Toplam 5 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 5 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: Al sana açılım

  1. #1
    Kıdemli Üye
    Üyelik tarihi
    16.Mayıs.2006
    Nereden
    izmir
    Mesajlar
    198
    Al sana açılım


    27 senedir gazetecilik yapıyorum... Ve, çalışma hayatımın en enteresan "sansür" olaylarından biri geldi başıma... "Açılım"ı destekleyen arkadaşların, iyi okumasını öneririm.


    *

    Tatilden döndüm...

    "Kürtçe" başlıklı

    bir yazı yazdım.

    Bugün çıkacaktı.

    *

    Şöyle başlıyordu:

    "Kimimiz Türk, kimimiz Kürt, kimimiz Laz, kimimiz Çerkez... Yahudimiz, Rumumuz, Ermenimiz, Rus gelinlerimiz, Alman damatlarımız; uzatmayayım, 'mozaik' derler, değiliz aslında, 'ebru'yuz, koskoca bir aileyiz... Ve, ortak bir vatanımız, ortak bir resmi dilimiz var bizim; Türkçe... Bizi, biz yapan."

    *

    Şöyle devam ediyordu:

    "Dünyaya entegreyiz; İngilizce de öğreniriz, Japonca da... Elbette, anadilini de, mesela Kürtçeyi de öğrenmek en doğal hakkıdır yurttaşların... Ama, bu doğal hakkı, 'açılım' adı altında, 'resmi dil' haline dönüştürmeye çalışmak, bizi biz olmaktan çıkarmaz mı? 'Bizi bize yabancı' hale getirmez mi? İki lisanlı toplum olursak eğer... Birlikte yaşamak isteyen, sorunlarını konuşa konuşa çözme iddiasında olan, ancak, birbirinin dilinden anlamayan bir toplumu, hangi tutkal bir arada tutabilir?"

    *

    Ve, şöyle bitiyordu:

    "Silahla beceremeyen bölücülerin tuzağına düşmemeli Türkiye... Kanın durması için teröriste bile şefkat gösterilebilir; bakarsın, tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır... Fakat, farklı dil, kardeşi kardeşe yabancı haline getirir, ki, terörden tehlikelidir."

    *

    Yazı buydu.

    Peki "sansür" nerede?

    Şurada...

    *

    Yazıyı Kürtçe yazmak istedim!

    *

    Hayır...

    Amacım, Türkiye'nin en etkin gazetesinde ilk Kürtçe makaleyi yazan kişi olmak değildi... Yukarıdaki satırları okuyacaktınız ve anlamayacaktınız.

    Amacım işte buydu.

    *

    Araya "ikinci resmi lisan" girdiğinde... Farklı etnik gruplara mensup olan, ancak, Türkçe konuşarak, Türkçe yazarak, Türkçe okuyarak "anlaşan" bir toplumun, nasıl aniden birbirine yabancılaşacağını görecektik...

    Kanıtı da, bu yazı olacaktı.

    *

    E hani sansür?

    Buyrun...

    *

    Kürtçe bilmediğim için, Türkiye Çevirmenler Derneği'ne başvurdum, "Bu yazıyı Kürtçeye çevirmek istiyorum" dedim. "Hay hay" dediler, İstanbul'daki "yeminli tercüme bürosu"nun telefonlarını verdiler. Aradım... "Hay hay" dediler, Kürtçe tercüman bulmak için iki gün izin istediler ve çevirme ücretinin de 180 lira artı KDV olduğunu belirttiler... "Hay hay" dedim, fatura bilgilerimi gönderdim, yazımın Kürtçe tercümesini beklemeye başladım.

    *

    İki gün sonra... Türkiye Çevirmenler Derneği'nden aradılar... "Kürtçe tercüman bulduklarını, hatta 8 tane Kürtçe tercümana başvurduklarını, ancak 8 tercümanın da bu yazıyı Kürtçeye çevirmek istemediğini" söylediler...

    *

    Allah Allah!

    Niye birader?

    "Yazının içeriğini uygun bulmamışlar!"

    *

    (Bu arkadaşlar "yeminli" tercüman ama, yeminleri bi acayip... İçeriğini beğenirlerse, tercüme ediyorlar, beğenmiyorlarsa, etmiyorlar... Sanırsın, tercüman değil,

    sansür kurulu!)

    *

    İşte böyle...

    Terör, bizi bölemez.

    Lisan, böler.

    Cart diye.

    *

    Bizi bize yabancı eder.

    Kanıtı da bu yazı.

