Rekor vergi ve cezalar kafaları karıştırdı</span>

</span>



DÜN
erken saatlerden itibaren çalmaya başlayan telefonum, gün boyu hiç
susmadı. Bu yetmiyormuş gibi e-postalar da yağmur gibi yağdı. Özellikle
işadamlarının kafası iyice karışmıştı.




Israrla soruyorlardı:</span>
-
Hocam, siz daha önce anonim şirketlerde hisse senedi bastırmanın
avantajlarını sıralarken, hisse senetlerinin elden çıkartılmasının
KDV’ye tabi olmadığını da yazmıştınız. Ne oldu, başka bir yasa ile KDV
mi geldi?
</span>
- Siz daha önce, anonim şirketlerin bastıracağı </span>“geçici ilmühaber”in,
hisse senedi yerine geçeceğini, elden çıkartılırken aynen hisse senedi
gibi değerlendirileceğini yazmıştınız. Biz de öyle yapmıştık. Son olay
kafamızı karıştırdı. Bizim şirkete gelirlerse, biz de mahvoluruz... Ne
oldu bilmediğimiz bir şey mi oldu yoksa bizim ve sizin atladığınız bir
nokta mı var?
</span>
Sorular uzayıp gidiyordu ama en çok yukarıdaki iki konu soruluyordu.</span>
</span>
</span>DOĞRUSU NE?</span>
</span>
</span>Görünen
o ki iş dünyasının kafası iyice karışmıştı. Bir kısmı şaşkın vaziyette,
neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamaya çalışıyor, bir kısmı da
(adının gizli tutulmasını isteyerek) panik halinde “Bize de mi ceza gelecek?” diye soruyorlardı. </span>
Olayı, siyasi ya da başka bir polemiğe girmeden, konunun uzmanı bir akademisyen olarak “maliye profesörü”
kimliğimle, tartışmalardan uzak bir şekilde, teknik yönleriyle
açıklamak istiyorum. Bu arada, merak eden herkesin de araştırıp kontrol
edebilmesi için her açıklamamın da dayanağını özellikle belirtiyorum.</span>
</span>
</span>YASAYA GÖRE KDV YOK</span>
</span>
</span>Bir şirketin, bir başka şirkete ait hisse senedini elden çıkarması, KDV’den istisna.</span> Daha açık bir anlatımla, bu olayda KDV yok. Nerede mi yazıyor? KDV Kanunu’nun 17/4-g maddesinde yazıyor. Dikkatle okuyoruz; ..elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, HİSSE SENEDİ, tahvil” teslimi KDV’den müstesna tutuluyor.</span>
</span>
</span>İLMÜHABER, HİSSE </span>SENEDİ SAYILIYOR</span>
</span>
</span>Maliye
Bakanlığı diyor ki; anonim şirketler, hisse senedi bastırmamışlarsa,
hisse senetlerinin yerini tutmak amacıyla ilmühaber çıkartabilirler. İlmühaberlerin
elden çıkartılmasından doğan kazançların vergilendirilmesinde de hisse
senetlerinin vergilendirilmesine ilişkin hükümler uygulanır
.</span>
Bu
da 23 Mart 2000 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, Maliye
Bakanlığı’nın 232 No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nin 5 No.lu
bendinde çok açık bir şekilde yazıyor. 232 No.lu Tebliğ halen yürürlükte.</span>
</span>
</span>TTK DA HİSSE SENEDİ SAYIYOR</span>
</span>
</span>Türk Ticaret Kanunu’na bakıyoruz: </span>411. maddesinde “ilmühaberler” başlıklı özel bir düzenleme var.</span>
Dikkatle okuyoruz; </span>
“Madde 411 </span>Nama
yazılı hisse senetleri yerini tutmak üzere çıkarılan ilmühaberlerin,
nama yazılı olması lazımdır. Bunların devri nama yazılı
hisse senetlerinin devrine ait hükümlere tabidir.”</span>

Görüldüğü gibi, Türk Ticaret Kanunu’nda da ilmühaberlerin, hisse senedi yerini tuttuğu açık ve net olarak belirtiliyor.</span>
O halde ortada
yasa hükmü varken, Maliye Bakanlığı’nın genel tebliği varken, yorum
yolu ile ilmühaberlerin hisse senedinin yerini tutmayacağını iddia
etmek hukuken mümkün değil.
</span>

Sabah Gazetesi 11 yıl önce dava açıp kazandı</font></font></span>
</span>
YASA</span> hükümleri, tebliğler ve yönerge hükümleri açısından olayı değerlendirdiğimizde; </span>
1) İlmühaberin, hisse senedi olarak kabul edilmemesi mümkün değildir. </span>İlmühaberin
hisse senedi olarak kabul edilmesi gerektiğine dair Türk Ticaret
Kanunu’nun 411. maddesi ve Maliye Bakanlığı’nın 232 No.lu Gelir Vergisi
Tebliği vardır.</span>
2) Hisse senedi satışı, KDV Kanunu Md. 17/4-g’ye göre KDV’den müstesnadır. </span>
3) </span>Yapılan vergilendirme işleminde ciddi bir vergi hatası vardır. </span>
KDV’den müstesna olan hisse senedinin elden çıkartılması işleminden vergi istenmesi, mevzuda hatadır (VUK Md. 118/3).</span>
İlmühaberle hisse devrinde, KDV olmadığına göre olmayan KDV’ye vergi ziyaı cezası da uygulanamaz. Bunun da düzeltilmesi yasa hükmü (Vergi Usul Kanunu Md. 375). </span>
O halde, Maliye
Bakanlığı’nın yasa ne diyorsa, yasada ne yazıyorsa, kendi yazılı
talimatı olan Genel Tebliğ neyi öngörüyorsa, denetim elemanlarınca onun
uygulanması gerektiğini, hatanın da düzeltilmesi icabettiğini
belirtmesi gerekir. Olay çok net...
</span>
Nitekim, bundan 11 yıl önce Sabah Gazetesi’ne de hatalı
olarak “kaçakçılık cezası” kesildiğinde, Sabah Gazetesi yetkilileri, yasaya aykırı işlemi Maliye Bakanlığı’na başvurarak iptal ettirmişlerdi.</span>
</span>
Ortada ciddi hata var gelin tek tek bakalım</font></font></span>
</span>
</span>VERGİLENDİRME</span> ile ilgili işlemlerde, bazı hatalar olabilmektedir.</span>
Bu
durum vergi kanunları ile de kabul edilmiş ve yapılan hataların yargı
yoluna başvurulmadan idari aşamada düzeltilmesi benimsenmiştir. </span>
Bununla ilgili olarak da Vergi Usul Kanunu’nun 116-127 ve 375. maddelerinde “Vergi hatalarını düzeltme” başlığı altında bir düzenleme yapılmıştır.</span>
Yıllar önce hazırladığım “doktora” tezimin konusu, “Vergi Uyuşmazlıklarının İdari Aşamada Çözümlenmesi” ile ilgiliydi. Bu konuda ayrıca 15 baskı yapan “Vergi İhtilafları ve Çözüm Yolları”, “KDV Kanunu ve Uygulaması” ve “Vergi Usul Kanunu ve Uygulaması” adlı kitaplarım da olduğu için konu doğrudan uzmanlık alanımla ilgili. </span>
Şimdi Vergi Usul Kanunu’nun ilgili maddelerini birlikte okuyalım.</span>
MEVZUDA HATA</span>
</span>Madde 118/3- Mevzuda Hata: </span>Açık
olarak vergi konusuna girmeyen veya vergiden müstesna bulunan gelir
servet, madde, kıymet, evrak ve işlemler üzerinden vergi istenmesi ve
alınmasıdır.</span>
VERGİ </span>CEZALARINDA </span>HATA</span>
</span>Madde 375- Vergi Cezalarında Yapılan Hatalar: </span>Vergi Usul Kanunu’nda vergi hataları için belli edilen usul ve şartlara göre düzeltilir.</span>
İNCELEME </span>RAPORLARINDA </span>HATA</span>
</span>İnceleme Raporları: </span>İnceleme
elemanlarınca hazırlanan raporlar veya tutanakların hiçbir değişikliğe
tabi tutulmadan, önerilen şekilde işleme konulması esastır. Rapor ve tutanaklar üzerinde tereddüt olan durumlarda; Merkezi denetim elemanlarının (yani Maliye müfettişi, hesap uzmanı ve gelirler kontrolörlerine) ait
rapor ve tutanaklar hakkında, Maliye Bakanlığı’na görüşleri sorulur. Alınan cevaba göre, gereken işlem yapılır (Bkz. Vergi Daireleri İşlem Yönergesi, Md. 75).</span>
</span>
Yanlış hesap yapan hapse de girmeli</font></font></span>
</span>
ÖNCELİKLE</span>
şu noktayı belirteyim; bir kişi vergi kaçırmışsa ve suçu da kanıtlanmış
ise bu vergi ve cezası kendisinden alınmalıdır. Hapis cezasını
gerektiren bir fiili varsa, hapse de girebilmelidir. Dünyadaki örnekler
de bu yönde...</span>
Ancak,
kişi vergi kaçırmadığı halde, hakkında keyfi ya da abartılı bir işlem
yapılmışsa... o zaman da bu işlemi yapanlara hesap sorulabilmelidir.
Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında yer alan “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür”
hükmü uyarınca, haksız yere uygulanan bir vergilendirme ve ceza
nedeniyle mükellef; uğradığı zararı ve yaptığı masrafları (örneğin
ticari kayıp, hisse değerinin aşırı düşmesi, teminat mektubu gideri,
avukat, mali müşavir vs) idareden talep edebilir.</span>
İdarenin
kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemesi gerektiğine dair
Anayasa hükmü ile idarenin, hem hukuka uygun hareket etmesi hem de
kişilere zarar vermemesi amaçlanmıştır.</span>
Anayasa’nın 129/5. maddesine göre de “memurlar
ve diğer kamu görevlilerinin, yetkilerini kullanırken işledikleri
kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla, </span>ancak idare aleyhine dava açılabilir”
.
İdare, kusur işleyen memura, karşı tarafa ödediği tazminatı rücu etmek
zorundadır (Danıştay 5. D. 30.6.2008 Tarih ve E.2007/7369, K.2008/3234).</span>
Hakimlerin
verdiği kararlar, Yargıtay veya Danıştay tarafından onaylandığında veya
bozulduğunda, bu durum dosyalarına işleniyor ve gelecekteki terfileri,
buna göre belirleniyor. Benzeri bir uygulama, inceleme elemanları için
de getirilmeli...</span>
</span>
On binlerce şirket ilmühaber kullanıyor</font></font></span>
</span>
İLMÜHABER</span> konusu, anonim şirketlerin yabancısı olan bir konu değil. Onbinlerce şirketin hisse devri ilmühaberle yapılıyor.</span>
Özelleştirme İdaresi </span>bile, yüzmilyonlarca hatta toplamda milyarlarca doları bulan hisse devirlerini, ilmühaberle yaptı ve yapıyor.</span>
Şimdi, “ilmühaber hisse senedi değildir” demek, hukuken mümkün değil. Ortada; “İlmühaber, hisse senedi olarak kabul edilir” diyen yasa ve tebliğler varken, yoruma itibar edilmez.</span>
</span>
Maliye şimdi görüş değiştirse bile eskiye ceza olmaz</font></font></span>
MALİYE</span> Bakanlığı, ilmühaberin hisse senedi sayılacağı görüşündedir. Bunu da 232 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde açık ve net olarak ortaya koymuştur.</span>
Tebliğ hâlâ yürürlüktedir. Maliye Bakanlığı’nın aksine bir görüşü yoktur.</span>
Bir
an için Maliye Bakanlığı’nın bu konudaki görüşünü değiştirdiğini
düşünsek bile önceki görüşüne göre o tarihte yapılan işlem için yine
ceza kesilemez. </span>
Nedenine gelince, Vergi Usul Kanunu’nun “yanılma” başlıklı 369/2. maddesinde “Bir hükmün uygulanma tarzı hususunda yetkili makamların görüş ve kanaatini değiştirmiş olması” halinde, vergi cezaları kesilemeyeceği açık olarak yazılı.</span>
Yukarıdaki açıklamaları okuduğunuzda, hepsinin bir yasa maddesine dayalı olduğunu fark edeceksiniz.</span>
Türkiye bir hukuk devleti olduğuna göre, yasa ne diyorsa o’dur.

Hürriyet / Şükrü Kızılot
</span>