<B style="mso-bidi-font-weight: normal">AKŞAM<?:NAMESPACE PREFIX = O /><O:P> </O:P>[/B]
<B style="mso-bidi-font-weight: normal">12.10.2005, ÇARŞAMBA<O:P> </O:P>[/B]
<B style="mso-bidi-font-weight: normal">Finansal kiralamada yatırım indirimi<O:P> </O:P>[/B]
<B style="mso-bidi-font-weight: normal"><O:P></O:P> [/B]
<B style="mso-bidi-font-weight: normal">İ.Hüseyin YILDIZ<O:P> </O:P>[/B]
<O:P></O:P>
Bilindiği üzere, finansal kiralama işlemlerinin muhasebeleştirilmesi ve vergi matrahına etkileri yönünden değişiklik yapan 4842 sayılı yasa 01.07.2003 tarihinde yürürlüğe girmişti. Mükellef aleyhine olan yasa hükümlerinin geriye yürümezliği ilkesi gereği; bu tarihten önce yapılmış finansal kiralama sözleşmeleri eski hükümlere, bu tarihten sonra yapılan finansal kiralama sözleşmeleri ise yeni hükümlere tabi tutulmuştur. Buna göre; 01.07.2003 tarihinden önce imzalanan finansal kiralama sözleşmesi kapsamında işlem yapmış olan kiralayan; eski hükümlere göre aktifinde yer alan varlığı amortismana tabi tutmaya devam edecek, yeniden değereme yapabilecek ve yatırım indiriminden yararlanabilecektir. Kiracı ise, ödediği kira taksitlerinin tamamen gider yazabilecektir. 01.07.2003 tarihinden sonra imzalanan finansal kiralama sözleşmesi kapsamında işlem yapmış olan kiralayan; finansal kiralamaya konu varlığı, aktifinde faiz + anapara’dan oluşan bir alacak olarak gösterecektir. Kiracı ise, finansal kiralamaya konu varlığı, aktifinde duran varlık olarak, pasifinde de borç olarak gösterecektir.

Yeni düzenlemeyle daha önce kiralayana tanınan, finansal kiralamaya konu varlık üzerinde amortisman ayırma ve yeniden değerleme yapma hakları kiracıya geçmiştir. Ancak yatırım indiriminden yararlanma hakkı yine kiralayanda kalmıştır. Bu durumda; kiracı, aktifinde yer alan duran varlık üzerinden amortisman ayıracak, yeniden değerleme yapabilecek, ancak yatırım indiriminden yararlanma hakkı kiralayana ait olacaktır. 4842 sayılı Kanun’<?:NAMESPACE PREFIX = ST1 /><ST1:PERS&#079;NNAME ProductID="la değiştirilen Finansal Kiralama" w:st="&#111;n"> la değiştirilen Finansal Kiralama</ST1:PERS&#079;NNAME> Kanunu’nun 9. maddesine göre finansal kiralama konusu malın mülkiyeti kiralayana aittir. Aynı Kanun’un 28. maddesinde de; “Kiracı tarafından teşvik belgesine bağlanmış olan yatırımların, bir kısmının veya tamamının, finansal kiralama yolu ile gerçekleştirilmesi halinde; finansal kiralama yolu ile gerçekleştirilen bu yatırımların teşviklerinden kiralayan yararlanır” denmektedir. İnsanın bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyeceği geliyor. 4842 sayılı Kanun’la değişiklik yapılmadan önce finansal kiralama işlemlerinde kiralayan, kiralama konusu sabit kıymeti aktifinde tutmakta ve amortisman ayırmaktaydı. Hal böyle olunca da yatırım indiriminden de kiralayan yararlanmaktaydı. Kiracının eski düzenlemedeki avantajı ise, finansal kiralama bedellerinin tamamını gider olarak kaydedebilmesiydi. Ancak; anılan kanunla vergi kanunlarında yapılan değişiklikler sonucu, finansal kiralama konusu kıymet, artık kiracının aktifine kaydedilmekte ve kiracı tarafından amortisman ayrılmaktadır. Kiralayanın aktifinde ise sadece kiracıdan olan alacak hesabı bulunmaktadır. GVK’nun 19’uncu maddesinde; yatırım indiriminin hesaplanmasında, işletmelerin faaliyetlerinde kullanmak üzere satın aldıkları veya imal ettikleri amortismana tabi iktisadi kıymetlerin maliyet bedellerinin esas alınacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda; finansal kiralamaya konu varlığı, fiilen faaliyetlerinde kullananın, kiracı olduğu açıktır.

Son değişiklikte, uluslararası muhasebe standartlarına uygun bir düzenlemeye gidilmiş, ancak; gerçek yatırımcı ve teşvik belgesi sahibi olan kiracıya tanınması gereken, yatırım indiriminden yararlanma hakkı ise, kiralayana verilmiştir. Kanaatimizce burada vergi kanunları, uluslararası muhasebe standartları, muhasebe uygulama genel tebliğleri ve finansal kiralama kanunu arasında bir çelişki oluşmuştur. Sabit kıymeti aktifinde bulunduran kiracı; yatırım indiriminden yararlanamamakta, aktifinde sabit kıymet olmayan kiralayan (aktifinde sadece anapara+ faize tekabül eden alacak vardır) yatırım indiriminden yararlanmaktadır. Bu yaklaşımda bir mantığın ve bütünselliğin bulunmadığı açıktır. Ayrıca bu durumda, yatırım indirimi teşvikinin, amacına uygun ve etkin olarak kullanıldığını da söyleyemeyiz. Doğru bir iş yapalım diye yola çıkılmış olsa da, yapılan düzenlemeyle, aslında; yatırım indirimi istisnasının, yatırımı ve yatırımcıyı teşvik eder yönü de tartışmalı hale getirilmiştir.<O:P> </O:P>