    YILMAZ ÖZDİL HÜRRİYET 21.08.2009

  2. #2
    Müdavim Üye
    Üyelik tarihi
    26.Eylül.2007
    Nereden
    Uşak
    Mesajlar
    1,974


    'Gelin hayırlı bir iş yapalım'



    28 Nisan'daki MGK'da Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ'a, "Sizin 1 yılınız var, benimse birkaç yılım. Gelin hep birlikte bu ülke için hayırlı bir iş yapalım" diyen Gül, Kürt açılımına start verilmesini sağladı


    Sabah, demokratik açılım sürecini hızlandıran tarihi cümleyi açıklıyor. Kürt sorununun çözümü yolunda 28 Nisan 2009 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında konuşmalar yapıldığı ortaya çıktı. Alınan bilgiye göre kahve molasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ arasında samimi bir diyalog yaşandı. Gül, Başbuğ'a, "Sizin görevinizde 1 yılınız var, benimse birkaç yılım. Gelin bu ülke için hayırla anılacak bir iş yapalım" dedi. Org. Başbuğ'un olumlu karşılık vermesi üzerine demokratik açılım çalışmalarına hız verildi. Konu 30 Haziran ve 20 Ağustos MGK toplantılarında masaya yatırıldı. 5.5 saat süren 28 Nisan tarihli MGK toplantısında resmi gündemdeki "Kıbrıs, Afganistan, Terörle mücadele, enerji güvenliği" konuları ele alındı. Toplantının ikinci bölümüne geçilmeden önce kahve molası verildi. Kahve molasında "iyi şeyler olacak" dediği Kürt sorununun çözümüne ilişkin düşüncelerini paylaşan Gül, Org. Başbuğ'a dönerek, "Sizin görevinizde 1 yılınız kaldı, benimse birkaç yıl. Sonrasında bu görevlerde olmayacağız. Gelin hep birlikte bu ülkeye hizmet için, hayırlı bir iş yapalım. Güzel bir şekilde, hayırla anılalım" dedi. Gül'ün bu sözleri ve Org. Başbuğ'un olumlu yaklaşımı ile sürecin daha hızlandırılması üzerinde görüş birliği oluştu. MGK sonrası yayımlanan bildiride de "Ülke güvenliğini etkileyen iç ve dış gelişmeler ele alınmış; terörle çok yönlü mücadelenin demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkeleri temelinde sürdürüleceği vurgulanmıştır" ifadesiyle bu yaklaşımın altı çizildi.


    60 MADDE YAZILDI
    Gül'ün tarihi cümlesiyle başlayan çalışmalarda İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın koordinasyonunda yürütülen çalıştaylar ve toplum kesimlerine yönelik nabız yoklama ziyaretlerinin ardından raporun yazımında önemli aşama kaydedildi. Başlangıçta 6 temel başlıkta toplanması öngörülen rapor, 60 maddeye kadar çıktı. Son olarak Başbakan Erdoğan'ın şehit ve gazi temsilcilerini kabulünde dile getirilen görüşler de rapora eklendi. Raporun, en az 100 maddelik hazırlanması planlanıyor. Devletin zirvesi tarafından değerlendirilecek olan raporda en aykırı görüşlerin de yer alacağı belirtildi. Buna gerekçe olarak, "Süreci baştan sekteye uğratmayalım. Hangilerinin plana dönüşeceği karar vericilerin takdiri" değerlendirmesi gösterildi.


    PLAN ZİRVESİ
    Rapor bir kitapçığa dönüştürülerek devletin zirvesinde tartışılacak. Bunun için Gül'ün başkanlığında, Erdoğan, Başbuğ ve devletin zirvesinin katılacağı bir toplantı yapılması planlanıyor. Kürt açılımıyla eş zamanlı olarak Devlet Planlama Teşkilatı da terörün Türkiye ekonomisine zararını ortaya koyan tarihin en kapsamlı analiz çalışmasını başlattı.


    İyi olmak bu dünyada çözüm değil.

  3. #3
    Müdavim Üye
    Üyelik tarihi
    26.Eylül.2007
    Nereden
    Uşak
    Mesajlar
    1,974
    Yol haritası!

    Darbeci cumhurbaşkanı:


    "Kürt diye bir şey yoktur, dağlarda

    karda yürürken kart kurt diye sesler

    çıkar, bunların ismi ordan geliyor."

    *

    Tombul başbakan:

    "Üç beş çapulcu bunlar..."

    (Bodrum'da tatildeydi o sırada.

    Ayağında Hawaii şort vardı.)

    *

    Kadın başbakan:

    "Çakıl taşı bile vermeyiz..."

    (Oğlu, Boğaz'da yaptı askerliğini.)

    *

    Çoban cumhurbaşkanı:

    "Kürt realitesini tanıyoruz."

    (Dün dündür!)

    *

    Yavaş konuşan başbakan:

    "AB yolu Diyarbakır'dan geçer."

    (Yol haritası!)

    *

    Kasketli başbakan:

    "Apo'yu niye bize verdiler

    inanın ben de bilmiyorum."

