Sayfa 1 Toplam 2 Sayfadan 12 SonuncuSonuncu
Toplam 17 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 10 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: Tahsil Edilmeyen Ücrete Makbuz Düzenlenir

  1. #1
    Yönetici
    Üyelik tarihi
    03.Şubat.2004
    Nereden
    Antalya, Turkey
    Mesajlar
    4,612
    https://www.mustafagulsen.com/forum/....asp?TID=17710
    Konu üsteki bağlantıdan taşınarak bu bölüme aktarılmıştır.

    Alıntı Mustafa Gülşen Nickli Üyeden Alıntı
    Değerli Hocam,
    Siz ne kadar olurmu desenizde ben yaşananı yazdım. Sohbetlerimizde bir tek meslek mensubunun azından "şu alacağımı sözleşmeyi kullanarak icra ile tahsil ettim" cümlesi duymuyorum. Hep zarardan ziyandan bahsediliyor.

    Ayrıca çoğu meslek mensubu, tahsil etmediği ücretleri için s.m. makbuzu düzenlemiyorlar. Değerli Hocam, yanılmıyorsam sizde düzenlemiyorsunuz. Makbuzların aylık düzenlenmemesi sorunu bir çekinceme yaratıyor diye düşünüyorum.

    Engin tecrübeleriniz bizlere yol gösterektir.
    Saygı ve sevgilerimle.

    Alıntı Nusret KURDOĞLU Nickli Üyeden Alıntı
    Tahsil edilmemiş ücret için elbette makbuz düzenlenemez.

    Düzenlediğimiz takdirde, kendi elimizle SMİYB düzenlemiş duruma düşeriz.

    Burada esas olan, gelir vergisi yasası hükümleridir.
    Alıntı Nusret KURDOĞLU Nickli Üyeden Alıntı
    Aslında bu olayın adı, duygusal bağ değil, "umut fakirin ekmeği" dir.

    Tahsil ederim belki umuduyla, işlem yapma sürekli erteleniyor, sonunda da olay kangren oluyor.

    Kangren olmadan önlem alınmalı bence..



    Alıntı rizaaydin Nickli Üyeden Alıntı
    Hocam bu sene Keçiören vergi dairesi bir çok meslek mensubuna KDV yönünden tarhiyat yaptı ve alınmayan ücretlerin KDV lerini tahsil yoluna gitti.

    Biz her ne kadarda gelir vergisi yönünden olaya baksakta uygulamada KDV yönünden bizi zor duruma sokan olaylar yaşanıyor.

    Doğrunun tek olduğunu kabul ettiğimize göre biz burada bu çelişkili durumu nasıl aşmamız gerekiyor. Almadığımız ücrete makbuz düzenlesek olmuyor düzenlemesek bu sefer idare bizden KDV sini istiyor

    Burada sormak istediğim acaba Türmob veya Odalarımız KDV kanunu yönünden herhengi bir çalışma yürütüyormu bu konuda bilginiz varsa bizi aydınlatmanızı isterim özellikle bizim gibi mesleğe yeni giren arkadaşlar ile biz bu konuları sürekli konuşuyoruz ancak ortak bir yol takip edemiyoruz kimi arkadaşlar tarife üstnden düzenli makbuz kesiyor kimi arkadaşlar ise aldığı ücretlere makbuz kesiyor biz meslek mensupları olarak tek bir doğru üstünde hareket etmemiz gerekmiyormu acaba
    Saygılarımla.


    Alıntı KREP Nickli Üyeden Alıntı


    "Açılan işyerleri bağımsız büro şeklinde olup, başka bir serbest meslek faaliyeti veya ticarethane ile iç içe olamaz. "
    Bu konu biraz yoruma açık yada kanunda eksiklik var.Şöyeki ;aynı bina içinde kapı numarası aynı ama içeride en az iki odası olan yerler var.Şimdi bunlar herbiri birer büro mu olur yoksa kapı numarası aynı olduğu için hepsi birden tek bir büro olarak mı kabul edilecek?

    Yada kanun şöylemi demek istedi:

    Aynı oda da masalar karşılıklı arada hiç bir bölmeolmazsa bu kanun geçerli olur....



    Alıntı hosseda Nickli Üyeden Alıntı
    Sayın Kurdoğlu,
    Tahsil edilmemiş muhasebe müşavirlik ücreti için serbest meslek makbuzu düzenlenmesinin, SMİYB(sahte veya muhteviyatı itibari ile yanıltıcı belge) düzenlenmesi addedileceği görüşünüz ne yazikki hukuki değildir.Alacak doğdu ise para alınmasa da makbuzun düzenlenmesi gerektiği GVK.67. maddenin sondan üçüncü fıkrası gereği zorunludur.Yaptığı sözleşme ile hizmetinin bedelini aylık olarak alacağını müşterisine kabul ettirmiş bir meslektaşın,her ay sonunda müşterisinden alacağı doğduğunu kabul etmek sureti ile makbuz düzenlemesinin SMİYB ile ne alakası olabilir.Ki bundan endişe edecek bir arkadaş varsa, o da düzenleyeceği makbuzun üzerine " iş bu makbuz bedeli doğan alacak dolayısıyla düzenlenmiştir,henüz tahsilatı yapılmamıştır " der (veya benzeri bir ifade kullanır) ve meseleyi çözer.
    Kolay gelsin.

