<div>İhraç etmek için alınan
ancak selden zarar gören mallar için vergi dairelerine başvurulduğunda
üç ay ek süre alınabiliyor. İhracatçı bundan yararlanabilmek için,
malın ihracatçıya teslim tarihini takip eden üç aylık sürenin
dolmasının ardından 15 gün içinde başvuru yapmalı.</span>
</div>
<div></div>
<div style="border-style: n&#111;ne n&#111;ne solid; border-color: -moz-use-text-color -moz-use-text-color text; border-width: medium medium 1pt; padding: 0cm 0cm 1pt;">
<div style="border: medium n&#111;ne ; padding: 0cm;">İHRAÇ KAYDI İLE ALINIP SEL NEDENİYLE İHRAÇ EDİLEMEYEN MALIN KDV'Sİ</span></div>
</div>
<div></div>
<div>SORU:</span>
Yaşanan doğal afet nedeniyle ihraç kayıtlı olarak satın aldığımız
malları süresi içinde ihraç etmemiz imkânsız hale geldi. Böyle bir
durumda, Katma Değer Vergisi uygulaması açısından ihraç istisnasından
yararlanmamız imkânsız hale geldi. Bize malı teslim eden kuruluşlar
bizden, kendilerinden maliyenin isteyeceği Katma Değer Vergisi'ni rücu
edebilirler mi? Bunun telafi edilmesi mümkün müdür? </span></div>
<div>YANIT: </span>Katma
Değer Vergisi Yasası'nın 11-c maddesi gereği, ihraç koşuluyla
imalatçılar tarafından kendilerine teslim edilen mallara ait Katma
Değer Vergisi, ihracatçılar tarafından ödenmemektedir. İmalatçılar
tarafından tahsil edilemeyen ancak ilgili dönem beyannamesinde beyan
edilecek olan bu vergi, vergi dairesince tarh ve tahakkuk ettirilerek
tecil olunmaktadır.</span></div>
<div>Söz konusu malların, ihracatçıya
teslim tarihini takip eden aybaşından itibaren üç ay içinde ihraç
edilmesi halinde, tecil edilen vergi terkin olunmaktadır.</span></div>
<div>Aynı yasal düzenleme çerçevesinde
ihracatçılara mal teslim eden imalatçılara iade edilmesi gereken Katma
Değer Vergisi, ihracat işlemlerinin tamamlanmasından sonra yapılır.</span></div>
<div>İhracatın mücbir sebepler veya
beklenmedik durumlar nedeniyle üç ay içinde gerçekleştirilmemesi
halinde, en geç üç aylık sürenin dolduğu tarihten itibaren on beş gün
içinde başvuran ihracatçılara, Maliye Bakanlığı'nca veya bakanlığın
uygun görmesi halinde vergi dairelerince üç aya kadar ek süre
verilebilmektedir. Su basması mücbir sebeptir. (Vergi Usul Yasası
Md:13/2.)</span></div>
<div>Maliye Bakanlığı tarafından konuya
ilişkin olarak 112 seri numaralı Katma Değer Vergisi Genel Tebliği ile
yapılan açıklamalar doğrultusunda, ihraç kaydıyla teslim edilen malın
teslim tarihini takip eden aybaşından itibaren üçüncü ayın sonuna kadar
ihracatın gerçekleşmemesi halinde, ek süre ihracatçılar tarafından en
geç üç aylık sürenin sonundan itibaren 15 gün içinde ya bağlı oldukları
vergi dairesine ya da ilgili vergi dairesi başkanlığı veya
defterdarlığa verilecek bir dilekçe ile istenecektir. </span></div>
<div>İhracatçı ek süre istemine ilişkin
dilekçede mücbir sebep veya beklenmedik durumu belirtecek, bu dilekçeye
yalnızca ihraç kaydıyla teslime ait faturanın bir örneğini
ekleyecektir. Vergi dairesi başkanlığı veya defterdarlık,
mükelleflerden ek süre istemine neden gösterilen olay veya durumun
kanıtlanmasına yönelik herhangi bir belge talep etmeyecektir.</span></div>
<div>Sözü edilen genel tebliğde
belirtildiği üzere, ihracatın yapılacağı ülkedeki savaş hali / siyasal
