<CENTER>MALİYE BAKANLIĞI MUKTEZASI

Gelir İdaresi Başkanlığı
</CENTER>


Tarih : 04.12.2006
Sayı : B.07.1.GİB.4.34.20.01/288-2934-17798
Konusu : Kesinleşmemiş alacaklar için rızaen yapılan ödemelerin mahsubunda mükelleflerin talebinin dikkate alınmasının gerekeceği Hk.
Muktezanın Özeti:
İlgide kayıtlı yazınızda; daireniz mükelleflerinden ......... vergi kimlik numarasında kayıtlı ............ A.Ş.’nin vergi inceleme elamanınca düzenlenen rapora istinaden kesilen vergi cezalarına tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde bulunduğu, ancak uzlaşma temin edilemediğinden 13.10.2005 tarihinde ........ No.lu Vergi Mahkemesinde dava konusu yapıldığı, anılan mükellef tarafından 13.10.2005 tarihinde vergi aslı olan 1.021.393,75 YTL’nin itirazi kayıtla emaneten yatırıldığı, Vergi Mahkemesinde açılan dava 25.09.2006 tarihinde mükellef aleyhine sonuçlandığından dairenizce 2 No.lu ihbarname düzenleme aşamasında gecikme faizinin hesaplanmasında mahkeme karar tarihine kadar mı yoksa ödeme tarihine kadar mı hesaplama yapılacağı ve emaneten yapılan tahsilatın alacak aslı ve fer’ilerine dağıtımı hususunda tereddüte düşüldüğü belirtilerek konu hakkında müdürlüğümüz görüşü sorulmaktadır.
Bilindiği üzere 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 22’nci maddesinde Verginin Tahakkuku; “Tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gereken bir safhaya gelmesidir.” şeklinde tanımlanmış, 34’üncü maddesinde de “İkmalen ve re’sen tarh edilen vergiler ihbarname ile ilgililere tebliğ olunur. Nev’i ve doğuşu ayrı olan vergiler için ayrı ihbarname kullanılır,” yine aynı Kanunun özel ödeme zamanlarını belirleyen 112’nci maddesinin 1’inci bendinde “İkmalen, re’sen veya idarece tarh olunan vergiler taksit zamanlarından önce tahakkuk etmişse taksit süreleri içinde, taksit süreleri kısmen veya tamamen geçtikten sonra tahakkuk etmişse, geçmiş taksitler tahakkuk tarihinden başlayarak 1 ay içinde ödenir.” denilmiş, 3’üncü bendinin (b) alt bölümünde “Dava açılması nedeniyle tahsili duran vergi ve cezalar mükellefler tarafından istenildiği takdirde davanın devamı sırasında da kısmen veya tamamen ödenir.” hükmüne yer verilmiştir.
Konu ile ilgili 26.02.1986 tarih ve 19031 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 172 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin son bölümünde “Söz konusu 112’nci maddenin 3 numaralı bendinin son fıkrasında yer alan “Dava açılması nedeniyle tahsili duran vergi ve cezalar mükellef tarafından istenildiği takdirde davanın devamı sırasında da kısmen veya tamamen ödenebilir.” hükmü nedeniyle davanın devamı sırasında verginin tamamen ödenmesi halinde gecikme faizi verginin normal vade tarihinden ödendiği tarihe kadar hesaplanacak ödendiği tarihten sonra yargı merciinde geçen süre için ayrıca faiz hesaplaması ve talep edilmesi söz konusu olmayacaktır. Ancak vergi kısmen ödendiği takdirde ödenen miktar için normal vade tarihinden ödendiği tarihe kadar, ödenmeyen miktar için ise, normal vade tarihinden yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar geçen süre için faiz hesaplanacağı tabiidir.” denilmektedir.
Öte yandan, 6183 sayılı AATUH. Kanunun 47’nci maddesinin 1’inci paragrafında “Amme alacağına karşılık rızaen yapılan ödemeler sırasıyla, ödeme süresi başlamış henüz vadesi geçmemiş, içinde bulunulan takvim yılı sonunda zamanaşımına uğrayacak, aynı tarihte zamanaşımına uğrayacak alacaklarda her birine orantılı olarak, vadesi önce gelen ve teminatsız veya az teminatlı olana mahsup edilir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Görüldüğü gibi, 6183 sayılı Kanunun 47’nci maddesinde, rızaen yapılan ödemelerle cebren tahsil olunan paraların kesinleşmiş amme alacaklarına sırasıyla mahsubunun ne şekilde yapılacağına dair düzenleme yapılmış olup, henüz kesinleşmemiş amme borcuna karşılık borçlunun yapmak istediği ödemenin mahsup şekline ilişkin herhangi bir hükme yer verilmemiştir.
Buna göre kesinleşmemiş alacaklar için rızaen yapılan ödemelerin mahsubunda mükelleflerin talebinin dikkate alınması gerekir. Bunun içinde mükelleflerden bu konuda bir dilekçe alınacağı tabiidir.