    Alıntı rizaaydin Nickli Üyeden Alıntı
    Sayın Hosseda


    Serbest meslek kazancı Gelir Vergisi Kanunu’nun 65. maddesinin 1. fıkrasında “her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar…” olarak tanımlanmıştır. Maddenin ilgili fıkrasında serbest meslek kazancı “serbest meslek faaliyetine” bağlanmaktadır.Gelir Vergisi Kanununun 65. maddesinin 2. fıkrasında serbest meslek faaliyeti; “sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene bağlı olmaksızın, şahsi sorumluluk altında, kendi nam ve hesabına yapılması” şeklinde tanımlanmaktadır. Gelir, bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır. Gelir Vergisi açısından vergiyi doğuran olay gelirin elde edilmesidir. Elde etme, geliri oluşturan kazanç ve iratlara hukuken ve iktisaden tasarruf edebilme olanağını ifade eder. Gelir Vergisi Kanununda elde etme, vergiye tabi gelirin niteliğine göre farklı esaslara bağlanmıştır.[1] Serbest meslek kazançlarında ise elde etme Gelir Vergisi Kanununun 67/1. maddesinden de anlaşılacağı üzere tahsil esasına[2] bağlanmaktadır. Serbest meslek kazançlarında elde etmenin tahsil esasına bağlanmasının temel nedeni, ödenecek miktarın önceden mahiyet ve tutar itibariyle kesin olarak belirlenmesinin her zaman mümkün olmamasıdır. Örneğin, yıllarca süren bir davanın ne zaman biteceği ve avukatın ücretine ne zaman hak kazanacağı belirsizdir. Özellikle vekalet ücretinin, kazanılacak tazminat ve tahsil edilebilecek miktarın belli bir yüzdesi olarak belirlendiği hallerde belirsizlik daha da artmaktadır.[3] Konuya açıklık getirmesi açısından bir Maliye Bakanlığı muktezasından bahsetmemizde de yarar görülmektedir. İlgili muktezeda[4];
    “ Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirlik işi ile iştigal eden ve yaptığı hizmetler karşılığında muntazam olarak tahsilat yapamadığını belirten mükellef, Gelir Vergisi ve Katma Değer Vergisi yönünden ne şekilde işlem yapacağının açıklanması talebinde bulunmuştur.”
    Buna karşılık Defterdarlık ise şu açıklamalarda bulunmak suretiyle konuya açıklık getirmiştir;
    “…serbest meslek kazacı tahsil edildiği tarihte hasılat olarak serbest meslek kazanç defterine kaydolunacak ve bu tarihte serbest meslek makbuzu düzenlenecektir. Ancak vergilendirme dönemini aşan anlaşmalara göre yapılan ve bedeli tayin edilen süreler sonunda tahsil edilen serbest meslek kazancına ilişkin Katma Değer Vergisinin ay hesabı ile belirlenip her ay beyan edilip, ödeneceği de belirtilmiştir.”
    Saygılarımla




    Alıntı hosseda Nickli Üyeden Alıntı
    Sayın rizaaydin,
    Ben her ay tahsilat yapılsın yapılmasın makbuz düzenlemek zorunludur dememekteyim.(Demem de zaten,yüksek yargının dahi farklı görüş bildirdiği bir konuda yorum neden yapayım.).Ben, müşterileri ile yaptığı sözleşmelerde tahsilatı aylık olarak belirlenmiş olan ve ay sonlarında doğan alacağına karşılık makbuzlarını paralarını almadan düzenliyen meslek mensubuna SMİYB düzenlemiş olacaksın denmemeli demekteyim.Sayın Kurdoğlu ,bu şekilde düzenlenen makbuz yasaya göre SMİYB dir dediği için ona itiraz ettim.serbest meslek mensubunun alacağı kesin ise,o alacak için makbuz düzenlenmesinde hiçbir mahsur yoktur demekteyim özet olarak.
    Kolay gelsin.


    Alıntı yörükefe09 Nickli Üyeden Alıntı


    Sayın Kurtoğlu söylemlerinizde haklısınızda biryerde atladığınız nokta var oda ne derseniz bildiğiniz gibi müşterilerimizle yapmış olduğumuz sözleşmeler bağlayıcı ama VUK.236 maddesine dikkat ederseniz tahsil ettiğimiz her ücret için makbuz düzenleyeceğiz. Peki ala KDV açısından dan hizmet tesliminden dolayı her ay düzenli makbuz düzenliyoruz. Bu durumda da VUK açısından parayı tahsil etmiş sayıldığımıza göre s.makbuzunuda düzenledik nasıl olcak tahsilat işi ben çıkamadım doğrusu. Üstüne üstelik birde bu tahsilat yüzünden tartışma ve ayrılmalar yaşamaktayız. Şimdi gelinde tahsil edemediğimiz paraları tahsil edin bakalım. 30 gün değil 30 ay geçse dahi olmuyor. Gerekli bildirimleri odanıza yapın başkam meslektaş bu defterleri bakıyor. Çünkü mesleki ahlakta kalmamış ve tenezzül edipte meslektaş evrak devir sözleşmesi yapmadığı gibi sormadan defter alıyor. Ben çıkamadım bu işin içinden bilmem siz ve diğer arkadaşlar nasıl çıkıyor. Başarılar diler saygılar sunarım.


    Alıntı yörükefe09 Nickli Üyeden Alıntı
    Sayın Kurdoğlu selamlar; Değerli meslektaşım söylemlerinize katılıyorum ama bir noktaya parmak basmadan geçemiyeceğim. Bildiğiniz gibi VUK. 236 maddesinde tahsil edilen her ücret için mak.düzenlenir diyor. Ayrıca KDV açısından da hizmet tesliminde belge düzenlenir hükmü var. tabiki bizde bu iki kanun arasında tercih olarak ve cezai duruma düşmeme bakımından her ay tahsil etmediğimiz ücretin dahi makbuzunu düzenliyoruz. Sözleşmemizde var ve tahsilat açısından sıkıştırdığımızda ve gerekli bildirimleri yaptığımızda müşteriayrılma noktasına geliyor. Gerekli bildirimleri m.odasına yapmamıza rağmen diğer meslektaşlar hiçbir şeye aldırmadan bu mükellefin defterini alıyor ve tutmaya devam ediyor. Şimdi hem makbuz düzenle hemde paranı alama ondan sonrada sözleşme ile icraya başvur. VUK da tahsilat esası varken birde benim gibi her ayalınmayan ücretin makbuzunu tahsil etmişgibi düzenle ondan sonra bu işin içinden çık. 30 günlük süre değil bence daha fazla olmalıydı diye düşünüyorum. Başarılar diler saygılar sunarım.









    ------------------
    Uyarı: Kişi veya kurumları eleştiri taşıyan mesajların altında eğer imza yok ise, gerekli görüldüğü zaman mesajlara forum yetkililerince uyarısız müdehale yapılacaktır.

