<h4>Servet gibi vergi de miras kalır mı</h4>
<h5>14.07.2010
| Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz
|Referans</h5>
<blockquote id="" style="padding: 0pt; clear: left;">
<div>SORU:</span> Serbest meslek faaliyetinde bulunan babam 2
Haziran 2010 tarihinde vefat etmiştir. Ben teknik eğitim almış olduğum
için hukuki mevzuatı tam olarak bilmiyorum. Ancak babam gelir vergisi
mükellefi olduğundan, vergi mükellefiyetinin tarafımızdan yerine
getirilmesi gerektiğini biliyorum. Mirasçı olarak ben ve annem için
veraset ilamı çıkarmak üzere mahkemeye başvurduk. Bizim yapmamız gereken
diğer işlemler nelerdir?</span></div>
<div>YANIT:</span> Vergi Usul Yasası'nın 12'nci maddesi hükmü
gereği olarak "ölüm halinde mükellefin ödevleri, mirası reddetmemiş
kanuni ve mansup (atanmış) mirasçılarına geçer". Ancak yasal düzenleme
gereği mirasçılardan her biri ölenin vergi borçlarından hisseleri
nispetinde sorumlu olurlar.</span></div>
<div>Türk Medeni Kanunu'nun 606'ncı
maddesi uyarınca da miras üç ay içinde reddolunabilir.</span></div>
<div>Aynı yasanın 16'ncı maddesinde hükme
bağlandığı üzere "vergi kanunlarında hüküm bulunmayan hallerde ölüm
dolayısıyla mirasçılara geçen ödevlerin yerine getirilmesinde bildirme
ve beyanname verme sürelerine üç ay" eklenmektedir.</span></div>
<div>Diğer yandan Vergi Usul Yasası'nın
164'üncü maddesinde de ifade edildiği üzere "ölüm işi bırakma
hükmündedir. Ölüm mükellefin mirası reddetmemiş mirasçıları tarafından
vergi dairesine bildirilir." Bu bağlamda da mirasçılardan herhangi
birinin ölümü bildirmesi diğer mirasçıları bu ödevden kurtarır.</span></div>
<div>Gelir Vergisi Yasası'nın 92'nci
maddesinin son bendi gereği olarak "Takvim yılı içinde memleketi terk
edenlerin beyannameleri memleketi terke takaddüm eden 15 gün, ölüm
halinde, ölüm tarihinden itibaren dört ay içinde verilmektedir.</span></div>
<div>Dolayısıyla müteveffa babanız için
01.10.2010 ila 16.06.2010 tarihleri arasındaki faaliyeti ile ilgili
gelir vergisi beyannamesi 16 Ekim 2010 tarihine kadar bağlı olduğu vergi
dairesine verilecektir.</span></div>
<div>Ancak babanızın faaliyeti gereği
olarak yıllık gelir vergisi beyannamesi dışında geçici vergi
beyannamesi, muhtasar beyanname, katma değer vergisi beyannamesi, damga
vergisi beyannamesi gibi mükellefiyetleri de bulunabilir.</span></div>
<div>Örneğin babanızın ölüm tarihi
2.06.2010 olduğu için haziran ayına ait muhtasar beyannameyi verme
süresi temmuz ayının 23'üncü günü akşamına sona ermesine karşın, bu
süreye üç ay eklenerek sözü edilen beyannamenin 23 Ekim akşamına kadar
ilgili vergi dairesine verilebilecektir.</span></div>
<div>Diğer yandan 217 seri numaralı Gelir
Vergisi Genel Tebliği'nin 4.10 No'lu bölümünde yapılan açıklama
uyarınca geçici vergi beyannamelerinin verilme süresinden önce aynı
dönemi içeren gelir veya kurumlar vergisi beyannamenin verilmesi
halinde, bu dönem için ayrıca geçici vergi beyannamesi verilmeyecektir.</span></div>
<div>Dolayısıyla babanıza ait 1.4.2010
tarihinde başlayan geçici vergi döneminin yasal olarak 30.06.2010
tarihinde sona ermesine karşılık babanız 2 Haziran 2010 tarihi
itibariyle ölüm nedeniyle işi terk etmiş sayılmaktadır. Bu durum
nedeniyle sözü edilen geçici vergi dönemine ilişkin beyannamenin 14
Ağustos 2010 tarihi yerine üç aylık sürenin eklenmesi suretiyle 14 Kasım
