Toplam 6 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 6 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: sağlık haberleri.......

  1. #1
    Ziyaretci
    <a href="java&#115;criptl%28https://groups.yahoo.com/group/sihirli-anlar%29;" target="_blank">
    </A>

    <H3>Sanal ortam bağımlılıklar arasına girdi</H3>İnternet kullanımının günlük yaşamda fazla yaygınlaşması sonucu, hastalık yaratabilecek ölçüde bağımlılık listesine girdiği öğrenildi.


    Kumar, madde, alkol, alış veriş gibi birçok önlenemeyen alışkanlık içinde yerini almaya başladığı bildirilen internet kullanımının, bağımlılıklar kümesi içinde ayrı bir hastalık olarak tedavi edilmesi gerektiği yolunda birçok psikiyatristin görüş birliği içinde bulunduğu kaydedildi.


    Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Coşkunol, ucuz, kolay ulaşılabilir ve anonim olması nedeniyle daha çok tercih edilen internet kullanımıyla ilgili olarak özellikle ailelerden çok sık başvurular aldıklarını, bunların sayısının da giderek arttığını bildirdi.


    Ege Üniversitesinde, alış veriş, kumar, madde, alkol gibi bağımlılıkların yer aldığı yüksek lisans ders programına, internet bağımlılığının da girdiğini belirten Prof. Dr. Coşkunol, bu konuda ülke ve dünyada çok yaygın çalışmaların bulunduğuna işaret etti.


    İnternet bağımlılığının özellikle gençler ve sorunlu olabilecek insanlarda daha yaygın olarak görülebildiğini ifade eden Prof. Dr. Coşkunol, ''Gençler arayış içinde kendilerine bu şekilde bir kimlik buluyorlar. Ama bu zahiri bir kimlik. Bu sorun özellikle arkadaşlık ilişkileri, kimlik organizasyonları olmayan gençler arasında daha fazla yaygın'' dedi.


    Kişilerin sosyal ve mesleki işlerini etkilemesi, buna engel olamaması ya da bu aktivitesinin sıkıntı yaratmasının, bağımlılığın işaretleri olduğunu ifade eden Prof. Dr. Coşkunol, ''Bunun sorun haline geldiğinin belirtisi, kesme noktasında kişide kontrolün kalmamasıdır. Bu durum ciddi tedavi edilmesi gereken bir sorun haline gelebilmektedir'' dedi. <a href="java&#115;criptl%28https://groups.yahoo.com/group/sihirli-anlar%29;" target="_blank">
    <HR>
    </A>


    Yaz sıcağında bazı yemeklerden uzak durun!


    Yaz aylarında havaların sıcak olması nedeniyle bazı yemekler daha kolay bozuluyor. Özellikle çalışmalarını dışarıda yürüten ve her gün değişik yerlerden yemek alanlar, uzmanların verdiği şu listedeki gıdalardan uzak dursun: "Tüm taze balık çeşitleri, diyet tabak içerisinde verilen tavuk, balık, zeytinyağlı barbunya, pilaki, bakla fava, piyaz gibi soğuk servise sunulan kuru baklagil yemekleri, mayonez ve mayonez içeren tüm salata çeşitleri, salata sosları, kısır ve mercimekli köfte, krema karışımlı pastalar, domatesli bulgur pilavı, çılbır, vakum olmayan et ve tavuk dönerler, içinde tavuk bulunan tatlı ve salatalar, kadınbudu köfte ve mantar pilaki." <a href="java&#115;criptl%28https://groups.yahoo.com/group/sihirli-anlar%29;" target="_blank">
    <HR>
    </A>


    Taze balığın yanında yoğurt yiyebilirsiniz


    <a href="java&#115;criptl%28https://groups.yahoo.com/group/sihirli-anlar%29;" target="_blank">Kısa sürede tüketilen balık, yoğurtla yenince sağlığı olumsuz etkilemiyor.

    Avlandıktan sonra kısa sürede tüketilen balığın yoğurt ile birlikte yenmesinin insan sağlığını olumsuz yönde etkilemediği bildirildi.
    </A>





    <a href="java&#115;criptl%28https://groups.yahoo.com/group/sihirli-anlar%29;" target="_blank">Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Su Ürünleri Fakültesi Avlama ve İşleme Teknolojileri Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Nermin Berik çabuk temizlenmeyen, çabuk tüketilmeyen ve uygun koşullarda saklanmayan balıklarda bakteri oluşumunun hızlandığını söyledi.