  2. #2
    Admin Hüseyin URAY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    14.Kasım.2006
    Nereden
    Konya
    Mesajlar
    14,520
    ANKARA YEMİNLİ
    MALİ MÜŞAVİRLER ODASI
    </font>
    MEVZUAT İZLEME
    VE DEĞERLENDİRME KOMİSYONU KARARI
    </font>



    Karar
    Tarihi: 04.12.2006
    </font>


    Karar
    No: 69/10
    </font>

    <ul>
    1. KONU:</font>
    [/list]


    Danıştay
    Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu’nun serbest meslek faaliyetlerinde
    KDV’ni doğuran olayın hizmetin verildiği an olduğu şeklindeki
    14.4.2006 tarih ve E:2006/19, K:2006/92 sayılı kararı karşısında
    komisyonumuz görüşünün belirlenmesi amacıyla konu ile ilgili olarak
    aşağıdaki karar alınmıştır.</font>

    <ul>
    1. YAPILAN İNCELEME</font>
    [/list]


    <ul>
    1. KATMA DEĞER
      VERGİSİNDE VERGİYİ DOĞURAN OLAY VE SERBEST MESLEK FAALİYETİ ÇERÇEVESİNDE
      VERİLEN HİZMETLERİN DURUMU
      </font>
    [/list]


    1. Yasa Hükümleri</font>



    Anayasa’nın
    73’üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü şöyledir:</font>


    “Herkes,
    kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle
    yükümlüdür.”</font>

    KDV
    Yasası’nın 1’inci maddesinin birinci fıkrasının ve bu fıkranın
    1 numaralı bendi şöyledir:</font>

    “Türkiye’de
    yapılan aşağıdaki işlemler katma değer vergisine tabidir:</font>


    1-
    Ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde
    yapılan teslim ve hizmetler,” </font>

    Gelir
    Vergisi Yasası’nın 65’inci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları
    şöyledir:</font>

    “Her
    türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek
    kazancıdır. </font>

    Serbest
    meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki
    bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmıyan işlerin
    işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve
    hesabına yapılmasıdır.”</font>

    Gelir
    Vergisi Yasasının 67’nci maddesinin birinci fıkrası ise şöyledir:</font>


    “Serbest
    meslek kazancı bir hesap dönemi içinde serbest meslek faaliyeti karşılığı
    olarak <b style="color: black; : rgb(255, 255, 102);">tahsil [/b]edilen para ve ayınlar ve diğer suretlerle sağlanan
    ve para ile temsil edilebilen menfaatlerden bu faaliyet dolayısıyle
    yapılan giderler indirildikten sonra kalan farktır.”</font>


    Serbest
    meslek faaliyetinde gelirin elde edilmesi <b style="color: black; : rgb(255, 255, 102);">tahsil[/b] esasına bağlı olduğu
    gibi gider yönünden de ödeme esası kabul edilmiştir. Ödenmeyen
    giderler kazancın tespitinde gider olarak kabul edilmemektedir. </font>


    KDV
    Yasası’nın 10’uncu maddesinde vergiyi doğuran olaylar sayılırken
    (a) bendinde; “mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi
    ve hizmetin yapılması,” sayılmıştır.</font>




    1. Yargı Kararları</font>



    1. Verginin Doğmasını
      Gelir Vergisi İle Paralel Gören Kararlar
      </font>



    (i)
    Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 19.02.1998 tarih E:1997/402, K:1998/651
    sayılı kararının gerekçesi şöyledir:</font>

    “3065
    sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1. maddesinin 1. bendi ve aynı
    yasanın 10. maddesinin (c) bendinde açıklanan hükümler gözönüne
    alınarak dosya incelendiğinde, serbest muhasebecilik ve mali müşavirlik
    faaliyetiyle uğraşan davanın 1994 yılında elde ettiği serbest
    meslek kazancına ait beyannamelerini Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs,
    Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, kasım dönemlerinde matrahsız
    olarak vermesi, tamamını ise aynı yılın Aralık ayında beyan etmesi
    nedeniyle takdir komisyonu kararına dayanılarak yıl içinde elde
    edilen hasılatın 12 aya bölünmesi suretiyle belirlenen matrah üzerinden
    uyuşmazlık konusu tarhiyatın yapıldığı görülmüş ise de, davacının
    müşterilerden <b style="color: black; : rgb(255, 255, 102);">tahsil[/b] ettiği ücretin aylık yada üçer aylık olarak
    <b style="color: black; : rgb(255, 255, 102);">tahsil[/b] edildiğine ilişkin herhangi bir somut saptama yapılmadığı
    gibi ücret gelirlerinin de ... tarihinde <b style="color: black; : rgb(255, 255, 102);">tahsil[/b] edildiği anlaşıldığından
    yapılan tarhiyatta isabet bulunmadığı…”</font>

    (ii)
    Danıştay 11’inci Dairesi 8.1.1997 tarih, E: 1995/5209, K:1997/61
    sayılı kararıyla onadığı kararın gerekçesi şöyledir:</font>


    “Davacının
    müşterilerine muhasebecilik hizmeti sunduğu, bu hizmetin sözleşme
    hükümlerine göre yürütüldüğü, sözleşrnede ücretin aylık
    olarak ödenmesi koşulu getirildiği halde tahsilatın yapılmasıyla
    birlikte serbest meslek makbuzunun düzenlendiği dönemde katma değer
    vergisinin beyan edildiği, bu suretle vergi kaybına yol açıldığından
    bahisle cezalı tarhiyat yapılmış ise de, ancak ücretin elde edildiği
    anda serbest meslek makbuzu düzenlenebilmesi ve ilgili dönemde beyan
    edilmesi zorunluluğu karşısında vergi kaybından söz edilemeyeceği
    gerekçesiyle cezalı tarhiyatın terkinine…”</font>


    (iii)
    Yine 11’inci Daire 17.2.1999 tarih ve E:1997/4149, K:1999/707 sayılı
    kararıyla onadığı vergi mahkemesi kararının gerekçesi şöyledir:</font>


    “3065
    sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 10. maddesi hükmü ile hizmet
    if asında vergiyi doğuran olay hizmetin veya kısmi hizmetin yapılmasına
    bağlanmakla birlikte, muhasebecilik ve mali müşavirlik hizmetinin
    belli bir zaman dilimi içinde süreklilik göstermesi ve her evresinin
    birbirine bağlı hizmet olması itibarıyla kısmi hizmetin ne zaman
    yapıldığını tespit etmenin mümkün olmadığı, dolayısıyla
    bu tür hizmetlerde ücret ödemesinin yapıldığı zamanı vergiyi
    doğuran olayın meydana geldiği an olarak kabul etmek gerektiği,
    olayda söz konusu hizmete ait sözleşmenin yıllık olarak yapılmasının
    hizmetin kesintisiz bir yıl boyunca devam ettiğini gösterdiği, diğer
    taraftan 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 67. maddesinde de, serbest
    meslek kazancının tesbitinde <b style="color: black; : rgb(255, 255, 102);">tahsil[/b] esasının cari olduğu kabul
    edildiğinden, yükümlü tarafından serbest meslek ücreti <b style="color: black; : rgb(255, 255, 102);">tahsil[/b]
    edilmeden serbest meslek makbuzu düzenlenmesi ve dolayısıyla katma
    değer vergisi <b style="color: black; : rgb(255, 255, 102);">tahsil[/b] ve tahakkukunun sözkonusu olamayacağı, bu durumda
    süreklilik gösteren hizmetlerde serbest meslek ücret ödemesi olmadığı
    halde her ay hizmet yapıldığı kabul edilemeyeceğinden tarh edilen
    cezalı vergide yasaya uyarlık bulunmadığı…”</font>