karışıklıklar, ekonomik belirsizlik ve durgunluk, yurtdışındaki
alıcının sipariş ertelemesi / iptal etmesi, teslim programındaki
değişiklikler, bedelin transferinde karşılaşılan aksaklıklar veya
gecikmeler, akreditif sürenin dolması, ihraç edilecek malın tüketim
mevsiminin geçmesi, uygun depolama koşullarına sahip olunamaması,
ithalatçı ülkeyle yaşanan siyasi veya ekonomik sorunlar, ihraç malının
taşınmasında karşılaşılan sorunlar (geminin yükleme limanlarına
gecikmeli yanaşması, taşıma aracı veya konteynir bulunamaması, milli
tatiller, iklim koşulları, gümrüklerde araç yoğunluğu, gümrüklerde
grev-iş yavaşlatma), resmi makamlardan ihracat için izin alınamaması
gibi haller beklenmedik durumlar olarak değerlendirilecektir.</span></div>
<div>Yapılan bu açıklamadan da
anlaşılacağı üzere iklim koşulları içerisinde değerlendirilmesi gereken
yaşanan sel felaketi nedeniyle ilgili vergi dairesine başvurmanız
halinde size de ek süre verilebilecektir. (V. Seviğ)</span></div>
<div></div>
<div style="border-style: n&#111;ne n&#111;ne solid; border-color: -moz-use-text-color -moz-use-text-color text; border-width: medium medium 1pt; padding: 0cm 0cm 1pt;">
<div style="border: medium n&#111;ne ; padding: 0cm;"></div>
<div style="border: medium n&#111;ne ; padding: 0cm;">ÜÇÜNCÜ ŞAHIS HACİZ İHBARNAMESİNE İTİRAZ YÖNTEMİ</span></div>
</div>
<div></div>
<div>SORU: </span>İcra
Dairesi tarafından şahsıma yapılan tebligatta, "müşterilerimden
birisinin benden bir alacağı olup olmadığı, alacağı varsa veya malı
bulunuyorsa yedi gün içerisinde icra dairesine bildirilmesi, aksi
takdirde müşterimin borcundan benim sorumlu olacağım" bundan üç-dört ay
önce tarafıma bildirilmişti. Ben de tebligat için sözü edilen şahsın
bende herhangi bir alacağı ve malı bulunmadığını iadeli taahhütlü bir
mektupla ilgili icra dairesine bildirmiştim. Şimdi almış bulunduğum,
"İkinci Haciz İhbarnamesi"nde birinci ihbara cevap vermediğim
bildirildikten sonra yine bildirimde bulunmam isteniyor. Ne yapmam
gerekiyor?</span></div>
<div>YANIT: </span>İcra
dairelerinden yapılan tebligatlara karşılık verilecek yazılı cevapların
her şeyden önce ya ilgili icra dairesine bizzat giderek yazılı veya
sözlü olarak verilmesi veyahut da bulunduğunuz il veya ilçede bulunan
icra daireleri aracılığı ile itirazınızı yapmanız gerekmektedir.</span></div>
<div>İcra-İflas Yasası'nın 89'uncu
maddesinin birinci fıkrası uyarınca "...borçlunun üçüncü şahıs elindeki
menkul bir malı haczedilirse icra müdürü; borçlu olan hakiki veya hükmü
şahsa", bundan böyle borcunu ancak icra dairesine ödeyebileceğini ve
takip borçlusuna yapılan ödemenin muteber olmadığını veya malı elinde
bulunduran üçüncü şahsa bundan böyle menkul malı ancak icra dairesine
teslim edebileceğini, malı takip borçlusuna vermemesi, aksi takdirde
malın bedelini icra dairesine ödemek zorunda kalacağını haciz
ihbarnamesi ile bildirir. </span></div>
<div>Üçüncü şahıs; borcu olmadığını veya
malın kendinde bulunmadığını veyahut da haciz ihbarnamesinin
tebliğinden önce borç ödenmiş ise bu durumu haciz ihbarnamesinin
kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde icra dairesine
yazılı veya sözlü olarak bildirmek zorundadır.</span></div>