    Berik, iyi koşullarda saklanmayan ve yakalandıktan sonraki üç gün içinde tüketilmeyen balığın yoğurt, peynir ve şarapla yenmesinin histamin zehirlenmesine yol açtığını belirtti.
    </A>


    Avlandıktan sonra hemen öldürülmeli


    Toplumda, 'balıkla yenen yoğurt zehirler' diye bir inanış olduğunu ifade eden Berik, taze balığın insan sağlığını olumsuz yönde etkilemeyeceğini kaydetti. Berik'in balığın taze tutulması için önerileri de şöyle:


    Balık yakalandıktan kısa bir süre sonra öldürülmeli. Balığın uzun süre can çekişerek ölmesi, etinde farklı reaksiyonlara neden oluyor. Bu reaksiyonlar da balığın taze kalmasını önlüyor


    .Balık, iyi koşullarda güneş görmeyecek şekilde saklanmalı


    .En geç üç gün içinde tüketilmeli


    .Tazeliğini koruyabilmesi için petrol ürünü olan poşetlerde satılmamalı<a href="java&#115;criptl%28https://groups.yahoo.com/group/sihirli-anlar%29;" target="_blank">
    <HR>
    </A>


    Sağlık için sağlıklı süt için


    Sağlık Bakanlığı, İstanbul, Ankara ve İzmir'in de aralarında bulunduğu 11 ildeki sağlık personelini vatandaşları süt ve süt ürünlerinin faydaları konusunda bilinçlendirmek üzere eğitecek.





    Sağlık Bakanlığınca toplumun beslenme konusunda bilinçlendirilmesi amacıyla yürütülen proje kapsamında, süt ve süt ürünlerinin önemi anlatılacak. Bu çerçevede, sağlıklı beslenme konusunda hazırlanacak 20 kitap ile 25 broşür içinde süt ve süt ürünlerine de bölüm ayrılacak.


    Sağlık Bakanlığınca bir süre önce başlatılan "Sağlık İçin Sağlıklı Süt İçin" kampanyası çerçevesinde de ilk etapta Ankara, Konya, Adana, Kahramanmaraş, Osmaniye, İstanbul, Kocaeli, İzmir, Denizli, Muğla ve Antalya'daki 853 sağlık ocağında görevli, ebe ve hemşireler başta olmak üzere bin 706 sağlık personeline 16-18 Ağustos tarihlerinde süt ve süt ürünlerinin faydaları hakkında eğitim verilecek.


    Bu eğitimleri alan sağlık personeli, görev yaptıkları kurumlara başvuran vatandaşlara süt ve süt ürünlerinin beslenmedeki önemini anlatacak.


    Sağlık personelinin süt ve süt ürünleri hakkında bilgi verdiği vatandaşların bilgilendirme öncesi ve sonrası bilinç düzeyleri hakkında da rapor hazırlanacak. Bu raporlar 2006 yılının sonunda kamuoyuna açıklanacak.


    Sonbahardan önce diğer illerdeki personelin de eğitilmesinin planlandığı projenin gelecek yıl tüm Türkiye'ye yaygınlaştırılması amaçlanıyor.


    Süt içmeyi sevmiyoruz


    Toplumdaki süt ve süt ürünleri tüketimi alışkanlığının belirlenmesi amacıyla Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Gıda Güvenliği Daire Başkanlığı Toplum Beslenmesi Şubesince düzenlenen anketin sonuçları çarpıcı bilgiler içeriyor.


    Beslenme Bilgi Veri Bankası kurulmasına yönelik düzenlenen, 829 kişinin katıldığı anketin sonuçlarına göre, Türk toplumu yeterince süt tüketmiyor. Anketi cevaplayan kadınların yüzde 17'si "her gün", yüzde 32.55'i "bazen", erkeklerin de yüzde 10.87'si "her gün", yüzde 35.87'si "bazen" süt içiyor. 30 yaşın altındakilerin yüzde 11.98'i, 30 yaşın üstündekilerin ise yüzde 18.18'i her gün düzenli olarak süt tüketiyor. Ankete göre katılımcılardan yarısından fazlası (yüzde 51.39) hiç süt içmiyor. Ankete katılanların yüzde 30.04'ü "sevmedikleri için" süt tüketmediklerini belirtti.


    Yoğurt tüketiminin süt tüketimine göre daha yaygın olduğunu gösteren ankete göre, katılımcıların yüzde 40.77'si her gün yoğurt tüketiyor.


    Peynir tüketimi ise süt ve yoğurt tüketimine göre daha yüksek. Katılımcıların yüzde 89.27'sinin her gün peynir tükettiğini ortayakoyan ankete göre, her 9 kişiden biri peynir yemiyor. (yüzde 10.74)

  2. #2
    Ziyaretci

    KEPEK EKMEĞİ TAVSİYE EDİLİYOR...


    Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fahrettin Keleştimur: “Genelde kepeği ayrılmış beyaz undan yapılan ekmek tercih ediliyor. Halbuki,kepek ekmeği hem bol miktarda vitamin içeriyor hem de sindirim yollarını rahatlatıyor.Kepek ekmeği, sadece kilo sorunu veya şeker hastalığı gibi rahatsızlıkları olanlar için değil, bir sağlık sorunu olmayan tüm insanlar için faydalıdır.” Sindirimi kolay olan kepek ekmeğini tercih edenlerin bol miktarda vitamin aldığını da anlatan Prof. Dr. Keleştimur, Türkiye'de ortalama günde kişi başına düşen 350 gram ekmek tüketiminde genellikle kepeği ayrılmış beyaz undan yapılan ekmeğin tercih edildiğini söyledi. Prof. Dr. Keleştimur, "kepekli ekmek sağlık açısından daha faydalıdır. Çünkü, sağlık açısından çok faydalı vitaminler içeren buğdayın besin değeri, öğütülme sırasında dış kabuğunun kepek olarak ayrılması nedeniyle azalıyor" dedi. Kepek ekmeğin neden tercih edilmesi gerektiğini, Keleştimur şu sözlerle açıkladı: "Buğday, sağlık açısından yararlı olan B2 ve B6 vitaminleri ile niyasin, folik asit, demir ve çinko içeriyor. Bu maddelerin daha çok yoğunlaştığı kısım olan buğdayın dış kabuğu, un yapımı sırasında ayrıştırılıyor ve bu yüzden ekmeğin besin değeri düşüyor. Bu nedenle, beyaz ekmek yerine kepek ekmeğinin tercih edilmesi daha sağlıklı" Prof. Dr. Keleştimur, "kepekli ekmeği, şeker hastaları,kilo sorunu olanlar, mide ve bağırsak rahatsızlığı olanlar tarafından daha çok tercih edilmesi gerekiyor" dedi. Rejim yapanlar tarafından daha çok tercih edilen kepek ekmeğin herkes tarafından tüketilmesi öneriliyor.

    Edited by: ca.orhan

  3. #3
    Ziyaretci
    Saç boyalarının, lenfoma kanseri riskini artırabildiği, yeni bir araştırmada daha tesbit edildi.

    Barselona'daki Katalan Onkoloji Enstitüsü'nden Dr. Silvia de Sanjose ile meslektaşlarının araştırmasında, ''başta saç renklendiricilerini 1980'den önce kullanmaya başlayan kadınlar arasında olmak üzere, saç boyalarının lenfoma riskini artırdığı'' belirtildi.


    De Sanjose, daha önceki araştırmaların saç boyasıyla kanser riski arasında bağlantı bulduğunu hatırlatarak, yeni araştırmada bu bağlantıyı, 6 Avrupa ülkesinden 4,719 lenfoma hastasıyla ilgili verileri incelerek desteklediklerini söyledi. Araştırmada, hasta kadınların dörtte üçü saçlarını boyarken, erkeklerin yüzde 7'sinin boyadığı belirlendi.

    Araştırmada, saçlarını boyayanlar arasında bu hastalığa yakalanma riskinin yüzde 19 daha fazla olduğu belirtilirken, saçlarını yılda 12 ya da daha fazla kez boyayanların hastalığa yakalanma riskinin yüzde 26 daha fazla olduğu kaydedildi.

    American Journal of Epidemiology dergisinde yayınlanan araştırmada, saçlarını 1980 öncesinden beri boyayanlarda lenfoma kanseri riskinin yüzde 37 daha fazla olduğu saptandı. De Sanjose ve ekibi, kadınlardaki lenfoma kanserinin kabaca yüzde 10'unun saç boyası yüzünden olabileceğini bildirdi.

