Varlık Barışı hamlesi</span>

Hakan ÜZELTÜRK / </span>VERGİ ve HUKUK</span>
huzelturk@superonline.com








Birinci
Varlık Barışı hamlesi başarılı olamayınca ikinci Varlık Barışı hamlesi
yapıldı. Şimdi bir yandan bu hamlenin sonucu beklenirken bir yandan da
tanıtım atağına geçildi. Maliye çeşitli yurtiçi ve yurtdışı
toplantılarla son günü 30 Eylül 2009 olarak belirtilen yeni Varlık
Barışı çalışmasını anlatmaya çalışıyor. Bu çerçevede yurtiçinde yüz bin
kişiye mektup gönderilerek kendilerinden uygulamaya katılmaları talep
edildi. Bu kişilerden bir kısmı gönderilen mektupların tanıtımın daha
ötesine geçerek aba altından sopa göstermeye dönüştüğünü belirtiyorlar.
Mektuplarda vatandaşlara, ''Varlık Barışı'ndan faydalanmanız
menfaatinize'' denilirken, bildirim veya beyana konu edilen varlıklar
nedeniyle 1 Ocak 2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin hiçbir
suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacağı da
belirtiliyor. Dolayısıyla bildirim veya beyan dışındaki herhangi bir
nedenle 19 Haziran 2009 tarihinden sonra, 1 Ocak 2008 tarihinden önceki
dönemlere ilişkin olarak vergi incelemesi yapılması halinde, gelir,
kurumlar ve katma değer vergisi yönünden bulunacak matrah farklarından,
kanun kapsamında bildirilen veya beyan edilen tutarlar mahsup
edilecektir.

Varlık Barışı kapsamında mahsup imkânından
yararlanılabilmesi için 10 Temmuz 2009 - 30 Eylül 2009 tarihleri
arasında yapılan bildirim veya beyanlar nedeniyle tahakkuk eden
verginin vadesinde, 22 Kasım 2008 - 2 Mart 2009 tarihleri arasında
yapılan bildirim veya beyanlar nedeniyle tahakkuk eden ve süresinde
ödenmeyen vergilerin de gecikme zammıyla birlikte 30 Eylül 2009 günü
sonuna kadar ödenmesi şartı getirilmiştir.

Bilindiği üzere ilk
uygulamada yurtiçi ve yurtdışından toplam 8.200 beyanname verilmiş, bu
beyannamelerde 10.216 varlık için Maliye Bakanlığı'ndan ''Varlık
Barışı'' istenmişti. Başvurularda, 10.748.737.982 lirası yurtdışından,
4.083.331.276 lirası da yurtiçinden olmak üzere toplam 14.832.069.258
liralık kaynak Varlık Barışına konu edilmişti. Bununla birlikte bu
varlıkların önemli bir bölümü getirilmemiş, dolayısıyla da İdare
beklediği vergi gelirini sağlayamamıştı. Yeni uygulamada ise parasını
maliyeye bildirerek Varlık Barışından yararlanmak isteyenler, öncelikle
vergisini ödeyeceklerdir. Yeni uygulamada ise İdare 6183 sayılı Amme
Alacakları'nın Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun kapsamında beyanda bulunup
vergisini ödemeyenler hakkında yasal takibe geçeceğini belirterek
gereksiz başvuruları da önlemeye çalışmaktadır. Bu durumda ilk Varlık
Barışı uygulamasındaki yüksek ama sonuçsuz rakamlar da gözükmemiş
olacaktır.

İdarenin mükelleflere aba altından sopa göstermesi
özellikle kod veya kara liste uygulaması kapsamında ifade
edilmektedir. Maliye Bakanlığı çağrısında vatandaşlara: "Kod 5'e girmek
istemiyorsanız gelin Varlık Barışı'ndan yararlanın, aksi halde Kod 5
olarak bilinen kaçakçı listesine girebilirsiniz" demektedir. Bilindiği
üzere Maliye Bakanlığı bünyesinde oluşturulan bu kodların hiçbir hukuki
zemini bulunmamaktadır. Bununla birlikte uygulamada bu kara listelerin
sürekli olarak mükellefler üzerinde bir baskı unsuru olduğunu gelen
mektuplar anlatmaktadır. Bu nedenle şimdi de yeni bir Varlık Barışı
çağrısında aynı üslubun bulunmaması yöntem olarak hatalıdır.
Mükellefler bakımından öncelikle hukuki zeminin iyi oluşturulması daha
sonra psikolojik olarak gerekli tanıtım ve açıklamaların yapılması
gerekmektedir. Görünen her iki kısımda da ciddi eksikliklerin olduğu ve
yine sonucun bu şartlar altında başarılı olamayacağıdır.

Hukuki
zemin bakımından en önemli eksiklik özellikle yurtdışından getirilecek
paralar bakımından 2008 senesinin de incelemeye tabi tutulmaması gereği
olmuştur. Bu durum mevcut düzenlemede tercih edilmediği için
yurtdışından getirilecek paralardan sağlanacak gelirin 2008 yılı gelir
vergisi 2013 yılı sonuna kadar incelenebilecek, vergi ve ceza yanında
aradan geçen zaman kapsamında gecikme faizi de talep edilebilecektir.

Bunun
yanında çok önceki yazılarımızda da belirttiğimiz Türkiye'de, ekonomik
kriz sonrasında da, mevduata uygulanan güvence 50.000 TL olup bu rakam
yabancı ülkelere göre çok düşüktür. Sınırsız olarak mevduat güvencesi
belirleyen bir ülkedeki paraların oradan alınıp Türkiye'ye getirilmesi
çok zor görünmektedir.

Ayrıca, Varlık Barışı'ndan faydalanmak
isteyenlerin dikkate almaları gereken bir başka husus da V.U.K.
m.359'da yer alan kaçakçılık suçu kapsamında karşılaşabilecekleri
hürriyeti bağlayıcı cezalardır. Bu durumda o kişinin Varlık Barışı'ndan
faydalanmış olması ve vergi, vergi ziyaı cezası ve gecikme faizi
ödenmiş olması hapse girmeye engel olmamaktadır.

Varlık Barışı
uygulamasının sene sonuna kadar uzayıp uzamayacağı henüz belli
değildir. Başvuruda bulunacaklar bakımından problemli bir durumu olan
veya ileride oluşabilecek olumsuz durumları bertaraf etmek isteyenler
bu uygulamada olumlu etkilenebilirler. Bununla birlikte parasını
yurtdışından getireceklere en az orada kendisine sağlanan kadar güvence
verilmediğinde ne kadar başvuruda bulunmamanın sonuçlarından
bahsederseniz bahsedin bu paraların asıl yerinden oynaması mümkün
değildir. Ayrıca geçmişe dönük inceleme riski de bu kişiler için
bertaraf edilmemiştir. Oysa birinci Varlık Barışı'nın sonuçları dikkate
alındığında daha iyi bir düzenleme beklentisi vardı. Artık bir başka
bahara kaldı. Maliyenin beklediği mükellef hamlesi ise henüz yok. Bu da
gayet doğaldır. Zira temel şart olan kurallar eksik bulunmaktadır. Bu
nedenle de mükellef oyunda değildir.




Dünya G.
</span>