Anonim şirket hisselerinin devirlerinde vergileme</span>

Akif AKARCA / Dr.Mehmet ŞAFAK / </span>Verginin Gündemi</span>
akif.akarca@alfaymm.com</span>
VERGİNİN GÜNDEMİ / Akif AKARCA - Dr. Mehmet ŞAFAK








Türk Ticaret Kanunu'nun 269. maddesinde belirtildiği üzere; anonim
şirket, bir unvana sahip, esas sermayesi muayyen (belirli) ve paylara
bölünmüş olan ve borçlarından dolayı yalnız mamelekiyle (sahip olduğu
mal varlığıyla) sorumlu bulunan şirkettir ve ortakların sorumluluğu
taahhüt etmiş oldukları sermaye paylarıyla sınırlıdır. Taahhüt edilmiş
sermaye paylarını ödemiş olan ortakların, şirket borçları nedeniyle,
ortak sıfatıyla sorumlulukları kalmamaktadır.

Anonim şirketlerde
ortaklık hakları esas itibariyle hisse senedine bağlanmış olup, bu
hisse senetleri nama ya da hamiline olabilmektedir. Ancak, esas
mukavelede aksine hüküm bulunmadıkça hisse senetlerinin nama yazılı
olması lazımdır. Bedelleri tamamen ödenmemiş olan paylar için hamiline
yazılı hisse senetleri veya ilmühaberler çıkarılamaz. Esas mukavelede
aksine hüküm bulunmadıkça çıkarılan hisse senetlerinin nev'i
değiştirilebilir.

Hisse senetlerinin şirketin unvanını, esas
sermaye miktarını ve tescil tarihini, senedin nev'i ve itibari
kıymetini ihtiva etmesi ve şirketin namına imza etmeye yetkili
olanlardan en az ikisi tarafından imza edilmiş olması şarttır. İmzanın
damga veya mühür şeklinde olabileceği gibi matbu dahi olabilir. Nama
yazılı hisse senetlerinin, ayrıca, sahiplerinin ad ve soyadını,
ikametgahını, senet karşılığı ödenmiş olan miktarı da ihtiva etmesi
şarttır.

Hamiline yazılı hisse senetlerinin devri, şirket ve
üçüncü şahıslar hakkında ancak teslim ile hüküm ifade eder. Başka bir
deyişle hamiline hisse senedini kim ibraz ederse sahibi odur.
Dolayısıyla, hamiline yazılı hisse senetlerinin devri için, alıcıya bu
hisse senetlerinin teslimi gerekli ve yeterlidir. Bu şekilde hisse
senedine sahip olanlar bu senetlerini şirkete ibraz ederek ortaklık
haklarından yararlanabilirler.

Nama yazılı hisse senetleri de
esas mukavelede aksine hüküm olmadıkça devrolunabilir. Devir işlemi bu
hisse senetlerinin ciro edilmesi ve devrolana teslim edilmesiyle
gerçekleşir. Ancak bu devrin şirkete karşı hüküm ifade edebilmesi için
şirketin pay defterine kaydedilmesi şarttır. Şirket nama yazılı hisse
senedi sahiplerini ad, soyad ve adresleriyle bir pay defterine
kaydeder. Hisse senedinin uygun şekilde (ciro ve teslimle) devredildiği
ispat edilmedikçe devralan pay defterine yazılamaz. İdare meclisi
(yönetim kurulu) kaydın yapıldığını hisse senedine işaret eder. Şirkete
karşı ancak pay defterine kayıtlı bulunan kimse ortak sıfatını haizdir.

Türk
Ticaret Kanunu'nda yer alan ve yukarıda değinilen hükümlerden
anlaşılacağı üzere; anonim şirketlerde ortaklık payları hisse
senetlerine sıkı sıkıya bağlanmış ve ortaklıkla ilgili tüm işlemlerin
hisse senetleri üzerinden yapılması esas alınmıştır. Ancak, anılan
kanunun 411. maddesinde; "hisse senetlerinin yerini tutmak üzere"
ilmühaber çıkarılabileceği kabul edilmiştir. Anılan düzenlemeye göre;
nama yazılı hisse senetleri yerini tutmak üzere çıkarılan
ilmühaberlerin de nama yazılı olması zorunludur. Bunların devri de nama
yazılı hisse senetlerinin devrine ait hükümlere göre yapılmak
zorundadır. Hamiline yazılı hisse senetleri için de nama yazılı
ilmühaber düzenlenebilmektedir. Ancak bunların devrinde "alacağın
devri" hakkındaki hükümlere göre devir yapılabilmekte ve bu şekilde
yapılan devirler şirkete karşı ancak ihbar tarihinden itibaren hüküm
ifade etmektedir.