2010 tarihinde verilmesi gerekmekte ise de bu tarihten önce babanızla
ilgili 2010 yılına ait yıllık beyannameyi 16 Ekim 2010 tarihinde
vereceğiniz için, ayrıca sözü edilen geçici vergi beyannamesinin
verilmesine gerek bulunmamaktadır.</span></div>
<div>Beyannamelerin 3568 sayılı yasa
hükümleri çerçevesinde meslek mensupları aracılığı ile verildiği dikkate
alındığında, konuyla ilgili olarak babanızın muhasebe işlemlerini yapan
meslek mensubu aracılığı ile işlemleri takip etmeniz, eğer babanız
meslek mensubu ise bu takdirde de mirasçı olarak bir başka meslek
mensubu ile işlemleri sürdürmenizde yarar olacaktır. (V. Seviğ)</span></div>
<div></div>
<div>YURTDIŞI FUARLARA KATILIM
BEDELLERİ YÜKÜMLÜLÜK DOĞURUR MU?</span>
</div>
<div>SORU:</span> Şirketimiz yurtdışında düzenlenen bir fuara
katılmış olup, bu fuarı düzenleyen yabancı ülkede bulunan organizatöre
katılım bedeli ödemiş bulunuyoruz. Yaptığımız bu ödeme yabancı
organizatör tarafından verilen belge karşılığı olmuştur.</span></div>
<div>Yaptığımız bu ödeme üzerinden
herhangi bir vergi hesaplama ve ödeme mükellefiyetimiz var mı?</span></div>
<div>YANIT:</span> Kurumlar Vergisi Yasası'nın 3'üncü maddesinin
2'nci fıkrası uyarınca "Kanuni ve iş merkezlerinin her ikisi de
Türkiye'de bulunmayanlar, sadece Türkiye'de elde ettikleri kazançları
üzerinden vergilendirilirler." Bu hükme paralel olarak da Gelir Vergisi
Yasası'nın 6'ncı maddesi hükmü uyarınca "Türkiye'de yerleşmiş olmayan
gerçek kişiler sadece Türkiye'de elde ettikleri kazanç ve iratlar
üzerinden" vergilendirilmektedir.</span></div>
<div>Sözü edilen hizmet yurtdışında
sağlanmış olup, yapılan iş dış pazarlarda yer edinme girişimi, daha
açıkçası ihracat olanaklarının artırılması ile ilgilidir. Dolayısıyla bu
işlemle almış olduğumuz hizmetten Türkiye'de yararlanmadığınız için
Katma Değer Vergisi açısından da herhangi bir yükümlülüğünüz
bulunmamaktadır. (V. Seviğ)</span></div>
<div></div>
<div>ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINCA
VERİLEN BURSLAR</span>
</div>
<div>SORU: Özel Eğitim Kurumları
faaliyetimiz çerçevesinde burs verilen öğrencilere sağlamış bulunduğumuz
bu imkânın vergilendirilmesi konusunda tereddüt ediyoruz. Vergi
kanunları bu konuda yeteri kadar açık değil.</span></div>
<div>YANIT: Bilindiği üzere Özel Eğitim
Kurumları Yasası'nın 13'üncü maddesinde, bu yasada tanımı yapılan özel
eğitim kurumlarının öğrenim gören öğrenci sayısının yüzde üçünden az
olmamak üzere ücretsiz öğrenci okutmakla yüküm bulundukları, bakanlıkça
bu oranın yüzde ona (% 10) kadar artırılabileceği ücretsiz okutulacak
öğrencilerin yüzdesi, seçimi ve kuruma kabul koşullarına ilişkin usul ve
esasların yönetmelikle belirleneceği, öğrenim bursu verilmesine ilişkin
usul ve esasların da yönetmelikle belirleneceği hükme bağlanmıştır.</span></div>
<div>Konuya ilişkin olarak 11.02.2009 gün
ve 27138 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Özel Eğitim Kurumlarında
Ücretsiz veya Burslu Okutulacak Öğrenci ve Kursiyerler Hakkında
Yönetmeliğin 14'üncü maddesinde burs verilme şartlarına yer verilmiş,
15'inci maddesinde ise burslu okutulacak öğrenci veya kursiyerlerin
oranı veya sayısının kurumca belirleneceği, burslu okutulan öğrenci veya
bursiyerlerin oranının, ücretsiz okutulacakların dışında da tutulacağı
hüküm altına alınmıştır.</span></div>
