<B style="mso-bidi-font-weight: normal">RADİKAL<?:NAMESPACE PREFIX = O /><O:P> </O:P>[/B]
<B style="mso-bidi-font-weight: normal">25.05.2005, ÇARŞAMBA<O:P> </O:P>[/B]
Kapitalizm ve işsizlik<B style="mso-bidi-font-weight: normal"><O:P> </O:P>[/B]
Mustafa Aysan <O:P></O:P>
Son üç yılda ekonomimiz, yüzde 25 oranında büyüdüğü halde, işsizlik, yüzde 10'un altına indirilememiştir. Bu nedenle, kapitalizmin geleneksel bir sorununu, yeniden tartışmaya başladık: Serbest rekabet ekonomisi (kapitalizm), onu eleştirenler tarafından, enflasyon, işsizlik, bozuk gelir dağılımı, yolsuzluklar ve ekonomik bunalımlar yaratmakla suçlanmıştır. 'Komünizm'in yaratıcısı Karl Marx'a göre kapitalizm, sözü geçen dertlerden başka, kendi kendini öldürmeye koşullanmış, insanı ve toplumu gözetmeyen bir ekonomi politikasıdır. Ünlü İngiliz iktisatçısı Keynes, 1930'larda, devlete, kapitalist öğretinin gereksiz ve zararlı bulduğu bazı düzenleyici ekonomik görevler ve sosyal politika hedefleri yükleyerek, kapitalizmin yarattığı kötülüklerin önlenebileceğini öne sürmüştür. ABD'nin en büyük iktisatçılarından solcu Prof. J. K. Galbraith, 'sistemin sürekli biçimde iyileştirilmesini sağlayacak sosyal reformları' uygulamadan, kapitalizmin yaşayamayacağı görüşündedir. (The Great Crash-1929, Pelikan, 1954)
Cumhuriyetimizi kuranlar da, 1930'larda, dünya ülkeleriyle birlikte, Keynes'in görüşlerinden etkilenmiş ve devlete, kapitalizmin öngörmemiş olduğu görevler yüklemişlerdir. 'Beş yıllık sanayi planları', 'karma ekonomi' ve devletin doğrudan ekonomiye katılımını öngören ekonomi politikaları, bu etkinin sonuçlarındandır. Bu politikalarla, ekonomik istikrar içinde, büyük ekonomik sonuçlar elde edilmiş, ekonomimiz, yoktan var edilmiştir. 1950'lerde bozulan devletçi ekonomik düzen, 1960'larda yeniden kurulmaya çalışılmış, 1970'lere yaklaşırken yeniden raydan çıkmıştır. 1970'lerdeki ekonomik kargaşa ve hızlı enflasyon döneminden sonra, 1980'de ekonomik düzenimiz, kapitalist öğretinin tam uygulanmasına yönlendirilmiştir. Son 25 yılı, Para Fonu (IMF) desteğiyle sürdürebilen ekonomimiz, 1980'lerin sonunda yeniden hızlı enflsyon, ekonomik bunalımlar ve kargaşa dönemine girmiş, 2002'den sonra ancak toparlanabilmiştir. Gelecek iki yılın ardından, IMF desteği olmadan ekonomimiz, enflasyonsuz, bunalımsız ve herkese iş sağlayacak biçimde yürütülebilirse, toparlanmanın kalıcı olması sağlanabilecektir.
Son üç yıldaki hızlı ekonomik büyümeye rağmen işsizliğin azaltılamamış olması, bazı uzmanlarca, kapitalist ekonomik uygulamanın, yukarıda sözü edilen bir zayıflığı ile açıklanmaya çalışılmıştır. Konu ile ilgili tartışmalarımız içinde, özetle söylenen şudur: Son üç yıldaki ekonomik büyümemiz, daha çok özel işletmelerin yatırımlarıyla elde edilmiştir. Özel yatırımlar, pazar güçlerinin baskısı ile daha verimli, üretken ve kâr artırıcı alanlara yapılmıştır; serbest rekabete dayalı kapitalizmin yaşamsal kuralı budur ve büyük çelişkisi de buradan kaynaklanmaktadır. Çünkü, makroekonomide hedefi 'tam istihdam' (çalışmak isteyen her kişiye iş sağlamak) olan kapitalizmin, mikroekonomide (işletmelerde) hedefi, verimin, üretkenliğin ve kârın en yükseğe çıkarılmasıdır. Son üç yılda elde edilen hızlı büyümenin büyük çoğunluğu (yaklaşık yüzde 70'i) özel yatırımların artması (2004'te yüzde 65 oranında artmıştır) ile elde edilmiştir. Kamu kesimi önlem alarak bu işsizlik açığını kapatamamıştır. Enflasyon tümüyle önleninceye, bütçe açıkları iyice azaltılıncaya, faizler, dünya devletlerindeki düzeye düşünceye, borçlarımız azalıncaya kadar, böyle bir sonuç beklenmemelidir. Bu görüş, büyük ölçüde deneyimlerle doğrulanmıştır.
Gelecek üç yılda, planlanan yüzde 5 dolayındaki büyümeyi sürdürebilirsek, bu arada kamu kesimi açıklarını azaltıp, enflasyonu sıfıra indirecek önlemleri alabilirsek, devlet borcunu azaltabilirsek, IMF desteği olmadan ekonomide dengeyi sağlayabilirsek, gelecek yıldan başlayarak işsizliğin azalmaya başladığını görebiliriz. Bunu başarabilirsek, yukarıda sözü geçen ekonomi büyükleri kadar, ekonomimizi yoktan var eden kurucuların seçmiş oldukları ekonomik yolu da bir kez daha doğrulamış oluruz. Şimdi bizi bekleyen en büyük tehlike ve tuzak, işsizliği azaltabilme telaşı içinde, hesapsız kamu harcamalarına ve kamu kesiminde gereksiz istihdamın artırılmasına yönelerek enflasyonu azdırmaktır.<O:P> </O:P>
<O:P></O:P>