Türk Ticaret Kanunu'ndaki anonim şirketlerde
pay sahipliği ve bunların devrine ilişkin hükümlerde "hisse senetleri"
esas alınmış olmasına rağmen, ülkemizdeki uygulamada, borsada işlem
görenlerin dışındaki anonim şirketlerin çoğunda hisse senetleri
basılmamakta ve pay sahipliği genelde "nama" olarak pay defterlerine
kaydedilmekte ve genel kurullar yapılırken de hisse senetleri
aranmamakta ve payların devirlerinde de hisse senetleri olmadan işlem
yapılmaktadır. Hatta pay devirlerinde ortada hisse senedi bulunmadığı
gibi, çoğu zaman ilmühaberler de bulunmamaktadır. Uygulamanın bu
şekilde sürüyor olmasının nedenlerinin başında da muhtemelen herhangi
bir yaptırımla karşılaşılmamış olması gelmektedir. Nitekim, ortada
hisse senetleri ya da ilmühaberler yok diye, ticaret siciline tescili
yapılmış olan anonim şirketler yok sayılmamakta ve ticaret sicilinden
silinmesi yoluna gidilmemekte ya da "bu şirketler limited ya da başka
bir şirket statüsünde sayılır" gibi bir değerlendirmeye tabi
tutulmamaktadırlar. Başka bir deyişle, hisse senedi ya da ilmühaber
bastırmamış şirketler yine anonim şirket olarak hayatlarını sürdürmeye
devam etmektedirler.

Bilindiği üzere, gerçek kişilerin sahip
olduğu menkul kıymetlerin (ve bu kapsamda hisse senetlerinin) ve diğer
sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılması halinde sağlanacak
kazançlar Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 80. maddesinin ilk
fıkrasının 1 no'lu bendinde "değer artış kazançları" içinde
sayılmıştır. Anılan bentteki düzenlemeye göre; gerçek kişilerin ivazsız
olarak (kendisine veraset yoluyla kalan ya da hibe edilen) iktisap
ettikleri menkul kıymetlerin devrinden elde ettikleri kazançlar gelir
vergisine tabi değildir. Keza, gerçek kişilerin, tam mükellef kurumlara
ait olan ve iki yıldan fazla süre ile elde tuttukları hisse
senetlerinin devrinden sağladıkları kazançları da gelir vergisine tabi
değildir. (Gelir Vergisi Kanunu'nun geçici 67. maddesi hükümleri
uyarınca, tam mükellef kurumlara ait olup, İstanbul Menkul Kıymetler
Borsası'nda işlem gören ve bir yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse
senetlerinin elden çıkarılmasından elde edilen gelirler de gelir
vergisine tabi değildir.) Dolayısıyla, gerçek kişilerin iktisap
ettikleri Türkiye'de kurulu anonim şirketlere ait hisse senetlerini 2
yıl geçtikten (İMKB'de işlem gören hisse senetlerini ise 1 yıl
geçtikten) sonra satmaları ya da devretmeleri halinde elde edecekleri
kazançlar gelir vergisine tabi olmayacak, ancak iktisap tarihi ile
devir tarihi arasında geçen süre 2 yıldan (İMKB'de işlem gören hisse
senetlerini ise 1 yıldan) daha kısa ise, elde edilecek kazanç gelir
vergisine tabi olacaktır.

Yukarıda belirtilen menkul kıymetlerin
ve hisse senetlerinin alım satımında devamlılık olursa ya da bu menkul
kıymet veya hisse senetleri ticari bir işletmenin mal varlığına dahil
iken devredilirse, bu takdirde, yukarıda belirtilen süreler aşılsa da
aşılmasa da bunların devrinden elde edilecek gelir Gelir Vergisi
Kanunu'nun "ticari kazanç" hükümlerine göre vergilendirilecektir. Keza,
anılan menkul kıymet veya hisse senetleri kurumların aktifinde yer
alıyorsa, bu menkul kıymet veya hisse senetlerinin devrinden (ya da
satışından) elde edilecek kazançlar Kurumlar Vergisi Kanunu hükümleri
çerçevesinde "kurum kazancı" olarak vergilendirilecektir.