    (Öğrenemeden vefat etti.)

    *

    İmam başbakan:

    "Tutturmuşlar sınır ötesi diye,

    içerdeki 5 bin terörist bitti mi ki

    dışarıdaki 500'le uğraşalım?"

    *

    İmam başbakan:

    "Askerlik yan gelip yatma yeri

    değildir canım kardeşim..."

    (Oğlu, dövizli askerlik yaptı.)

    *

    Kart kurt diyen cumhurbaşkanı:

    "Artık bir Kürt devleti var...

    Kaç senesi var bilmem, Türkiye

    eyalet sistemine geçebilir...

    DTP Meclis'e girmeli, yumuşar.

    Leyla Zana ile görüşebilirim."

    (Aferin.)

    *

    George Clooney cumhurbaşkanı:

    "Tarihi fırsat var."

    *

    İmam başbakan:

    "Kürt açılımı başlatıyoruz."

    *

    Zaman ne çabuk geçiyor di mi?

    *

    "Seni ben ellerin olsun diye mi sevdim, her şeyimi uğruna boş yere mi verdim, yalan sözlerle aldatıp seninim derdin, her şeyimi uğruna boş yere mi verdim..."

    (Kürdili hicazkar!)

    *

    Sanırım, son 25 yıllık iktidarlara oy verip de, keşke elim kırılsaydı demeyen tek seçmen kitlesi DTP'ye oy verenlerdir... Çünkü bi tek DTP milletvekilleri aldığı oyun hakkını verdi.

    *

    Asıl realite budur.
    <TABLE>
    <T>
    <TR>
    <TD height=10></TD></TR></T></TABLE>
    İyi olmak bu dünyada çözüm değil.

  4. #4
    Müdavim Üye
    Üyelik tarihi
    26.Eylül.2007
    Nereden
    Uşak
    Mesajlar
    1,974
    BELGE :1
    Maxicep.com - Atatürk'ün Kürt'ler İle İlgili Görüşleri ...
    “İKİ HALKI ÇARPIŞTIRAN HAİNDİR!”

    Mustafa Kemal’in, 17 Eylül 1919 günü, İstanbul’daki Senato Üyesi Fuat Paşa’ya gönderdiği mektuptan:“...Bu Başbakan’ın (Damat Ferit) cinayetlerine ortak olan İçişleri ve Savaş İşleri Bakanları da ulusun sesini boğmak, yasal bir toplantısını (Sivas Kongresi) tanımamak, Kürt’ü Türk’ü birbirine düşürerek, Müslümanlar arasında çarpışmalara neden olmak gibi haince girişimlerde bulunuyor...”

    (Atatürk’ün Özel Arşivi’nden Seçmeler, Kültür Bakanlığı Yayını, Sayfa: 71)

    BELGE:2


    “KÜRT,TÜRK KARDEŞİNDEN AYRILMAYACAK”

    Mustafa Kemal’in, 3. Ordu Müfettişi olarak Amasya’dan, Erzurum’daki Kazım Karabekir Paşa’ya gönderdiği, 24 Haziran 1919 tarihli mesajın ilk maddesi:
    “1- Mr.Novil adındaki bir İngiliz Yüzbaşısı, Urfa’dan Siverek yoluyla Viranşehir’e giderek, Milli aşiretlerinin ileri gelenleriyle görüşmüş ve Urfa’ya dönmüş. Osmanlı hükümeti için çok kötü propağandalar yapmış. Ancak aşiret reislerinden aldığı kesin cevaplara sevinmemiştir. Kürtler, Türk kardeşlerinden kesinlikle ayrılmayacaklarını, bu uğurda son kişilerine varıncaya kadar ölüme hazır olduklarını söylemişler. Ayrıca İngilizler’in kendilerine vermek istediği önemli miktardaki parayı almayarak namus ve yurtseverliklerini göstermişlerdir...”

    (Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, Nimet Arsan, Sayfa: 43)

    BELGE:3

    “KÜRTLER OYUNUN FARKINA VARDI”

    Mustafa Kemal’in, Sivas’tan 24 Eylül 1919 günü, Amerika Birleşik Devletleri İnceleme Kurulu Başkanı General Harbord’a gönderdiği ayrıntılı rapordan:
    “İmparatorluğu bölmek ve Türkler ile Kürtler arasında bir kardeş savaşı çıkarmak ve bağımsız bir Kürdistan kurma planlarına ortak etmek üzere Kürtler’i kışkırttılar. İleri sürdükleri tez, İmparatorluğun nasıl olsa dağılacağıdır. Bu düşüncelerini gerçekleştirmek için büyük paralar harcadılar. Her türlü casusluğa başvurdular. Noil adında bir İngiliz subayı, uzun süre Diyarbakır’da bu yolda çaba gösterdi ve her türlü yalan ve aldatmaya başvurdu. Ama bizim Kürt yurttaşlarımız düzenlenen oyunun farkına vararak, O’nu ve yüreklerini para ile satan bir grup haini bölgeden kovdular...”