    1978-1982 arasında, potansiyel kanser yapıcı maddeleri azaltmak için boyaların içeriğinin değiştirildiği ancak yeni boyaların risksiz olup olmadığının açıklık kazanmadığı belirtiliyor. Bu yüzden bu konuda daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğu kaydediliyor.Saç boyaları lenfoma kanseri riskini artırıyor
    Avrupa basınında yayınlanan bir diğer haberde ise: “AB yetkili kurumunun saç boyalarının üretiminde kullanılan 22 kimyasal katkı maddesinin mesane kanserine yol açtıkları gerekçesi ile yasakladığı ve
    1 Aralık 2006 tarihinden itibaren kullanılamayacığını açıkladığı” bildirilmektedir.
    Peki, bu tarihe kadar üretilmiş ve üretilmeye devam edecek saç boyalarının taşıdığı riskin sorumluluğu ne olacak? Onu da saçlarını boyatma sevdasında olan tüketici düşünsün.
    Biz yüklendiğimiz misyon sebebi ile, sorumlu ve bilimsel yayıncılık ilkelerimiz ışığında, sitemizi ziyaret eden kardeşlerimize, saç boyaları ve diğer kozmetik ürünlerdeki sağlık risklerini sitemizde, Kozmetiklere Dikkat, Kozmetik ve vücut bakım ürünlerinde toksik kimyasal katkı maddeleri Bazi kozmetik ürünlerde haram katki maddeleri, Saç Boyamanın hükmü nedir ? sayfalarında duyurmaya çalıştık. Ama nafile, yine kuaförler dolup dolup boşalmaya devam ediyor, kozmetik mağazaları harıl harıl satış rekorları kırıyor.
    Görüyorsunuz bu açıklamaları biz yapmıyoruz, bize bu ürünleri dayatan ülkelerin insanları yapıyor ve haykırıyorlar “sakın bu kanser riski taşıyan ürünleri kullanmayınız!”
    Biz bu açıklamaları gündeme getirdikçe bazı kardeşlerimiz “sağlıklı ve helal ürünlerin markalarını bildirin” tarzında taleplerde bulunuyorlar ve biz marka bildiremiyoruz. Yukarıdaki haberler de neden bildiremediğimizin cevabını veriyorlar. Sağlıklı ve helal ürünler üretilmiyor ki biz de sizlere bildirelim.
    Gıdaraporu olarak, siz hanımefendi ve beyefendileri, elinizden geldiğince bu ürünlerden uzak durmanız yönünde uyarıyoruz, tavsiyede bulunuyoruz. Güzellik, sağlıkla birleştiği zaman güzeldir.
    Kaynak: Association between Personal Use of Hair Dyes and Lymphoid Neoplasms in Europe

  4. #4
    Ziyaretci
    <H1><a href="https://www.gidaraporu.com/gida_musluman-ulkede-mumla-helal-gida.htm" target="_blank">
    <H1>Müslüman bir ülkede mumla helal gıda arıyoruz</A></H1></H1>
    <BIG>
    Tüketiciler Birliği’nin firma dalında verilecek ödülü için firma denetimi ve incelemesi yapmak üzere Konya’ya gelen Gıda uzmanı Dr Hüseyin Kami Büyüközer’le tanışıp sohbet edip gıdalarımızdaki haram ve sağlıksız durumu öğrendiğimden bu yana gıda alış-verişlerimi daha titiz bir şekilde yapmanın gayreti içerisindeyim.
    Gerek kendisinden ve gerekse de kendisinin web sitesi www.gidaraporu.com dan öğrendiğim bilgilere göre market alış-verişlerinde gıda mamullerinin içindekiler bölümüne bakarak helal gıda bulmanın ne kadar zor bir iş olduğunu anlıyorum artık.


    Hele bir de ‘evet bir helal ürün buldum’ diye sarılıp satın aldığım ürünün bile içindeki katkı maddelerinin aslında şüpheli maddeler listesinden olduğunu öğrendikten sonra kendimi yabancı bir ülkedeymiş gibi hissetmeye başladım.
    Bu nasıl bir gıda üretimi ki Türkiye gibi Müslüman bir ülkede helallik haramlık şüphelerini bertaraf etmekten bu kadar aciz? Bu nasıl bir gıda sanayisi ve sanayicileri ki %99’u Müslüman tüketicisine ‘Mamulüm helaldir, Allah için korkmadan yiyebilirsin’ garantisini veremiyor?
    ABD’de bulunan bir Müslüman bırakın helal sertifikanın kosher sertifikasının bile yaygın olmadığı 1980 yılında ABD'nin en büyük süpermarket zinciri olan Safeway Inc.'e başvurmuş ve içinde domuz eti, yağı veya türevleri bulunan gıdaların listesini yetkililerden istemiş. O yerdeki Müslüman sayısı da bir elin parmakları kadar ya var ya da yokmuş. Adamlar ellerinde hali hazırda böyle bir listenin olmadığını, fakat böyle bir liste hazırlamak için çalışmalara başladıklarını bildirmişler. İki hafta sonra da 70 sayfalık bir liste, detaylı açıklamalarla isteyene yollanmış.
    Hadi gidin değerli dostlar şu anlı şanlı bazıları da mütedeyyin geçinen görkemli dev marketlerimizden böyle bir liste isteyin de ne cevap geliyor hep beraber görelim. Eğer helal gıda konusunda hassassak ki eminim hepimiz hassasız o zaman yediklerimizi araştırmakla sorumluyuz. Sormazsak vebal bizimdir. Sorup da net cevap alamadığımız ve karşımızda omuzum yamızım edebiyatı yapan yerlerden de tez elden alış-verişi kesmeliyiz.
    Üzülerek ifade edeyim ki bazı mütedeyyin diye tanıdığımız gıda üreticisi ve satıcılarının sorduğum sorulara yasak savma kabilinden ve gayri ciddi verdikleri cevapları duyduktan sonra onların asıl derdinin mütedeyyinlik değil mütedeyyin tüketicilerin ceplerindeki para olduğunu anlamış durumdayım. O zaman onlarla anladıkları dilden konuşacağız. Ürettiğinin ve sattığının helal olduğunu ispatlayana kadar seninle alış-verişi kesiyoruz işte o kadar.
    Haram olan katkı maddeleri
    Her hafta olduğu gibi sizleri bu hafta da dinimizce haram sayılan bir başka katkı maddesi hakkında bilgilendireceğim.
    E542: Bone fosfat. İnceltici, tabaka önleme ajanı. Kemikten elde edilir. Kahve makineleri için kurutulmuş sütte kullanılır.
    tuketiyorum@hay.net.tr - </BIG>Edited by: ca.orhan

  5. #5
    Ziyaretci
    SEVGİLİ DOSTLAR
    Sitemizin vermeye çalıştığı mesajları bir slayt düzeni içinde hazırlayan SELÇUK GÖKTEKİN kardeşimizin çalışmasını istifadenize sunuyoruz.Bu çalışmasından dolayı kardeşimize huzurlarınızda teşekkür ediyoruz. Sizlerin de dostlarınıza email olarak göndermenizi bekliyoruz.


    <CENTER><a href="https://www.gidaraporu.com/helal_gida.pps" target="_blank">
    <BIG>Helal Gıda - Slayt Show</BIG></A></CENTER>

    Allah yar ve yardimcimiz olsun.
    GIDA RAPORU

  6. #6
    Ziyaretci
    <H1><a href="https://www.gidaraporu.com/gida_probiyetikler-insan-sagligi-&#111;nemi.htm" target="_blank">
    <H1>PROBİYOTİKLERİN İNSAN SAĞLIĞINDAKİ ÖNEMİ</A></H1></H1>

    <BIG>
    İnsanlar kendi hücrelerinin 10 katı sayıdaki (100 trilyon) faydalı bağırsak mikrobu ile ortak bir yaşam sürdürmektedir. Faydalı bağırsak mikropları (probiyotikler) çeşitli yararlarının yanında dış ortamdan gelen zehirli maddelerin kana geçmesini engelleyen koruyucu bir bağırsak tabakası oluştururlar. Bağırsaktaki sağlıklı mikrop dengesinin, zararlı mikroplar lehine değişmesi, yani bağırsaktaki mükemmel dengenin bozulması çok sayıda ivegen ve müzmin hastalığa yol açar.