    (iv)
    Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunun 22.11.1996 tarih ve
    E:1996/102, K:400 sayılı kararının gerekçesi şöyledir:</font>
    </font>
    “3065
    sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin ilk fıkrasının
    (1) işaretli bendinde, serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan
    teslim ve hizmetler, bu verginin konusunu teşkil eden işlemler arasına
    alınmış ve 10 uncu maddesinin (a), (b) ve (c) bentlerinde, kısım
    kısım mal veya hizmet tesliminde mutabık kalınmadıkça veya fatura
    ve benzeri belgeler malın teslimi yada hizmetin ifasından önce verilmedikçe
    vergiyi doğuran olay, malın teslimi ve hizmetin ifasına bağlanmıştır.
    Bu düzenleme karşısında (b) ve (c) bentlerindeki koşullar gerçekleşmedikçe
    davacı yönünden katma değer vergisini doğuran olay, işlemleri
    izlenen müşteriler tarafından gerekli ödemenin kısmen veya tamamen
    yerine getirilmesi ile tamamlanacaktır. Esasen bu durum, serbest meslek
    faaliyeti ve kazancına ilişkin Gelir Vergisi Kanununun 67 nci maddesinde
    ve serbest meslek makbuzunun düzenlenmesiyle ilgili Vergi Usul Kanununun
    236 ve 237 nci maddelerinde yer alan kuralların da gereğidir.</font>


    Serbest
    meslek faaliyeti yürüten yükümlünün, bu faaliyeti nedeniyle kendisine
    yapılan ödemeler için serbest meslek makbuzu düzenleyerek, katma
    değer vergisini bu makbuzda göstermesi ve tahsilat dönemine ilişkin
    beyanına dahil etmesinin zorunlu olduğu, yükümlünün işlemlerini
    bu gerekliliğe uyarak yürüttüğü anlaşıldığından, verginin
    zaman yönünden geç tahakkukuna yol açtığından söz edilemeyeceğinden,
    adına kesilen cezanın kusura çevrilmesi yolundaki ısrar kararında
    hukuka uygunluk bulunmamaktadır.”</font>

    1. Verginin Doğmasını
      Gelir Vergisinden Ve Vergi Usul Yasasından Koparan Kararlar
      </font>



    (i)
    Danıştay Yedinci Dairesinin 31.3.2004 tarih, E:2001/765, K:2004/791
    sayılı kararının gerekçesi şöyledir:</font>

    ”3065
    sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun "Vergiyi doğuran olayın
    meydana gelmesi" başlıklı 10'uncu maddesinin (a) fıkrasında,
    mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin
    yapılması; (b) fıkrasında da, malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından
    önce fatura veya benzeri belgelerin verilmesi hallerinde, bu belgelerde
    gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin
    düzenlenmesi; (c) fıkrasında ise, kısım kısım mal teslimi veya
    hizmet yapılması mutad olan veya bu hususlarda mutabık kalınan hallerde,
    her bir kısmın teslimi veya bir kısım hizmetin yapılması anında
    vergiyi doğuran olayın meydana geleceği hükme bağlanmıştır.</font>


    Bu
    yasal düzenlemelere göre; katma değer vergisi açısından vergiyi
    doğuran olay, malın teslimi veya hizmetin yapılması anında meydana
    gelmekte olup, bu hususta ticari, sınai, zirai veya serbest meslek
    faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler yönünden farklı
    bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Serbest meslek kazancının tespitinde,
    gelir vergisi açısından, tahsilat esasının getirilmiş olması
    da, yukarıda anılan hukuki durumu değiştirmez.</font>


    Bu
    bakımdan; dava hakkında, serbest muhasebecilik faaliyetinde verilen
    hizmet tanımlandıktan sonra, hizmetin yapıldığı tarihin araştırılması
    ve vergiyi doğuran olayın, hizmetin yapıldığı tarihte meydana
    geldiği hususunun gözetilmesi suretiyle yapılacak yargılamayla ulaşılacak
    sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden, aksi yoldaki temyize konu
    mahkeme kararında isabet görülmemiştir.”</font>

    (ii)
    Aynı Dairenin 30.6.2004 tarih, E:2000/8579, K:2004/2120 sayılı kararının
    gerekçesi de şöyledir:</font>

    “3065
    sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun "Vergiyi doğuran olayın
    meydana gelmesi" başlıklı 10'uncu maddesinin (a) fıkrasında,
    mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin
    yapılması; (b) fıkrasında da, malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından
    önce fatura veya benzeri belgelerin verilmesi hallerinde, bu belgelerde
    gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin
    düzenlenmesi; (c) fıkrasında ise, kısım kısım mal teslimi veya
    hizmet yapılması mutad olan veya bu hususlarda mutabık kalınan hallerde,
    her bir kısmın teslimi veya bir kısım hizmetin yapılması anında
    vergiyi doğuran olayın meydana geleceği hükme bağlanmıştır.</font>


    Bu
    yasal düzenlemelere göre; katma değer vergisi açısından vergiyi
    doğuran olay, malın teslimi veya hizmetin yapılması anında meydana
    gelmekte olup, bu hususta ticari, sınai, zirai veya serbest meslek
    faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler yönünden farklı
    bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Kazancın tespitinde, gelir vergisi
    açısından, tahsilat esasının getirilmiş olması da, yukarıda
    anılan hukuki durumu değiştirmez.”</font>

    (iii)
    Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunun 14.4.2006 tarih ve E:2006/19,
    K:2006/92 sayılı kararının gerekçesi aşağıdaki gibidir:</font>
    “213
    sayılı Vergi Usul Kanunu'nun "Vergiyi doğuran olay" başlıklı
    19'uncu maddesinde, vergi alacağının, vergi kanunlarının vergiyi
    bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğacağı
    belirtilmiştir.</font>

    3065
    sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun "Vergiyi doğuran olayın
    meydana gelmesi" başlıklı 10'uncu maddesinin (a) fıkrasında,
    mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin
    yapılması; (b) fıkrasında da, malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından
    önce fatura veya benzeri belgelerin verilmesi hallerinde, bu belgelerde
    gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin
    düzenlenmesi; (c) fıkrasında ise, kısım kısım mal teslimi veya
    hizmet yapılması mutad olan veya bu hususlarda mutabık kalınan hallerde,
    her bir kısmın teslimi veya bir kısım hizmetin yapılması anında
    vergiyi doğuran olayın meydana geleceği hükme bağlanmıştır.</font>


