HUKUKA GÖRE / Dr. A. Bumin Doğrusöz


abumin@e-kolay.net





Bugünkü yazımızda da, yasama organına sunulmuş bulunan Kurumlar Vergisi Kanunu Tasarısı'nda yer alan bir başka düzenlemeyi tanıtmaya çalışacağız.


"Dar mükelleflefiyette vergi kesintisi" başlıklı 30. maddenin 7 numaralı fıkrasında vergi cennetleriyle mücadele amacıyla getirilmiş özel bir düzenleme yer almaktadır. Bu düzenlemeye göre, zararlı vergi rekabeti uygulayan ülkelerde yerleşik kurumlara yapılan her türlü ödemeler üzerinden, Türkiye'deki kurum kazançlarının taşıdığı vergi yüküne yaklaşık oranda bir vergi kesintisi yapılması öngörülmüştür.


Düzenleme ile OECD tarafından "vergi kaçırmak için kullanılan ülkeler" olarak tanınan veya zaman zaman "vergi cenneti" yahut "vergisiz vaha" olarak adlandırılan ve zararlı vergi rekabeti uygulayan ülkelerdeki yerleşik kurumlara veya bu ülkelerde bulunan tam mükellef kurumlara ait işyeri veya daimi temsilcilerine yapılacak her türlü ödemeler, stopaj kapsamına alınmıştır. Ancak, transfer fiyatlandırması esaslarına göre emsaline uygun fiyatlarla satın alınan mal ve iştirak hisseleri için yapılan ödemelerle kredi ana para ve kâr payı ödemeleri üzerinden bu fıkra uyarınca vergi kesintisi yapılmayacaktır.


Bu günkü yazımızda irdelemeye çalışacağımız "Dar mükelleflerde vergi kesintisi" başlıklı 30. maddenin 7 numaralı bendi tasarıda şu şekilde düzenlenmiştir.


"(7) Kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkânı sağlayıp sağlamadığı hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar Kurulu'nca ilan edilen ülkelerde yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlara (tam mükellef kurumların bu nitelikteki ülkelerde bulunan işyerleri dahil) nakden veya hesaben yapılan veya tahakkuk ettirilen her türlü ödemeler üzerinden, bu ödemelerin verginin konusuna girip girmediğine veya ödeme yapılan kurumun mükellef olup olmadığına bakılmaksızın yüzde 30 oranında vergi kesintisi yapılır. Ancak, emsaline uygun fiyatlarla satın alınan mal ve iştirak hisseleri için yapılan ödemelerle kredi ana para ve kâr payı ödemeleri üzerinden bu fıkra uyarınca vergi kesintisi yapılmaz. Bu fıkraya göre vergi kesintisine tabi tutulan ödemeler, Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarına göre ayrıca vergi kesintisine tabi tutulmaz. "


Her ne kadar aktardığımız fıkrada kesinti oranı yüzde 30 olarak gösterilmişse de, amaç Türkiye'deki kurum kazançlarının taşıdığı vergi yüküne yaklaşık oranda bir vergi kesintisi yapılmasının sağlanmasıdır. Bu da gelecekte, aynı kanunun 8 numaralı fıkrası ile Bakanlar Kurulu'na kesinti oranını değiştirme yetkisi veren hükümle sağlanacaktır.


Fıkra kapsamındaki ödemelerden hangi ülkedekilere yapılanlara kesinti uygulanacağı, Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenecektir. Gelir İdaresi Başkanı Osman Arıoğlu'nun açıklamalarından (Hürriyet, 13.2.2006) Bakanlar Kurulu belirlemesinde, OECD tarafından yaklaşık 6 yıl önce kara listeye alınan, bir başka deyişle vergi standartlarına uymayarak şeffaflığı benimsemeyen ve hesap veya işletme sahiplerini açıklamaya yanaşmayan ülkeler olan ilan edilen 35 ülkelik listenin esas alınacağı anlaşılmaktadır. Ancak bu ülkelerin pek çoğu, daha sonra diğer ülkelerin vergi idareleri ile işbirliğini yapmayı ve isim açıklamayı kabul etmiş ülkelerdir. Bu nedenle, söz konusu listeye bakarak hangi ülkelerin kapsama alınacağını şimdiden belirlemek güçtür.


Bu fıkra uyarınca yapılacak vergi kesintileri, hiç şüphesiz, ödemeyi yapan tam mükellef kurumların kayıtlarında kurumlar vergisi matrahı açısından bir gider kalemi olarak yer alacaktır.


Getirilmek istenen bu düzenleme, geçen yazımızda aktardığımız ve yine tasarıyla getirilmek istenen bir başka düzenlemeylede (kontrol edilen yabancı kurum düzenlemesi - Tasarı md. 7) yakından ilgilidir.


Söz konusu ülkelerde yer alan kurumun kontrol edilen yabancı kurum niteliğinde olması halinde buralara yapılan ödemeler üzerinden de aktardığımız fıkra uyarınca yine kesinti yapılacak ve kesilen vergiler, bu şirketin Türkiye'deki beyannameye dahil edilen kurum kazancı üzerinden hesaplanacak kurumlar vergisinden yine mahsup edilebilecektir. Ancak bu durumda mahsup edilecek vergi, tasarının 34/3 maddesi ile kontrol edilen yabancı kurumun bu ödemelerden kaynaklanan kazancına isabet eden kurumlar vergisi ile sınırlandırılmıştır.