DÜNYA
26.07.2005,SALI
Gelişmeler, niyet mektubu ve hukuk devletinin varlığı


BİZE GÖRE / Veysi Seviğ


Geçtiğimiz günlerde IMF yetkilileri tarafından yapılan açıklamadan da anlaşılacağı üzere Sosyal Güvenlik Yasası'nın Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden geçirilememiş olması nedeniyle verilmesi planlanan 830 milyon dolarlık kredi taksidinin ödenmesi ertelenmiş bulunmaktadır. Buna ek olarak Meclis'in onayını alan Bankacılık Yasası'nın Sayın Cumhurbaşkanı tarafından imzalanmayarak geri gönderilmiş olması IMF'ye verilen Niyet Mektubu'nda yer alan taahhütlerin şimdilik yerine getirilemediğini göstermektedir.


Bu gelişmeler bazı soruları gündeme getirmektedir.


Acaba hükümet Meclis'ten yasa çıkarmayı bir başka ülkeye karşı taahhüt edebilir mi? Veyahut da bir başka anlatımla hükümet borçlanabilmek için Türkiye Cumhuriyeti adına Meclis iradesinde bulunan bir konuda söz konusu irade oluşmadan bu iradenin oluşacağı yönünde taahhütte bulunabilir mi?


Her şeyden önce bilinmesi gereken bir kural vardır. Meclis iradesinin ne şekilde oluşacağı konusunda hükümetin özellikle yabancı kurumlara ve ülkelere söz vermesi hukuken mümkün değildir.


Sosyal Güvenlik Yasası'nın Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görüşülerek kabul edilmesi halinde dahi, söz konusu metnin yasallaşması için yasanın yayımlanması ve bu yetkinin de anayasal buyruk gereği Cumhurbaşkanı'na ait olduğu bilinmektedir.


Gerçekte iyi niyet mektupları üye ülkelerin IMF ana sözleşmesinin 5'inci maddesinin 3'üncü fıkrası hükmüne göre, ödemeler dengesi sorunlarının giderilebilmesine yardımcı olmak üzere fonun kaynaklarından geçici olarak yararlanabilmek amacıyla diğer fon üyesi ülkelerin paralarının aynı miktardaki kendi parası karşılığında fondan satın almak için verilen bir güvence metnidir. Bu güvence metninde bir ülkenin Meclis'i tarafından alınması söz konusu olan bir kararın içeriği hakkında garanti vermek mümkün değildir. En azından bu tür bir garanti Meclis iradesine gösterilmesi gereken hukuki titizliği zedeler.


Kaldı ki; Anayasa'nın 90'ıncı maddesi uyarınca Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak anlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin görüşüne sunulacak bir yasa ile kabullenilmesine bağlıdır. Ancak; "ekonomik, ticari ve teknik ilişkileri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayan, devlet maliyesi bakımından bir yüklenme getirmeyen anlaşmalar yayımlanma ile yürürlüğe konularak iki ay içinde TBMM bilgisine sunulabilir. Geçmiş yıllarda da olduğu gibi özellikle IMF ile yapılan anlaşmalarda bir yandan ülke bireylerinin üzerine gelecek mali yükler yanında, yine çalışanların sosyal güvenlik haklarına getirilmesi öngörülen kısıtlamalar oy hakkına sahip olanların tümünün günlük yaşamları ile doğrudan ilgili olup, diğer yandan da yine Türk halkı üzerinde mali yükü artırıcı taahhütleri de içermektedir.