<div>Anılan yönetmeliğin 16'ıncı
maddesinde de okul öncesi eğitim, ilköğretim veya orta öğretimdeki
öğrencilere; öğrenim ücreti ve kırtasiye masrafının karşılanması, Milli
Eğitim Bakanlığı'nın resmi okul öğrencileri için tespit ettiği en az
burs miktarı kadar harçlık ve benzeri şekillerde burs verileceği;
okullar dışındaki diğer özel eğitim kurumlarınca; öğretim ücretinin ve
kırtasiye masrafının karşılanması, Milli Eğitim Bakanlığı'nın resmi okul
öğrencileri için tespit ettiği en az burs miktarı kadar harçlık ve
benzeri şekillerde burs verilebileceği hükmü yer almaktadır.</span></div>
<div>Bu bağlamda da burslu okutulan
öğrencilerin kırtasiye masraflarının karşılanması ve/veya Milli Eğitim
Bakanlığı'nın resmi okul öğrencileri için tespit ettiği en az burs
tutarı kadar harçlık ve benzeri şekilde burs verilmesi halinde, bu
kapsamda yapılan harcama tutarının kayıtlarınıza gider olarak intikal
ettirilmesi mümkündür. Ancak Kurumlar Vergisi Yasası'nın 13'üncü maddesi
hükmü gereği olarak özel okul sahipleri ile bunların yakınlarının
çocuklarına verilen bedelsiz veya burslu eğitim hizmetlerinin yönetmelik
hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün değildir. (V. Seviğ)</span></div>
<div style="padding: 0cm 0cm 1pt; border-width: medium medium 1pt; border-style: n&#111;ne n&#111;ne solid; border-color: -moz-use-text-color -moz-use-text-color text;">
<div style="border: medium n&#111;ne; padding: 0cm;"></div>
</div>
<div></div>
<div>YARGI KARARLARINDA</span></div>
<div></div>
<div>KDV</span></div>
<div></div>
<div>1. Danıştay 9. Dairesi'nin
E.2008/1701, K.2009/736 sayı ve 11.2.2009 tarihli kararı</span></div>
<div>"İhracatta katma değer vergisi
istisnasının getiriliş amacı ihracatın teşviki ve döviz kazandırıcı
faaliyetlerde rekabetin desteklenmesi olup bu amaçla mal ve hizmet
ihracında katma değer vergisi istisnası getirilmiştir. Günümüzde mal ve
hizmet ihracı… gümrük hattı dışında sayılan serbest bölgelere de
yapılabilmektedir. Serbest Bölgelerin kuruluş gayesi de buraya yapılacak
teslim ve hizmet ifasıyla yine döviz kazandırılmasıdır. KDVK'da mal
tesliminde katma değer vergisi istisnası için serbest bölgelerin açıkça
sayılarak serbest bölgeye yapılan teslimlerin yurtdışına yapılmış
sayılması, ancak hizmet ihracında katma değer vergisi istisnasında
serbest bölge ifadesine yer verilmediği görülmekteyse de bu durum
yurtdışı ifadesine siyasi ve coğrafi anlam yüklenilmesi halinde geçerli
olmakla birlikte ticari ve ekonomik anlamda serbest bölgelerin yurtdışı
kabul edilmesi gerektiği gerçeğini değiştirmemektedir. Bu nedenle
ihracatı ve döviz kazandırıcı faaliyetleri desteklemek amacıyla kurulan
serbest bölgelere yapılan hizmet ifasının yurtdışı sayılmaması hukuka
aykırı olacaktır. Kaldı ki serbest bölgelere yapılan hizmet ifasının mal
tesliminden farklı olmadığını gören yasa koyucu tarafından 3065 sayılı
Kanunun 12. maddesine 6.6.2008 tarih ve 5766 sayılı Kanunun 12/e
maddesiyle eklenen b fıkrasının 3. bendinde serbest bölgelere yapılan
fason hizmetlerin katma değer vergisi istisnasından yararlanmasını
getiren düzenleme yapılmıştır. Bu durumda davacının serbest bölgedeki
firmaya yaptığı fason işçilik hizmetinin katma değer vergisi
istisnasından yararlandırılmaması yoluyla mahsuben yapılan iadenin geri
