<blockquote id="" style="padding: 0pt; clear: left;">
<div>Türk
Ceza Yasası'nın 157'nci maddesine göre dolandırıcılık fiili "Hileli
davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına
olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamasıdır." Bu bakımdan
dolandırıcılık suçu kişilerin malvarlığına karşı işlenen bir suçtur.
Söz konusu suç tanımı ile kişilerin sahip bulunduğu malvarlığı hakkının
korunması amaçlanmıştır. Ayrıca bu suçun işlenişi sırasında hileli
davranışlarla kişiler aldatılmaktadır. Aldatıcı nitelik taşıyan
hareketlerle kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyi
niyet ve güven ihlal edilmektedir. Bu suretle kişinin irade serbestisi
etkilenmekte ve irade özgürlüğü ihlal edilmiş olmaktadır.</span></div>
<div>Yasa maddesinin gerekçesinde de
ifade edildiği üzere var olan özelliklerin başında; gerçekleşen hile
sonucunda bu hileye maruz kalan kişinin veya üçüncü şahsın belli bir
zarara uğramış olması gelmektedir. </span></div>
<div>Dolandırıcılık suçu kasten
işlenebilen bir suçtur. Burada söz konusu olan kast, dolandırıcılık
suçunun maddi unsurlarının hepsinin fail tarafından bilinmesini ifade
etmektedir. Bir başka ifadeyle fail gerçekleştirdiği davranışların hile
teşkil ettiğini, başka birini aldatıcı nitelikte olduğunu bilmelidir.
Ayrıca fail, bu hileli davranışlar sonucunda bunların etkisi ile hileye
maruz kalan kişinin veya başkasının malvarlığında bir eksilme meydana
geldiğini, zarar gördüğünü ve buna karşılık kendisinin veya sair abir
kişinin malvarlığındaki eksilmenin, mağdurun gördüğü zararın kendi
hileli davranışları sonucunda meydana geldiğini bilmelidir.</span></div>
<div>Dünya üzerinde yaşanan olumsuz
ekonomik gelişmeler ve yeni oluşumlarla beraber dolandırıcılık
fiillerinde de belli bir artış olmuştur. Günümüzde yaşanan
dolandırıcılık olaylarında ticari faaliyette bulunan kurum ve
kuruluşların zarara uğradığı, bu bağlamda ortaya çıkan maddi kayıpların
vergi hukuku ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmesi de gündeme gelmeye
başlamıştır. </span></div>
<div>Bilindiği üzere Vergi Usul
Yasası'nın 323'üncü maddesi hükmü gereği olarak "Ticari ve zirai
kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;</span></div>
<div>* Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar,</span></div>
<div>* Yapılan protestoya veya yazı ile
bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş
bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede düşük alacaklar,</span></div>
<div>şüpheli alacak" sayılmaktadır.</span></div>
<div>Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerlerine göre pasifte karşılık ayrılabilmektedir. </span></div>
<div>Yasal düzenleme gereği olarak
şüpheli alacak, nitelik ve miktar itibariyle tahsili şüpheli duruma
giren, fakat değersiz hale geldiği kesin olarak bilinmeyen, buna karşın
kısmen tahsil olanağı kalmayan alacaklardır.</span></div>
<div>Buna göre bir alacağın şüpheli
alacak olarak kabul edilip karşılık ayrılabilmesi için Vergi Usul
Yasası'nın 323'üncü maddesinde sayılan şartların gerçekleşmiş olması
gerekmektedir.</span></div>
<div>Gelir Vergisi Yasası'nın 88'inci
maddesine; "... menkul ve gayrimenkul sermaye iratlarında, gider
fazlalığından doğanlar hariç, sermayede vukua gelen eksilmeler zarar
addolunamaz" hükmü yer almaktadır. Yine aynı maddede arka arkaya beş
yıl içinde mahsup edilmeyen zararın sonraki yıllarda devredilemeyeceği
belirtilmiştir. Yasa hükmünde yer alan beş yıllık süre, ticari hayatta
kesin sonucun bu süre içinde ortaya çıkacağı, bu süre içinde telafi
edilemeyen zarar kısmının sermayede meydana gelen eksilme olduğunun
kabul edilmesi ilkesine dayanmaktadır.</span></div>
<div>Diğer yandan aktif kalemlerdeki
kaybın zarar olarak kabul edilmesi için, bu kaybın faaliyetin normal
icabı dahilinde meydana gelmiş olması gerekmektedir. Faaliyetin normal
süreci haricinde, sermaye unsurlarında meydana gelen kayıpların zarar
olarak dikkate alınması mümkün değildir. </span></div>
<div>Bu nedenle ticari yaşamda emtianın
hırsızlık, dolandırıcılık ve benzeri nedenlerle işletmeden çıkması
faaliyetin normal icabı haricinde meydana gelen bir sermaye kaybı
olarak kabul edildiğinden bu yönüyle gider olarak dikkate alınması
mümkün bulunmamaktadır.</span></div>
<div>Dolandırıcılık Türk Ceza Yasası
tarafından müeyyidelendirilmiş bir suçtur. Ticari yaşamda
dolandırıcılık fiillerine karşı duyarlı olmak ve bu konuda da gerekli
önlemleri almak basiretli tacir olmanın bir gereğidir.</span></div>
<div>Tüm bu açıklamalar çerçevesinde;
şüpheli hale gelen bir ticari alacaktan söz edilemeyeceğinden,
dolandırıcılık fiilinin ticari faaliyetin normal icabı haricinde
meydana geldiği noktasından hareketle sermaye kaybı olarak kabul
edilmesi ve gider olarak dikkate alınmaması gerekmektedir. (Bu konuda
bakınız Gelir İdaresi Başkanlığı, Büyük Mükellefler Vergi Dairesi
Başkanlığı 11.3.2009 gün, MUK-22 sayılı özelge).</span></div>
<div>
Referans / Veysi Seviğ
</div>
</blockquote>