Daha önce verilen niyet mektuplarında da Türkiye Cumhuriyeti adına taahhüt edilen ve yasama organının yetkisinde bulunan konular, kanımızca bir anlamda Meclis'in hükümet direktiflerine uygun olarak çalışır hale gelmesi veya getirilmesi anlamına da gelmektedir. Bir başka anlatımla konuya ilişkin olarak "Kamu İşletmeciliği Geliştirme Merkezi" (KİGEM) tarafından Ankara İdare Mahkemesi nezdinde açılan dava dilekçesinde de ifade edildiği üzere özellikle "2005 tarihli Niyet Mektubu ve stand-by düzenlemesi açıkça yasamanın görev alanına giren Vergi İdaresi Yasa Tasarısı'nın, Emeklilik Reformu Yasa Tasarısı'nın TBMM tarafından onaylanması gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi görev alanını kapsayan konularda hükümler içermesi "görev gaspı"nı dahi aşan sonuçlar ortaya çıkardığından" hukuken yok hükmündedir.


Bu bağlamda IMF ana sözleşmesi gereği anlaşma niteliğinde olan Niyet mektupları ve bunların IMF tarafından imzalanmasıyla oluşan stand-by düzenlemelerinin;


. Sadece borçlanma ile ilgili olanları kapsaması halinde Niyet Mektubu ve stand-by düzenlemeleri Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı bulunduğu Devlet Bakanı tarafından görüşmeler yapılarak imzalanması, bilahare de Bakanlar Kurulu tarafından onaylanarak Resmi Gazete'de yayımlanması gerekmektedir.


. Yürütmenin görev alanı içinde olan konuları kapsayan düzenlemeleri içermesi durumunda imza işleminin Bakanlar Kurulu tarafından açık bir yetkilendirme yok ise Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu Devlet Bakanı tarafından yetkilendirme yapmak mümkün değildir. Bu bağlamda Niyet Mektubu stand-by düzenlemelerinin imza ve karar yetkisi Bakanlar Kurulu'na ait olup onaylama Cumhurbaşkanı tarafından yapılacak ve Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girecektir.


. Yasama alanını ilgilendiren konuları içeren Niyet Mektubu ve stand-by düzenlemeleri ise ancak TBMM tarafından bir uygun bulma yasası ile kabul edilerek ve Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak yayımlanması halinde yürürlüğe girer.


26 Nisan 2005 tarihli IMF Niyet Mektubu stand-by düzenlemesi Emeklilik Reformu Yasa Tasarısı'nın TBMM'ye sunulması, Bankacılık Yasası'nın TBMM'ye sunulması, Vergi İdaresi Yasa Tasarısı'nın TBMM tarafından kabul edilmesi, Gelir İdaresi'nin Maliye Bakanlığı'na -yarı özerk- olarak bağlı bir idari yapılanmaya tabi tutulması, finansal hizmetler üzerinden alınan banka ve sigorta muameleleri vergisinin kaldırılması, bunun sonucunda doğacak açığın yeni vergilerle telafi edilmesi, sosyal güvenlik kurumlarının birleştirilmesi, emekliliğe esas yaş sınırının yükseltilmesi, ortalama emeklilik aylık bağlama oranının düşürülmesi, tarımsal destekleme alanlarının kaldırılması ve KİT'lerde çalışan sayısının azaltılması konularında taahhütleri içermektedir.


Bu konular; demokratik hukuk devletinde halk iradesine yani Meclis onayına tabi tutulur.


Anayasamız'ın başlangıcında da ifade edildiği üzere "Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, millet iradesinin mutlak üstünlüğü ve bunu millet adına kullanmaya yetkili hiçbir kişi ve kuruluşun, Anayasa'da gösterilen hürriyetçi demokrasinin gereği belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı; hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin karşısında korunma göremeyeceği" temel ilkesini göz ardı etmek mümkün değildir.


Bu bağlamda yaşanan gelişmeler karşısında ortaya çıkan durumun yargı denetimine tabi tutulması söz konusu olmuştur. Bu bağlamda KİGEM'in 2005 Niyet Mektubu ve Mayıs 2005 stand-by düzenlemesinin iptali için Ankara İdare Mahkemesi nezdinde açmış olduğu dava dilekçesi ve dava kanımızca ülkemizin demokratik hukuk devleti olmasını kanıtlayan en ciddi ve tarihi bir olay olarak kabul edilmektedir.