BİZE GÖRE / Veysi Seviğ





Türkiye'de çağdaş vergi sisteminin oluşturulmasına yönelik araştırmalar ve çalışmalar 1940'lı yıllarda başlamıştır. İkinci Dünya Savaşı'nın Avrupa ülkeleri üzerindeki olumsuz ve yıkıcı etkisi yanında ortaya çıkan sorunlar her geçen gün artarken, Almanya'dan ve Avrupa'nın değişik ülkelerinden Türkiye'ye iltica eden bilim adamları bu bağlamda rahat çalışma ortamı bulmuşlardır.


Kendisini tanıma fırsatı bulduğum Prof. Dr. Newmark bunlardan birisidir. Türkiye'nin çağdaş vergi sistemine kavuşmasında bu bilim adamının katkısı büyük olmuştur.


Çağdaş vergi sisteminin temel özelliği, dolaysız vergilerin gelir, kazanç ve iratlar üzerinden alınmasını öngören bir sistem üzerine oturtulmasıdır. Bu sistem ekonominin gereğine göre dolaylı vergilerle desteklenmektedir. Söz konusu vergilerle ilgili yasal düzenlemeler yapılırken, gelir, kazanç ve iratların özellikle doğru beyanına ilişkin düzenlemelerin kolay, anlaşılabilir ve uygulanabilir olmasına özen gösterilmelidir.


Ülkemizde 1940'lı yılların sonuna kadar gerçek anlamda gelir, kazanç ve iratları vergilendiren ve kendi içerisinde bütünlüğü olan bir vergi sistemi oluşturulamamıştır.


Gelir ve kazançlar üzerinden alınan vergilerin önemli bir özelliği beyan esasına dayandırılmış bulunması ve gerektiği hallerde de bu beyanların, bilgi düzeyi yüksek, güvenilir nitelikte kişilerce denetlenebilmesidir.


Ancak, bu bağlamda yapılan denetimlerin öğretici ve vergi kayıplarını azaltıcı yönde etkili olmasına da özen gösterilmesi gerekmektedir.


1940'lı yılların başında kendi içerisinde herhangi bir tamamlayıcılık unsuru olmadan günün gereksinimleri dolayısıyla çıkartılan yasalarla sağlanan vergi gelirlerinin, bilahere sistemli, çağdaş görüş ve gelişmelere açık bir dönüşümle karşı karşıya kalması "vergi denetimi" konusunun da gözden geçirilmesine ve dolayısıyla yeniden yapılandırılmasına neden olmuştur.


Daha önceleri il defterdarlıkları nezdinde görev yapan "hesap mütehassısları"nın merkezde bakana bağlı tam anlamı ile "uzman" olarak istihdamı fikri başta Prof. Dr. Newmark olmak üzere o tarihlerde özellikle yabancı vergi mevzuatını yakından izleyen ve Newmark'la da yakın dostluk ilişkileri içerisinde olan büyük üstad Ali Alaybek'in yeni bir çalışma alanı haline gelmiştir.


1945 yılında 4709 sayılı yasa ile kurulan ve merkezde bakana bağlı olarak istihdamı öngörülen "hesap uzmanları"nın varlığı bu düşüncelerin bir sonucudur.


Kurulduğundan bu yana 60 yıllık süreç içerisinde ülkemizin en gözde kuruluşlarından biri haline gelen "Hesap Uzmanları Kurulu" ve bu kuruluşun üyeleri, gerek bireysel çalışmaları ve gerekse kurul başkanları nezdinde oluşan kurumsal açıdan yüksek temsil meziyetleri ile sadece ülkemizde değil, uluslararası nitelikte saygınlık ve güven kazanmıştır.


Hesap uzmanlığı bilgiye dayalı, teknik çalışma yanında, olayları kavrama, irdeleme, değerlendirme ve sonuçlandırma çabukluğu açısından üstün nitelikleri kendisinde toplayan bir kişiliği ifade eder.


Hesap uzmanlığı mesleği geniş bir çalışma alanını kapsamaktadır. Mesleğin temel niteliğinin öğretici ve eğitici olması yanında özellikle vergi mükelleflerinin ödev ve haklarını yasaların öngördüğü çerçevede eşit kullanmalarını sağlayıcı denetimini gerçekleştirmek ve bu bağlamda tespit edilen öngörüleri uygulanır hale getirilmesine hazırlamaktır.


Kuruluşundan bu yana geçen 60 yıllık süreç içerisinde taviz verilmeyen bir titizlik içerisinde yapılan sınav ve değerlendirmeler sonucunda "hesap uzmanı" olarak görev yapma olanağına kavuşanların gerek bürokraside ve gerekse özel kesimde erişilmesi önem arz eden makamlarda görev üstlenmeleri mutlak nitelikte oluşan mesleki kişiliğin somut göstergesidir.


Kurumun özelliklerini ve niteliklerini her geçen gün daha "mükemmele" taşıyan tüm başkanları ve üyeleri bu oluşumun mimarlarıdır. Bugüne kadar bulundukları görevlerde yeniliğin, mükemmelliğin ve güvenirliliğin simgesi haline gelen "hesap uzmanları"nın kuruluş yıldönümü ile ilgili etkinlikler ülke sorunlarına çözüm arayıcı niteliğinde olmuştur. Bu bağlamda bu yılki etkinliklerden birisi de "kayıtdışılığın önlenmesi" ile ilgilidir.


Böylesine güçlü bir kurumu bugünlere taşıyanlara ben bu kurumdan yetişmiş bir kişi olarak minnet duygularımı sunmak istiyorum. Bu kurum; Türk bürokrasinin, özel kesimin ve denetim yaşamının vazgeçilmez bir güven ve denge unsurudur.