Gelir
Vergisi Kanunu'nun mükerrer 80. maddesinin ilk fıkrasının 4 numaralı
bendinde ise, "ortaklık haklarının veya hisselerinin elden
çıkarılmasından doğan kazançlar"ın gelir vergisine tabi olduğu hükme
bağlanmış olup, bu kapsama giren ortaklık hakları ve hisselerinin
devrinde herhangi bir süre şartı öngörülmemiştir ve bunlar ne zaman
devredilirse devredilsin, devirden elde edilecek kazançlar "değer artış
kazancı" olarak vergilendirilecektir. Şayet bu tür ortaklık hakları ve
hisseleri bir ticari işletmenin malvarlığına dahil iken devir
yapılırsa, elde edilecek kazançlar "ticari kazanç" olarak, bunlar bir
kurumun aktifine dahilse "kurum kazancı" olarak vergilendirilecektir.

Yukarıda
değinildiği gibi, ülkemizde anonim şirketlere ait hisse senetlerinin
çoğunlukla basılmadığı ve ortada hisse senedi olmadan devir
işlemlerinin yapıldığı bir gerçektir. Bu gibi durumlarda; ortada hisse
senedi bulunmadığı gerekçesiyle, bu devirlerin GVK'nın mükerrer 80/4
no'lu bendi kapsamında olduğu, dolayısıyla, bunların devirleri ile
iktisap edildikleri tarih arasında geçen sürenin öneminin bulunmadığı
ve devirden elde edilecek kazançların vergilendirilmesi gerektiği
yönündeki yorumlar bize göre yasanın anlam ve içeriğine uygun değildir.
Kanımızca, anonim şirketlerin paylarına sahip gerçek kişilerin
ellerinde hisse senedi olmadan da bu ortaklık paylarını devretmeleri
halinde elde edilecek gelirlerin GVK'nın mükerrer 80/1 no'lu bendi
hükmü çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir. Çünkü; vergi kanunları
lafzı ve ruhu ile hüküm ifade eder. Lafzın açık olmadığı hallerde vergi
kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun
yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı gözönünde
tutularak uygulanır. Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 80/1 no'lu
bendindeki "hisse senetleri" ifadesi de yukarıda açıklamaya
çalıştığımız Türk Ticaret Kanunu'ndaki anonim şirketlerdeki yapılanma
baz alınarak düzenlenmiş ve anonim şirket yapılanması teşvik edilmeye
çalışılmıştır. Hal böyle olunca, eğer ortada hisse senedi yokken anonim
şirket sermaye payları el değiştirebiliyor ve bu değişiklikler ticaret
siciline tescil edilebiliyorsa, üstelik hisse senedi basılmadığı için
bu şirketlerin statülerinde bir değişiklik yapılmayıp, yine anonim
şirket olarak devamları mümkün oluyorsa, vergilendirme de bu yapının
devam ettiği göz önünde tutulmalı kanun lafzındaki "hisse senetleri"
ifadesi anonim şirketlerdeki sermaye payları olarak yorumlanmalıdır.
Nitekim; kuruluşundan itibaren yıllar geçmiş olmasına rağmen hisse
senetlerini geç bastırmış şirketlerde, ortaklar bu hisse senetlerini
devrettiklerinde 2 yıllık sürenin hesabında, hisse senedinin
basıldıktan sonra alındığı tarih değil, sermayenin kuruluş aşamasında
ticaret siciline tescil edildiği tarih baz alınmakta ve bu süre 2 yılı
aşmışsa vergileme yapılmamaktadır. Bu anlayış, öteden beri mali idarece
de yargıca da kabul görmektedir. Hatta sonradan yapılan bedelsiz
sermaye artışlarında edinilen hisse senetlerinin edinim tarihi olarak
da daha önce sahip olunan hisse senetlerinin edinim tarihleri 2 yıllık
sürenin hesabında dikkate alınmaktadır.

