BİZE GÖRE / Veysi Seviğ





Kurumlarda bölünme vergi hukuku açısından bir kurumun aktif ve pasifiyle bir kuruma devri veya satışı yerine, birden fazla kuruma ve kuruluşa mevcut mal varlığı, alacak ve borçlarının mukayyet (muhasebe) değerleri üzerinden devri suretiyle münfesih konuma getirilmesini ifade etmektedir.


Kurumlarda bölünme hukuki açıdan "tam bölünme" ve "kısmi bölünme" olarak iki farklı şekilde gerçekleşmektedir.


Kurumlar Vergisi Yasası'nın 38/1. maddesi uyarınca tam yükümlülüğe tabi bir sermaye şirketini tasfiyesiz infisah etmek suretiyle tüm mal varlığı, alacak ve borçlarını kayıtlı değerleri üzerinde mevcut veya yeni kurulacak tam mükellefiyete tabi iki veya daha fazla sermaye şirketine devretmesi ve devir karşılığında devredilen şirket ortaklarına devralan şirketin hisse senetlerinin verilmesi işlemi tam bölünme olarak tanımlanmaktadır.


Bu tanımlamadan da anlaşılacağı üzere;


. Bölünme tam yükümlüler tarafından gerçekleştirilmektedir.


. Bölünmede; bölünen şirketin tüzel kişiliği sona ermektedir.


. Bölünen şirketin tüm mal varlığı mukayyet değerleri (muhasebe kayıtlarında yer alan değerleri) üzerinden paylaşılmaktadır.


. Bölünen şirketin ortakları devralan şirketin ortaklık paylarını devir işlemi ile mütenasip şekilde iktisap etmektedirler.


. Bölünen şirketin ortaklarına verilecek iştirak hisselerinin itibari değerlerinin (üzerinde yazılı değerin) yüzde 10'a kadarlık kısmını nakit olarak ödemesi de mümkündür. Bir başka açıdan bölünen şirketini ortaklarına verilecek iştirak hisselerinin itibari değerlerinin yüzde 10'unu aşmayacak şekilde nakit ödeme yapılması halinde, bu durum bölünme işleminin hukuki özelliğini değiştirmeyecek veyahut da bozmayacaktır.


Tam bölünme halinde münfesih hale gelen kurumun bölünme tarihine kadar doğan kazancı vergiye tabi olup, bu bağlamda bölünen kurum ile bölünen kurumun varlıklarını devralan kurumlar müştereken imzalayacakları bölünme beyannamesinin, bölünme tarihinden itibaren 15 gün içinde bölünen kurumun bağlı bulunduğu vergi dairesine verilmesi gerekmektedir.


Kısmi bölünme ise tam bölünmeden farklı bir operasyonu ifade etmektedir. Buna göre tam yükümlü bir sermaye şirketinin veya bu mahiyetteki bir yabancı kurumun Türkiye'deki işyeri veya daimi temsilcisinin bilançosunda yer alan gayrimenkuller ve iştirak hisseleri ile üretim tesisleri, hammadde, yarı mamul ve mamul malların mukayyet değerleri üzerinden mevcut veya yeni kurulacak tam yükümlü bir sermaye şirketine, bu değerleri devrinin şirketin ortaklarına verilmek veya devreden şirkette kalmak üzere, devralan şirketini iştirak hisseleri karşılığında aynı sermaye olarak konulması işlemini kapsamaktadır.


Buna göre kısmi bölünmeden tam yükümlü kurumlar ile birlikte dar yükümlü kurumlar da yararlanabilmektedir.


Konuya ilişkin olarak Maliye Bakanlığı ile Ticaret ve Sanayi Bakanlığı'nın müştereken yayımlamış oldukları "Anonim ve Limited Şirketlerin Kısmi Bölünme İşlemlerinin Usul ve Esaslarının Düzenlenmesi Hakkındaki Tebliğ"de de açıklandığı üzere; kısmi bölünme işlemi, bir üretim tesisi veya işletmenin parça parça elden çıkartılarak şirketin üretim ve hizmet faaliyetini azaltacak veyahut yok edecek şekilde olmamalıdır. Bu nedenle üretim tesisleri ile hizmet işletmelerinin ayni sermaye olarak konulması aşamasında bu faaliyetlerin sürdürülebilmesi için gerekli tüm unsurların bir bütün halinde değerlendirilmesi ve devrinin sağlanması gerekmektedir.


Kurumlar Vergisi Yasası'nın 39/D maddesi hükmü gereği olarak gerek tam yükümlü sermaye şirketlerinin ve gerekse dar yükümlü kurumların bilançolarında yer alan gayrimenkuller ve iştirak hisselerinin ve üretim tesisleri ile hizmet işletmeleri ve bu tesis ve işletmelere ait bulunan haklar, ham madde, yarı mamul ve mamul malların mukayyet (muhasebede kayıtlı) değerleri ile mevcut veya yeni kurulacak tam yükümlü bir sermaye şirketine, devralan şirketin hisseleri karşılığında ayni sermaye olarak konulması suretiyle gerçekleştirilen kısmi bölünmede, bölünme işlemlerinden doğan kârlar vergiye tabi değildir. Ancak bu bağlamda bölünen kurumun bölünme tarihine kadar tahakkuk etmiş veya edecek tüm vergi borçlarının tamamından devralan sermaye şirketi müteselsilen sorumlu olacaktır. Bu nedenle devir konusu işlemlerde mevcut muhasebe raporlarının güvenilir olması gerekmektedir.


Ülkemizde kurumların bölünme yolu ile münfesih hale gelmesi, mevcut mevzuat yetersizliğinden dolayı yeteri kadar işlerlik kazanamamıştır. Bu konumda Kurumlar Vergisi Yasası'nda yer alan hükümler de yeteri kadar açık ve uygulanabilir nitelikte değildir.


Dolayısıyla bu bağlamda mevzuat iyileştirilmesine gidilmesinde yarar vardır.