<B style="mso-bidi-font-weight: normal">DÜNYA<?:NAMESPACE PREFIX = O /><O:P> </O:P>[/B]
<B style="mso-bidi-font-weight: normal">26.09.2005, PAZARTESİ<O:P> </O:P>[/B]
Özelge ve düşündürdükleri<B style="mso-bidi-font-weight: normal"><O:P> </O:P>[/B]
<B style="mso-bidi-font-weight: normal"><O:P></O:P> [/B]
<B style="mso-bidi-font-weight: normal">Dr. A. Bumin Doğrusöz <O:P></O:P>[/B]


Vergi Usul Kanunu'nun 413. maddesinde mükelleflere, Maliye Bakanlığı'ndan veya Maliye Bakanlığı'nın yetkili kıldığı makamlardan, vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından şüpheli veya tereddütte kaldıkları konularda yazılı açıklama isteme hakkı tanınmıştır. Uygulamada, bu şekilde mükelleflere Maliye Bakanlığı'nca (Gelir İdaresi Başkanlığı'nca) veya yetkili kıldığı makamlar (defterdarlıklar veya vergi dairesi başkanlıkları) tarafından verilen yazılı izahata, "mukteza" denilmektedir. Daha sonra bu isim, "özelge" olarak Türkçeleştirilerek de kullanılmaktadır. <O:P></O:P>


İdari makamlarca istemleri üzerine mükelleflere verilen bu görüşler, özünde "danışman görüşü"dür. Bu nedenle mükellefler ve yargı oranları açısından bağlayıcı bir özelliğe sahip değildirler. Ancak mükelleflerin bu özelgelere uygun davranması halinde, ileride inceleme sırasında bir eleştiriye maruz kalmaları durumunda, mükellefe idare tarafından yanıltılmış olduğu gerekçesi ile ceza uygulanmaz. Çünkü Vergi Usul Kanunu'nun 369. maddesine göre, yetkili makamların mükellefin kendisine yazı ile yanlış izahat vermiş olmaları halinde, mükellefe ceza kesilemez. Ancak burada ceza uygulanmayacak olan, özelgenin verildiği, bir başka deyişle muhatap aldığı mükelleftir. Yoksa özelgelerin, genel olarak cezayı kaldırma işlevi yoktur. <O:P></O:P>


Özelge müessesesi, Vergi Usul Kanunu'muzda, kanunun kabul edildiği yıl olan 1961 yılından beri mevcuttur. Önceki 5432 sayılı kanunumuzda da mevcuttu. Dolayısıyla özelge müessesesi, vergi mevzuatının ve konularının mükelleflerce fazlaca bilinmediği, vergiye özgü dergilerin ve yeterli kitap veya kılavuzların bulunmadığı ve en önemlisi bu konuya ilişkin bir mesleğin resmi olarak olmadığı dönemlere özgüdür ve gözden geçirilmeksizin günümüze kadar gelmiştir. <O:P></O:P>


Ancak bu müessesenin artık gözden geçirilme zamanı gelmiştir. Bu görüşümüzün nedenlerine geçmeden önce 2004 yılında Gelirler Genel Müdürlüğü'nce verilen özelge sayılarını aktarmak istiyorum. (Bu sayılar TÜRMOB tarafından yayınlanan Bilanço Dergisi'nin 104. sayısından alınmıştır) <O:P></O:P>


İlgili kanunun adı Verilen özelge sayısı <O:P></O:P>


Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hk. K. 2.358 <O:P></O:P>


Vergi Usul Kanunu 2.215 <O:P></O:P>


Kurumlar Vergisi Kanunu 1.823 <O:P></O:P>


Damga Vergisi Kanunu 1.034 <O:P></O:P>


Harçlar Kanunu 1.450 <O:P></O:P>


Gelir Vergisi Kanunu 745 <O:P></O:P>


Katma Değer Vergisi Kanunu 879 <O:P></O:P>


Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu 486 <O:P></O:P>


Ödeme Kaydedici Cihazlar Hk. Kanun 250 <O:P></O:P>


3568 Sayılı Kanun 50 <O:P></O:P>


Özel Tüketim Vergisi Kanunu 153 <O:P></O:P>


Vergi Barışı Kanunu 974 <O:P></O:P>


Diğerler Kanunlar 584 <O:P></O:P>


TOPLAM 13.001 <O:P></O:P>


Bu sayılara, cevaplanamayan yahut ertesi yıla devreden taleplerle defterdarlıklar ve vergi dairesi başkanlıklarınca verilen özelgeler dahil değildir. Onlar da eklenirse, çok aşırı sayılar ortaya çıkmaktadır (Örneğin sadece İstanbul'da Defterdarlık ve vergi dairesi başkanlıklarınca 2004 yılında verilen özelge adedi 5.118'dir). <O:P></O:P>


Bir gelir idaresi, yılda 13 bin soruyla muhatap oluyor ve bunları cevaplıyorsa, geriye başka iş yapacak zamanı pek kalmaz. Buna bir de illerden verilen özelgelerin, koordinasyon ve/veya düzeltme amacı ile denetimi için ayrılan zaman eklenirse, yönetimin nasıl kilitlendiği daha iyi anlaşılır. <O:P></O:P>


Bakanlığa bu kadar soru veya özelge talebi gelmesinin sebepleri üzerinde de durulmak gerekir. Bunun başlıca nedeni, mevzuatın karmaşıklığı, değişme hızı, açıklayıcı ve yönlendirici mevzuatın (örneğin genel tebliğlerin) yetersizliği, özensizliği ve anlaşılmazlığı, uygulamada karşılaşılan ve idari yoruma gerek duyulan sorunların çözümsüz bırakılması gibi pek çok sebeptir. Sadece son iki yılda (2003-2004), vergi mevzuatı ile ilgili olarak 23 kanun, 44 Bakanlar Kurulu Kararı, 117 tebliğ, 80 sirküler, 71 iç genelge, 110 genel yazı yayınlandığı veya uygulamaya konulduğu düşünülürse, bu kadar özelge az bile de denilebilir. <O:P></O:P>


Ülkemizde 3568 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden ve vergi-muhasebe alanında mükellef kesimine hizmet veren mesleklerin oluşumu ve yeterince gelişmine rağmen, bu kadar çok özelgeye ihtiyaç duyulmasının bir önemli sebebi de, meslek mensuplarına yüklenen sorumluluktur. Özelge müessesesi, kusuru olmayanlara bile sorumluluk öngören düzenlemelere karşı meslek mensupları için sığınılacak bir kale haline gelmiştir. Ancak bu durum, idareyi iş yüküne boğduğu gibi, meslek mensuplarının araştırıcılığını ve doktrin, içtihat gibi kaynakları da kullanarak yorum yapma yeteneğini ve dolayısıyla vergi hukukunun ve mesleklerinin gelişimini ve giderek içtihat oluşumunu önleyici bir hal almıştır. "Sıkıştın mı, özelge al" anlayışı, idareyi "bedava müşavir" haline getirmiştir. <O:P></O:P>


Oysa özelge almak demek, borcun ifasında alacaklının görüşünü almak ve ona göre hareket etmek demektir. Alacaklı, kamu da olsa, borçlu yararına görüş verir mi? <O:P></O:P>


Diğer benzer serbest mesleklerde böyle bir uygulama yoktur. Örneğin avukatlar davalarını nasıl savunacakları hakkında Adalet Bakanlığı'ndan yahut doktorlar ameliyatları nasıl yapacakları konusunda Sağlık Bakanlığı'ndan özelge isteyemezler. <O:P></O:P>


Kanaatimce artık, "idareden özelge" döneminin kapanması ve "meslek mensubundan mütalaa" ve "meslek mensubunun müşterisine karşı sorumluluğu" (tabii ki kusura dayalı sorumluluk esasında) döneminin başlaması gerekir. <O:P></O:P>
Bu söylediklerim özelge müessesesinin tamamen kaldırılmasını değil, gözden geçirilmesini gerektirmektedir. Zira idareden görüş isteme hakkı, Batı hukuklarında dahi, bir mükellef hakkı olarak görülmektedir. Ancak, bu kadar başvuru ve hatta en basit konuların dahi özelge talebine konu edilmesi bizce, hakkın kötüye kullanıldığını göstermektedir. Bu nedenle mükellef başvurularının konunun geneli ilgilendirmesi durumunda çıkartılacak sirkülerlerde veya genel tebliğlerde değerlendirilmesi, belki çok önemli ve/veya çok özel hallerde münferit cevaplama yolunun harç veya ücret tarifesine bağlı olarak açık tutulması gerekir.<O:P> </O:P>