    1998
    yılı işlemleri incelenen yükümlü nezdinde düzenlenen tutanakla,
    46 mükellefe hizmet verdiği, 1998 yılında <b style="color: black; : rgb(255, 255, 102);">tahsil[/b] edilen ve 1998'de
    <b style="color: black; : rgb(255, 255, 102);">tahsil[/b] edilmeyip, 1999 yılına devreden ücretler olduğu belirtilmiş,
    bunları gösterir liste inceleme elemanına ibraz edilmiştir. 1998
    yılından 1999 yılına katma değer vergisi dahil 6.454.455.000 lira
    alacak devrettiği tespit edilmiş, Katma Değer Vergisi Kanunu'nun
    10'uncu maddesinde yer alan vergiyi doğuran olayın, malın teslimi
    veya hizmetin ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması
    anında meydana geleceği yolundaki düzenleme uyarınca ilgili yılda
    verilen hizmetin en son 31.12.1998 tarihi itibarıyla gerçekleştiği
    kabul edilerek, tutanakla belirlenen tutardan katma değer vergisi tenzil
    edilerek Aralık 1998 dönemi katma değer vergisi matrahına dahil
    edilmiştir.</font>

    Katma
    değer vergisi açısından vergiyi doğuran olay malın teslimi veya
    hizmetin yapılması anında meydana gelmekte olup, ticari, sınai,
    zırai veya serbest meslek faaliyeti çerçevesinde, yapılan teslim
    veya hizmetler yönünden farklı bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
    Serbest meslek kazancının tespitinde, gelir vergisi açısından tahsilat
    esasının getirilmiş olmasının da belirtilen hukuki durumu değiştirmeyeceği
    açıktır.</font>
    Bu
    bakımdan, dava hakkında serbest muhasebecilik faaliyetinde verilen
    hizmetin yapıldığı tarihin araştırılması ve vergiyi doğuran
    olayın, hizmetin yapıldığı tarihte meydana geldiği hususunun gözetilmesi
    suretiyle yapılacak yargılamayla ulaşılacak sonuca göre karar verilmesi
    gerektiğinden, aksi yoldaki temyize konu ısrar kararında isabet görülmemiştir.” </font>


    1. Yargı Kararlarının
      Değerlendirilmesi
      </font>



    1. Ödeme Gücü
      Açısından
      </font>



    Bir
    kişiyi bir vergiyi ödemeye yükümlü kılmak için onun atfedilen
    vergiyi ödeme gücünün olması gerekir. Bu kural Anayasa’nın 73’üncü
    maddesi ile konulmuştur. Yasalar Anayasaya uygun olmak zorunda olduğundan,
    bu kuralı yasalar yorumlanırken de dikkate almak zorunludur. Yasanın
    sözel anlamı bu kurala aykırı ise bu kural dikkate alınarak nasıl
    uygulanabileceğine bakılmalıdır.</font>

    Gelir
    Vergisi Yasasında serbest meslek kazancı için elde etmede <b style="color: black; : rgb(255, 255, 102);">tahsil[/b]
    esasının benimsenmiş olması, bu faaliyet türünde ödeme gücünün
    tahsilatla doğacağı gerçeğine dayanır. Vergi Usul Yasasında ticari
    kazanç ve zirai kazanç için şüpheli alacak karşılığı,
    değersiz alacak ve reeskont müesseselerinin kabul edilmiş olması
    bu faaliyet türlerinde elde etmede tahakkuk esasının kabul edilmiş
    olmasına bağlıdır. Bu müesseseler tahakkuk esasını <b style="color: black; : rgb(255, 255, 102);">tahsil[/b] esasına
    yakınlaştırmaktadır. Serbest meslek faaliyetinde şüpheli alacak,
    değersiz alacak ve reeskont müesseselerinin kabul edilmemiş olması
    <b style="color: black; : rgb(255, 255, 102);">tahsil
    esasının[/b] kabul edilmiş olmasının sonucudur. Tahsilat
    yapılmadan vergiyi doğuran olayın meydana geldiğinin kabul edilmesi,
    tahsilatın yapılmaması durumunda ödenen verginin telafi edilmesi
    önlemlerinin alınmasını gerektirir. Ticari ve zirai kazançta tahakkuk
    esasının kabul edilmiş olması nedeniyle <b style="color: black; : rgb(255, 255, 102);">tahsil[/b] edilemeyen alacakların
    bu müesseseler yardımı ile gider yazılması sağlanmıştır. Serbest
    meslek faaliyetinde ise bu tahsilat olmadan hiçbir şekilde vergi de
    ödenmeyeceği için bu müesseseler kabul edilmemiştir.</font>


    Dolayısıyla
    <b style="color: black; : rgb(255, 255, 102);">tahsil[/b] <b style="color: black; : rgb(160, 255, 255);">edilmeyen[/b] vergiyi ödemesi istenen mükellefe <b style="color: black; : rgb(255, 255, 102);">tahsil[/b] edilememe
    durumunda telafi olanağının sağlanması gerekir.</font>


    1. KDV’nin İndirimi
      Açısından
      </font>



    Vergi
    Usul Yasasının 236’ncı maddesi hükmü şöyledir:</font>


    “Serbest
    meslek erbabı, mesleki faaliyetlerine ilişkin her türlü tahsilatı
    için iki nüsha serbest meslek makbuzu tanzim etmek ve bir nüshasını
    müşteriye vermek, müşteri de bu makbuzu istemek ve almak mecburiyetindedir.”</font>


    KDV
    Yasası’nın 34’üncü maddesinin birinci fıkrası şöyledir: </font>


    “1.
    Yurt içinden sağlanan veya ithal olunan mal ve hizmetlere ait Katma
    Değer Vergisi, alış faturası veya benzeri vesikalar ve gümrük
    makbuzu üzerinden ayrıca gösterilmek ve bu vesikalar kanunî defterlere
    kaydedilmek şartıyla indirilebilir.”</font>

    Anılan
    hükümlere göre KDV’nin indirim konusu yapılabilmesi için alış
    belgelerinde gösterilmesi ve defterlere ayrıca kaydedilmesi gerekir.
    Serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan hizmetler için düzenlenecek
    belge serbest meslek makbuzudur ve bu <b style="color: black; : rgb(255, 153, 153);">makbuz[/b] para <b style="color: black; : rgb(255, 255, 102);">tahsil[/b] edildiğinde
    düzenlenir.</font>

