<CENTER>
<TABLE id=Aut&#111;number1 style="BORDER-COLLAPSE: collapse" borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width="90%">
<T>
<TR>
<TD width="100%">
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı
Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü
Usul Müdürlüğü



Sayı : B.07.1.GİB.4.34.19.02/VUK-1/229-12049 03/04/2006*2460
Konu : İhtilaf konusu olan faturanın kayıtlara alınıp alınmayacağı hk.

…………………………. MÜDÜRLÜĞÜNE
İlgi:a)
b)
c)
İlgi (a) yazınız eki; …………………………….Tic.Ltd.Şti’nin ……./2006 tarihli dilekçesinde belirtilen hususlarla ilgili Müdürlüğümüz görüşü ilgi (b) yazımızla Müdürlüğünüze bildirilmiştir.

Bu kez ilgi ( c ) yazınızda; mükellef dilekçesinin 2’nci bölümünde belirtilen “daha evvel kesilen …..faturaların yerine kaim olmak üzere” notu düşülmek suretiyle tekrar fatura düzenlenip düzenlenemeyeceği hususu ile ilgili görüşümüzü talep ettiğiniz anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 229’ncu maddesinde; “Fatura, satılan emtia ve yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.” şeklinde tanımlanmış ve müteakip maddelerde de fatura düzeni ve kullanma zorunluluğuna ilişkin hükümlere yer verilmiştir.

Diğer taraftan, aynı Kanunun 231/5’nci maddesinde, “Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir.Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.” hükmüne yer verilmektedir.

Buna göre, faturanın mal teslimi ve hizmet ifasından itibaren 7 gün içerisinde düzenlenmesi kanuni bir zorunluluktur.

Olayımızdaki kiralama işleminde de faturalar hizmetin ifasını müteakiben düzenlenerek alıcıya gönderilmiştir. Ancak, kiralama sözleşmesi ile belirlenen tutarın katma değer vergisi tutarı dahil olarak tespit edildiği iddiası ile söz konusu fatura içerikleri alıcı tarafından dava konusu yapılmış ve dava kiracı lehine sonuçlanmıştır.

Ancak, Vergi sistemimize göre ticari kazanç tahakkuk ettiği tarihte elde edilmiş olmaktadır.

Gelir ya da giderin mahiyet itibariyle tahakkuk ettiğinden söz edilebilmesi için, miktar olarak hesaplanabilmesi, gelire hak kazanılması ya da borç altına girilmesi yeterlidir.

Tahakkuk esasına göre belirlenen gelir ve giderlerin yalnızca cari döneme ait kısmı, aynı döneme ilişkin gelir veya kurum kazancının hesabında gelir ya da gider olarak dikkate alınabilir. Bu durum dönemsellik ilkesinin bir gereğidir.

Bu durumda, fatura içeriği ile ilgili olarak taraflar arasında ihtilaf olması düzenlenen faturanın kayıtlara alınmasına engel olmayacağından, ihtilaf konusu hususun mahkemelerce karara bağlanması durumunda, söz konusu karara istinaden yeni bir fatura düzenlenmesi Vergi Usul Kanununun 231/5.maddesine göre mümkün bulunmamaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim. </TD></TR></T></TABLE></CENTER>