istenilmesi amacıyla adına salınan katma değer vergisi ile kesilen vergi
ziyaı cezasında isabet görülmediğinden, aksi yönde verilen mahkeme
kararında isabet bulunmamaktadır." </span></div>
<div>2. Danıştay Vergi Dava Daireleri
Genel Kurulu E.2006/50, K.2006/286 sayı ve 18.10.2006 tarihli kararında</span></div>
<div>"Mal teslimi ve hizmetin yapılması
ile vergiyi doğuran olay meydana geldiğinden, bedelin döviz olarak
hesaplanması halinde vergiyi doğuran olayın meydana geldiği teslim
tarihindeki cari kur üzerinden muhasebeleştirilerek gelir kaydedilmesi
gerekmekte olup, dövizin farklı zamanlarda ödenmesi nedeniyle
oluşabilecek kur farklarının bu bedeli menfi veya müspet olarak
etkilemesi düşünülemez. Nitekim kanunun 20. maddesinde bedel kavramı
açıkça tanımlanmış olmasına rağmen kanun koyucu aynı Kanunun 24.
maddesinin c bendinde vade farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirler ile
servis ve benzeri adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve
değerlerin matraha dahil olduğunu kurala bağlamış, ancak kur farkına
bunlar arasında yer vermemiştir. Bu durumda, döviz üzerinden yapılan
vadeli satışlarda, senedin tahsil edildiği tarihte, malın teslimi ile
oluşan vergiyi doğuran olay tarihine göre ortaya çıkan menfi veya müspet
kur farklarının bedel kavramına dahil olmadığı, kur farkının kanunun
24/c maddesinde matraha dahil olduğu belirtilen unsurlar arasında
sayılmadığı açık olduğundan, katma değer vergisine tabi tutulmasına
hukuken olanak bulunmayıp, ihtirazi kayıtla ödenen katma değer
vergisinin yükümlüye iadesi gerektiğinden davanın reddi yolundaki vergi
mahkemesi ısrar kararında isabet bulunmamaktadır.</span></div>
<div>3. Danıştay 9. Dairesi'nin
E.2005/2989, K.2007/738 sayı ve 13.3.2007 tarihli kararı</span></div>
<div>"50 seri No'lu KDV Genel Tebliği'nin
(A/1) bölümünde, ticari hayatta ticareti yapılan mallara olan talebin
artırılması amacıyla bir takım pazarlama tekniklerinin geliştirildiği,
satışı yapılan malın yanında başka bir malın ayrıca bir bedel
alınmaksızın verilmesinin sıkça karşılaşılan bir pazarlama tekniği
olarak ortaya çıktığı, bir malın tasarruf hakkının malik veya adına
hareket edenlerce alıcıya veya adına hareket edenlere devri olarak
tanımlanan teslim hükümleri çerçevesinde ticari bir işletmenin yaptığı
bedelsiz teslimlerin de katma değer vergisine konu olduğu, ancak
firmaların iktisadi faaliyetini genişletmesi, emsal işletmelerle rekabet
edebilmesi, üretim ve satışını yaptıkları mallara olan talebi koruma ve
artırma amacıyla bir malın yanında başka bir mal verilmesi şeklinde
gerçekleşen işlemlerde promosyon ürünü açısından bir bedelsiz teslimin
söz konusu olmadığı, firmanın yarattığı katma değer içerisinde
vergilenen promosyon mallarının müşterilere verilmesi sırasında katma
değer vergisi hesaplanmasına gerek bulunmadığı ve bu ürünler için
yüklenilen katma değer vergisinin prensip olarak indirim konusu
yapılması gerektiği, promosyon ürünü olarak verilen ve aynı işletmede
imal edilen mala ait katma değer vergisi oranının, satışı yapılan mala
ait katma değer vergisi oranına eşit veya daha düşük oranda olması
halinde promosyon ürünü için yüklenilen katma değer vergisinin tamamının
indirim konusu yapılacağı düzenlenmesine yer verilmiştir. Bu durumda,
teslim edilen malların promosyon olarak kabul edilmesi, satışı yapılan