    (Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, Nimet Arsan, Sayfa: 74-84)


    BELGE: 4

    “TÜRK,KÜRT,ÇERKES KARDEŞİZ”

    Mustafa Kemal’in, Ankara’dan, Çerkes Ethem’in ağabeyi Reşit Bey’e gönderdiği 7 Ocak 1920 tarihli telgrafından:
    , “konu dışı olarak, şunu da belirteyim ki, Anzavur’un alçaklığı, kendisine ve kışkırtıcı olan İngilizler ile ayakçılarına yöneliktir.Bu din ve devletin sağlam bir uyruğu olan Çerkez kardeşlerimiz, hepimizin övdüğümüz baştacımızdır. Asıl, bugün düşmanlarla çevrili Türk, Kürt, Çerkez ve diğer din kardeşlerimizin elele vermesi, sarsılmaz bir bütün oluşturmaları, namus ve yaşamımızı kurtarmak için bir zorunluluktur...”

    (Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı: 34, Belge no: 849 )

    BELGE: 5

    “KÜRTLER, TÜRKLERLE BİRLEŞTİ”

    Mustafa Kemal’in, “NUTUK” adlı eserinin, “Samsun’a Çıktığım Gün Genel Durum ve Görünüş” başlıklı bölümünden:
    “Anadolu halkı, baştan aşağı bölünmez bir bütün haline getirildi. Bütün kararları, bütün komutanlar ve arkadaşlarımızla birlikte alınıyor. Vali ve mutasarrıfların hemen hepsi bizden yanadır. Anadolu’daki ulusal örgütler ilçe ve bucaklara kadar yayıldı. İngiliz koruması altında bir bağımsız Kürdistan kurulmasıyla ilgili propağanda ortadan kaldırıldı ve bu amacı güdenler yola getirildi. Kürtler Türkler ile birleşti...”

    (Nutuk, Türk Dil Kurumu, Ankara, 1976, Sayfa: 15)

    BELGE: 6

    “KÜRDİSTAN’I AYAKLANDIRIYORLAR!”

    Mustafa Kemal’in, Nutuk adlı eserinde yer alan ve 6. Kolordu Komutanı’nın, Padişah’a gönderdiği mektuptan söz ettiği bölümden:
    “...komutanlar, mektupta hükümetin savaş yoluna gidep kongreyi basarak Müslümanlar arasında kan dökmeye kalkıştığı ve Kürdistan’ı ayaklandırarak, yurdu parçalatma planını da para karşılığında yüklenmiş olduğu belgelerle anlaşıldığından, hükümetin bu işte kullandığı adamların bozguna uğrayarak kaçmak zorunda bırakıldıklarından söz ediyorlar...”

    (Nutuk, İnkılap Yayınevi, Ankara,1966, Sayfa: 100)

    BELGE: 7

    “KÜRDİSTAN’A OTONOM YÖNETİM!”

    Altında “Büyük Millet Meclisi ve Mustafa Kemal” imzası bulunan ve El-Cezire KomutanıTuğgeneral Nehat Paşa’ya gönderilen masaj:
    “Kişiye Özel.

    El-Cezire Cephesi Komutanı Tuğgeneral Nihat Paşa Hazretlerine,

    1-Aşamalı olarak, bütün ülkede ve geniş ölçekte doğrudan doğruya halk gruplarının ilgili ve etkili olduğu bir biçimde yerel yönetimlerin oluşturulması iç politikamızın gereğidir. Kürtlerle dolu bölgede ise, hem iç politikamız ve hem de dış politikamız açısından ölçülü yerel bir yönetim kurulmasını savunmaktayız.

    2-Ulusların kendilerini yönetmeleri yetkisi bütün dünyada benimsenmiş bir ilkedir. Biz de bu ilkeyi benimsiyoruz. Kürtler’in bu döneme kadar yerel yönetime ilişkin örgütlerinikurmuş ve başkanları ile yetkilerini bu amaç için bizce kazanılmış olması ve oyladıklarında kendi kaderlerine gerçekten sahip oldukları BMM (Büyük Millet Meclisi) buyruğunda yaşam istekleri yayınlanmalıdır. Kürdistan’daki bütün çalışmaların bu amaca dayalı politikaya yöneltilmesi El-Cezire Cehpesi Komutanlığı’nın görevidir.

