HUKUKA GÖRE / Dr. A. Bumin Doğrusöz


abumin@e-kolay.net





Hukuk devleti olmanın doğal koşulu olan "idarenin bütün eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olması ilkesi", doğal olarak bu denetimin hangi yargı tarafından yapılacağı sorusunu gündeme getirmektedir. Kıta Avrupası ülkeleri hukuk tarihinde, idarenin kamusal faaliyetlerini, Anglo-Sakson ülkelerinin aksine ve özel hukukun (adli rejimin) dışında, "idari rejim-idare hukuku" hukuku adı altında ayrı bir hukuk dalına konu etmişlerdir. Nihayet idari rejimi benimseyen ve idare hukukuna sahip ülkeler, idarenin denetimi ve yurttaşların hak arama yollarını, adli yargıdan alarak, idari yargı adı altında farklı bir yargı manzumesine bağlamışlardır.


İdari rejimi benimseyen hukuk devletlerinde, bize göre, idari yargı adli yargıdan daha önemlidir. Her ne kadar her iki yargı kolunun asli görevi, aynı ve ihtilafları çözerek hakları gerçekleştirmek şeklinde karşımıza çıkmaktaysa da, idari yargı bu işlevini ifa ederken aynı zamanda devletin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğunun da denetimini yapmakta ve "hukuk devleti" ilkesinin yaşama geçirilmesini sağlamaktadır. Her halde, devleti hukuka uygun davranmaya zorlamak ve başvuru koşuluyla da olsa denetimini yapmak, -adli yargıda davalı konumundaki- bireyleri hukuka uygun davranmaya zorlamak ve aksi halde yaptırımlandırmaktan daha zor bir işlevdir.


Ülkemizde de idarenin yargısal denetimi, adli yargıya bırakılmamış, idari yargı olarak bilinen farklı bir yargı koluna verilmiş ve bu yargı kolunun, vergi mahkemeleri, idare mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay'dan oluşması öngörülmüştür.


Anayasal sistemde idari rejimin doğası gereği idari yargı manzumesi kurulunca, doğal olarak bu yargı kolunun da kendine özgü bir yargılama usulü oluşmuştur. İdari yargının yargılama usulü, son olarak 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu ile düzenlenmiştir.


Yargılamayı düzenleyen usul hukuku kuralları en az, ihtilafı çözmekte uygulanan maddi hukuk kuralları kadar önemlidir. Çünkü bu kurallar, hak arama yolarını gösterir. Bu yollar ise, kamu düzenine ilişkin kurallarla düzenlendiğinden, yapılacak hatalar genellikle hak kaybına yol açar. Çok haklı bir kişinin bir usul hatası ile davasını kaybetmesi veya tam tersi, haksız bir kişinin karşı tarafın usuli hatalarından yararlanarak davasından haklı çıkması mümkündür. Bu nedenle usul kuralları, en az maddi hukuk kuralları kadar bilinmesi gereken kurallardır. Hatta usul kurallarının idari yargıda, yargıcın re'sen araştırma zorunluluğu dolayısıyla, maddi hukuk kurallarından daha fazla bilinmesi gerektiği de söylenebilir.


Bu nedenlerle bende bu yazımda, idari yargılama usulü alanında pek yeni yayınlanmış önemli bir eseri tanıtmak istiyorum. Tanıtacağım çalışma, Turgut Candan tarafından kaleme alınmış bulunan "İdari Yargılama Usulü Kanunu" adlı şerh.


Halen Danıştay 7. Dairesi'nin Başkanı olan Turgut Candan, kamu yöntemi alanında Fransa'da yüksek lisans çalışması da yapmış hukukçu bir yargıç. Yarar, Türk hukuk yazınında, daha önce yayınladığı pek çok makalesi ve "Vergi Hukukunda Suç ve Cezalar", "Kanuni Temsilcilerin Vergi ve Diğer Kamu Alacaklarından Sorumluluğu", "Vergilendirme Yöntemleri ve Uzlaşma" adlı kitapları ile "Fransa ve İngiltere'de İdarenin Sorumluluğu" adlı çeviri kitabından zaten tanınmakta. Candan, önceki çalışmalarına aksettirdiği titiz ve araştırmacı hukukçu kimliğini, bu kitabında da göstermiş.


Kitap, bir şerh biçiminde hazırlanmış. Her maddenin altına, geniş bir açıklama ve yorum eklenmiş. Her madde altındaki açıklamalar, adeta başlıbaşına birer makale niteliğinde. Madde açıklama ve yorumu kaleme alınırken zaten çok sayıda içtihattan yararlanıldığı ve söz konusu içtihatlar özetleri ile dipnotlarda verildiği için, açıklamalardan sonra tekrar yargı kararlarının özetlerinin listelenmesi yoluna haklı olarak gidilmemiş.


Yazar kanun maddelerinin açıklanmasında, otuzüç yıllık idari yargıçlık birikim ve deneyiminin yanı sıra, idari yargı rejiminin yeniden oluşturulduğu yıllardan bu yana, yaklaşık 25 yıllık süreçte oluşan içtihattan da yararlandığı gibi, aynı zamanda konulara ilişkin olarak öğretide ileri sürülen görüşleri de nazara almıştır. Madde açıklamalarında sadece içtihatlara yer verilmeyerek, öğretisel görüşlerin ve kuramların da işlenmesi sonucunda kitap, sadece uygulamacılara hitap eder şekilden kurtarılmış ve böylece akademik çalışmalara da iyi bir kaynak oluşturmuştur.


Kitap, son derece ayrıntılı ve 44 sayfalık "İçindekiler" bölümü hariç, 1109 sayfadan oluşuyor. Bunun 987 sayfalık kısmı, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun şerhi. Diğer 122 sayfalık kısmı ise, dilekçe örneklerinden oluşmakta. Bu kısımda, yargılamanın hemen her aşaması ile ilgili 40 adet dilekçe örneğine yer verilmiş.


İdari yargılama usulü alanındaki bir temel başvuru kaynağı niteliğindeki bu şerh, bu alandaki büyük bir boşluğu doldurmuştur. Bu alanda çalışan veya araştırma yapan herkese, mutlaka kütüphanelerinde bulunması gereken bir eser olarak önerebileceğim bu kitabı edinmek isteyenler, yayıncı kuruluş olan Maliye ve hukuk yayınlarının 0312.4385647-49 numaralı telefonlarına müracaat edebilirler.