malların yanında bir bedel alınmaksızın satış yapılan müşterilere
verilmiş olmasına bağlı bulunmaktadır. Olayda, davacı şirketin doğrudan
mal satışı ilişkisi bulunmayan üçüncü kişilere 1 TL. gibi sembolik bir
bedelle yaptığı kitap teslimleri, satışa konu edildiklerinden promosyon
ürünü kapsamında değerlendirilemeyecektir. Bu nedenle davacı şirketin
promosyon olmadığı halde verdiği örnek kitaplara ilişkin olarak
yüklendiği katma değer vergisinin iadesi mümkün olmadığından, davalı
idarenin ret işleminde isabetsizlik görülmemiştir. </span></div>
<div>4. Danıştay Vergi Dava Daireleri
Genel Kurulu'nun E.2006/150, K.2006/230 sayı ve 29.9.2006 tarihli kararı</span></div>
<div>"Davacı Kurum tarafından, 2547
sayılı Yükseköğretim Kanununun ek 7. maddesi delaletiyle, aynı Kanunun
56. maddesinde yer alan mali kolaylık, muafiyet ve istisnalardan vakıf
üniversitelerinin de aynen yararlanmaları gerektiği ileri sürülmekte ise
de; KDVK'nın 1. maddesinde belirtilen, ticari, sınai, zirai ve mesleki
nitelikteki teslim ve hizmetleri katma değer vergisine tabi bulunan
kurumlar arasında Devlet üniversitelerinin de sayılmış bulunması
karşısında, 2547 sayılı Kanunun anılan maddesinde sözü edilen mali
kolaylık, muafiyet ve istisnaların katma değer vergisiyle ilgilerinin
olmadığı açıktır. Öte yandan, KDVK'nın 17/a. maddesinde, Bakanlar
Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıfların ilim, fen ve güzel
sanatları, tarımı yaymak, ıslah ve teşvik etmek amacıyla yaptıkları
teslim ve hizmetlerin katma değer vergisinden istisna edildiği hükme
bağlanmış, Anayasanın 42/8. maddesinde ise eğitim-öğretim kurumlarında
sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetlerin
yürütüleceği açıklanmış, 2547 sayılı Kanunun 3. maddesinde de yüksek
öğretim, üniversite ve birimlerinin tanımı yapılmış, 4. maddesinde
yüksek öğretimin amacı, 5. maddesinde ilkeleri sayılmıştır. Anılan kanun
hükmüne göre katma değer vergisi istisnası; ilim, fen ve güzel
sanatları, tarımı yaymak, ıslah ve teşvik etmek amacıyla yapılan teslim
ve hizmetlere ilişkin olup, okul ve üniversitelere ise ilmi yaymak,
teşvik etmek ve ıslah etmek gibi bir fonksiyon ve görev verilmediği
anlaşılmaktadır. Bu nedenle de kültürel bir faaliyet olan ilim ve fenni
yayma ile eğitim-öğretim faaliyeti olan okul işletmeciliği, amaçları,
araçları itibarıyla birbirinden farklı faaliyetler olduğundan, davacı
üniversitenin eğitim ve öğretim faaliyetinin bu istisna hükümleri içinde
değerlendirilmesine olanak bulunmamaktadır." </span></div>
<div style="padding: 0cm 0cm 1pt; border-width: medium medium 1pt; border-style: n&#111;ne n&#111;ne solid; border-color: -moz-use-text-color -moz-use-text-color text;">
<div style="border: medium n&#111;ne; padding: 0cm;"></div>
</div>
<div></div>
<div>ÖZELGELERDE</span></div>
<div></div>
<div>BELGE DÜZENİ</span></div>
<div></div>
<div>1. Kayseri Vergi Dairesi
Başkanlığı'nın 17.12.2009 tarih ve 1311 sayılı özelgesi</span></div>
<div>"VUK'un 230/5. maddesi düzenlemesi
gereğince, malın bir mükellefin birden çok işyeri ve şubeler arasında
taşınması veya satılmak üzere komisyonculara veya diğer bir aracıya
gönderildiği hallerde malı gönderen tarafından sevk irsaliyesi
düzenlenmesi ve araçta bulundurulması zorunludur. Bu hüküm uyarınca,
balık üretimi faaliyeti yapan şirketin kendi kamyonetleri ile yine
şirket demirbaşına kayıtlı tanklarla satış için balık taşıması esnasında
üç nüsha sevk irsaliyesi bulundurması gerekir. Bununla beraber,
satıştan sonra boş tankların tekrar balık çiftliğine dönüşü sırasında
satılan veya satışa sunulan herhangi bir mal hareketinden söz
edilemeyeceğinden sevk irsaliyesi düzenlenmesine gerek yoktur."</span></div>
<div>2. Konya Vergi Dairesi
Başkanlığı'nın 14.9.2009 tarih ve 972 sayılı özelgesi;</span></div>
<div>"Sevk irsaliyesi, ticari mal
hareketinin izlenmesi için düzenlenen ve her zaman alım satım ilişkisi
gerektirmeyen bir belgedir. Bu arada, 173 seri No'lu VUK Genel
Tebliği'nin C/f bölümünde "Numune üzerine veya tecrübe ve muayene
şartıyla satım yapılmak üzere mal sevkiyatı yapılması halinde sevk
edilen mallar için sevk irsaliyesi düzenlenmesi zorunludur…"
denilmektedir. Bu itibarla, işletme tarafından üretilen veya satışa konu
edilen ürünlerin (numune un gibi) promosyon malzemesi olarak dağıtılmak
üzere sevk edilmesi halinde sevk irsaliyesi düzenlenmesi gerekmektedir.
Ancak, hatırlatıcı tanıtım malzemesi, basılı materyal, kırtasiye
malzemesi gibi ürünlerin taşınması sırasında sevk irsaliyesi
düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır."</span></div>
<div>3. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi
Başkanlığı'nın 12.1.2010 tarih ve 1238 sayılı özelgesi</span></div>
<div>"Firma tarafından üretilen eşyalara
onarım hizmeti verilmesi sırasında yapılan mal ve hizmet teslimlerinde,
sahada bulunan yüzden fazla teknisyenin her birinde ayrı fatura
koçanları olması sebebiyle, fatura tarih ve sayılarında düzensizlikler
olması, ayrıca fatura koçanlarının çalınması veya kaybolması gibi
olumsuzluklar karşısında, bu sorunu aşabilmek için her teknisyenin PDA
(Personel Digital Asistant) ile düzenlediği servis fişi bilgilerinin
sistem içine aktarılarak şirket merkezi tarafından fatura basılması ve
yasal süre içinde müşteriye gönderilmesinin mümkün olup olmadığı yönünde
görüş talep edilmiştir. Firma tarafından verilen onarım hizmetleri
sırasında malzeme kullanılması halinde müşteri adına sevk irsaliyesi
düzenlenmesi ve bu irsaliye üzerine daha önce düzenlenmiş olan ‘muhtelif
müşteriler' ibareli sevk irsaliyesinin tarih, seri ve sıra numarasının
belirtilmesi şartıyla 7 günlük yasal süre içinde merkezde bilgisayarda
fatura düzenlenmesi mümkündür. Bununla beraber, onarım hizmeti sırasında
mal teslimi olmadan sadece işçilik hizmeti verilmesi halinde, sevk
irsaliyesi düzenlenmesine gerek olmayıp servis fişi düzenlenmesi ve
düzenlenen bu fişin bir örneğinin faturaya iliştirilmesi koşulu ile
hizmete ilişkin faturanın yasal süre 7 gün içinde şirket merkezinde
bilgisayarda düzenlenmesi mümkündür."</span></div>
<div>4. İstanbul Vergi Dairesi
Başkanlığı'nın 22.6.2007 tarih ve 4954 sayılı özelgesi</span></div>
<div>"Kargo aracılığı ile müşterilere
gönderilen emtialara ilişkin sevk irsaliyesinin ve irsaliyeli faturanın
emtia ile birlikte kolinin içine konulması mümkün değildir. Ancak,
faturanın emtia ile birlikte kolinin içine konulması mümkündür. Ayrıca,
nihai tüketici olan müşterilerin iade ettiği emtiaya ilişkin satış
belgesinin (fatura veya irsaliyeli fatura) ibraz edilmemesi halinde iade
edilen emtialar için gider pusulası düzenlenmesi ve müşteriye
imzalatılması gerekir."</span></div>
</blockquote>