    3-Kürdistan’da Kürtler’in Fransızlar ve özellikle Irak sınırında İngilizler’e karşı düşmanlığını silahlı çarpışmayla durdurulamaz bir düzeye vardırmak ve yabancılarla Kürtler’in birleşmesini engellemek aşamalı olarak yerel yönetimler kurulmasının zeminini hazırlamak ve bu yolla yürekten bize bağlılıklarını sağlamak Kürt yöneticilerinin sivil ve askerlik görevleriyle görevlendirilerek bize bağlılıklarını pekiştirmek gibi genel yollar benimsenmiştir.

    4-Kürdistan’ın iç politikası El-Cezire Cephesi Komutanlığı’nca belirlenecek ve yönetilecektir. Cephe Komutanlığı bu konuda Büyük Millet Meclisi Başkanlığıyla yazışmalar yapar. İller tarafından izlenecek yolu düzenleyip uyumu sağlayacağı için sivil yöneticilerin de bu konuda bağlı oldukları yer, Cephe Komutanlığı’dır.

    5-El-Cezire Cephe Komutanlığı yönetim, adalet ve maliye (parasal) konularda değişiklik ve düzenlemeye gerek gördükçe, bunun uygulanmasını hükümete önerir.
    BMM Başkanı
    Mustafa Kemal.”

    (TBMM.Gizli Celse Zabıtları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1985, Cilt: 3, Sayfa: 550)

    BELGE: 8

    “KÜRDİSTAN’DA BULUNMAKTAN KIVANÇ DUYDUM!”

    Mustafa Kemal’in, Adana’dan, 24 Mart 1919 günü, kendisi ve arkadaşlarıyla ilgili olarak ortaya atılan bir iddiaya karşılık, İstanbul’a Savaş İşleri Bakanlığı’na gönderdiği mektuptan:

    “Arkadaşlarımın bu alçakça suçlamaya karşı ne diyeceklerini bilemem. Yalnız kendi adıma açıklıyorum ki; Benim Anafartalar’da, Kürdistan’da, Suriye’de, başlarında bulunmaktan kıvançz duyduğum kahraman ordular, haydutların değil, Osmanlı ulusunun namuslu çocuklarından kurulmuştur..”

    (Öyküleriyle Atatürk’ün Özel Mektupları, Sadi Borak, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1980, Sayfa: 139)

    BELGE: 9

    “AYRILIKÇI KÜRTLER KAZANILDI!”

    Mustafa Kemal’in, Amasya’dan, 22 Haziran 1919 günü, Sivas Valisi Reşit Paşa’ya çektiği telgrafın ikinci parağrafı:

    “Devletin bütünleşmesinin önem kazandığı bir sırada İngiliz propağandasının etkisinde ortaya çıkan ve Kürdistan’ın bağımsızlığını isteyenler, görüşmeler yoluyla kazanılarak Halifelik ve Saltanat çevresindeki ortak amacımıza getirildi. Çok şükür hata anlaşılarak aramıza dönmüşler ve kongreye (Sivas) çağrılmışlardır. Bu ulusal ve yaşamsal sorun için sizin gibi yurtsever, sözünü bilir düşünürlere düşen özveri, özellikle çok büyüktür..”

    (Tarih Vesikaları Dergisi, Ankara, 1949, Sayı: 15, Sayfa: 162)

    BELGE: 10

    “BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN İSTEYENLERLE GÖRÜŞÜLDÜ"

    Mustafa Kemal’in, 3. Ordu Müfettişi ünvanıyla, İstanbul’a, başta Halide Edip Adıvar, Senato Başkanı Ahmet Rıza Bey ve eski Başbakan Ahmet İzzet Paşa’nın da bulunduğu çok sayıda aydın ve polotikacıya gönderdiği mesajdan:

    “...Bu düşünceme siz de katılıyorsunuzdur, herhalde. Anlattığım durum, bugün genel bir kongrenin acele olarak taplanmasını gerektirmektedir. Bu çağrı her yere ulaştırılmıştır. Devletin parçalanmasının sözkonusu olduğu bir sırada, İngilizler’in propağandasıyla ortaya çıkan ve Kürdistan’ın bağımsızlığını isteyenler gibi akımlar da, karşılıklı görüşmelerle, bu düşüncenin savunucuları, halifelik ve saltanat çevresindeki ortak amacımıza çekilerek durdurulmuş ve kongreye çağrılmışlardır..”

    (Milli Mücadele, Sebahattin Selek, Cilt: 1, Sayfa: 324)

    BELGE: 11

    “OSMANLI ÜLKESİNİN PARÇALARI”

    11 Eylül 1919 günü yayınlanan Sivas Kongresi Bildirgesi’nin 1. Maddesi:
    “1- Yüce Osmanlı devletiyle anlaşık devletler arasında yapılan antlaşmanın imzalandığı 30 Ekim 1918 günündeki sınırlarımız içinde kalan ve her yerde ezici çoğunluğu Müslüman olan Osmanlı ülkesinin parçaları (ki, bu parçalar bir sonraki belgede, yani Amasya Protokolü’nün ilk maddesinde –Osmanlı toprağı, Türkler ve Kürtler’in yaşadığı topraklardır.- diye açıklanıyor.) birbirlerinden ve Osmanlı bütünlüğünden hiçbir nedenle koparılamaz bir bütün oluşturur. Bu parçalarda yaşayan bütün Müslümanlar; birbirlerine karşı, karşılıklı saygı ve özveri duygularıyla dolu, etnik ve sosyal haklarıyla, bulundukları yöne koşullarına bütünüyle bağlı öz kardeştirler...”

