Hüseyin Yıldız[/B]
Yabancılar teftişte dozu kaçırdı

Türkiye bir yandan kriz ortamını atlatmak için IMF ile yaptığı stand-by anlaşmalarının gereklerini yerine getirmeye çalışırken; diğer yandan da Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde önüne konan ev ödevlerini yapmaya çalışıyor. İlgili, ilgisiz bir çok uluslar arası kuruluşun memurları, Türkiye’yi mütemadiyen teftiş etmektedirler. Kim, nereyi, niçin teftiş ediyor? Gördüğüm kadarıyla kamu otoritelerimiz; bu konularda, derli toplu bir bilgiye de sahip değil. Sınıfta kalmış IQ’sü düşük tembel bir öğrenci gibi, borçlarını ödeyemeyen işsiz ve hasta bir baba gibi veya aşağı kültürden, cahil, fukara bir varoş mahalleli gibi muamele görüyoruz. İlk önce; kamu maliyeniz çok borçlanmış, bu kadar borcu döndüremezsiniz dediler. Sırtımıza yeni borçlar yüklediler... 2001 krizinden sonra, yıl sonu itibarıyla konsolide bütçe kapsamındaki Türkiye’nin iç ve dış borç tutarı yaklaşık 198 milyar dolar iken, bugün için 250 milyar dolarlara dayanmış gözüküyor. Diğer bir deyişle düne göre daha borçlu durumdayız. Deniyor ki, buna karşılık milli gelirimiz ve dolayısıyla borç ödeme kapasitemiz artmış durumda. Neye göre, düşen döviz kuruna göre... Peki ne kadar yeni fabrika veya iş yeri açılmış ya da istihdam ve reel üretim oranında ne kadar artış olmuş, anlaşılan bunlar konunun pas geçilen tarafları...

Elini kolunu sallayan Türkiye’de teftişte. Üstelik bu iş kimilerinin de hoşuna gidiyor. Hemen onları aracı kılarak ve yönlendirerek, menfaat edinmeye çalışanlar; müthiş cin fikirlilikler ve iş birlikleri sergiliyorlar. Mayıs ayında Dünya Bankası uzmanı olduğunu söyleyen bir grup, Türkiye’nin muhasebe, mali denetim ve finansal raporlama standartlarını, bunların uygulama süreçlerini ve uygulayıcıların kalitesini test etmek ve rapora bağlamak üzere Türkiye’ye gelmişti. Sanki biz bu alandaki sorunlarımızı ve eksikliklerimizi bilmiyormuşuz gibi. İki üç hafta içinde; bize akıl veren, çoğu eksik, yanlış olan, yönlendirme bilgiye dayalı taslak bir rapor (ROSC Raporu) hazırlayıp, gittiler. Bu raporu yabancı denetçiler yazdı diye; umarım hükümet bunu alıp, hemen programına koymaya kalkmaz. Oysa, ekonomik faaliyetlerin yarıya yakınının kayıt dışında cereyan ettiği bir ortamda; bu alanda, büyük ilerlemeler kaydetmiş durumdayız.

Muhasebe, mali denetim ve finansal raporlama konularında uluslararası standartları yakalamaya ilişkin olarak; genç ve eğitimli nüfusumuzun verdiği enerjiyle, uygulayıcı meslek mensuplarının yetiştirilmesinde hızla katedilen yollar görmezlikten gelinmiştir. Bugün için; Bankacılık Kanununa, Enerji Piyasası Kanunu’na, Sigortacılık Kanunu’na ve Sermaye Piyasası Kanunu’na tabi bütün işletmeler, uluslararası muhasebe, denetim ve finansal raporlama standartlarını zaten uygulamaktadır. Bu alanda; 69 bin meslek mensubu, eğitim ve sınavlardan geçerek lisans almıştır. Kendi içinde disiplin kurallarını etkin kılarak çalıştırılmaktadır. Bizim meslek mensubuna yüklediğimiz sorumluğu, hiçbir ülkenin meslek mensubunda görmek mümkün değildir. Meslek mensupları; muhasebe ve denetim standartlarına hakim olduklarını, enflasyon muhasebesi uygulamasının üstesinden gelerek ispat etmişlerdir. Meslek odalarımız sosyal sorumluluklarını bilinçle yerine getirmektedir. Meslek mensuplarının üst örgütü olan TÜRMOB, Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu’nun etkin bir üyesidir. IFAC’ın izniyle, uluslararası denetim standartlarını Türkçe’ye çevirmiş ve Türkiye Denetim Standartları Kurulu oluşturulmuştur. Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu’na iki üye vermekte ve maddi olarak kaynak aktarmaktadır. Her iki kurul da yoğun ve özverili çalışmalarını sürdürmektedir. Buna karşın, 8. Avrupa Birliği Şirketler Hukuku Direktifi konusunda, henüz Avrupa Birliği’ne üye ülkeler bile aralarındaki sorunları çözmemişken, Türkiye’den bütün bu konularda eksiksiz bir uygulama beklentisi, en basit deyimiyle gerçek dışı bir beklentidir.