<B style="mso-bidi-font-weight: normal">DÜNYA<?:NAMESPACE PREFIX = O /><O:P> </O:P>[/B]
<B style="mso-bidi-font-weight: normal">07.07.2005, PERŞEMBE<O:P> </O:P>[/B]
<TABLE =Ms&#111;normalTable style="WIDTH: 100%; mso-cellspacing: 2.2pt; mso-padding-alt: 0cm 0cm 0cm 0cm" cellSpacing=3 cellPadding=0 width="100%">
<T>
<TR style="mso-yfti-irow: 0; mso-yfti-firstrow: yes">
<TD style="PADDING-RIGHT: 2.25pt; PADDING-LEFT: 2.25pt; PADDING-BOTTOM: 7.5pt; PADDING-TOP: 7.5pt">
Bankalardan ödeme zorunluluğu<O:P> </O:P></TD></TR>
<TR style="mso-yfti-irow: 1; mso-yfti-lastrow: yes">
<TD style="PADDING-RIGHT: 2.25pt; PADDING-LEFT: 2.25pt; PADDING-BOTTOM: 0.75pt; PADDING-TOP: 0.75pt" colSpan=2>

<B style="mso-bidi-font-weight: normal">Dr. A. Bumin Doğrusöz <O:P></O:P>[/B]


Bilindiği gibi Maliye Bakanlığı, kendisine Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 257. maddesiyle verilen yetkiye istinaden, mükelleflere muameleleri ile ilgili tahsilat etmeleri zorunluluğunu getirmiştir. Bu zorunluluğun kapsamını ve uygulanma esaslarını, konuya ilişkin 320, 323, 324 ve 332 sayılı Vergi Usul Kanunu genel tebliğleri ile 1 sayılı Vergi Usul Kanunu Sirküleri ışığında, geçen yazımızda irdelemiştik. Bu yazımızda da aynı konuya devam ediyoruz. <O:P></O:P>


Uygulamada en çok tereddüde yol açan konulardan birisi, Maliye Bakanlığı'nca belirlenmiş tutarı aşan fatura bedellerinin banka veya özel finans kurumları aracılığı ile ödenmemesi halinde bunun özel hukuk ilişkisini, özellikle ispat hukuku açısından ve faturanın geçerliliği bakımından olumsuz etkileyip etkilemeyeceği noktasında oluşmaktadır. <O:P></O:P>


Fatura da ticari işlerde en çok kullanılan vesikalardan birisidir. Fatura; bir taraftan vergi mükelleflerinin kayıtlarının tevsikine, başka bir deyişle gelir ve giderlerini ispatlamaya ve böylece vergi matrahının tespitine, diğer taraftan fatura düzenlemesinin sebebi olan akdi ilişkisinin icrasının tevsikine yarayan bir vesikadır. Bu sebepten fatura; hem özel hukuk hem vergi hukuku hem de muhasebe hukuku bakımından olduğu gibi fiyat kontrolü ve tüketicinin korunması bakımından da önemli bir belgedir. (1) <O:P></O:P>


Nakit hareketlerini finans kurumlarından geçirme yükümlülüğü, özel hukuk ilişkisinin, bir başka anlatımla bir akdi ilişkinin kurulmasıyla ve dolayısıyla bu ilişkiden doğan ve gerek tahakkuk aracı olarak düzenlenmesi zorunlu olan faturayla ilgili değil, taraflar arasında fatura ile ispatlanması mümkün ticari ilişkinin (yani faturadan doğan borcun) ifası aşaması ile ilgili bir yükümlülüktür. Nitekim Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, ikrarı, itfası, ibrası gibi hususlarda ispat araçlarını düzenleyen 288. maddesinde, ispat aracını banka, finans kurumları veya PTT tarafından düzenlenmiş belge ile sınırlamamıştır. <O:P></O:P>


Kaldı ki, tacirlerin gerçek ve safi gelirlerini kavramayı amaçlayan Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarında, bir taraf defterleri açısından gelirin tahakkukunu, diğer taraf açısından ise harcamayı ifade eden faturaların her iki taraf defterlerine işlenmesi ve tarafların vergi matrahlarının tespitinde nazara alınması, faturalardan doğan borçların ifasının/alacakların tahsilinin finans kurumlarından yapılmış olması koşuluna bağlanmamıştır. Bir başka anlatımla, örneğin 9.000 YTL tutarında bir malı alan tacir, bu malın faturasından doğan söz konusu borcunu banka veya özel finans kurumu aracılığı olmaksızın elden ödemiş olsa dahi, bu faturayı kayıtlarına almak, malı satan da bu faturayı gelir olarak defterlerine kayıt etmek zorundadır. <O:P></O:P>


Kısaca, faturadan doğan borcun Maliye Bakanlığı'nca belirlenmiş şekilde finans kurumları aracılığı ile ödenmiş olup olmamasının, faturanın ve borç ilişkisinin geçerliliği üzerinde, ne ticaret hukuku ve ispat hukuku ne de vergi hukuku açısından bir önemi yoktur. <O:P></O:P>


Maliye Bakanlığı'nca belirlenmiş sınırı aşan nakit hareketlerinin finans kurumlarından geçirilmesine ilişkin söz konusu yükümlülüğe aykırı hareketin yaptırımı, Vergi Usul Kanunu'nda sadece idari para cezası olarak düzenlenmiştir. Söz konusu fıkraya göre; "Tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etme zorunluluğuna uymayan mükelleflerden her birine, her bir işlem için bu maddeye göre uygulanan cezalarından az olmamak üzere işleme konu tutarın yüzde 5'i nispetinde özel usulsüzlük cezası kesilir." <O:P></O:P>


Görüldüğü gibi madde cezaya bir alt sınır çizmiştir. Buradaki alt sınır 2005 yılında, 342 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile belirlenmiş olan tutarlardır. Buna göre kesilecek özel usulsüzlük cezasının alt sınırı, birinci sınıf tacirler ile serbest meslek erbabı için 1.180 YTL, ikinci sınıf tacirler ile defter tutan çiftçiler ile kazancı basit usulde saptananlar için 550 YTL, bunlar dışında kalan için 270 YTL'dir. <O:P></O:P>


Görüldüğü gibi hem söz konusu finans kurumlarından ödeme yükümlülüğü, hem de bunun yaptırımı, sadece mükellef olanlar için değil, herkes için öngörülmüştür. Dolayısıyla bu yükümlülük, nihai tüketici konumunda olanlar için de geçerlidir. <O:P></O:P>


Ancak bu yükümlülüğün Maliye Bakanlığı'nca mükellef olmayan nihai tüketiciler için de getirilmesinin ve onlar için de yaptırım belirlenmesinin, Vergi Usul Kanunu'na aykırılığı ileri sürülmüş ve hatta bu konuda 320 sayılı Genel Tebliğ düzenlemesi aleyhine iptal davası açılmışsa da, Danıştay 4. Dairesi bu yükümlülüğün nihai tüketicileri de kapsamasının kanuna aykırı olmadığına karar vermiştir. <O:P></O:P></TD></TR></T></TABLE>
<O:P></O:P>