Danıştay 4. Daire'nin
23.11.1994 gün ve E.1994/3300, K.1994/550 sayılı kararında da;"Türk
ticaret hukukunda sermaye şirketlerinde ortaklık paylarının geçici
ilmühabere bağlanmış olmasıyla bağlanmamış olması arasında, tedavül
kabiliyeti dışında bir fark olmadığı, dolayısıyla, her halükarda menkul
kıymet niteliğinde olduğunun kabul edilmesi gerektiği" belirtilmiştir.

Kişisel
kanımız; anonim şirketlerin ortaklarının paylarını devrinde ortada
hisse senedi bulunmasa bile yapılan devrin menkul kıymet devri olarak
kabul edilmesi gerektiği yönündedir. Şayet, anonim şirketler henüz
hisse senedi basmamışlar ve bunu yerine Türk Ticaret Kanunu'nun
yukarıda değinilen hükümleri çerçevesinde geçici ilmühaber
çıkartmışlarsa, bu ilmühaberler hisse senedi yerini tuttuğu için,
bunların devredilmesi suretiyle yapılacak sermaye payı satışlarının her
halükarda "hisse senedi" devri olarak kabul edilmesi gerekir. Nitekim,
Maliye Bakanlığı da bu anlayışı benimsemiş ve 232 sayılı Gelir Vergisi
Genel Tebliği'nde bunu açıklamıştır.

Öte yandan, bilindiği
üzere; Katma Değer Vergisi Kanunu'na göre; Türkiye'de ticari, sınai,
zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti kapsamında yapılan teslim ve
hizmetler kanunda belirtilen koşularla katma değer vergisine tabidir.
Anılan kanununun 17 maddesinin "4. Diğer İstisnalar" başlığı altında
yer alan (g) bendinde de "hisse senedi" ibaresi geçmekte ve bunların
teslimlerinin katma değer vergisine tabi olmadığı hükme bağlanmaktadır.
Keza, anılan maddenin 4/c bendinde; Gelir Vergisi Kanunu'nun 81'inci
maddesinde belirtilen işlemler ile Kurumlar Vergisi Kanunu'na göre
yapılan devir ve bölünme işlemlerinin de katma değer vergisinden
istisna olduğu belirtilmektedir. Esasen, adi ortaklık paylarının
dışında, sermaye paylarının el değiştirmelerinin katma değer vergisi
konusuna giren bir işlem olmaması gerekir ve kanımızca, yukarıda
değinilen kanun maddelerindeki istisna hükümleri de sermaye payı
değişikliklerinin katma değer vergisine tabi tutulmasına yol açmamak
için, belirtici anlamda, yasada yer almıştır. Anılan kanun maddesinde
yer alan "hisse senedi" ifadesinin de yukarıda açıklandığı gibi geniş
yorumlanması ve bize göre; anonim şirketlerin sermaye paylarının
devrinde, ortada hisse senedi olmasa bile katma değer vergisine tabi
tutulacak bir işlemin bulunmadığının kabul edilmesi, hele hele ortada
geçici ilmühaberler varsa ve bunlar üzerinden devir işlemi
gerçekleştirilmişse; 232 sayılı Gelir Vergisi Tebliği'ndeki bu
husustaki açıklama ve anlayışın katma değer vergisi açısından da kabul
edilmesi gerekir.

Öte yandan, yerleşik ve bugüne kadar uygulana
gelen anlayış; ilmühabere bağlı anonim şirket hisselerinin devri
işleminde yukarıda açıkladığımız şekilde olmasına rağmen, son günlerde
görüldüğü üzere, bunun aksine görüş ve değerlendirmelere ve bu kapsamda
cezalı tarhiyatlara muhatap olunabilmektedir. Bu anlamda, anonim
şirketlerle ilgili bu hususların bir an önce açıklığa kavuşturulmasında
ve bunun gerekirse yasal düzenleme ya da tebliğ ile yapılmasında fayda
vardır. Bu husus açıklığa kavuşturuluncaya kadar da yapılacak anonim
şirket sermaye payı devirlerinde, mümkünse hisse senedinin basılmış
olmasına özen gösterilmeli o yoksa, geçici ilmühaberlerin çıkartılarak
devrin bunlar üzerinden gerçekleştirilmesi yolu tercih edilmelidir.

Dünya Gazetesi
</span>