    Son yıllarda rafine gıdaların tüketimindeki artışa paralel olarak, turşu, yoğurt ve çeşitli salamuralar gibi geleneksel fermantasyon gıdalarının az tüketilmesi, süt ve yoğurt gibi fazla tüketilenlerin ise ekşimesin ya da kesmesin diye pastörize edilmesi ya da antibiyotik katılması vücudumuzun mükemmel probiyotik dengesini alt üst etmiştir.
    Bu yazımızda beslenmenin en temel konularından biri olan “probiyotikler” i irdeleyeceğiz. Probiyotik- Prebiyotik
    Yeterli miktarda yenildiğinde insan ya da hayvan sağlığını olumlu yönde etkileyen mikroorganizmalara probiyotik denir.
    Bağırsaktaki bazı mikroorganizmaların çoğalmasını artıran ve/veya aktivitesini uyaran ve insan ya da hayvan sağlığını olumlu yönde etkileyen maddelere (besinsel lifler gibi) prebiyotik denir.Probiyotiklerin tarihi
    Kitab-ı Mukaddesin Farsça bir versiyonunda Hazreti İbrahimin uzun yaşaması(yüzlerce yıl!) fazla miktarda fermante süt ürünleri (yoğurt, süt, peynir vb) yemesine bağlanmıştır (Genesis, yaradılış, tekvin”18:8)
    MÖ 76 yılında Roma tarihçisi Plinius ishal tedavisinde fermante süt ürünlerinin kullanılmasını salık vermiştir. Ortadoğu, Afrika, Kafkas toplumlarının süt, yoğurt ve peynir ürünlerini eski çağlardan beri tükettikleri bilinmektedirProbiyotik ve Metchnikoff
    1912 Nobel Tıp Ödülünü kazanan Rus bilim adamı Élie Metchnikoff bilim dünyasında probiyotiklerin kaşifi sayılabilir.
    Metchnikoff yoğurt ve peynir gibi süt ürünlerinde bulunan asit yapan mikroorganizmaların bağırsaktaki hastalık yapan mikroorganizmaları nötralize ettiğini saptamıştır.
    Metchnikoff, Bulgaristan ve Kafkasya’da yaşayan insanların uzun ömürlü olmasını probiyotiklerden zengin gıdaların fazla tüketilmesiyle açıklamıştır. Probiyotikler = yararlı bağırsak mikropları (bakteriler ve mantarlar)
    Erişkin bir insan bağırsağında 100 trilyon (1,5 kg) faydalı bakteri ve mantar bulunur. Bu rakam insan hücre sayısının 10 katı kadardır. Sayıları 400’ün üzerinde olan bu bakteriler ve mantarlar normal bağırsak florasını oluştururlar.
    Bu bakteriler ve mantarlar 300 m2 büyüklüğünde bir yüzey oluşturan bağırsak sümüksü zarını koruyucu bir tabaka şeklinde kaplar. Probiyotiklerin görevleri
    <UL>
    <LI>Bağışıklık sistemini güçlendirmek.
    <LI>Yiyeceklerin hazmını kalaylaştırmak.
    <LI>Vitaminlerin (K vit, biyotin, B12, niasin vb) sentezini yapmak.
    <LI>Bağırsak duvarını zararlı maddelerden korumak ve bağırsak geçirgenliğini azaltmak.
    <LI>Zararlı maddelerin (toksinler) kan dolaşımına geçmesini engellemek.
    <LI>Besin allerjilerini ve ekzemayı önlemek.
    <LI>Kronik enflamatuvar (iltihabi) hastalıkların oluşumunu engellemek.
    <LI>Kanseri önlemek.
    <LI>Yaşlanmayı yavaşlatmak.
    <LI>Depresyonu hafifletmek.
    <LI>Otizm bulgularını hafifletmek.
    <LI>İshali önlemek ve tedavi etmek.
    <LI>İdrar yolu iltihaplarını önlemek.
    <LI>Kabızlığı tedavi etmek.
    <LI>Böbrek taşlarının (okzalat) oluşumunu azaltmak. </LI>[/list]Sezaryen doğum ve probiyotikler
    Bebek doğum sırasında vajenden gelen probiyotikler (laktobasiller ve bifidobakterler) ile karşılaşır. Bebek anne sütü ile beslendikçe normal flora gelişir. Sezaryen ile doğan bebekler dış ortamda bulunan mikroplar ile karşılaşır ve normal flora oluşamaz. Doğum sonrası ilk kolonize olan floradan sağlıklı floraya geçiş uygun beslenme ortamı meydana getirilse bile oldukça zordur. Bağırsak florasının bozulmasının sonuçları