    Sivas Kongresi, Vehbi Cem Aşkın, Ankara, 1963, Sayfa: 158

    BELGE: 12

    “TÜRK VE KÜRTLERİN OTURDUKLARI YERLER”

    Amasya Protokolü Tutanağı’nın 1. Maddesi aynen şu cümlelerle başlıyor:
    “Bildirgenin 1. Maddesinde Osmanlı devletinin düşünülen ve kabul edilen sınırları, Türk ve Kürtler’in oturdukları yerleri kapsadığı ve Kürtler’in Osmanlı topluluğundan ayrılmasının olanaksızlığı belirtildikten sonra, bu sınırın en az bir istek olmak üzere elde edilmesinin sağlanması gereği ortaklaşa kabul edildi.Bununla birlikte yabancılar tarafından, görünüşte Kürtler’in bağımsızlığı amacı altında uydurulan yalanların önüne geçmek için de, bu durumun Kürtlerce şimdiden bilinmesi uygun görüldü...”

    (1-Yurt Ansiklopedisi, Cilt: 1, Amasya maddesi.
    2-Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı Yazışmaları, Mustafa Onar, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1995, Cilt: 1, Sayfa: 268, Belge no: 348)


    BELGE: 13

    “KÜRDİSTAN’L A İLGİLENMEK GEREKİYOR”

    9. Ordu Birlikleri Müfettişi Mustafa Kemal, Havza’dan, 29 Mayıs 1919 günü Genelkurmay Başkanlığı’na çektiği telgraf:

    “Bağımsız Kürdistan görüşünü savunan, Diyarbakır’daki Kürt Kulübü ile hükümet yandaşı olan öteki kulüpler arasındaki çelişkinin arttığını araştırmalarımdan öğrendim. Kürtler’e ve Kürdistan üzerinde etkili, savaş sırasında yakınlık ve sevgilerini çok iyi kazandığım Kürt ileri gelenlerinden bazılarına doğrudan, bazılarına Kolordu aracılığıyla telgraflar çekerek, devletin gerçek durumunu ve kendilerince alınması gereken önlemler için gereği kadar bilgi vererek, etkili öğütlerde bulundum.

    Son günlerde edindiğim bazı bilgilere göre, Kürdistan bölgesiyle de ilgilenmek gerekiyor, Bunun için bağımsız Kürdistan olmak üzere, İngilizlerce de desteklenen hangi bölgelerdir ve ileride çok...(bu cümlenin sonu okunamıyor.) Yine İngilizlerce kışkırtılan bölgeler hangileridir? Bu konuda yüksek Başkanlığınızdaki bilgilerin bildirilmesi için emirlerinizi dilerim...”

    (Har Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı: 4)

    BELGE: 14

    “KÜRTLER’LE UZLAŞIN!”

    Mustafa Kemal’in, 15 Haziran 1919’da Diyarbakır Valiliği’ne gönderdiği telgraftan:
    “Bütün milletin, hayat ve bağımsızlığını kurtarmak için birleştiği şu önemli günlerde, bir yabancı devletin korumasına sığınarak düşük ve esir yaşamayı tercih eden her türlü ilkenin, ülkeyi parçalayarak her türlü derneğin kapatılması çok hayati ve gerekli bir görev olduğundan, Kürt Kulübü konusundaki uygulamanız tarafımızdan da uygun görülmüştür..
    .......
    Bu nedenle, Diyarbakır ve bağlı yörelerde Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Derneklerinin oluşmasına ve kurulmasına yardım edilmesini önemli salık veririm. Ve özellikle Kürt Kulübünün üyeleriyle, bugünkü telgrafım kapsamında görüşerek uzlaşmak uygundur...”