    KDV’nin
    tahsilata bakılmaksızın hizmet verilirken veya hizmetin tamamlandığı
    dönemde beyan edileceği kabul edilirse bu dönemde <b style="color: black; : rgb(255, 153, 153);">makbuz[/b] düzenlenmesi
    söz konusu olmaz. Müşteri de bu KDV’yi indirim konusu yapamaz.
    Daha sonra tahsilat yapıldığı dönemde <b style="color: black; : rgb(255, 153, 153);">makbuz[/b] düzenlendiğinde
    ise bu vergi önceki dönemlere ait bir vergi olması nedeniyle indirim
    konusu yapılamaz. Dolayısıyla hizmet verildiği dönemde tahsilat
    yapılmadan beyan edilen KDV hiçbir zaman indirim konusu yapılamayacaktır.
    Bu da KDV’nin indirim mekanizmasının tekniğine ve mantığına
    terstir.</font>

    1. Danıştay Vergi
      Dava Daireleri Genel Kurulunun 14.4.2006 Tarihli Kararından Sonra Ne
      Yapılmalıdır?
      </font>



    Serbest
    meslek mensupları tarafından Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel
    Kurulu kararları yol gösteri nitelikte kararlar olduğundan Kurulun
    1996 tarihli kararı yönünde işlem yapılmasının doğru olacağı
    düşünülmüş ve bu yönde işlem yapılmıştı. 14.4.2006 tarihli
    karardan sonra ise bu yönde işlem yapan mükellefler Danıştay kararına
    uydukları için cezalı tarhiyata muhatap olacaklardır. Son kararla
    tahsilat yapamayan serbest meslek erbabı ödeme gücü olmamasına
    karşın vergi borcu altına girecek ve bu borçları ödeyemeyeceği
    için vergi dairesinin borçlusu olarak güç duruma düşeceklerdir.
    Danıştay’ın mevzuat değişmeden değişen içtihadı nedeniyle
    serbest meslek faaliyeti de sermayeye dayanan bir faaliyet durumuna
    gelecektir.</font>

    Örneğin,
    mesleğini icra etmeye yeni başlamış bir avukat kazandığı dava
    sonucunda para alamasa da dahi hemen KDV ödemesi gerekecek, ödeyemeyeceği
    için de vergi dairesi tarafından takip edilen borçlu durumuna düşecektir.
    KDV’yi müşterisinden istese ve alsa bile bunun için serbest meslek
    makbuzu düzenlemek zorunda kalacak, bu defa da almadığı paranın
    makbuzunu düzenleyerek bu tutarı gelir yazmak zorunda kalacak ve muhtemelen
    de tahsilat sıkıntısı çekecektir.</font>

    Muhasebe
    mesleği ile uğraşanlar tahsilat yapmasalar dahi KDV öderlerse, en
    son Aralık ayında KDV ödemeleri gerekecek, oysa hizmet gelir veya
    kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi ile tamamlanacaktır. Yeminli
    mali müşavirler denetim yaptıkları gelir veya kurumlar vergisi beyannameleri
    için dönem içinde para alsalar da almasalar da KDV ödeyeceklerdir.
    Oysaki hizmeti yıl içinde vermekten çok, beyanname verildikten sonraki
    ikinci ayda raporlarını yazdıkları zaman vermiş olacaklardır.</font>


    Sonuç
    itibariyle Dava Daireleri Genel Kurulu’nun son kararı serbest meslek
    faaliyeti için bir kaos yaratmıştır. Bu yönde uygulama yapılması
    serbest meslek faaliyetlerini sermayeye dayanan bir faaliyet durumuna
    sokacaktır. Bu ise hiçbir yasanın öngörmediği bir sonuçtur. Buna
    karşın yargı kararının idari işlemle ortadan kaldırılmasının
    mümkün olmaması, Dava Daireleri Kurulunun kararlarının da vergi
    mahkemelerini yönlendirici nitelikte kararlar olması nedeniyle doğacak
    kaosun önlenmesi, ancak KDV Yasasında yapılacak bir değişiklikle
    mümkündür.</font>

    <ul>
    1. SONUÇ</font>
    [/list]


    Komisyonumuz
    Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun en son kararının; Anayasamızın
    vergide ödeme gücü ilkesine, 20 yıllık yerleşik uygulamaya ve
    Kurulun geçmişteki kendi kararına, serbest meslek kazancının <b style="color: black; : rgb(255, 255, 102);">tahsil[/b]
    esasına tabi olması ilkesine aykırı olduğu, ayrıca, Kararda Katma
    Değer Vergisi Kanunu’nun Gelir Vergisi ve Vergi Usul Kanunu ile olan
    ilişkisinin dikkate alınmaması ve serbest meslek faaliyetinin niteliğinden
    kaynaklanan hizmetin sürekliliği ilkesini gözetmediği için hukuka
    uygun olmadığı görüşüne varmıştır.</font>

    Serbest
    meslek erbabını söz konusu sıkıntıdan kurtarabilmek için, KDV
    Yasasının 10’uncu maddesinin (a) bendine parantez içinde “serbest
    meslek faaliyetinde bedelin <b style="color: black; : rgb(255, 255, 102);">tahsil
    edilmesi”</font>[/b] hükmünün eklenmesi
    sağlanmalıdır. Sorunun önerilen yasa değişikliği ile çözümü
    için; tüm meslek mensuplarına, başta TÜRMOB olmak üzere meslek
    odalarına, bu arada konuyla ilgisi yönünden Barolar ve Barolar Birliğine
    görev düşmektedir.</font>
    </font>
    Hüseyin URAY
    SMMM / KONYA

    www.mustafagulsen.com

  3. #3
    Admin Hüseyin URAY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    14.Kasım.2006
    Nereden
    Konya
    Mesajlar
    14,520

    2.2. Tahsil Esası:

    Tahsil esası gelirlerin tahsil edilmesinde kullanılan araçlar açısından farklılık arz eder.

    2.2.1. Nakden Tahsil: Kazanç ve iradın fiilen para (nakit) olarak
    tahsil edilmesidir. Türk parası ya da yabancı para cinsinden tahsil
    edilmesi farklılık arz etmez. Yabancı kurum veya kişilere olan ilgileri
    nedeniyle, örneğin çek ile yurt dışından gönderilen alacağın yabancı
    para olarak tahsili halinde bunların ödeme gününün borsa rayici ile,
    Türk Parasına çevrileceği Gelir Vergisi Kanununun 67 nci maddesine
    hükme bağlanmıştır. Ancak ülkemizde kambiyo borsası oluşmadığı için
    yabancı para yine Gelir Vergisi Kanununun 67. maddesi gereği Maliye
    Bakanlığınca saptanacak kur üzerinden Türk Parasına çevrilecektir.
    Bakanlık bu hüküm gereğince yılın ilk ayında bir önceki yıla ait
    işlemlere uygulanmak üzere borsada rayici olmayan paraların
    değerlemesine esas olacak kurları, genel tebliğ ile belirlemektedir.