    <UL><IL>Probiyotiklerin bağırsak mukozası üzerinde oluşturduğu koruyucu tabakanın ortadan kalkması bağırsak geçirgenliğini artırır.</IL> <IL>Yeteri kadar sindirilmemiş yiyecek maddeleri ve nötralize edilmemiş toksinler kan dolaşımına geçer.</IL> <IL>Bağışıklık sistemi yeteri kadar sindirilmemiş protein parçacıklarına karşı aşırı bir şekilde uyarılır.</IL> <IL>Bu yabancı protein parçacıklarının bazıları vücudun kendi proteinlerine çok benzer.</IL> <IL>Bağışıklık sistemi aşırı uyarıldığı zaman kendinden olanı yabancıdan ayıramaz. Onu tahrip ederken kendinden olanı da tahrip eder. Bunlara oto immün (öz bağışıklık) hastalıklar denir. </IL>[/list]
    Tedavisi ya da önlenmesinde probiyotiklerin kullanıldığı çeşitli hastalıklar ;
    1. <LI>İshal Yapılan çok sayıda çalışma probiyotik yiyeceklerin ishal tedavisinde son derece başarılı olduğunu göstermiştir. Geleneksel halk tıbbında ishalli kişilere yoğurt verilmesi yaygın bir uygulamadır. Probiyotikler virüs ishallerinde daha etkili olmakta, dizanteri şeklinde ishalleri fazla etkilememektedir.
      <LI>Antibiyotik ishali
      Oral antibiyotik kullananların yaklaşık %20’sinde bağırsak florasının bozulmasına bağlı olarak ishal gelişmektedir. (Etkenler daha çok C. difficile ve K. oxytoca’dır) Probiyotikler antibiyotik ishallerinin önlenmesi ve tedavisinde oldukça başarılıdırlar.
      <LI>Uyarılgan (irritabl) bağırsak sendromu
      İrritabl bağırsak sendromu 6 ay-4 yaş arasındaki çocuklarda görülen günde 4-10 kez müküslü ve sulu ishal ile özellenen bir bağırsak hareket bozukluğudur. Probiyotikler irritabl bağırsak sendromunda ishali azaltmaktadır.
      <LI>Crohn hastalığı- Ülseröz kolit
      Crohn hastalığı ve ülseratif kolitin temel nedeninin bağırsakta sağlıklı mikroorganizma dengesinin hastalık yapan mikroorganizma lehine bozulması sonucu gelişen bir reaksiyon olduğu düşünülmektedir. Probiyotikler bağırsakta sağlıklı mikroorganizma dengesini kurarak Crohn hastalığı ve ülseröz kolit bulgularını hafifletebilirler.
      <LI>Yağ ve protein sindirimi
      Süt ürünlerinin içindeki probiyotikler bağırsakta bulunan proteinlerin ve yağların sindirilmesini sağlarlar yani yiyeceklerin hazmını kolaylaştırırlar. Proteinlerin en küçük birimlerine (amino asitler)kadar indirgenmesi (protein hidrolizi) alerjik olayların oluşumunu azaltabilir.
      <LI>Kanser
      Yaygın olarak kullanılan bir probiyotik kaynağı olan yoğurdun antikanserojenik (kanseri tedavi edici) etkilerinin olabileceği gösterilmiştir.
      <LI>Meme kanseri Göğüs kanseri kadında en çok görülen kanser çeşididir. Çok güçlü deliller olmamasına rağmen yoğurt gibi fermante süt ürünlerinin kullanılmasının göğüs kanserini azalttığını çeşitli çalışmalar ile gösterilmiştir.
      <LI>Kalın bağırsak kanseri
      Kalın bağırsak (kolon) kanseri gelişmiş ülkelerde en çok görülen tümörler arasında ikinci ya da üçüncü sıradadır. Deneysel ve epidemiyoloik çalışmaların birçoğu probiyotiklerin kolon kanserinden korunmada önemli bir rolü olduğunu göstermektedir. Epidemiyoloik çalışmaların birçoğu probiyotiklerin kolon kanserinden korunmada önemli bir rolü olduğunu göstermektedir. Bir bölüm çalışmada ise böyle bir etki gösterilememiştir. </LI>
    Probiyotiklerin kolon kanserini önleme mekanizmaları
    <UL>
    <LI>Mütasyon ve DNA hasarının azalması.
    <LI>Kanser oluşumuna yataklık eden enzimlerin (ß-glukuronidaz, nitroredüktaz, azoredüktaz) aktivitelerinin azalması.
    <LI>Kanser yapan maddelerin (mutajen) etkisizleştirilmesi.
    <LI>Kısa zincirli yağ asitlerinin üretiminin artması ve asiditenin artması.
    <LI>Kanserli hücre intiharının (apopitoz) hızlanması. </LI>[/list]İdrar yolu hastalıkları
    Probiyotikler genital ve üriner sistem enfeksiyonlarını azaltırlar. Probiyotikler bu özelliklerini aşağıdaki mekanizmalar ile sağlarlar;
    1. <LI>Vajina pH’sının düşürülmesi.
      <LI>Salgıladıklar H2O2 ve bakteriyosinlerin bakterileri etkisizleştirmesi.
      <LI>Hastalık yapan bakterilerin mukozaya yapışmasının engellenmesi (yarışmalı inhibisyon). </LI>



    Alerji
    Probiyotikler inek sütü allerjisi, atopik ekzema ve diğer alerjik hastalıkların profilaksi (korunma) ve tedavisinde başarı il kullanılmaktadır. Romatoid artrit
    Floranın bozularak bağırsak geçirgenliğinde meydana gelen artışın sadece bağırsakta değil bağırsak dışı birçok organda da iltihabi hastalıklara yol açtığı düşünülmektedir. Yeni tanı almış romatoid artritli hastaların bağırsak florasının normal olmadığı saptanmıştır.
    Probiyotiklerden zengin bir diyetin antiromatizmal ilaç ihtiyacını azalttığı, klinik bulguları hafiflettiği gözlenmiştir. Probiyotiklerin alerji önleyici özellikleri
    Probiyotikler bağırsaklardaki koruyucu mukoza bariyerini güçlendirler; böylece bağırsak geçirgenliğini azaltarak allerjik maddelerin kana geçmesini engellerler.Süt proteinleri tripsin ve pepsin enzimleri yerine probiyotik enzimleri ile parçalanır. Bu nedenle mononükleer hücrelerden sitokin sentezini uyarmazlar. Probiyotikler alfa 1-antitripsin ve tümör nekroze edici faktör düzeylerini düşürerek bağırsaktaki iltihabı baskılarlar.Probiyotikler sekretuvar IgA antikor yapımını artırarak mukoza bağışıklığını artırırlar. Otistik çocuklarda bağırsak florası
    Otistik çocukların çoğunda bağırsak florası bozulmuştur.Bu kişilerde patojen bakteriler, mantarlar ve parazitler aşırı şekilde ürer. Bu patojen mikroorganizmalar yiyeceklerin sindirimini bozarlar ve çeşitli toksinlerin oluşmasına yol açarlar. Okzalat taşı
    Bağırsaktan emilen okzalat oranının artmasının (&gt;%5) üriner sistemde okzalat taşı oluşmasının temel nedeni olarak düşünülmektedir. Oxalobacter formigenes bağırsakta bulunan okzalatı parçalayarak emilen miktarı azaltırlar. Probiyotik verilen taşlı hastalarda idrardan okzalat atılımının azaldığı gösterilmiştir. Bağısak florasının bozulmasının başlıca nedenleri
    <UL>
    <LI>Karbohidrattan zengin gıdalar
    <LI>Rafine gıdalar
    <LI>Çeşitli toksinler
    <LI>Antibiyotikler
    <LI>Sezaryen doğumlar </LI>[/list]Diyet ile normal bağırsak florası nasıl sağlanır?
    Un ve şekerden fakir, sebze, meyve, et ve yumurta gibi doğal gıdalardan zengin bir diyet bağırsak florasının koruyuculuğunu artırır. Fermantasyon ürünleri (turşu, yoğurt, peynir, sirke, tuzlama yiyecekler) bağırsak florasında bulunan probiyotikleri artırırlar. Pastörizasyon, gıdalardaki probiyotikleri büyük ölçüde tahrip eder!! Probiyotikten en zengin gıdalar anne sütü ve yoğurttur. Süt ve yoğurt tüketirken dikkat edilecek noktalar
    Mümkünse pastörize edilmemiş, fakat temiz günlük mandra sütü tüketilmelidir.
    Güveniyorsanız (!) sokak sütçüsünden de süt alabilirsiniz. Şehirdekiler için en iyi olabilecek seçenek günlük pastörize şişe sütleridir.
    Uzun ömürlü homojenize kutu sütlerini kesinlikle kullanmayınız. Sadece ekşiyen ve/veya kesilen süt ve yoğurtları yiyiniz (bulursanız!!!). Bulamazsanız kendiniz yapın hem daha ucuz hem de çok daha sağlıklıdır.Prof.Dr. Ahmet AYDIN Cerrahpaşa Tıp Fakültesi</BIG>

    Edited by: ca.orhan

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •