<B style="mso-bidi-font-weight: normal">AKŞAM<?:NAMESPACE PREFIX = O /><O:P> </O:P>[/B]
<B style="mso-bidi-font-weight: normal">08.06.2005, ÇARŞAMBA<O:P> </O:P>[/B]
Yabancı sermaye geliyor mu?<B style="mso-bidi-font-weight: normal"><O:P> </O:P>[/B]
<O:P></O:P>
<B style="mso-bidi-font-weight: normal">İ.Hüseyin YILDIZ<O:P> </O:P>[/B]
<O:P></O:P>
2003 ve 2004 yıllarında sağlanan özel sektör kaynaklı yüksek büyümenin, istihdama yansımamış olması; bu büyümenin dayanakları ve sürdürülebilirliği konusundaki tartışmaların devam etmesine neden olmaktadır. Zira üretimin ve istihdamın geleneksel yapılarında, kaydadeğer bir kırılmadan ve gelişmeden söz etmek mümkün değildir. Tarımda istihdam ve düşük katma değerli üretim sorununun çözüme kavuşturulması için ortaya konan çabalar yetersiz kalmıştır. Finansal piyasaların, devlet iç borçlanmasına bağımlı yapıları ise hala devam etmektedir. Geçmişte enflasyonun yarattığı belirsizliklerin yerini, bugün döviz ve finansal piyasaların yarattığı belirsizlikler almış görünüyor.

Ortaya çıkan büyümenin kaynaklarına baktığımızda, özel sektörün bir yatırım hamlesi içine girdiği görülüyor. Buna karşın en belirgin büyüme artışının, ithalat vergilerindeki artıştan kaynaklandığı da görülüyor. Dolayısıyla şimdilik yurtdışından devam eden kaynak girişi nedeniyle sorun olmayan, ancak giderek büyüyen cari işlemler açığının kontrol altında tutulması önemli hale gelmiştir. Keza özel sektör büyümesinin ardındaki yabancı kaynak girişi, yapısı itibariyle değerlendirilmeye muhtaçtır. Zaten yetersiz düzeyde bulunan yıllık yabancı sermaye girişi, 2001 yılındaki krizle birlikte daha da azalmış, ancak 2004 yılında yükseliş trendine girebilmiştir. 2005 yılının ilk çeyreğine ilişkin verileri incelediğimizde; doğrudan yatırımlar için 712 milyon dolarlık bir yabancı sermaye girişi olmuş; ancak bu sermayenin 350 milyon dolarlık kısmı gayrimenkul yatırımlarına gitmiş bulunuyor, kalan 362 milyon doların ise büyük ölçüde bıyıklı yabancı diye tabir edilen vatandaşlarımıza ait olduğunu söylersek, çok yanlış olmaz diye düşünüyorum. Buna karşın, portföy yatırımları için gelen yabancı sermayenin 1,5 milyar doları hisse senedi alımları için, 1,5 milyar doları devlet iç borçlanma senetleri alımları için gelmiş, ayrıca 1,8 dolarlık devlet iç borçlanma senedi de uluslararası piyasalarda satılmak suretiyle kaynak girişi sağlanmıştır. Anlaşılacağı üzere 2005 yılının ilk çeyreğinde doğrudan fiziki üretim yatırımları için gelen yabancı sermayeden hala söz edemiyoruz.

Öte yandan, özel sektörün kayıt dışında kalarak edindiği rekabet gücü, hem yabancı sermaye girişinin önünde büyük engel olmaya devam etmektedir hem de vergileme politikalarını tahrip etmekte ve savunmasız bırakmaktadır. 2005 yılı konsolide bütçesinde öngörülen vergilerin, ancak yüzde 26'sının gelir ve kazançlar üzerinden alınabileceği öngörüsü, yüksek vergi oranlarına rağmen, kayıtdışı nedeniyle dolaysız vergilerin toplanamayacağının itirafı niteliğindedir. Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu'nca yapılan araştırmanın ortaya koyduğu sonuçlara da bu yüksek kayıtdışılığı teyit etmektedir. Araştırmaya göre, 2003 yılında 76 milyar dolar civarında olan kayıtdışı ekonominin boyutları, 2004 yılında 90 milyar dolara çıkmıştır. 1980 sonrası dönmede olduğu gibi, ekonomik canlılığın giderek daha çok kayıtdışı ekonomiye dayandırılması tercihinin, çıkar yol olmadığı artık bilinmelidir. Burada öncelikle yapılması gereken, vergi oranlarını hızla aşağı çekerek, vergileme uygulamalarını basitleştirmektir. Mümkünse tek ve düşük oranlı vergi uygulaması tartışılmalıdır. En önemlisi de sürekli vergi yasalarıyla oynanmamalıdır. İşin uzmanları bile takipte güçlük çekerken, sıradan mükellef ne yapsın?