<TABLE =Ms&#111;normalTable style="WIDTH: 100%; mso-padding-alt: 0cm 0cm 0cm 0cm; mso-cellspacing: 2.2pt" cellSpacing=3 cellPadding=0 width="100%">
<T>
<TR style="mso-yfti-irow: 0; mso-yfti-firstrow: yes">
<TD style="PADDING-RIGHT: 2.25pt; PADDING-LEFT: 2.25pt; PADDING-BOTTOM: 7.5pt; PADDING-TOP: 7.5pt">
DÜNYA<?:NAMESPACE PREFIX = O /><O:P> </O:P>
11.08.2005, PERŞEMBE<O:P> </O:P>
Vergi ziyaı cezası ve Anayasa'ya aykırılık iddiaları<O:P> </O:P></TD></TR>
<TR style="mso-yfti-irow: 1; mso-yfti-lastrow: yes">
<TD style="PADDING-RIGHT: 2.25pt; PADDING-LEFT: 2.25pt; PADDING-BOTTOM: 0.75pt; PADDING-TOP: 0.75pt" colSpan=2>

<B style="mso-bidi-font-weight: normal">Dr. A. Bumin Doğrusöz <O:P></O:P>[/B]


Bilindiği gibi 4369 sayılı kanunla Vergi Usul Kanunu'nun suç ve cezalara ilişkin hükümleri yeniden düzenlenmiş, 1.1.1999 tarihi itibariyle kaçakçılık, ağır kusur ve kusur suç ve cezaları kaldırılarak yerine vergi ziyaı suç ve cezası ihdas edilmiştir. <O:P></O:P>


Vergi ziyaı kavramı, Vergi Usul Kanunu'nun 341. maddesinde, "mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi veya eksik tahakkuk ettirilmesi" şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunun 344. maddesinde ise vergi ziyaına sebebiyet verilmesi, "vergi ziyaı suçu olarak tanımlanmıştır. Bu suçun cezası da aynı maddenin 2. fıkrasında, "ziyaa uğratılan verginin bir katına, bu verginin kendi kanununda belirtilen normal vade tarihinden cezaya ilişkin ihbarnamenin düzenlendiği tarihe kadar geçen süre için, bu kanunun 112. ziyaa uğratılan vergi tutarı üzerinden hesaplanan gecikme faizinin yarısının eklenmesi suretiyle bulunur." Bir başka anlatımla ceza kısaca, kayba uğratılan vergi ile gecikme faizinin yarısının toplamından oluşmaktadır. <O:P></O:P>


Ancak vergi ziyaı suçuna bu şekilde öngörülen cezanın faize dayalı olarak hesaplanan kısmının Anayasa hükümlerine aykırı olduğu yolundaki görüşümüzü ilk olarak, 1998 yılında yayımlanan "Vergi Reformu" adlı kitabımızda, daha sonra da gazetemizde yayımlanan 09.05.2002 tarihli yazımızda ileri sürmüş, ondan sonra da Anayasa'ya aykırılık iddialarımızın ayrıntılı gerekçelerini Yaklaşım Dergisi'nin 134. sayısında (Nisan 2004) yayımlanan bir makalemizde yazmıştık. Daha sonra da köşemizde çeşitli tarihlerde yayımlanan yazılarımızda, tekrar aynı konuya değinmiştik. Bu konudaki Anayasa'ya aykırılık iddiasını yakın tarihlerde ileri sürenler de olmuştu. Örneğin Yaklaşım Dergisi'nin Aralık 2000 tarihli sayısında Erdal Sönmez-Garip Ayaz birlikte yazdıkları bir yazıda bu konuyu işlemişlerdi. Yine bu konudaki bir başka görüş de gazetemizin değerli köşe yazarı ve Hocam Dr. Veysi Seviğ tarafından 17.10.2000 tarihli köşesinde yayınladığı, "Vergi ziyaı cezasının hesaplanış biçimi Anayasa'ya aykırıdır" başlıklı yazısı ile ileri sürülmüştü. <O:P></O:P>


Yazılarımızda ileri sürdüğümüz temel anayasaya aykırılık sebebi, "cezanın belirsizliği" ve "eşitlik ilkesine aykırılığı" gerekçelerine dayanmaktadır. Zira Vergi Usul Kanunu'nda yer alan ceza düzenlemesine göre, hiç kimsenin vergi kaybına yol açan bir fiili için alacağı cezayı hesaplama ve bilme olanağı yoktur. Çünkü ceza, idarenin bu fiili tespit ederek ceza ihbarnamesini düzenleyeceği tarihe göre değişecektir. Bir başka deyişle bu fiili bir ay sonra tespit edilen kişi ile 4,5 yıl sonra tespit edilen kişinin alacağı ceza arasında küçümsenmeyecek kadar fark oluşacaktır. Bu durumda, aynı fiili aynı tarihte işleyen iki kişinin alacakları ceza miktarı, birbirinden farklı olacak ve bu yüzden ayrıca eşitlik ilkesi ihlal edilmiş olacaktır. Dolayısıyla ceza, cezaların belirli olması" ilkesinin yanı sıra eşitlik ilkesine de aykırı düşmektedir. <O:P></O:P>


Öte yandan bir diğer Anayasa'ya aykırılık sebebi de idarenin ve yürütme organının, cezanın gecikme faizine endeksli olması sebebiyle, ceza üzerinde söz sahibi olmasıdır. Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesine göre gecikme faizinin oranı, gecikme zammının oranıdır. Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51. maddesine göre de gecikme zammının oranında Bakanlar Kurulu belirleyici olmaktadır. Dolayısıyla yürütme organı, ceza üzerinde belirleyici bir rol üstlenmektedir. Bu durum ise suç ve cezaların yasa ile belirleneceğini öngören Anayasa hükmü (md. 38/3) ile çelişmektedir. <O:P></O:P>


Vergi ziyaına yol açan bir fiili işleyen kişinin bu fiili işlediği tarih ile ceza hesaplamasında esas olacak olan ihbarnamenin tanzim tarihi arasında geçen süre içerisinde, Bakanlar Kurulu'nca gecikme zammı ve dolayısıyla gecikme faizi oranında yapılacak bir değişiklik, kesilecek ceza miktarını da etkileyecektir. Bu husus, ceza üzerinde yürütme organının etkinliğini daha bariz şekilde ortaya çıkaracaktır. Öte yandan, ileride Bakanlar Kurulu'nca yapılacak bir değişikliğin önceden kestirilmesi ve hatta tahmin dahi edilmesi olanaksız bulunduğundan, vergi ziyaına yol açan bir kişinin, bu fiili işlediği tarihte, ileride alacağı cezayı bilmesi ve hesaplaması olanaksızlığı daha da bariz biçimde ortaya çıkarmaktadır. Dolayısıyla vergi ziyaı cezası, belirsiz bir cezaya dönüşmekte ve bu yönü itibariyle Anayasa'ya aykırı bulunmaktadır. <O:P></O:P>


Bir başka Anayasa'ya aykırılık sebebi de, cezanın hesaplanma tarihi olarak "ceza ihbarnamesinin tanzim tarihinin" esas alınmasıdır. İdare, inceleme raporunun veya takdir komisyonu kararının kendisine gelmesinden sonra ceza ihbarnamesini hemen tanzim yerine aylarca bekletmek suretiyle ceza miktarını bu yolla artırma olanağına sahip bulunmaktadır. 280 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile cezanın hesaplanmasında, "ihbarname tanziminin gecikmesi halinde, inceleme raporunun veya takdir komisyonu kararının vergi dairesi kayıtlarına girdiği tarihin esas alınacağı" açıklanmışsa da bu açıklama da kanuna aykırıdır. Bu genel tebliğ açıklaması, kanunla yaratılmış bulunan ve idarenin ihbarnameyi geciktirme yolu ile ceza üzerinde etkili olabilme olasılığını ortadan kaldırmamaktadır. (Kaldı ki bu açıklama, bir başka bakış açısıyla, kanunla Anayasa'ya aykırı olarak belirlenen cezanın, bu aykırılıklarının kısmen de olsa idare tarafından giderilmeye çalışılması çabası olarak da yorumlanabilir.) <O:P></O:P>


Bu konuya tekrar değinmemizin nedeni, bu ay iki dergide yayınlanan bazı yazılarda da aynı konunun irdelenmesi ve yazarlarının da aynı sonuca varması. Vergi Dünyası Dergisi'nin Ağustos 2005 tarihli sayısında baş hesap uzmanı Azmi Demirci, "Vergi ziyaı cezası hukuka uygun bir ceza mıdır?" mali başlıklı yazısında konuyu irdelemekte ve yazısının sonuç bölümünde bu sorusuna "Hayır" cevabı vermektedir. Mali Pusula Dergisi'nin de yine Ağustos 2005 sayısında Mehmet Maç ve Şenol Turut'un birlikte yayınladıklar "Vergi ziyaı cezasının değişken kısmı Anayasa'ya aykırıdır" başlıklı makalelerinde de bu cezayı Anayasa'ya aykırı bulmaktadırlar. <O:P></O:P>


Etkili ve etkin, yıllarca sorunsuzca uygulanan ceza sistemini, sırf idare kaçakçılık cezasının yargı tarafından kusura çevrilmesinden rahatsız olduğu düşüncesi ile yıkan 4369 sayılı kanunun, bu son kalıntılarının (bu ibareyi kanunun diğer getirdiği ve kanımca çoğu hatalı düzenlemelerinin bu güne kadar tek tek yürürlükten kaldırılmış olması sebebi kullandım) da bir an önce gözden geçirilmesi ve 344 ve 359. maddelerin daha çağdaş, hukuka uygun ve adil hale getirilmesi artık zorunludur. <O:P></O:P></TD></TR></T></TABLE>
<O:P></O:P>