Değerli meslektaşlarım,
Mükellefin (müşterimiz-satıcı) müşterisi (alıcı) nezdinde yapılan incelemede düşük bedelli fatura düzenlemek suretiyle emtia sattığı ifadeye dayalı olarak tespit edilmiştir.
Mükellefin müşterisi de gerekçe olarak kendisine düşük bedelli fatura düzenlendiğini beyan etmiştir. Ve hakkında vergi inceleme raporundan ayrı vergi suçu raporu da düzenlenmiştir.
Bunun üzerine de Mükellef (müşterimiz) in 2002 yılı defter ve kayıtları bu yıl incelenmiştir.
İnceleme konusu düşük bedelli düzenlendiği alıcı tarafından iddia edilen 6 adet satış faturasıdır.Bu faturalar 2002 yılının Nisan-Mayıs ve Haziran aylarında düzenlenmiştir.
Mükellef fatura bedellerinin gerçek olduğunu beyan ve ifade etmiş bu ifadesi inceleme tutanağında yer almıştır.
Ancak bu beyanını doğal olarak elindeki karşı inceleme raporu nedeniyle inceleme elemanı inandırıcı bulmamıştır.O nedenle müşterimiz hakkında da vergi suçu raporu düzenleneceği (tarhiyat öncesi uzlaşma talebimiz üzerine inceleme elamanının yaklaşımından edindiğimiz intibada göstermektedir ki ) kesin görünmektedir.
Bilindiği gibi 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 01.01.1999 tarihinden itibaren geçerli olan 359.maddesi;
“a. …………………..
1- …………………………
2-……………………….. veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar (Muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge, gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belgedir.),
hakkında altı aydan üç yıla kadar hapis cezası hükmolunur.”
Şeklindedir.
Yani düşük bedelli fatura düzenlemek “Muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge” olarak kabül görmektedir.İlk planda kayıtdışı işlemlerin faturasız satışların cirit attığı vergi iadesi için fatura toplamanın marifet olduğu bir ortamda satılan emtianın seri numaralı olması ve ruhsata dayalı kullanılabilmesi nedeniyle mutlaka düzenlenmesi gereken faturada, bedelinin sektörün kayıtdışı giderler nedeniyle tümden düşük fatura ile çalışması nedeniyle mecburen düşük gösterildiği göz önüne alındığında ve İdarenin bugüne kadar bu tür incelemelerde %90 suç duyurusunda bulunmadığı dikkate alındığında bu ceza çok ağır gelse de 359.madde hükmü böyledir.
Diğer yandan 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunu’nun 14.maddesi;
“Uygulanmayacak hükümler
1. Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan fiilleri 31.08.2002 tarihinden önce işleyenler hakkında Cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmaz, soruşturma aşamasında olanlar için takibat yapılmaz, açılmış bulunan kamu davaları ortadan kaldırılır ve kesinleşmiş mahkûmiyet kararları infaz edilmez.
2. …………………………………..
İşlenen kaçakçılık suçlarından dolayı vergi ziyaına sebebiyet verildiği hallerde, (1) numaralı fıkra hükümlerinden yararlanılabilmesi için; salınan vergi ve kesilen cezalar ile gecikme faizi ve zamlarının, bu Kanunun yürürlüğünden önce ya da bu Kanun hükümlerinden yararlanılmak suretiyle öngörülen süre ve tutarda tamamen ödenmiş olması ve bunlara karşı idari yargı yerlerinde dava açılmaması veya açılan davalardan vazgeçilmesi şarttır.”

Şeklindedir.

Müşterimizin düşük bedelle düzenlediği iddia edilen faturalar 31.08.2002 tarihinden evveldir.Ancak 14.maddenin son fıkrasının öngördüğü şart 1.beddeki “affı” tartışılır hale getirmektedir.

Zira düşük bedelli faturalar iddia edilen meblağlara tamamlandığında ilgili dönemlerde 2002/4,5,6. aylarda KDV Ziyaı oluşmamakta 2002 geçici vergi ve Kurumlar vergisi ziyaı oluşmamaktadır.Ancak Devreden KDV’nin düzeltilmesi sonucu sadece 2002/7. ve 8. aylarda çok cüzi bir KDV ödemesi çıkmaktadır.

Müşterimizin müşterisi nezdinde başlatılan inceleme zamanında müşterimize intikal ettirilmeyip inceleme 2005 yılında yapıldığından 4811 sayılı yasada (14.maddenin son fıkrasında) öngörülen sürelerde geçmiştir.

Vergi suçu raporu düzenlenmesi üzerine salınacak vergi ve ceza çok cüzi olmasına rağmen ceza davasının aleyhe sonuçlanmaması için dava açmamız zaruri görünmektedir.

Benzer olaylarda 1999 yılından evvel 1996-97 yılları ile ilgili (muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge 344.maddede düzenlendiği yani 359.maddedeki parantez içi “Muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge, gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belgedir” açıklaması yokken) açtığımız vergi davalarında soyut ifadeye istinaden işlem tesis edilmesi nedeniyle salınan vergi ve cazaların ya tamamını terkin eden yada az bir kısmını Kusur cezalı olarak tasdik eden kararlar verildi. Ancak buna rağmen ceza davalarından biri dışında beraat kararı çıkmadı tamamı 4811 sayılı yasa ile düşürüldü.Bir tanesinden vergi ve cezaların vergi mahkemesince tamamen kaldırılması nedeniyle ve kalan usulsüzlük cezasınında 4811 sayılı yasada öngörülen sürede ödendiğinden bahisle dava konusu kalmadığından kaldırılmasına karar verildi bu kararı Yargıtay bozdu gerekçesi ise 4811 sayılı yasaya göre kalan 35 YTL usulsüzlük cezasının tüm taksitlerinin ödenip ödenmediğinin araştırılmaması (halbuki tek taksitte ödenmişti)

Yani vergi suçu raporu düzenlendikten sonra vergi mahkemesi faturalar düşük düzenlenmemiştir bu nedenle vergi ve cezaları terkin ettim kararı verse de ceza davalarının tamamına yakını aleyhe sonuçlanmaktadır.

Bu durumda; isnat edilen suç dönemlerinde vergi ziyaı yoktur bu durumda 4811 sayılı yasada öngörülen sürelerde ödenecek bir meblağda yoktur (devreden KDV indiriminin düzeltilmesi sonucu 2002/7-8.aylarda çıkan cüzi rakamlar (100-150 YTL civarında) dışında) bu nedenlede suç 4811 sayılı yasa ile kaldırılmıştır diyebilirmiyiz.Bu savımızı desteklemek için salınacak cüzi miktardaki KDV ve vergi zıyaı cezasını ödemek ya da dava konusu yapmak ceza davasının seyri açısından nasıl bir etki eder?

Bu konuda görüş ve tecrübelerinize ihtiyacım var.
Teşekkür eder hayırlı çalışmalar dilerim.