<B style="mso-bidi-font-weight: normal">DÜNYA<?:NAMESPACE PREFIX = O /><O:P> </O:P>[/B]
<B style="mso-bidi-font-weight: normal">02.06.2005, PERŞEMBE<O:P> </O:P>[/B]
<TABLE =Ms&#111;normalTable style="WIDTH: 100%; mso-cellspacing: 2.2pt; mso-padding-alt: 0cm 0cm 0cm 0cm" cellSpacing=3 cellPadding=0 width="100%">
<T>
<TR style="mso-yfti-irow: 0; mso-yfti-firstrow: yes">
<TD style="PADDING-RIGHT: 2.25pt; PADDING-LEFT: 2.25pt; PADDING-BOTTOM: 7.5pt; PADDING-TOP: 7.5pt">
Vergilemede ilkeler<O:P> </O:P></TD></TR>
<TR style="mso-yfti-irow: 1; mso-yfti-lastrow: yes">
<TD style="PADDING-RIGHT: 2.25pt; PADDING-LEFT: 2.25pt; PADDING-BOTTOM: 0.75pt; PADDING-TOP: 0.75pt" colSpan=2>

<B style="mso-bidi-font-weight: normal">Dr. A. Bumin Doğrusöz <O:P></O:P>[/B]


Anayasamız'ın pek çok hükmü, vergi hukuku ile ilgilidir. Örneğin Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklere ilişkin hükümleri vergilendirme yetkisinin sınırları bakımından, Anayasa Mahkemesi'ne ilişkin hükümleri vergi kanunlarının anayasallık denetimi bakımından, idarenin yargı denetimine ilişkin hükümleri vergilendirme işlemlerinde hukuka uygunluğun sağlanması bakımından, kanunların yapılışına ilişkin hükümleri vergi kanunlarının yapılışları bakımından, bütçe ile ilgili hükümleri yürütme organına verginin tahsil yetkisinin verilmesi bakımından vergi hukuku ile ilgilidir. <O:P></O:P>


Örneğin, Anayasa'nın özgürlükler ve kişi hakları ile ilgili hükümlerine bakmadan, hakim güvencesi ve yargı denetimine ilişkin hükümleri bir kenara bırakarak, kişileri sırf vergi borcu var diyerek yurtdışı seyahat özgürlüğünü sınırlamak olanaksızdır. <O:P></O:P>


Ancak Anayasa maddelerinden ikisi, 73 ve 167/2 maddeleri, doğrudan vergi hukukunu hedef almakta ve vergi hukukunun temel ilkelerini belirlemektedir. Bu maddelerden 167/2. madde dış ticaret üzerine getirilecek mali yükümlülüklere ilişkin olup, vergilendirme ilkeleri bakımından asıl önem taşıyan 73. maddedir. <O:P></O:P>


Anayasa'nın 73. maddesinin 1. fıkrasına göre, "Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür." <O:P></O:P>


Anayasa düzenlemeleri soyut kuralları, ilkeleri içerir. Bu soyut kuralların içerikleri, normlar hiyerarşisinde aşağı doğru indikçe somutlaşır ve ilkelerin içi doldurulmaya, kurallar yaşama aktarılmaya başlanır. Anayasa-kanun-KHK- tüzük-yönetmelik şeklinde düzenlemeleri yukarıdan aşağıya sıralayan ve alttaki normun üstündekilere aykırı olamayacağını ifade eden normlar hiyerarşisinde, üstte bulunan normlar ilkelere, daha altta bulunan normlar ise uygulamaya yakındır. Bu nedenle üstte yer alan normun yaratıcılığının çok uygulanırlığının az, altta bulunan normların ise uygulanırlığı çok yaratıcılığının az olduğu söylenir. <O:P></O:P>


Bu nedenle vergi hukukunun Anayasal ilkelerini yaşama geçiren asli küme vergi kanunlarıdır. <O:P></O:P>


Kanunlarda yer alan istisnalar ve muafiyetler, Anayasa'nın herkesi vergi ödemekle yükümlü tutan buyruğuna aykırıdır. İstisna veya muafiyetin, Anayasa ile bağdaşabilmesi, ancak bir Anayasal dayanağa sahip olmasına bağlıdır. Örneğin, sakatlık indiriminin devlete sakatları koruma görevi yükleyen Anayasa hükmüne dayanması gibi. Anayasal dayanağı olmayan istisna ve muafiyetler, herkesin vergi ödemesi buyruğu ile çelişir ve adaletsizlik yaratır. <O:P></O:P>


Herkesin mali gücüne göre vergi ödemesi ilkesi, sadece vergi kanunlardaki düzenlemelerle ihlal edilmez. Bazen fiili olgularda, bu ihlali yaratabilir. Örneğin, etkin bir denetimin olmayışı da verginin genelliğini ve eşitliğini zedeler. Denetimsizlik, vergi kanunlarına uymayanlar lehine, uyanlar aleyhine adaletsizlik yaratır, piyasalardaki rekabet düzenini bozar. Öte yandan Anayasa'daki "herkes (...) vergi öder" düzenlemesi, herkese ödeme, devlete de ödetme ve tahsil etme yükümlülüğü getirmektedir. Devletin denetimde zaaf göstermesi, vergiyi almaması veya alamaması da, Anayasa'yı ihlal sonucunu doğurur. Tahsilatın tahakkuka oranı, aynı zamanda bu anayasal buyruğu yerine getirme oranını da gösterir. Ancak bu durum bir fiili sonuç olduğundan, Anayasa Mahkemesi'nin veya yargı denetiminin müdahale alanı dışında kalır, bu nedenle söz konusu ihlalin yaptırımı, siyasidir. <O:P></O:P>


Anayasa, verginin, herkesin mali gücüne göre alınmasını, vergi salınırken "mali güç ilkesinin" gözetilmesini emretmiştir. Ancak uygulamada, özellikle kazanç üzerinden alınan vergilerde mali güç ilkesinin yaşama aktarılmış olduğunu hiç kimse söyleyemez. Özellikle kazanç vergilemesinde, kazanç veya iratları üniter yapının dışına çıkartan beyan dışı bırakma, nihai vergiyi stopaj yolu ile alma gibi düzenleme ve uygulamalar mali güç ilkesini zedelemektedir. <O:P></O:P>


Öte yandan dolaylı vergiler, içlerinde doğal olarak mali güç ilkesini barındırmazlar ve bu vergilere hakim olacak ilkeler, dolaysız vergilerde olduğu gibi Anayasal ilke düzeyinde pek fazla düzenlenmemiştir. Türk vergi sisteminin ağırlığının dolaylı vergilere verilmesinin, Anayasa ile oluşturulmak istenen sistemle bağdaştığını söylemek bu açıdan pek mümkün değildir. <O:P></O:P>


Vergileme ilkelerinin oluşumunda, Anayasa'nın sadece doğrudan vergi ile ilgili hükümlerinin değil, tümünün nazara alınması gerekir. Anayasa'nın ceza hukukuna ilişkin suç ve cezaların yasallığı, suç ve cezaların önceden belli olması vb. ilkeler, vergi ceza hukukunun temel ilkeleri olmak durumundadır. Hukuk devleti ilkesinin hukuki güvenlik ve hukuki istikrar ilkeleri aynı zamanda vergi hukukunun da ilkeleri olmak durumundadır. Özel girişim özgürlüğü ve sözleşme özgürlüğünün asıl olması, vergileme ilkeleri içerisinde, bu özgürlükleri kullanılamaz hale getirmeme şeklinde belirmelidir. <O:P></O:P>


Vergi mevzuatını tümü ile tahlil ettiğimizde, önce, Anayasa ve Anayasa'nın ortaya koyduğu sistemi irdeleyerek Türk vergi hukukunun ilkelerinin net olarak ortaya konulması gereği karşımıza açıkça çıkmaktadır. <O:P></O:P>


Bu ilkeler ortaya konmadan, sırf IMF'ye taahhüt edildi diye, eylül ayına kadar gelir ve kurumlar vergisinde reform yapmaya çalışmak, boşa gayrettir. <O:P></O:P></TD></TR></T></TABLE>
<O:P></O:P>