BİZE GÖRE / Veysi Seviğ





Kurumlar Vergisi Yasası'nın birinci maddesi uyarınca "Dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmelerin kazançları kurumlar vergisine tabidir. Yasal düzenleme gereği olarak "Devlete, özel idarelere, belediyelere ve diğer kamu idarelerine ve müesseselerine ait ve tabi olup" faaliyetleri devamlı bulunan sermaye şirketleri ile kooperatifler dışında kalan ticari, sınai ve zirai işletmelerin kazançları kurumlar vergisine tabidir. Bu tür kuruluşların;


. Kazanç gayesi gütmemeleri,


. Faaliyetlerinin yasayla verilmiş görevler arasında bulunması,


. Tüzel kişiliklerinin olmaması,


. Bağımsız muhasebelerinin ve kendilerine tahsil edilmiş sermayelerinin veya işyerlerinin bulunmaması,


kurumlar vergisi yükümlülüğünü etkilememektedir.


Örneğin bir derneğe bağlı herhangi bir iktisadi işletmenin bulunması halinde bu işletmenin kurumlar vergisi açısından yükümlülüğünün tesis edilmesi gerekmektedir. Bir başka anlatımla söz konusu işletmenin kârlı çalışıp çalışmaması, üyelerine maliyet bedeline mal veya hizmet sunması yükümlülük durumunu değiştirmez.


Dernek ve vakıflar tarafından asıl amacın gerçekleşmesine yardım amacıyla, kâr elde etmek üzere veya kâr amacı olmaksızın bir iktisadi işletme oluşturulması ve işletilmesi halinde öncelikle bu işletmenin kurumlar vergisi yükümlüsü olarak tescil edilmesi gerekmektedir. Bu tür iktisadi işletmeler tarafından gerçekleştirilen faaliyetini ücret alınmaksızın üye aidatlarının ve/veya üyelerin bağışları ile karşılanması da durumu değiştirmeyecek dolayısıyla yükümlülükle ilgili görevlerin yerine getirilmesi gerekecektir.


Örneğin bir meslek birliğinin üyelerinin haklarını korumak için hukuki yollara başvurması ve bu başvurular sonucunda tazminat ve benzeri nitelikte alınan bedellerden birlik olarak pay olması halinde de dahi yapılan işin ticari özelliği olduğunu kabullenmek gerekmektedir.


Bir başka örneğe göre de üyelerine verdiği kredi karşılığı faiz veya benzeri nitelikte bir gelir sağlayan vakfın bu geliri kurumlar vergisine tabi olan ticari kazanç niteliğindedir.


Gelir Vergisi Yasası'nın 37'nci maddesinde her türlü ticari ve sınai faaliyet sonucunda elde edilen kazancın ticari kazanç olduğu belirtilmiş olup, ticari faaliyetin en belirgin özelliğinin gelir sağlamaya yönelik olması, yapılan işin en önemli unsuru olduğu hukuken kabul edilmektedir. Bir başka anlatımla ticari faaliyetin en belirgin özelliği, gelir sağlama amacına yönelik olması, faaliyetin ticari bir organizasyona dayalı bulunması ve devamlılık arzetmesidir.


İktisadi kamu müesseseleri ile dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmelerin, mesleki kuruluşların kazanç sağlamaya yönelik faaliyetleri ise vergisel açıdan değerlendirildiğinde, bu tür faaliyetlerden zaman zaman kâr elde edilmesi dahi yapılan işin özelliğinden dolayı yükümlülük işlemlerinin yapılması zorunlu olmaktadır.


Konuya ilişkin olarak oluşan yargı kararlarına göre de;


. "Üyelerine verdiği kredi karşılığı faiz geliri elde eden... vakfın bu faaliyetinin iktisadi işletme niteliğinde olduğu" (Danıştay 4. Daire E. No: 2002/3461, K.No: 2004/112)


. "Meslek birliğinin, tahsil olunacak tazminatlar ile aldığı diğer birlik paylarının kurumlar vergisine tabi olduğu" (Danıştay E.No: 2003/1640 K.No: 2004/766)


sonucuna varılmıştır.


Buna karşılık;


"Derneğin sosyal amaçlı olarak kurs vermesinin ve kurs giderlerini karşılayacak miktarda bağış almasının bu faaliyetin ticari amaç taşıdığını göstermeyeceği yönünde farklı bir karar da olup, bu karara karşı oluşturulan azlık oyunda bu faaliyetinde kurumlar vergisine tabi olması gerektiği belirtilmiştir. (Danıştay 4. Daire E.No: 2002/218, K.No: 2003/3138)


Gerçekte günümüzde değişik hukuki yapıya sahip kuruluşların belli faaliyetler ve etkinlikleri yine belli bir ücret karşılığı gerçekleştirdiği bilinmekte ve gözlenmektedir. Bu bağlamda gelir (kazanç) elde etmeye yönelik olarak belli bir organizasyon çerçevesinde gerçekleştirilen bu faaliyetler vergilendirme açısından giderek önem arz etmeye başlamış bulunmaktadır. Bu nedenle konunun yasal açıdan yeni bir düzenlemeyi zorunlu hale getirdiği anlaşılmaktadır.


Not: Yazımıza konu olan Danıştay kararları "Vergi ve muhasebeciyle Diyalog Dergisi"nin Ekim 2005 sayısından alınmış bulunmaktadır.