<B style="mso-bidi-font-weight: normal">RADİKAL<?:NAMESPACE PREFIX = O /><O:P> </O:P>[/B]
<B style="mso-bidi-font-weight: normal">08.06.2005, ÇARŞAMBA<O:P> </O:P>[/B]
Avrupa Birliği'nin geleceği<B style="mso-bidi-font-weight: normal"><O:P> </O:P>[/B]
Mustafa Aysan <O:P></O:P>
Topluluk üyesi 25 ülkenin hükümetlerince imzalanmış ve dokuz üye ülkenin parlamentolarınca da onaylanmış AB Anayasa Sözleşmesi'nin, iki ülkedeki halkoylamasında geri çevrilmesi, Avrupa ülkelerinde şok etkisi yapmıştır. Birçok yazar, şimdi topluluğun, siyasal ve sosyal politika alanlarında ilerlemeyi durduracağını, 'Avrupa Birleşik Devletleri' hayallerinin, önümüzdeki uzun yıllar boyunca gündeme gelmeyeceğini ve AB'nin, yeniden 'ekonomik birlik' yolunda ilerlemeyi sürdüreceğini düşünmektedirler. <O:P></O:P>

Fransa ve Hollanda'daki iki halkoylamasının sonuçları, aynı zamanda, 1998 dünya ekonomi bunalımını izleyen ekonomik durgunluktan ülkelerini kurtaramamış olan hükümetlerin, halk çoğunluğunun güvenini yitirdiğini de göstermiştir. Bunalımı izleyen son sekiz yılda, ekonomik büyüme hızları düşmüş, yüksek işsizlik oranları düşürülememiş, artan özelleştirmeler ve şiddetlenen uluslararası rekabet koşulları birlik dışına yapılan satışların ve üretmiin yavaşlamasına neden olmuştur. Bu gelişmeler içinde, çalışanlara daha önce sağlanmış bazı sosyal haklar kısıtlanmış, ulusal paraların yerine dolaşıma çıkarılan yeni para biriminin (avro), birçok ülkede fiyat artışları ve gelir azalmaları yaratması önlenememiştir. <O:P></O:P>

Oysa, Yeni Avrupa Parası'nı benimsememiş ve kendi ulusal parasını korumuş olan İngiltere, son altı yılda, olağanüstü başarılar elde etmiş, işsizlik sorun olmaktan çıkarılmış ve asgari ücretler de dört kat artırılmıştır. Buna karşılık, parasal birliğe katılmış 12 ülkedeki ekonomik ve sosyal geride kalmalar, bu ülkelerdeki devlet yöneticilerine olan güvenin sarsılması yönündeki gelişmeleri hızlandırmıştır. Ekonomik bunalımı izleyen dönemde, topluluğa geçen yıl katılan 10 yeni üye ülkedeki fazla işgücünün, topluluğun tümünde işsizliği artıracağı beklentileri artmıştır. Halkoylamalarında olağanüstü yüksek oranlarda gerçekleşen 'hayır' oylarının, toplumların bu işsizlik artışı korkusundan kaynaklandığı görüşü, yapılan değerlendirmeler arasında oldukça yaygındır. Birçok gözlemci, AB ülkeleri halklarının, işsizlik ve gelir azalmaları nedeniyle, hükümetlerine ve liderlerine duydukları öfke birikimlerinin, olumsuz halkoylama sonuçlarına yansımış olabileceği görüşündedirler. Güçlenen serbest rekabet ekonomisinin, zenginlik yaratacağı yerde, işsizlik, fakirlik ve gelir dağılımında kötüleşme yaratması, halkın kapitalizme inancının sarsılmasına de neden olmuştur. <O:P></O:P>

Önemli değerlendirmelerden biri şudur: Fransa parlamentosundaki oy dağılımı, halkoylaması yerine parlamento onayı istenmiş olsaydı, anayasa taslağının, parlamentonun büyük çoğunluğu tarafından onaylanmış olacağını göstermekteydi. Bu nedenle halkoylaması sonuçları, aynı zamanda, ülkeyi yöneten hükümetlerin, halkoyu çoğunluğundan ne kadar uzaklaşabileceğinin de örneğini vermiş, demokrasinin öncüsü bu ülkedeki demokratik kurumların işleyişi konusunda da kuşkular yaratmıştır.
Dünya ülkelerinde son yıllarda gelişen küreselleşme akımlarının, ülkeler ve çokuluslu büyük özel şirketler arasında şiddetlenen rekabet ortamının, ekonomik bunalımla birlikte, şirket iflaslarını ve bunlarla birlikte ortaya çıkan büyük yolsuzlukları artırmış olmasının da olumsuz halk oylamalarında pay aldığı görüşü de oldukça yaygındır. Ülkelerdeki ekonomi yönetimleri, bunları zamanında teşhis edememiş ve önleyici önlemleri almamış olmakla suçlanmaktadırlar. Bunalımdan sonra, hemen tüm dünya ülkelerinde, özel şirketlerle ilgili skandallar, sayı ve hacim olarak hızla artmış, yolsuzluklar içinde suçlanan şirket sahip ve yöneticilerine ek olarak, bazı siyasetçiler, bürokratlar ve devlet yöneticileri de suçlamalarla karşılaşmış, bazıları da hüküm giymişlerdir. Gelecek günlerde AB'nin, ekonomik birliğin güçlendirilmesi yönüne döneceğini beklemeli ve 3 Ekim'de başlayacak üyelik görüşmelerinde, ortaya çıkmakta olan gündemde ekonomimizin özelliklerine ağırlık verileceğini bilerek, bu yöndeki hazırlık çalışmalarımızı hızlandırmalıyız.<O:P> </O:P>
<O:P></O:P>