<div>Ancak üçüncü şahıs haciz
ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde
ilgili icra dairesine gerekli yanıtı vermezse, kendisine ikinci haciz
ihbarnamesi gönderilir. Bu ihbarnameye de yanıt verilmezse üçüncü şahıs
hakkında cebri tahsil yoluna gidilir.</span></div>
<div>Yukarıda da belirttiğimiz gibi
takibi gerçekleştirilen icra dairelerine konuya ilişkin yanıtlar, ya
tebligatın muhatabı tarafından bizzat icra dairesine gidilecek yazılı
verilmesi veyahut tebligatın muhatabı olan kişi veya kurumun bulunduğu
yerdeki yetkili icra dairesi aracılığı ile gerekli yanıtın daha doğrusu
bilginin ilgili icra dairesine gönderilmesi gerekmektedir. (V. Seviğ)</span></div>
<div></div>
<div style="border-style: n&#111;ne n&#111;ne solid; border-color: -moz-use-text-color -moz-use-text-color text; border-width: medium medium 1pt; padding: 0cm 0cm 1pt;">
<div style="border: medium n&#111;ne ; padding: 0cm;">VADESİZ SENEDE DAYANARAK KASAYA GİRİŞ KAYDI YAPILIRSA </span></div>
</div>
<div></div>
<div>SORU: </span>İki
yıldır müşterimizden almış bulunduğumuz vadesi olmayan iki senedi
kasamızda muhafaza ediyoruz. Bu işlemin nedeni müşterimizin "Borcumu
hemen ödeyeceğim" demesidir. Biz bu senetlerin toplamını kasamıza nakit
girişi şeklinde gösterdik. Müşterimizin durumu bozulması nedeniyle biz
bu defa kendisinden 180 gün vadeli senet aldık. Bu nedenle kasa
yekûnuna dâhil olan bu miktarı muhasebe maddesi ile çıkartarak
senetleri hesabına alabilir miyiz?</span></div>
<div>YANIT: </span>Vergi
Usul Yasası'nın 353/6 maddesi hükmü gereği olarak öncelikle yapmış
bulunduğunuz ve yapacağınız muhasebe maddesi nedeniyle, muhasebe
standartlarına, tek düzen hesap planına ve mali tablolara ilişkin usul
ve esaslarla örtüşmeyen bu işlem için 3500 TL özel usulsüzlük cezası
ödemeniz gerekebilecektir.</span></div>
<div>Bilindiği üzere tek düzen hesap
planında yapılması söz konusu olan muhasebe işlemlerinin hangi
hesaplara işlenebileceği hususu açıklanmış olup, işlemlerin bu
açıklamalar çerçevesinde muhasebeleştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca
böyle bir muhasebe işleminin gerçek özellikleri büyük bir olasılıkla
yapılması muhtemel incelemede inceleme elemanı tarafından
araştırılacaktır. Eğer yapmış bulunduğunuz bu hatalı kaydın, sadece bir
bilgi yetersizliğinden kaynaklandığı anlaşılırsa, bu takdirde
hakkınızda sadece usulsüzlük cezası uygulanacaktır. (V. Seviğ)</span></div>
<div></div>
<div></div>
<div style="border-style: n&#111;ne n&#111;ne solid; border-color: -moz-use-text-color -moz-use-text-color text; border-width: medium medium 1pt; padding: 0cm 0cm 1pt;">
<div style="border: medium n&#111;ne ; padding: 0cm;">YARGI KARARLARINDA</span></div>
</div>
<div></div>
<div>İHTİYATİ HACİZ </span></div>
<div>1. Danıştay 4. Dairesi'nin E.2006/5436, K.2007/2901 sayı ve 25.9.2007 tarihli kararı;</span></div>
<div>"6183 sayılı Kanun'un 64. maddesi
uyarınca, haciz işlemleri, haciz varakasına dayalı olarak yapılabilir.
Tahsil dairelerince düzenlenecek olan haciz varakasını imzalama yetkisi
ise alacaklı kamu idaresinin mahalli en büyük memuruna aittir. Ancak bu
durum 5345 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığını Kuruluş Kanunu'nun 33.
maddesinde yapılan değişiklik neticesinde 4.4.2007 tarihinden itibaren
geçerli olmak üzere değişmiştir. Bu tarihten sonra mahallin en büyük
memuruna yapılan atıfların ilgisine göre vergi dairesi başkanı ve
başkanlığına, vergi dairesi başkanlığı bulunmayan yerlerde vergi
dairesi müdürü veya müdürlüğüne yapılmış sayılması öngörülmüştür. Söz
konusu değişiklik öncesinde 6.3.2006 tarihinde alınan ihtiyati haciz
kararının söz konusu tarihte açık olarak yetkilendirilmemiş olan vergi
dairesi başkanı tarafından tasdik edilmesi yasaya uygun değildir. </span></div>
<div></div>
<div>2. Danıştay 4. Dairesi'nin E.2006/2620, K.2007/451 sayı ve 21.2.2007 tarihli kararı;</span></div>
<div>"Kesinleşip ödenmeyen vergi
borçları olduğu ileri sürülen şirket yönetim kurulu başkan ve üyeleri
aleyhine tesis edilen ihtiyati haciz işlemlerinin iptali talebi ile
açılan dava, vergi ziyalı cezanın kesinleşmesi halinde ayrıca bir yasal
düzenlemeye gerek olmaksızın ihtiyati haciz kararı alınabileceği
gerekçesiyle Yerel Mahkemece reddedilmiştir. Davanın reddi Kararını;
6183 sayılı Kanun 13. ve 9. maddeleri düzenlemeleri uyarınca, ancak
vergi incelemesinin devam ettiği durumlarda yapılan ilk hesaplamalara
göre teminat istenebileceği ve ihtiyati haciz kararı alınabileceği,
olayda ise kesinleşen ve şirketten tahsil edilemeyen bir kamu
alacağının tahsilinin güvence altına alınma gayesiyle şirket yönetim
kurulu başkan ve üyeleri aleyhine yapılan ihtiyati haciz işleminin söz
konusu olduğu, kesinleşen borçlar için ihtiyati haciz kararı
alınamayacağı gerekçesiyle bozan Danıştay Dairesi Kararına karşı yalpan
karar düzeltme talebi yerinde değildir."</span></div>
<div></div>
<div>3. Danıştay 7. Dairesi'nin E.2004/1765, K.2006/840 sayı ve 15.3.2006 tarihli kararı;</span></div>
<div>"6183 sayılı Kanun'un 13/6.
maddesinde para cezasını gerektiren fiil sebebiyle kamu davası açılmış
olması halinde, ihtiyati haciz kararı alınabileceği düzenlemesi ile
ceza yargılaması sonunda hüküm altına alınacak para cezasının güvence
altına alınması amaçlanmıştır. Bununla beraber, söz konusu maddenin
tatbiki için Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunulmuş olması
yeterli olmayıp, kamu davasının açılmış olması gerekir. Dava konusu
olayda, sanıklar hakkında 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'na
muhalefet suçundan Cumhuriyet Savcılığı nezdinde kamu davası açıldığı
belirtilmekte ise de ilgili mahkemece açılmış bulunan bir kamu davasına
ait, bu mahkemenin ismi ve dosyanın numarası verilmemiş bulunmaktadır.
Bu durumda, anılan ihtiyati haciz işleminin hukuki sebebi yönünden
hukuka aykırı olup olmadığı hususu, açılmış bir kamu davasının olup
olmadığı belirlenmeden, dava konusu işlemin iptali istemiyle açılan
davanın reddi yönünden verilen kararda hukuka uyarlık görülmemiştir."</span></div>
<div></div>
<div></div>
<div style="border-style: n&#111;ne n&#111;ne solid; border-color: -moz-use-text-color -moz-use-text-color text; border-width: medium medium 1pt; padding: 0cm 0cm 1pt;">
<div style="border: medium n&#111;ne ; padding: 0cm;">ÖZELGELERDE </span></div>
</div>
<div></div>
<div>KURUMLAR VERGİSİ </span></div>
<div>1. İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 28.7.2009 tarih ve 529 sayılı özelgesi;</span></div>
<div>"GVK'nın 40. Maddesi'nde ticari
kazancın elde edilmesi ve idamesi için yapılan genel giderlerin vergiye
tabi safi kazancın tespitinde gider olarak indirim konusu
yapılabileceği kabul edilmiştir. Ücret ise GVK'nın 61. maddesinde genel
olarak işçiye hizmeti karşılığında verilen para ve ayınlar ile sağlanan
ve para ile temsil edilebilen menfaatler bütünü olarak tanımlanmıştır.
GVK'nın 23/10. maddesi ile ise çalışanların toplu olarak işyerine gidip
gelmelerini sağlamak için işveren tarafından yapılan toplu taşıma
giderleri ücret açısından gelir vergisinden istisna edilmiştir.
Şirketin, çalışanlarının her birine ayrı ayrı işyerine gidip gelmeleri
için, başka bir şirketten satın aldığı toplu taşıma kartları vermesi
halinde, çalışanların toplu olarak işe getirilip götürülmesi durumu söz
konusu değildir. Bu sebeple, bahsi geçen hükümler uyarınca, söz konusu
kart bedellerinin doğrudan gider yazılması söz konusu olmamakla
beraber, ücretin bir unsuru olması sebebiyle, ücret içinde
vergilendirilmiş olması şartı ile kurum kazancının tespitinde gider
olarak kabul edilmesi mümkündür."</span></div>
<div></div>
<div>2. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 4.2.2009 tarih ve 2517 sayılı özelgesi;</span></div>
<div>"Ticari kazancın tespitinde
tahakkuk ve dönemsellik ilkeleri geçerlidir. Bu ilkeler uyarınca, gelir
ve gider unsurlarının ilgili oldukları döneme kaydedilmesi gerektiği
gibi gelir unsurlarının da mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştikleri
dönem kazancının tespitinde dikkate alınmaları gerekir. Bu sebeple,
müşterilerle yapılan yıllık bakım sözleşmelerinin bakım bedelinin
tamamının sözleşmenin yapıldığı tarihte fatura edilmesine rağmen işin
devam eden yıl bitirilmesi halinde, yapılan işten elde edilen kazancın,
mahiyeti ve tutarı fatura tarihi itibariyle kesinleştiği nazara
alınarak fatura tanzim tarihinde kurum kazancına dâhil edilmesi
gerekir."</span></div>
<div></div>
<div>3. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 21.4.2009 tarih ve 13376 sayılı özelgesi;</span></div>
<div>"Özel iletişim vergisi mükellefi
olmayan şirketin, sabit ve mobil telekomünikasyon hizmetlerinden
yararlanması neticesinde adına düzenlenen faturalarda yer alan özel
iletişim vergisini, 6802 sayılı Gider Vergisi Kanunu'nun 6. maddesi ve
19 seri No'lu KVK Sirkülerinin açıklamaları uyarınca, kurum kazancının
tespitinde gider olarak nazara alması mümkün değildir."</span></div>
<div></div>
<div>4. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 23.3.2009 tarih ve 9289 sayılı özelgesi;</span></div>
<div>"KDVK'nın 29. maddesi hükmünde ve
23 seri No'lu KDVK Genel tebliğinde açıklandığı üzere, ilgili yıl hesap
dönemi kapandıktan sonra alınan faturalara ilişkin katma değer
vergisinin, vergiyi doğuran olayın olduğu hesap dönemi kapandıktan
sonra indirim konusu yapılması mümkün değildir. Bununla birlikte,
ticari kazancın tespitinde dönemsellik ve tahakkuk ilkeleri esas olup,
kurum kazancı da ticari kazanç ilklerine göre tespit edilmektedir. Bu
açıklamalar uyarınca, hesap dönemi kapandıktan sonra gelen faturalar,
tahakkuk ettikleri yıl gideri olarak nazara alınır. Faturanın geç
gelmesi nedeniyle indirim konusu yapılamayan katma değer vergisi tutarı
ise maliyet veya gider unsuru olarak kurum kazancının tespitinde
dikkate alınır."</span></div>
<div></div>
<div>5. Adana Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 19.9.2008 tarih ve 2542 sayılı özelgesi;</span></div>
<div>"Ödenen tazminatların gider olarak
yazılabilmeleri için, işle ilgili olmaları, işletme sahibinin
kusurundan kaynaklanmamaları, sözleşmeye, ilam ve kanun emrine
istinaden ödenmiş olmaları şarttır. Bu sebeple, şirket ortağının şirket
aracını kullanırken kişisel kusuru ile sebebiyet verdiği trafik kazası
sonucunda, mahkeme kararına istinaden ödenen tazminatın kurum
kazancının tespitinde gider olarak kabul edilmesi söz konusu değildir."</span></div>
<div></div>
<div>6. İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 3.4.2009 tarih ve 2998 sayılı özelgesi;</span></div>
<div>"Şirketin kiralamış olduğu işyeri
için deprem, su baskını, yangın, terör vb. olaylara karşı mülkiyet
olarak yapılan sigorta poliçesinin, şirket adına düzenlenmesi ve
sigorta prim ödemelerinin de şirket tarafından yapılmış olması şartı
ile prim ödemeleri kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate
alınabilir."</span></div>
<div style="border-style: n&#111;ne n&#111;ne solid; border-color: -moz-use-text-color -moz-use-text-color text; border-width: medium medium 1pt; padding: 0cm 0cm 1pt;">
<div style="border: medium n&#111;ne ; padding: 0cm;"></div>
</div>
<div></div>
<div>SÖZÜN ÖZÜ </span></div>
<div>"Bizi zengin yapan kazandıklarımız değil, muhafaza ettiklerimizdir."</span></div>
<div>F. Bacon

Referan / Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz
</span>
</div>