<CENTER>DANIŞTAY KARARI

DANIŞTAY
</CENTER>


Danıştay Vergi Dava
Daireleri Kurulu
Karar Tarihi : 26.05.2006
Esas No : 2006/9
Karar No : 2006/119
Konusu : Davacının Yönetim Kurulu Kararıyla şirketi temsile yetkili kılınmasından sonra, yeni bir Yönetim Kurulu Kararıyla temsile yetkili kılınanlar değiştirildiğinden, davacının kanuni temsilci olmadığı dönemlere rastlayan amme alacağından sorumlu tutulamayacağı Hk.
Davanın Özeti:
1998 ve 1999 yıllarının çeşitli dönemlerine ait olup ...... Temin Tevzi ve İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinden tahsil imkanı bulunmadığı ileri sürülen muhtelif vergi borçlarının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına ödeme emirleri düzenlenmiştir.
..... 1. Vergi Mahkemesi 08.07.2003 günlü ve E: 2003/244, K: 2003/993 sayılı Kararıyla; olayda, 14.07.1997 tarihli Yönetim Kurulu Kararıyla davacının da aralarında bulunduğu altı kişiye şirketi temsil yetkisi tanınmasına rağmen 08.11.1997 tarihli Yönetim Kurulu Kararıyla temsil yetkisinin değiştirildiği ve bu kararla temsile yetkili kılınanlar arasında davacının bulunmadığının anlaşıldığı, ödeme emirlerine konu amme alacağının 1998 yılının Ocak dönemi ve sonrasına ait olduğu anlaşıldığından şirketin kanuni temsilcisi olmadığı dönemlere ilişkin amme alacaklarından sorumlu tutulmasına olanak bulunmayan davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinde hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle, ödeme emirlerini iptal etmiştir.
Vergi Dairesi Müdürlüğünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesi 11.03.2004 günlü ve E: 2003/1859, K: 2004/692 sayılı Kararıyla; vergi borçlusu şirketin 38 Karar sıra no.lu 08.11.1997 tarihli Yönetim Kurulu Kararında şirketi temsile yetkililer arasında davacının bulunmadığı görülmekte ise de, bu kararın tescil ve ilan edilip edilmediğinin dosyada mevcut belgelerden anlaşılmadığı, Türk Ticaret Kanununun 38’inci ve Vergi Usul Kanununun 10’uncu maddeleri uyarınca şirketi temsile yetkili kılınan kişilerin ödenmeyen vergi borçlarından sorumlulukları, temsilcilik sıfatının sona ermesine ilişkin Yönetim Kurulu Kararının tescil ve ilan edildiği tarihe kadar devam edeceğinden, dava konusu ödeme emirlerinde yer alan vergi, ceza ve gecikme faizinin ilgili bulunduğu dönem itibarıyla davacının adı geçen şirketi temsile yetkili olup olmadığı hususunun değerlendirilerek yeniden bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, kararı bozmuştur.
Bozma Kararına uymayan ...... 1. Vergi Mahkemesi 22.09.2005 günlü ve E: 2005/503, K: 2005/974 sayılı Kararıyla, ilk kararında yer alan hukuksal neden ve gerekçeye ek olarak, aynı olay hakkında Mahkemelerince verilen 28.11.2000 günlü ve E: 2000/1064, K: 2000/1190 sayılı Kararın, Danıştay Üçüncü Dairesinin 06.06.2002 tarih ve E: 2001/2017, K: 2002/2379 sayılı Kararıyla onandığı gerekçesiyle, ödeme emirlerinin iptali yönündeki kararında ısrar etmiştir.
Israr kararı vergi dairesi müdürlüğünce temyiz edilmiş, ödeme emri düzenlenmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.
Kararın Özeti: ....... 1. Vergi mahkemesi ısrar kararı, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş ve temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.
Bu nedenlerle temyiz isteminin reddine, esasta ve gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY: ........ Temin Tevzi ve İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinden tahsiline imkan kalmadığı anlaşılan 1998 vergilendirme dönemine ait kurumlar vergisi, gelir (stopaj) vergisi, fon payı, özel usulsüzlük ve kaçakçılık cezaları ile gecikme faizi ve 1999 vergilendirme dönemine ait ek kurumlar vergisi ve vergi ziyaı cezalarını; borçlu kurumun kanuni temsilcisi olması nedeniyle davacıdan istenmesine ilişkin ödeme emirlerinin iptali yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmiştir.
Bir örneği dosyada bulunan ...... Ticaret Sicil Memurluğunun vergi dairesi müdürlüğüne hitaben yazılmış 19.01.2001 gün ve 211 sayılı yazısında ise 21.07.1997 tarihinde tescil ve ilan edilen 09.07.1997 tarihli olağanüstü genel kurul tutanaklarına göre davacı .....’ın yönetim kurulu üyesi seçildiği, 05.02.1999 tarihinde tescil edilen 11.12.1998 tarihinde yapılmış olağanüstü genel kurulda ise yönetim kurulu üyeliğine seçilenler arasında bulunmadığının bildirildiği görülmektedir. Bu iki olağanüstü genel kurul toplantısı dışında olağan genel kurul toplantısı yapılıp yapılmadığı belirsizdir. Aynı yazıda bildirilen; 16.06.1997, 09.07.1997, 14.07.1997 ve 05.03.1997 tarihli Kararların ise yönetim kurulu üyelerinin, aralarında yaptığı görevlendirmeye ilişkin olduğu açıkça saptanmaktadır.
Anonim Şirketlerin kanuni temsil organı yönetim kurulu olduğundan, Vergi Usul Kanununun 10’uncu maddesinde yazılı koşullar bulunmak kaydıyla şirketten tahsil imkanı kalmayan kamu alacaklarının tahsili için kanuni temsilci sıfatıyla müteselsilen sorumlu tutularak cebren takibi gereken kimseler de yönetim kurulu üyeleridir.
Yönetim kurulu üyelerinin, şirketin daha iyi yönetilmesi amacıyla aralarında yaptıkları görevlendirme sözleşmeye dayandığından, kanuni temsille ilişkilendirilemez. Öte yandan Vergi Usul Kanununun 8’inci maddesi de vergi sorumluluğunun sözleşme ile değiştirilemeyeceğini açıkca emretmektedir.
Yönetim kurulu üyelerinin aralarında görev bölüşmesi sonucu belli işlerin bir veya birkaç yönetim kurulu üyesi tarafından yerine getirilmesini karara bağlaması, yönetim kurulunun kanundan doğan sorumluluğunun devredildiği anlamı yüklenerek nitelenemeyeceği gibi görevlendirilen bu kimseler sözü edilen işleri, yönetim kurulu adına yönetmek durumunda olup, işlerin ne şekilde yönetileceği konusundaki kararların yönetim kurulunca alınması da zorunludur.
1998 vergilendirme döneminde yönetim kurulu üyesi olduğunda ihtilaf bulunmayan davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen ödeme emirlerini 1998 ve 1999 yıllarında yapılan tüm olağan ve olağanüstü genel kurul kararlarını gözetmeksizin, yönetim kurulunun iş bölümüne ilişkin kararlarına dayanarak iptal eden vergi mahkemesi ısrar kararının bozulması gerektiği görüşüyle kurul kararına katılmıyorum.
KARŞI OY: 213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Kanuni Temsilcilerin Ödevi” başlıklı 10’uncu maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği; belirtilen kişilerin bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükme bağlanmış olup, dosyanın incelenmesinden, dava konusu ödeme emirleriyle istenilen kamu alacağının şirketin malvarlığından tahsiline yönelik olarak tüm yasal takip yolları tüketilmediği anlaşıldığından, ödeme emrinin iptali yönünde verilen ısrar kararında bu gerekçeyle hukuka aykırılık bulunmadığı görüşüyle, Kurul kararının gerekçesine katılmıyoruz.