<CENTER>DANIŞTAY KARARI

DANIŞTAY
</CENTER>


Danıştay Dördüncü Daire
Karar Tarihi : 13.12.2006
Esas No : 2006/4200
Karar No : 2006/2616
Konusu : 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 44’üncü maddesi uyarınca iadesi gereken vergi çıkması durumunda bir yıllık hak düşürücü sürenin vergi idaresinin yükümlüye yapacağı bildirimle başlayacağı Hk.
Davanın Özeti:
Davacının 2000 ve 2001 yıllarında Kurumlar Vergisi Kanununun 42’nci maddesi uyarınca yıllara sari inşaat işinden dolayı kesinti yoluyla ödediği ancak kurumlar vergisi beyannamesinde mahsup edemediği tutarı diğer vergi borçlarına mahsubu isteminin reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle dava açılmıştır. ........ 5. Vergi Mahkemesinin 31.05.2006 günlü ve E: 2005/2211, K: 2006/1258 sayılı Kararıyla; dava dilekçesinde, mahsubu gereken miktarın beyanname üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden fazla olduğu takdirde keyfiyetin mükellefe yazı ile bildirilmesi, yazının tebellüğ tarihinden itibaren 1 yıl içinde müracaat edilmemesi halinde iade hakkının düşeceği, Vergi Dairesince bu konuda bir bildirimde bulunulmadığından 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolmadığının ileri sürüldüğü, sözkonusu düzenlemenin amacının, iade alacağının varlığının ve ne tutarda olduğunun mükellefçe bilinmesini sağlamak olduğu, davacı tarafından, 19.07.2002 günlü feragat ve mahsup dilekçelerinin verilmesiyle iadesi gereken miktarların ıttılaına girdiği, aradan üç yıl geçtikten sonra verilen dilekçeyle 06.04.2006 günü yürürlüğe giren 252 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde yapılan düzenleme ile mahsup yoluyla iadelerde inceleme ve teminat şartlarının kalktığı ileri sürülerek 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolmadığı iddiasına itibar edilemeyeceği, öte yandan, iade alacağından feragatın söz konusu olmayacağı iddia edilmekte ise de, feragat hak sahibi tarafından tek taraflı olarak bu hakkından vazgeçmesi olup, bunu engelleyen yasal bir düzenleme bulunmadığı, ihtilafın ilgili olduğu dönemler itibarıyla yürürlükte bulunan mevzuata göre yıl içinde tevkif edilip, kurumlar vergisinden mahsup edilemeyen tutarın 2000 YTL. ile % 30’unun teminat ve inceleme raporu aranmaksızın mahsuben iade edilebildiği, tamamının mahsup ve iadesi isteniyorsa inceleme ya da teminat mektubu gerektiği, davacı tercihini kullanarak defter ve belgelerinin incelenmesini istemediği, teminat göstermediği ve buna göre işlem tesis edildiği, ihtilaflı dönem için 252 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğine göre hak iddia edilmesi mümkün olmadığından mahsup isteminin reddine dair işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Kararın Özeti: Yıllara sari inşaat ve onarma işiyle uğraşan davacının 2000 ve 2001 yıllarında kesinti yoluyla ödediği ancak kurumlar vergisi beyannamesinde mahsup edemediği tutarı, diğer vergi borçlarına mahsubu isteminin reddine ilişkin 21.10.2005 günlü ve 39747 sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davayı reddeden Vergi Mahkemesi Kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Kurumlar Vergisi Kanununun “Kesilen vergilerin mahsubu” başlıklı 44’üncü maddesinin birinci fıkrasında, beyannamede gösterilen kazançlardan bu Kanuna ve Gelir Vergisi Kanununa göre tevkifan kesilmiş olan vergilerin beyanname üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edileceği, ikinci fıkrasında, mahsubu gereken miktarın beyanname üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden fazla olduğu takdirde, keyfiyetin vergi dairesince mükellefe yazı ile bildirileceği, aradaki farkın mükellefin iş bu yazıyı tebellüğ tarihinden itibaren bir yıl içinde müracaatı halinde kendisine iade olunacağı, bir yıl içinde müracaat etmeyen mükelleflerin bu farktan doğan alacaklarının düşeceği düzenlenmiştir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 42’nci maddesi uyarınca, birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde kar veya zarar işin bittiği yıl kati olarak tespit edilip, tamamı o yılın geliri sayılarak vergilendirilir. Biten işlerle ilgili olarak bu şekilde yapılan vergilendirmede söz konusu işler nedeniyle alınan istihkaklardan tevkif yoluyla kesilen vergiler, beyanname üzerinden hesaplanan vergiden mahsup edilerek, artan bir tutar kalması halinde, bu tutar, kurumlar vergisi mükelleflerine Kurumlar Vergisi Kanununun 44’üncü maddesi hükümlerine göre red ve iade edilir.
Bu düzenlemeye göre, mahsuptan dolayı alacak haklarının düşmesi için mahsubu gereken verginin kurumlar vergisinden fazla olması, fazlalığın Vergi Dairesince yazı ile mükellefe bildirilmesi ve yazılı bildirimden itibaren 1 yıl içinde başvuruda bulunulması koşullarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinde, inşaat taahhüt faaliyeti ile uğraşan davacı şirketin yıllara sari inşaat işleri ile ilgili olarak 2000 ve 2001 yılları kurumlar vergi beyannamelerinde mahsup edilemeyen tutarlar 169 ve 233 no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğlerinde yapılan düzenlemeler dikkate alınarak diğer vergi borçlarına mahsubu istemiyle başvurduğu, bu başvurular üzerine idarece, alacakların % 30’unun mahsubunun yapıldığı kalan tutarlar için noksanlıkların tamamlanması ve teminat mektubu istendiği, bunun üzerine davacı tarafından 19.07.2004 günlü kayda giren dilekçeler ile 2000 ve 2001 yılları için alacaklarının % 30’unun inceleme yazısı beklenilmeden ve teminat aranılmadan vergi borçlarına mahsubunun istendiği, mahsuplardan sonra kalan tutarların mahsup konusu yapılmayacağının belirtildiği ve en son 27.06.2005 günü kayda giren dilekçe ile 252 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 169 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin yürürlükten kaldırıldığı ve iade alacağının miktarına bakılmaksızın mahsup talebinin yerine getirilmesi gerektiğinden söz edilerek kalan alacağın diğer vergi borçlarına mahsubu için başvurulduğu ve davalı idarenin 21.10.2005 gün ve 39747 sayılı işlemi ile, iade taleplerine ilişkin işlemlerin başvuru tarihinde yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırıldığı, 252 seri no.lu Genel Tebliğin yürürlüğe girmesinden sonra vazgeçilen alacakların tekrar mahsup ve iadeye konu edilemeyeceği, inceleme raporuna göre bu alacağın Kurumlar Vergisi Kanununun 44’üncü maddede yer alan bir yıllık hak düşürücü süre içinde istenmediği gerekçesiyle başvurunun reddi üzerine bu işleme karşı dava açıldığı anlaşılmaktadır.
Davalı İdare tarafından, davacı şirketin 19.07.2002 tarihinde kayda giren 44718, 44719 sayılı dilekçelerle 2000 ve 2001 yıllarında beyanname üzerinden mahsup edilemeyen ve iade edilmeyen alacaklarını tekrar talep konusu yapılmayacağını taahhüt ederek, alacaklarından feragat ettikleri iddia edilmekte ise de, davacı şirketin ilgili yıllarda beyanname üzerinden mahsup edemediği bir alacağı bulunduğu ihtilafsız olup, bu alacağından sözü edilen bildirimler esas alınarak vazgeçtiğinin kabulü mümkün değildir. Kaldı ki, 06.04.2004 gün ve 25425 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 252 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 169 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği yürürlükten kaldırılmış olup, başvuru tarihi itibarıyla halen alacağı bulunan davacının bu Tebliğe göre talebinin yerine getirilmesinde yasal bir engel yoktur. Diğer yandan, Kurumlar Vergisi Kanununun 44’üncü maddesinde ki düzenleme dikkate alındığında davalı İdare tarafından ileri sürülen 1 yıllık hak düşürücü sürenin başlaması için, beyannamenin verildiği tarihten itibaren mahsubu gereken verginin kurumlar vergisinden fazla olması durumunda vergi idaresi tarafından yükümlüye bir bildirimde bulunulması gerekmektedir. Ancak dosyada davacı şirkete bu tür bir bildirim yapıldığına dair bir belge bulunmadığından 1 yıllık hak düşürücü sürenin davacı için başladığı ve bittiğini söylemek mümkün değildir. Bu durumda, davacının mahsup isteminin reddine dair işlemin iptali istemiyle açılan davayı reddeden Vergi Mahkemesi Kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle, vergi mahkemesi kararının bozulmasına, oybirliğiyle karar verildi.