<blockquote id="" style="padding: 0pt; clear: left;">
<div style="margin: 0in 0in 0pt;">Kamu
alacaklarında haksız çıkma tazminatı konusunu daha önce irdelemiştim.
Bu tazminatla ilgili sorunlar olanca hızıyla sürüyor. Nitekim geçen
çarşamba günü yayımladığımız ve Veysi Seviğ Hoca'nın yanıtladığı bir
soru da yine bu konuyla ilgiliydi. Aslında bu konuda yanıtlanması
gereken sorular birikince, ben de konuyu tekrar ele alayım istedim. </span></div>
<div style="margin: 0in 0in 0pt;">6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 58. maddesine
göre, ödeme emrine karşı dava açan ve "davasında tamamen veya kısmen
haksız çıkan borçludan, hakkındaki davanın reddolunduğu miktardaki âmme
alacağı yüzde 10 zamla tahsil edilir". Bu zamma uygulamada verilen
genel ad, "haksız çıkma zammı veya tazminatı"dır. Haksız çıkma zammı,
ödeme emri aleyhine dava açan hemen herkese, idare tarafından davanın
aleyhine sonuçlandığı tutar üzerinden uygulanmaktadır. Dolayısıyla
kısmen haksız çıkanlar, davayı kaybettikleri tutar üzerinden bu zammı
veya tazminatı ödemek durumunda kalmaktadırlar. </span></div>
<div style="margin: 0in 0in 0pt;">Üstelik
içtihatlara göre bu tazminatın istenebilmesi için Vergi Mahkemesi
kararının kesinleşmesinin gerekmesine rağmen, idare bunu dahi
beklememekte, bir başka deyişle temyiz neticesi gelmeden bu tazminatı
talep etmektedir. </span></div>
<div style="margin: 0in 0in 0pt;">Haksız
çıkma tazminatı bugünkü haliyle ve kanaatimizce anayasaya aykırıdır.
Zira gerek düzenleme gerekse uygulama, haksız çıkma tazminatını, dava
açmanın cezası haline getirmiş ve söz konusu tazminata, kişileri yargı
haklarını kullanmaktan caydırıcı bir işlev yüklemiştir. Yaptırımla
karşılaşma riskiyle kişilerin yargı haklarını kullanmamalarının
özendirilmesi veya caydırılması ise hak arama özgürlüğünü sınırlandırır
ve hukuk devletinin gerçekleşme aracı olan "idari işlemlerin yargı
denetimine tabi olması" ilkesini zedeler. Üstelik sadece davacının
haksız çıkması halinde bu tazminatı ödemek durumunda kalması, haklı
çıkması halinde ise haksız işlem yapan idarenin tazminat ödemesinin
yasada öngörülmemiş olması da ayrı bir eşitsizliktir. Ancak bir davada
bu konuda yapılan anayasaya aykırılık iddiası İstanbul 9. Vergi
Mahkemesi'nin 15.10.2002 günlü ve E. 2002/1153, K. 2002/1285 sayılı
kararıyla ciddi bulunmamış ve konu Anayasa Mahkemesi'ne taşınamamıştır.
Bu karar Danıştay 4. Dairesi'nin E. 2002/4562 K.2003/2482 sayı ve
21.10.2003 tarihli kararı ile onanmıştır. Ancak her iki kararda da
ciddi bulmamanın gerekçesi yer almamıştır. </span></div>
<div style="margin: 0in 0in 0pt;">Haksız
çıkma tazminatının özel hukuk ve alacaklardaki izdüşümü icra inkâr
tazminatıdır. Ancak oradaki oran yüzde 10 değil, yüzde 40'tır. İcra
Hukuku'na göre alacaklının yaptığı takibe borçlunun itirazı halinde,
mahkeme (icra mahkemesi veya görevli adli mahkeme) tarafından borçlunun
itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve
kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki
tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre red veya
hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir
tazminatla mahkûm edilir. (İcra İflas Kanunu 67, 68.)</span></div>
<div style="margin: 0in 0in 0pt;">Kamu
alacaklarıyla ilgili olarak 58. maddenin de benzeri şekilde olması
gerektiğine inanıyoruz. Şöyle ki; bu tazminata ancak borçlunun kötü
niyetli olduğu hallerde ve davasının haksız olduğu durumlarda,
borçlunun durumuna göre kanunda belirtilen üst sınıra kadar olmak
kaydıyla hâkim tarafından, diğer tarafça talep edilmiş olunması halinde
hükmedilmelidir. Hatta bu konuda hâkime, idarenin haksız çıkması
halinde idareyi de borçlu lehine aynı ödemeyi yapmaya mahkûm etme
yetkisinin tanınması gerekir. Hem adalet bunu gerektirir hem de böylece
idare, yapacağı inceleme ve takiplerde daha dikkatli olur. </span></div>
<div style="margin: 0in 0in 0pt;">Haksız çıkma zammıyla ilgili pek fazla içtihat da yoktur. Bu konudaki önemli içtihatları ise şu şekilde sıralayabiliriz. </span></div>
<div style="margin: 0in 0in 0pt;">-
Ödeme emrine karşı açılmış davaların neticesinde, idarenin davacıdan
haksız çıkma zammı talep edebilmesi için, mahkemece davanın esasına
girilmek suretiyle davacının haksızlığına kanaat getirilmiş ve davanın
esastan reddolunmuş olması gerekmektedir. (Danıştay 4. Dairesi
E.2005/1164 K.2005/2267 T.28.11.2005)</span></div>
<div style="margin: 0in 0in 0pt;">-
Davaların feragat nedeniyle sonuçlanamadığı ve ilk derece mahkemesince
dosyanın feragat sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına
hükmedilerek kapatıldığı hallerde, davadan haksız çıkan taraftan söz
edilemeyeceğinden, davacı taraftan yine haksız çıkma tazminatı talep
edilemez. (Danıştay 7. Dairesi E.2002/2457 K.2005/2386 T. 11.10.2005)</span></div>
<div style="margin: 0in 0in 0pt;">-
Yerel mahkemede ödeme emrine karşı açtığı davayı kaybeden, bir başka
deyişle haksız çıkan kişinin temyiz aşamasında feragat etmesi halinde,
haksız çıkma tazminatı ödemek durumunda kalır. (Danıştay 4. Dairesinin
E.2004/2323 K.2005/259 T.23.2.2005)</span></div>
<div style="margin: 0in 0in 0pt;">Hakkında
haksız çıkma tazminatı talep edilenlerce, bu talebin anayasaya
aykırılık iddiası ile dava konusu yapılmasında yarar vardır. Elbet bir
mahkeme, bu iddiaları ciddi bularak konuyu Anayasa Mahkemesi'ne
taşıyacaktır. </span></div>


(Konuyla ilgili geniş bilgi edinmek
isteyenler Soner Yakar'ın Vergi Sorunları dergisinin Temmuz 2009
sayısında yayımlanan, "Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanununda Anayasaya Aykırı Bir Zam: Haksız Çıkma Zammı" çalışmasından
yararlanabilirler.)</span>


</span>Referans /Bumin Doğrusöz.
</blockquote>