    (Söylev, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Sayfa: 10)

    BELGE: 15

    “KÜRTLER’İ TEMSİL ETMİYORLAR”

    Mustafa Kemal’in Diyarbakır Valisi’ne gönderdiği yukarıdaki telgrafa karşılık, Erzurum’daki Kazım Karabekir Paşa’ya gönderdiği telgraftan:
    “Diyarbakır’da Kürt Kulübünün İngilizler’in kışkırtmasıyla, İngilizler’in koruyuculuğunda bir Kürdistan kurmak amacını izlediği anlaşıldığından kapattırılmıştır. Üyeleri hakkında soruşturma yapılıyor. Kürdistan’ın tanınmış beylerinden aldığım telgraflarda, dağıtılan bu Kürt Kulübü’nün hiçbir Kürt’ü temsil etmediği, birkaç kendini bilmezin girişimlerinin sonucu olduğu, ülke ve ulusun bütünüyle bağımsız ve özgür yaşaması uğrunda her türlü özveriye ve bu konuda emirlerinize hazır oldukları bildirilmektedir...
    ...Hükümetin (İstanbul) bayağı tutsak bir durumda olması, başkentin baskılı bir askeri işgal altında bulunması dolayısıyla ulusun kurtuluşunun, yine ulus ordusuyla gerçekleşeceği sizcede bilinmektedir. Bu nedenle, ben Kürtler’i daha ötesi bir öz kardeş olarak, bütün ulusu bir nokta çerçevesinde birleştirmek ve bunu dünyaya Müdafaa-i Hukuk dernekleri aracılığıyla göstermek karar ve çabasındayım...”

    (Söylev, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Sayfa: 49)

    BELGE: 16

    “EZİCİ COĞUNLUK TÜRK VE KÜRT”

    Mustafa Kemal’in, Edirne’deki 12. Kolordu Komutanı Mehmet Selahattin Bey’e gönderdiği bir mesajdan:
    “Ezici çoğunluğu Türk ve Kürt olan bu illerden bir karış bile verilemez...”

    (Söylev, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Cilt:1 Sayfa: 72)

    BELGE: 17

    “BEDİRHANLAR VE MALATYA OLAYI”

    “Bay Novel adında bir İngiliz Binbaşı, Bedirhanlar’dan Kamuran, Celadet ve Cemil Beylerle ve yanında 15 kadar Kürt atlısıyla Malatya’ya gelmiş ve kendilerini Mutasarrıf Bedirhanlı Halil Bey karşılamıştır. Harput (Elazığ) Valisi de, bir posta hırsızını izliyor görünerek otomobille Malatya’ya gelmiştir. Bu amaçla bunlara Adıyaman’daki birlik de verilmiştir.
    Amaçlarını, Kürdistan kurmaya söz vererek Kürtler’i, işlerimizi bozmaya ve bizi öldürtmeye yollamak olduğu anlaşılmış ve karşı önlemlere başvurulmuştur. Bu arada Vali ve ötekileri yakalatmak istiyoruz. Malatya Mutasarrıfı da Kürt aşiretlerini Malatya’ya çağırmıştır. Bunun üzerine 13. Kolordu işe girişti. Gereken önlemler alınmıştır. Yarın akşam Harput’tan gönderilen bir birlik, ortalığı karıştıranları tepeleyecektir...”

    (Nutuk)

    BELGE: 18

    “DİN VE ULUSUNU SATMIŞ KÜRTLER!”

    Mustafa Kemal’in, Erzincan’ın Kemah ilçesinde yaşayan ve Kürt aşiretlere yakınlığıyla bilinen eski Milletvekili Halet Bey’e, Sivas’tan, 9 Eylül 1919 günü gönderdiği mesajdan:
    “...İngiliz korumasında bağımsız bir Kürdistan kurulması amacıyla propağanda yapmakta olan İngiliz Binbaşılarından Mr. Novel’in, din ve ulusunu satmış Kürt Beylerinden Ekrem, Kamran, Ali, Celadet’le birlikte Malatya’ya geldiği ve İstanbul hükümetini tutan, açıkçası ulus ve yurt haini olan Elazığ Valisinin de bunlara katıldığı ve Bedirhanilerden Malatya Mutasarrıfı Halil Beyle birlikte sözde postayı soyan hırsızları izlemek gibi uydurma bir gerekçeyle silahlı Kürtleri toplamaya giriştikleri öğrenildi.

    Şöyle ki, Kürtler’in kutsal halifelik makamına ve ülkeye olan bağlılık ve ayrılmazlıklarını göstermek üzere bazı ağaların birtakım Kürt kuvvetiyle birlikte Malatya’ya doğru yola çıkıp, padişah ve ulusa karşı İngilizler’le işbirliği yapmak hainliğine kalkışan ve yörenin temiz yürekli Kürtler’ini toplayarak onların askerlerce boş yere öldürülmelerine ve padişaha, ulusa başkaldırmış duruma sokulmalarına neden olan vatan hainlerinin alçaklıklarını sözünü ettiğim Kürtler’e en çabuk yoldan bildirip, çağrıya uymalarının sağlanmasına çaba göstermelerini önemle bekler. Olanak varsa bu işe hemen girişilerek sonucun hemen bildirilmesini dileriz...”
    İyi olmak bu dünyada çözüm değil.

  5. #5
    Müdavim Üye
    Üyelik tarihi
    26.Eylül.2007
    Nereden
    Uşak
    Mesajlar
    1,974
    ARTIK iyice inandım ki, Hükümet “mış” gibi yapmayı siyaset sayıyor.


    Aylarca, IMF ile anlaşacak“mış” gibi yaptı, 29 Mart seçimlerini atlattı. Hâlâ da anlaşacak“mış” gibi yaparak 2011 seçimlerinden yırtmaya çalışıyor.<?: prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-comfficeffice" />
    En son siyaseti de “Kürt açılımı” yapacak“mış” gibi yapmak!
    Eskiden bize ilkokulda saçma bir marş söyletirlerdi:
    “Orada bir köy var uzakta/Gitmesek de/Görmesek de/O köy bizim köyümüz!”
    Hükümet’in Kürt sevgisi da aynı teraneden çalıyor.
    “Orada bir açılım var uzakta/Açmasak da/Göstermesek de/O açılım bizim açılımımız.”
    “<?: prefix = st1 ns = "urn:schemas-microsoft-comffice:smarttags" /><st1:City w:st="&#111;n"><st1lace w:st="&#111;n">Bari</st1lace></st1:City> ucundan azıcık göster!” diyorsun.
    “Bana güven, gerisini merak etme sen!” diyor.
    “Koordinatör Bakan” artık “Joker Bakan” rolünü iyice benimsedi.
    <st1lace w:st="&#111;n">Apo</st1lace>her “Açarım ha!” dediğinde, Bakan açacak“mış” gibi yapıyor, ama galiba kendisini mahallenin namusundan sorumlu tuttuğu için kenarından köşesinden bile açmıyor.
    * * *
    <st1lace w:st="&#111;n">Apo</st1lace> “15 Ağustos’ta yol haritası açıklayacağım” dedi. Hükümet’i bir telaş aldı, İçişleri Bakanı aniden “koordinatör” bakan oldu, kameraların karşısına geçti, bize nasıl açacaklarının usul ve yöntemini açıkladı.
    Bugün “1 Eylül Dünya Barış Günü”, <st1:City w:st="&#111;n">Diyarbakır</st1:City>’da büyük bir miting var, <st1lace w:st="&#111;n">Apo</st1lace>yine açabilir. Bakan yine bir gün evvel kameraların karşısında!
    Koordinatör giderek “açacakmış gibi yapıp, açmama” sanatı üzerine uzmanlaşıyor!
    Neleri açacakmış gibi yaptı?
    Efendim şunca insan, şunca kuruluşa sormuş, herkes “Hem terör bitsin, hem demokrasi artsın” diyormuş.
    Bakan, milletimizin aklıselimine hayran kalmış!
    Bir bilim adamı ile bu şahane saptamasını paylaşmış.
    Ben de iddia ediyorum. Koordinatör pazar günü askerlerimizi katleden teröristlerden birisine sorsun, o da:
    “Hem terör bitsin, hem demokrasi artsın!” der.
    Kıyamet “Nasıl?” sorusu sorulunca kopar.
    Biz de Koordinatör’ün ağzına bakıyoruz. “Nasıl?” diye sormak hevesi ile.
    O “Siyasi kompleks yapmayın, sadece bize güvenin” diyor.
    Ekimde TBMM açılana dek bekleyecekmişiz, o zaman “Nasıl?” sorusunun cevabını öğrenecekmişiz!
    * * *
    “Kürt meselesi” 2002 senesinde AKP’nin programında idi. Nitekim, Başbakan geçen hafta “Ulusa Sesleniş” söyleşisinde “Bu mesele üzerine 7 yıldır çalışıyoruz” dedi.
    Koordinatör ise “Hâlâ hazır değil, üzerinde çalışıyoruz!” diyor. Bindiğim taksinin şoförü de “Hangisine inanalım?” diye bana soruyor.
    Ben de “Böyle işler aceleye gelmez!” dedim.
    * * *
    Yine iddia ediyorum. 29 Mart’ta “Ya sev, ya terk et!” söyleminden sadece 1 ay sonra “tarihi fırsat” virajına giriş iç dinamikler sayesinde değildir.
    Hükümet virajdan çıkışı da dış dinamiklerden bekliyor!
    ABD, Kuzey Irak ve Türkiye PKK’nın bölgede susturulması konusunda artık mutabık!
    Ancak, “Nasıl?” sorusunun cevabında mutabakat yok!
    Türkiye; ABD ve Kuzey Irak’tan PKK’nın susturulması için medet bekliyor!
    Kuzey Irak ve ABD de Türkiye’ye “Sen de bir şeyler yap!” diyor.
    Son tarih de 31 Aralık 2009!
    İyi olmak bu dünyada çözüm değil.

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •