DÜNYA GAZETESİ - 13.10.2005


Anayasa ve vergi


HUKUKA GÖRE / Dr. A. Bumin Doğrusöz


abumin@e-kolay.net





Anayasamız'ın pek çok hüküm vergi hukuku ile ilgilidir. Örneğin Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklere ilişkin hükümleri vergilendirme yetkisinin sınırları bakımından, Anayasa Mahkemesi'ne ilişkin hükümleri vergi kanunlarının anayasallık işlemlerinde hukuka uygunluğun sağlanması bakımından, kanunların yapılışına ilişkin hükümleri vergi kanunlarının yapılışları bakımından, bütçe ile ilgili hükümleri yürütme organına verginin tahsil yetkisinin verilmesi bakımından vergi hukuku ile ilgilidir. Ancak Anayasa maddelerinden özellikle ikisi, 73 ve 167/2 maddeleri, doğrudan vergi hukukunu hedef almakta ve vergi hukukunun temel ilkelerini belirlemektedir. Bu maddelerden 167/2. madde dış ticaret üzerine getirilecek mali yükümlülüklere ilişkin olup, vergilendirme ilkeleri bakımından asıl önem taşıyan 73. maddedir.


Anayasa'nın 73. maddesinin 1. fıkrasına göre "Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür."


Anayasa düzenlemeleri soyut kuralları, ilkeleri içerir. Bu soyut kuralların içerikleri, normlar hiyerarşisinde aşağı doğru indikçe somutlaşır ve ilkelerin içi doldurulmaya, kurallar yaşama aktarılmaya başlanır. Anayasa-kanun-KHK-tüzük-yönetmelik şeklinde düzenlemeleri yukarıdan aşağıya sıralayan ve alttaki normun üstündekilere aykırı olamayacağını ifade eden normlar hiyerarşisinde, üstte bulunan normlar ilkelere, daha altta bulunan normlar ise uygulamaya yakındır. Bu nedenle üstte yer alan normun yaratıcılığının çok uygulanırlığının az, altta bulunan normların ise uygulanırlığı çok yaratıcılığının az olduğu söylenir.


Bu nedenle vergi hukukunun anayasal ilkelerini yaşama geçiren asli küme vergi kanunlarıdır. Zaten "verginin yasallığı ilkesi" de bunu gerekli kılmaktadır.


Kanunlarda yer alan istisnalar ve muafiyetler, Anayasa'nın herkesi vergi ödemekle yükümlü tutan buyruğuna aykırıdır. İstisna veya muafiyetinin Anayasa ile bağdaşabilmesi, ancak bir anayasal dayanağa sahip olmasına bağlıdır. Örneğin, sakatlık indiriminin devlete sakatları koruma görevi yükleyen Anayasa hükmüne dayanması gibi. Anayasal dayanağı olmayan istisna ve muafiyetler, herkesin vergi ödemesi buyruğu ile çelişir ve adaletsizlik yaratır.


Herkesin mali gücüne göre vergi ödemesi ilkesi, sadece vergi kanunlardaki düzenlemelerle ihlal edilmez. Bazen fiili olgular da bu ihlali yaratabilir. Örneğin, etkin bir denetimin olmayışı da verginin genelliğini ve eşitliğini zedeler. Denetimsizlik, vergi kanunlarına uymayanlar lehine, uyanlar aleyhine adaletsizlik yaratır, piyasalardaki rekabet düzenini bozar. Öte yandan Anayasa'daki "herkes (...) vergi öder" düzenlemesi, herkese ödeme, devlete de ödetme ve tahsil etmek yükümlülüğü getirmektedir. Devletin denetimde zaaf göstermesi, vergi almaması veya alamaması da, Anayasa'yı ihlal sonucunu doğurur. Tahsilatın tahakkuka oranı, aynı zamanda bu anayasal buyruğu yerine getirme oranını da gösterir. Ancak bu durum bir fiili sonuç olduğundan, Anayasa Mahkemesi'nin veya yargı denetiminin müdahale alanı dışında kalır, bu nedenle söz konusu ihlalin yaptırımı, siyasidir.


Anayasa, verginin herkesin mali gücüne göre alınmasını, vergi alırken "mali güç ilkesinin" gözetilmesini emretmiştir. Ancak Türk vergi sisteminin bu buyruğu da yaşama geçirdiği pek söylenemez. Zira sistem dolaylı vergilerin üzerine yığılmıştır. Dolaylı vergilerin bir özelliği ise, mali güç ilkesine göre alınmamasıdır. Öte yandan özellikle kazanç üzerinden alınan vergilerde mali güç ilkesinin yaşama aktarılmış olduğunu da hiç kimse söyleyemez.


Dolaylı vergiler, bahsettiğimiz gibi, içlerinde doğal olarak mali güç ilkesini barındırmazlar ve bu vergilere hakim olacak ilkeler, dolaysız vergilerde olduğu gibi anayasal ilke düzeyinde pek fazla düzenlenmemiştir. Türk vergi sisteminin ağırlığının dolaylı vergilere verilmesinin, Anayasa ile oluşturulmak istenen sistemle bağdaştığını söylemek bu açıdan pek mümkün değildir.


Vergileme ilkelerinin oluşumunda, Anayasa'nın sadece doğrudan vergi ile ilgili hükümlerini değil, tümünün nazara alınması gerekir. Anayasa'nın ceza hukukuna ilişkin suç ve cezaların yasallığı, suç ve cezaların önceden belli olması vb. ilkeler, vergi ceza hukukunun temel ilkeleri olmak durumundadır. Hukuk devleti ilkesinin hukuki güvenlik ve hukuki istikrar ilkeleri aynı zamanda vergi hukukunun da ilkeleri olmak durumundadır. Özel girişim özgürlüğü ve sözleşme özgürlüğünün asıl olması, vergileme ilkeleri içerisinde, bu özgürlükleri kullanılamaz hale getirmeme şeklinde belirmelidir.


Vergi mevzuatını tümü ile tahlil ettiğimizde, önce, Anayasa ve Anayasa'nın ortaya koyduğu sistemi irdeleyerek Türk vergi hukukunun ilkelerinin net olarak ortaya konulması gereği karşımıza açıkça çıkmaktadır. Bu konudaki bir irdelemeyi de, verginin yasallığı ilkesi kapsamında yürütme organına bırakılan yetkiler açısından gelecek yazımızda yapmaya çalışacağız. Zaten bu yazımızı da gelecek yazımıza giriş olsun diye önceki bir yazımızdan hareketle yayınladık.Edited by: Mustafa Gülşen