların tek kurumda birleşmesi kurullar arasında ki tüm yetki karmaşasını ortadan kaldırmış ve KHK ile birlikte tek elde toplamıştır. Ayrıca SINAV ki SINAV bence de şarttır.Uluslararası Eğitim Standartları 8 nolu Yönergeye göre de şarrttır.Bizler sadece gerçekleri görmek istemedik bir süre o kadar ama gerçek gerçektir ve tüm açıklığı ile ortadadır. Bu süreçte bize düşen en önemli görev meslektaşlar olarak bilgi paylaşımıdır.Her koşulda artık günümüz dünyasında bilgi en değerli ve en pahalı hizmet olarak yerini alacaktır.Bütün öğrendiklerimizi dostça her ortamda paylaşmak dileğiyle..Yeni üye
-
İzmir SMMMO Başkanının talebi üzerine yaptığımız, 660 sayılı kararnamenin hukuksal durumuna ilişkin çalışmamız meslek kamuoyunun olduğu gibi, 24.11.2011 tarihindeki TÜRMOB Başkanlar Kurulunda Odaların ve TÜRMOB yönetiminin de dikkatini çekmiştir.
TÜRMOB yönetimi Anayasaya aykırılık iddialarının değerlendirilmesine karar vermiştir.
Kararnamenin mesleki ve hukuksal durumu hakkında daha da derinleşmek gerektiği ortaya çıkmıştır.
Duyarlı tüm meslektaşlarımızı bu çabamıza destek olmaya davet ediyorum.
-
TÜRMOB Başkanlar Kurulunun toplantı tutanakları, odaların kütüphanlerine kitapçık olarak delegelere gönderiliyor.
Ayrıca Bilgi Edinme Kanunu uyarınca, TÜRMOB'un web sitesinde yayımlanması için, imzalı talep kampanyası düzenlenmesi uygun olur.
-
Yeni ttk geçici 2. madde ile turmob tarafından hazırlanıp maliye bakanlığı onayı ile yayınlanacakTürkiye denetim standartları yönetmeliği yayınlanmamıştır. 5 Ekim'de Antalya'da yapılan toplantıda Tekinalp hoca denetim standartları ile ilgili heyeti oluşturmamakla turmob'un hata ettiğini söylemiştir. Demekki turmob ile maliye bakanlığı arasındaki kan uyuşmazlığı artarak devam ediyor. O toplantıda yeni ttk eğitimlerinin Kasım-2011 ayı gibi tüm Türkiye'de başlayacağı söylenirken şimdi Ocak-2012 telaffuz edilmeye başlandı. O toplantıda hazırlanıp maliye bakanlığına verildiği söylenilen altı adet yönetmelikten de haber yok. https://www.istanbulsmmmodasi.org.tr/Video.asp#
Kurban bayramı nedeniyle geçici vergilerin uzatılmasını turmob teklif ediyor, gelir idaresi oralı olmuyor.Maliye bakanlığı ile turmob çekişirken olan meslek mensubuna oluyor. Korkarım ki, bu kararname ile oluşacak yeni kurul turmobuda devre dışı bırakarak muhasebe ve denetim standartlarını oluşturup gözetimi de yapacak. Yukarıdaki videoda Masum Türker'in konuşmasında, eğer bu kurulu bizler oluşturup sınav yapmazsak bizim yerimize başkası gelip, bakanlar kurulu kararı ile yönetmelik çıkaracağı ve bu yönetmelik çıkarılmadan danıştaydan görüş alınacağıiçin geriye dönüşün olmayacağını açıklıyor. Yani turmob ile maliye bakanlığı çekişmesine bakanlar kurulu el atıyor. Maliye bakanının da katılacağı 03.12.2011'de yapılacak meslekte birlik İstanbul 4. genel kurulunda yeni ttk vebu kararname gündeme gelecektir.
-
Kafalar alabildiğince karışık. Turmob ile Hükümet ilişkilerinin pamuk ipliğine bağlı olduğu herkesin malumu. böyle bir durumda hükümet Turmob lehine olacak hiç bir düzenlemeyi yapmaz. Eğer Bağımsız denetimi Türmob ile yapacaklarsa Dokuz kişilik kurula Türmob dan sadece bir üye almazlardı. Türmob da bunu hak ediyor bence yıllarca Türmob başkanı aynı zamanda bir siyasi parti Genel başkanı idi. dolayısıyla siyasi arenade Türmob taraftır. Türmob üst yönetimi süreci iyi yönetemediği gibi hükümetle ilişkileri de bir türlü düzeltememiştir. en büyük zararı da üyeleri görmektedir.
Yetkileriniz
- Konu Acma Yetkiniz Yok
- Cevap Yazma Yetkiniz Yok
- Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
- Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
-
Forum Kuralları