    2.2.2. Aynen Tahsil: Ayın, paradan başka, iktisabı mümkün olan her
    türlü maddi servet unsurlarını içine alan bir deyimdir. Gayrimenkuller,
    her çeşit mal, zirai ürün, maden, hisse senedi, tahviller bu deyim
    kapsamına girer. Aynen tahsilât bedelin para dışında hizmet ya da emtia
    (mal) vermek sureti ile ödenmesi halidir.

    Serbest meslek erbabının mesleki faaliyeti karşılığının bir kısmını
    veya tamamını ayın olarak alması da tahsil kabul edildiğinden bunların
    da belli bir değer üzerinden hasılat yazılmaları gerekir. Bu ayınların,
    daha önceden belirlenmiş bir alış değeri olmayabilir. Bu nedenle bu tür
    ayınların Vergi Usul Kanununun 267 nci maddesinin 3 üncü sırasında
    belirtildiği gibi Takdir Komisyonlarınca belirlenecek emsal bedelinin
    hasılat yazılması gerekir.

    2.2.3. Menfaat Elde Etmek Suretiyle Tahsil: Yapılan hizmet karşılığında
    para ile temsil edilebilen veya ölçülebilen bir yarar sağlanması
    halinde, sağlanan yararın niteliğine göre ya emsal kira bedeli veya
    emsal bedeli ile değerleme yapılması gerekir.

    2.2.4. Geçmiş Ve Gelecek Yıllara Ait Tahsilat: Serbest meslek
    kazancında tahsilat esası kabul edildiğinden, ister geçmiş isterse
    gelecek yıllara ait olsun hasılat tahsil edildiği yılın kazancı
    sayılacaktır ancak gayrimenkul sermaye iradında elde etme tahsilat
    esasına bağlamış olsa da geçmiş yıllara ait tahsilat tahsil edildiği
    yılın, gelecek yıllara ait tahsilat ise ait oldukları yılın kazancı
    sayılmaktadır.

    Örneğin bir doktorun hastasını tedavi etmesi karşılığında peşin aldığı
    para gelirin nakden tahsil edilmesidir. Yabancı para cinsinden alması
    da nakden tahsildir. Ancak yabancı para Maliye Bakanlığının her yıl
    çıkardığı Genel Tebliğde belirlenen değer ile Türk Parasına çevrilmeli
    ve kazancın tespitinde esas olacak değer bu değer olmalıdır.

    Hastasını tedavi eden doktora hastası tarafından mobilya verilmiş
    olması durumunda doktor bu defa geliri aynen tahsil etmiş olacaktır.
    Elde edilen tahsilatın değerlemesi ise eğer malın belirli bir satış
    değeri varsa bu değer eğer malın belirli bir satış değeri yoksa Vergi
    Usul Kanununun 267. maddesinin üçüncü sırasında belirtildiği gibi
    takdir komisyonlarınca belirlenecek emsal değeri üzerinden yapılması
    gerekmektedir.

    Ancak her zaman takdir komisyonlarına başvurmaya gerek yoktur. Ayın
    olarak alınan değer için kaza merciilerince re'sen biçilmiş veya zirai
    kazanç ölçülerini belirleyen kararnamelerde yer almış bir değer varsa
    Komisyona kıymet takdiri yaptırmaya gerek kalmadan bu değerler hâsılat
    yazılabilir.

    Serbest meslek erbabı bir muhasebecinin vermiş olduğu defter tutma
    hizmetinin bedelini müşterisinden ertesi yıl alması durumunda ilgili
    kazanç bedelin tahsil edildiği yılın kazancı sayılacaktır.

    Tahsilat esası kısaca gerçekleşen veya gerçekleşecek faaliyetin
    bedelinin para, ayın veya para ile ölçülebilen bir menfaat ile
    sağlanmasıdır.

    Tahsil ve tahakkuk esasları arasındaki en önemli farklardan biri,
    gelirin fiilen elde edilmesiyle kesinleşmesi arasındaki zaman
    farklılığıdır. Tahsil esası gelirin fiilen elde edilmesiyle
    kesinleşmesi arasındaki en önemli farklardan biri, gelirin fiilen elde
    edilmesini dikkate alırken, tahakkuk esası elde etme açısından gelirin
    kesinleşmiş olmasını yeterli görmektedir. Bu nedenle tahsil esasında
    gelirler fiilen elde edildiği dönemde muhasebeleştirilirken, tahakkuk
    esasında işlemin meydana geldiği dönemde muhasebeleştirilmektedirler.
    </font>
    Hüseyin URAY
    SMMM / KONYA

    www.mustafagulsen.com

  4. #4
    Müdavim Üye
    Üyelik tarihi
    07.Aralık.2005
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    360
    değerli meslektaşlarım

    o zaman,doktorlar,kontrole gelen her hastaya,avukatlar her duruşmaya girdiklerinde,emlakçılar her ev veya işyeri gösterdiklerinde makbuz kesiyorlarmı??????
    bunlarda fasılalı olarak hizmet teslimi değil mi?????diş hekimleri bir proteze gelen hastaya her diş çekdiklerinde veya dolgu yaptıklarında makbuz kesiyorlarmı????
    (ücret almadıkları halde) bunlar da fasılalı olarak bir hizmet teslimi değil mi?????
    bu konuda daha öncede mevzuu bahis olduğu üzere sn.kurdoğlu üstadımla sonuna kadar hem fikirim.
    saygılarımla

    mehmet kaya
    istmk

  5. #5
    Müdavim Üye
    Üyelik tarihi
    08.Şubat.2005
    Nereden
    Avanos
    Mesajlar
    896
    Şöyle bir soru sormak lazım kdv matrahımızı bildirmek için illaki makbuz kesmemize gerek varmıdır ? Makbuz tahsile bağlı kesileceği için kdv ni durumu ne olacaktır. Hizmet teslimi ile kdv doğduğuna göre kdv yi beyan etmek için makbuz kesmeye gerek yok. Makbuzu tahsil ile kesip gv matrahının tayininde kullanmak lazım. Bu uygulama ise vergi kanunlarımızın tezatlığını ispatlıyor aslında.
    Özüm sözüm
    sözüm TÜRKÇE

  6. #6
    Müdavim Üye
    Üyelik tarihi
    08.Şubat.2005
    Nereden
    Ankara
    Mesajlar
    750
    Günaydınlar,

    Kafalar karmakarışık olmuş. Tahakkuk esası ile tahsil esası, makbuz kavramı ile fatura kavramı birbirine karışmış.

    Sn. Hoşseda,

    Sözünü ettiğiniz GVK 67. maddenin sondan 3. fıkrası, tajsil edilmeyen paraya makbuz zorunluluğu getirmez. Maddeye göre,

    a) Bilgi sahibi olmamız kaydıyla, adımıza kamu müesseselerine, icra dairelerine, bankalara, notere veya postaya para yatırılırsa,

    b) Alacağımız, bir başka borcumuza temlik ya da takas yapılırsa

    bedeli tahsil etmişiz demektir, ancak o zaman makbuz kesilir. (Çünkü tahsilat bu durumlarda da yapılmıştır.)

    Yani, söz konusu madde, sizin dediğiniz gibi, tahsil edilmeden makbuz kesme zorunluluğu getirmemektedir.

    Makbuz kelimesinin anlamı bellidir, makbuz tahsil ettim demektir. Elbette ki, tahsil etmeden tahsil ettim diye belge düzenlemek, SMİYB düzenlemek anlamına gelmektedir.

    Gelir açısından durum böyle..

    KDV açısındanise, durum şimdilik farklı gibi görünüyor. KDV genel anlamda hizmetin teslimiyle doğduğuna göre, bu teslimin ne zaman tamamlandığı önemli..

    Bilanço usulünde tahakkuk esası geçerli olduğundan, tahakkuk esası ile teslim esası arasında bir çelişki yok.

    Öte yandan, serbest meslek erbabı için teslim yerine tahsil esasının geçerli olduğunun kabulü gerekli. Çünkü orada bir tahakkuk söz konusu değil. Açık olarak düzenlenebilecek ve ödeme tevsiki makbuzla yapılacak bir belge düzeni yok.

    Böyle olunca da, gelir vergisi yasasının tahsil öngören ilgili bölümü öne çıkıyor.

    Hem zaten, KDV yasası, gelir ve kurumlar vergisi yasalarını tamamlayan, onların otokontrolünü sağlama amaçlı tali durumda olan bir yasadır, temel yasalar, gelir ve kurumlar vergisi yasalarıdır.

    Sayın Aydın,

    Sözünü ettiğiniz durumdan haberim var. Bazı arkadaşlar, gelip durumuaktardılar, yazıştık, yanıt dilekçesi örneği bile hazırladık, direnme ve gerekirse yargıya gidilmesi noktasında hemfikir olduk, ama ne yazık ki, semtinizde kendi aranızda yapılan toplantıda boyun eğme kararı çıkmış.. Bunubana aktardıklarında bozuldum ama, yapacağım bir şey yoktu..

    Öte yandan, Sayın Aydın, serbest meslekte alacak için makbuz düzenlenmez. Böyle bir belge yoktur, makbuz (adı üstünde) tahsilat için düzenlenir ve makbuzu düzenlediğiniz anda "ben bu bedeli tahsil ettim" dediğiniz için ortada alacak diye bir şey kalmaz.

    Saygılarımla
    SMMM Nusret KURDOĞLU

  7. #7
    Yeni Üye
    Üyelik tarihi
    02.Ekim.2007
    Nereden
    Denizli
    Mesajlar
    14
    Sayın Hocam ve değerli arkadaşlar,
    Konunun birde başka yönü var. Maalesef makbuz düzenlenmemesi haksız rekabete yol açıyor. Meslektaş diyemeyeceğim 50 YTL ye bilanço defteri tutulur mu? Bu akıllılar vergi incelemesi olmazsa deyip ya düşük ücretten makbuz kesiyorlar ya da hiç kesmiyorlar. Dolayısı ile rekabeti devletin sırtından yapıyorlar. Meslek mensupları olarak mükelleflerimize bunu anlatamıyoruz. Saygılar.


  8. #8
    Ziyaretci
    Sayın Kurdoğlu,
    Sözleşmede hüküm var ise mesleki hizmetimin bedelini ay be ay alacağıma dair ve ben sözleşmede belirtildiği üzere, kişinin muhasebe kayıtlarını yapmış ve ilgili beyanları vermiş isem yani alacağım kesin olarak doğmuş ise kim neye dayanarak keseceğim makbuza SMİYB diyebilir.Ver para / al makbuz olacak şeymidir.Mümkün müdür bu.Kanun koyucu serbest meslek mensubunu korumak için tahsilat esasını getirdiği madde de suistimali de önlemek için tedbir almış (67.md. sondan 3. fıkra) ve alacağını temlik eder isen dahi onu tahsilat olarak kabul et makbuzunu düzenle demiştir.Ben meslek mensubu olarak alacağımdan emin isem,iş sahibi de buna itiraz etmiyor ise daha ne lazım gelir makbuzu düzenlemek için.Alacağımı kendime temlik ettim kardeşim derse meslek mensubu, ona kim ne diyecektir.Böyle bir makbuzun SMİYB olacağı savınıza hayret etmemek mümkün değildir.
    Kolay gelsin.
    Edited by: hosseda

  9. #9
    Müdavim Üye
    Üyelik tarihi
    18.Kasım.2005
    Nereden
    İzmir
    Mesajlar
    1,432
    Sayın Hoşseda,

    "Serbest meslek kazancı olarak doğan alacağın başka bir şahsa temlikiveya müşterisine olan borcu ile takası; " bendine dayanarak,

    Makbuz düzenlemek ile, alacağınızı bir başka biçimde aldığınızı belgelemiş oluyorsunuz.

    Eğer, makbuzu düzenlemenize rğmen gerçekten alacağınız var ise ve alacağınız hakkında bir uyuşmazlık söz konusu olduğunda, nasıl belgelemeyi önerirsiniz ?

    Mahkemeye, benim aslında alacağım vardı ama, KDVK 10.maddesi ve GVK'nun 67. maddesince "göstermelik olarak" düzenledim mi, diyeceksiniz?


  10. #10
    Müdavim Üye
    Üyelik tarihi
    18.Kasım.2005
    Nereden
    İzmir
    Mesajlar
    1,432
    https://www2.tbmm.gov.tr/d23/2/2-0041.pdf

    KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ

    MADDE 1.-02/11/1984 tarih ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının a bendi aşağıdaki gibi değiştirilmiştir.

    “Mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması; serbest meslek erbabı için mal veya hizmet karşılığı bedelin tahsil edilmesi”

    MADDE 2.-Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

    MADDE 3.-Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

    ///////////////////////

    Haydi teklife destek olalım. Bakalım geçirebilecek miyiz?


Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •