Toplam 2 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 2 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: VERGİ ZİYAI CEZALI İHBARNAMELERİ NE YAPAC

  1. #1
    Müdavim Üye
    Üyelik tarihi
    18.Kasım.2005
    Nereden
    İzmir
    Mesajlar
    1,432
    VERGİ ZİYAI CEZALI İHBARNAMELERİ NE YAPACAĞIZ?<?:namespace prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-comfficeffice" />

    13.02.2006 tarihli köşesinde, diğer pek çok yazar gibi, Sayın Kızılot, Vergi Ziyaı Cezalarının Anayasa Mahkemesince iptaline ilişkin bir makalesi daha yayımlandı.

    Kendisinin vergicilikteki zikzaklar çizen genel tutumunu doğru bulmasak bile, yukarıdaki şikayet vari yazısını özünde doğru buluyoruz. Gerçi bu anlamda, yani Anayasa Mahkemesinin vergi ziyaı cezasının geçmişe yönelik iptalini içeren kararına ilişkin, bu sıralar yazı bolluğundan ortalık geçilmiyor. Ancak, şu ana kadar konu hakkında okuduğumuz onlarca makalenin hiç birisinde, biz meslektaşlarımızın pratiği açısından, net ve açıklayıcı ve de yeterince doyurucu bulamadığımız ve bugünlerde ihtiyaç olduğu için aşağıdaki, çalışmamızı gelen sorular ve istekler üzerine, görüşlerinize ve değerlendirmelerinize sunuyoruz.

    Hukuksal boşluk doğmaması gerekçesiyle, 20 Nisan 2006 tarihine kadar VUK’nun 344. maddesinin “Vergi ziyaı suçu işleyenlere vergi ziyaı cezası kesilir ve <B style="mso-bidi-font-weight: normal">bu ceza ziyaa uğratılan verginin bir katına, bu verginin kendi kanununda belirtilen normal vade tarihinden cezaya ilişkin ihbarnamenin düzenlendiği tarihe kadar geçen süre için, bu Kanunun 112 nci maddesine göre ziyaa uğratılan vergi tutarı üzerinden hesaplanan gecikme faizinin yarısının eklenmesi suretiyle bulunur[/B].” “ hükmünün karar gereğince, inceleme elemanlarının, inceleme rapoları sonucunda idarece mecburen uygulanması, yürürlülüktedir. İşte, bu aşamada biz meslektaşlarımızın üzerine pratikte düşen görev nedir? Sorusunu ele almaya çalışacağız.

    Konumuza girmeden önce, bize ilginç gelen bir başka konudaki AİHM kararından da söz etmek istiyoruz. Dönemi ve devletin temeli olan diğer önemli bir konudaki karar; AİHM, üniforma giymeyi reddettiği için sekiz kez mahkum olan, 701 gün de hapis yatan Osman Murat Ülke'nin açtığı davada Türkiye'yi, "aşağılayıcı muamele"den 17 bin 600 YTL'ye mahkum etti : "Askeri Ceza Kanunu dışında vicdani retle ilgili yasanız yok." (24.01.2006 günlü basından)
    Yani şiddete karşı olduğunu kanıtlayan vicadani redcilere askeri üniforma giymediği için, ceza kesilmesi artık olmayacak?

    Odamızın yayın organı Dayanışma Dergisinin Aralık/2005 dönemi 88 sayısının 107. vd. sayfalarında, meslektaşımız Sayın Özge Yılmaz, vergi ziyaı cezası ile ilgili anayasa mahkemesi kararı konusunu kısaca ve güzelce özetleyerek, sizin gibi meslektaşlarımızı uyarmak istemiştir.

    Öteden beri, vergi cezaları davalarını özellikle takip ettiğimiz için bugünlerde, tüm vergi inceleme elemanlarına şu soruyu soruyoruz?

    Vergi ziyaı cezasını iptal eden Anayasa Mahkemesinin Kararının oluşum sürecindeki tarihlere dikkat ettiniz mi?

    Bilindiği üzere, karar ve gerekçesi <B style="mso-bidi-font-weight: normal">20 Ekim 2005[/B] günlü Resmi Gazetede yayımlandı. Peki aynı kararda Anayasa Mahkemesinin kararı verdiği tarih ne? <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Karar Günü : 6.1.2005 !...[/B]
    <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Tam 284 gün sonra, karar yayımlandı. Bu sürede, böylesine önemli bir karardan kim ya da kimlerin bilgisi oldu? Tabii ki, en başta tarafların. Yalnız taraflardan birisi yani, davalı taraf, davalı idare, yani Maliye Bakanlığı değil midir? EVET !...[/B]
    <B style="mso-bidi-font-weight: normal">[/B]
    <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Peki öyle ise, en az 284 gün boyunca, kararın gerekçesi Resmi Gazetede yayımlanmadan, Bakanlıkça bilinen (en azından vergi ziyaı cezasının iptal edildiğini öğrenen) konu hakkında, neden hemen, acilen yasal bir düzenleme yapılmadı? Mevcut hükümet yasama organındaki büyük çoğunluğuna dayarak, IMF nin ve TÜSİAD’ın ve de TOBB’un istediği tüm kanunları bu arada, doğal olarak ve Cumhurbaşkanının vetolarına rağmen, istediği zaman yasalaştırabilmektedir. Anayasa Mahkemesi kararından sonra da 03.07.2005 tarihinde vergi kanunlarının bazı hükümlerini değiştiren 5398 sayılı kanunu da yayımlatmıştı. Ama, gerek 5398 de ve gerekse, karar gününden bu yana çıkan bir sürü yasa değişikliğine rağmen, VUK’unun iptal edilen 344. maddesinin konumuzla ilgili kısmını neden düzenleme ihtiyacının aciliyeti duyulmamıştır? İşin ilginç tarafı, [/B]05.05.2005 tarihinde kabul edilen ve 16 Mayıs 2005 tarih ve 25817 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5345 sayılı kanun ile Gelirler Genel Müdürlüğü kaldırılarak, Maliye Bakanlığı’na bağlı GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI kurulmuştur.

    Pekala, ne yapacak yeni gelir idaresi başkanlığı, vergi toplamayacak mı? Böylesine büyük bir hukuksal boşlukta, vergi toplamakla görevlendirilen ordu gibi bir kuruluşun elini kolunu bağlamanın anlamı nedir? Bırakalım yeni vergi kuruluşuna yeni yetkiler verilmesini, bir anlamda üstü kapalı olarak bile olsa, yaptırım hakkı boşluğa düşmüş olmayacak mıdır?<B style="mso-bidi-font-weight: normal">[/B]
    <B style="mso-bidi-font-weight: normal">[/B]
    <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Peki her ne kadar mükellefin iradi beyanına dayandığı iddia edilse bile sonuçta, vergi bir zor alım aracı değil midir? Devletin iki temel ayağından birisi askeriye ise, diğeri maliye değil midir? Yani devlet vatandaşından askerlik ve vergi istememekte midir? [/B]
    <B style="mso-bidi-font-weight: normal">[/B]
    <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Anlaşılan, vicdani redcilere ilişkin karar ile, vergi ziyaına ilişkin kararlar sonucu, eski deyimi ile “devletin temeline dinamit mi konulmaktadır?” [/B]
    <B style="mso-bidi-font-weight: normal">[/B]
    <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Bu aradaki boşluktan kimler yararlanmaktadır? Kimler dava açmaktadır acaba ?[/B]


    <B style="mso-bidi-font-weight: normal">10.11.2005 tarih ve 22 nolu VUK sirküleri ile, “[/B]Herhangi bir hukuksal boşluğa meydan vermemek ve 2005 yılı sona ermeden yeni bir yasal düzenlemenin yapılabilmesine imkan sağlamak amacıyla, iptali kararlaştırılan 344 üncü maddenin anılan hükmü ile ilgili çalışmalar tamamlanmış olup, Bakanlar Kuruluna sunulma aşamasına getirilmiştir.” Açıklaması yapılmasına ve 2005 yılı da sona ermesine rağmen halen karardan bugüne kadar, tam 700 günden beri konunun neden düzenlenmediğini çok iyi sorgulamak gerekmiyor mu?
    <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Devletin temelleri gibi, derin konulara girmek istemiyoruz şimdilik ama, mesleki deneyimimizden edindiğimiz bir sonucu üzülerek sizlerle paylaşmak istiyoruz.[/B]
    <B style="mso-bidi-font-weight: normal">[/B]
    <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Bize göre, ne yazık ki, 1980’den sonra, devlet iktidarını elinde tutanlar ve iktidarları yönlendiren egemen güçler, “VERGİ ALMA BORÇ AL” politikasına yönelmişlerdir.[/B]
    <B style="mso-bidi-font-weight: normal">[/B]
    <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Tam da bu dönemde ve 3568 sayılı meslek yasamız çıkınca, baştan beri Maliye Bakanlığı mesleğimiz üzerinde ağır bir vesayet uygular iken, mesleğimizi hep, bilgi muhasebesi yerine vergi muhasebesine yöneltmeye çalışmıştır. Bu yetmezmiş gibi, vergi incelemesine yetkili kadrolarını piyasaya salarak özellikle boşaltmış, sık sık çıkardığı aflar ve içinden çıkılamaz hale gelen vergi yasalarındaki yoğun değişiklikler ile, ile hem vergiciliği [/B]
    <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Ve hem de vergiciliğe bağlanan muhasebeciliği öldürme noktasına getirmiştir. Tam da, aynı dönemde enflasyon ve faiz oranları yükselmiş, Kambiyo mevzuatına kötü ünlü 32 sayılı karar eklenerek, büyük sermaye transferlerinin önü açılmış, ülkemize spekülatif amaçlı sıcak para giriş çıkışı hızlanmış ve dünya da görülmemiş sermaye transferleri ve paralel olarak da kara para trafiği artmış, Susurluk ve Şemdinli gibi, derin devlet finanse edilmiş, faili meçhul cinayetler ve çeteler hem artmış ve hem de pervasızlaşmış, yolsuzluklar ve hortumlamalar ayyuka çıkmıştır. Arkası arkası krizler patlamış ve esnaf kesimi bile cumhuriyet tarihimizde ilk defa sokaklara dökülmek zorunda kalmış idi. Büyük sermayedarlarımız ile yabancı sermaye için tam bir cennet sunulurken, emeğiyle geçinenler için yaşam bir cehenneme dönüştürülmüştür. Ülkemiz giderek yoksullaşmış, insanlarımızın birbirine olan güveni zedelenmiş, kültürel yozlaşmaya, dilimizdeki yozlaşma da eklenmiştir. Hak, hukuk adalet, sosyallik vb. İzi bile kalmamıştır. AB vb.ne vitrin düzenlemelerinin dışında, ülkemiz fiilen demokratik hakları gaspedilmiş, suskun ve korkak, kimliksiz, kişiliksiz bir toplum yaratılmıştır. Bu tablo daha genişletilip, derinleştirilebilir ?[/B]
    <B style="mso-bidi-font-weight: normal">[/B]
    <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Tüm bu tablo içinde bizim meslektaşlarımızın yeri neresidir acaba? Bizim meslektaşlarımızın çoğu (ülkemizdeki sosyo-ekonomik gelişmelere ve mevzuata tam vakıf olamamalarından kaynaklanan bilinen çekinceler nedeniyle) bu ortama rağmen, dava açmak yerine, en iyimser haliyle, VUK’nun 376. maddesinden yararlandırmak veya tarhiyat öncesi uzlaşma yoluyla, mükellefine indirimli de olsa, vergi ziyaı cezalarını ödemelerini sağlamaya çalışmıştır;[/B]
    <B style="mso-bidi-font-weight: normal">[/B]
    <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Bu arada, asıl “malı götürmek” niyetiyle davrananlar, “tüyoyu” alıp, ödememek için dava yoluna gitmediler mi? İşte sayın Kızılot’un verdiği rakamlar ve oranlar, bize bunu üstü kapalı da olsa açıklıyor. [/B]Cezalar kesiliyor ama ödeyen yok makalesinde asıl anlatılmak istenen budur.
    13.02.2006 tarihli basına yapılan açıklamadan öğreniyoruz ki? “Vergi kaybı Meclis'te
    Arıoğlu öte yandan Anayasa Mahkemesi'nin vergi zıyaının (kaybının) hesaplanma yöntemine ilişkin 20 Ekim 2005 tarihinde verdiği iptal kararına ilişkin düzenlemenin de gündemlerinde olduğunu söyledi. Bu düzenleme için Mahkeme 6 ay süre vermişti ve süre 20 Nisan 2006 tarihinde doluyor. Arıoğlu, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği iptal kararından kaynaklanan boşluğun giderilmesine yönelik düzenlemenin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülen bir yasa teklifine geçen hafta verilen bir önergeyle yerleştirildiğini söyledi. Düzenlemenin TBMM Genel Kurulu'nda da kabul edilmesi halinde, ortadaki karmaşanın giderileceğini, işlemi bitmemiş dosyalar için de yeni uygulamanın geçerli olacağını anlatan Arıoğlu, yapılan değişikliğin mükellefin 'lehine' olduğu için geriye de yürüyebileceğini bildirdi. Vergi cezaları için zaman aşımı süresi 5 yıl. Bu durumda 2001 yılından itibaren vergi zıyaı tespit edilmesi ve dosyanın kapanmamış olması halinde yeni sistem geçerli olacak.

    Anayasa Mahkemesi'nin verdiği iptal kararı çerçevesinde; TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülen gelir tarifelerine ilişkin yasa teklifinde bir değişiklik yapıldı. Bu değişiklikle, vergi ziyaı suçu işleyenlere verilecek cezanın, kayba uğratılan verginin gecikme faizine endekslenmek suretiyle hesaplanması yerine, "kat" sistemi kullanılarak artırılması gündeme geldi. Düzenleme, 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren geçerli olacak. 1 Ocak 2006 tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak, bu tarihten sonra ortaya çıkan ve vergi zıyaı cezası kesilmesini gerektiren fiiller için ziyana uğratılan verginin 1 katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilecek. Bu ceza, vergi zıyaına vergi kaçakçılığı dolayısıyla sebebiyet verenlere 3 kat, iştirak edenlere 1 kat, vergi incelemesine veya takdir komisyonuna sevk edilmesinden sonra verilenler hariç olmak üzere, kanuni süresi geçtikten sonra verilen vergi beyannameleri için de yüzde 50 oranında uygulanacak. Bu durumda naylon fatura kullananlara 3 kat ceza uygulanması söz konusu olacak.“

    Eğer, yine bu tarzda bir düzenleme yapılır ise, bize göre, hiç de, Sayın Arıoğlu’nun açıkladığı gibi, geriye yürüme söz konusu olmayacaktır. Tam tersine, yeni yasa değişikliğinin yürürlüğe girmesinden sonraki incelemeler için geçerli olacaktır. Çünkü, ceza usul hukukuna göre, bir ceza hükmünün geriye yürüyebilmesi için, mevcut durumdan daha iyisinin vatandaş lehine getirilmesi gerekir. Ancak, bizce, mevcut hukuksal “hiçlik” nedeniyle, daha da hiçi olamayacağından, geriye yürüme olmayacak ve yasanın yürürlüğe giresiye kadar ki, süreçte, dava açabilenlerin hepsi kazanmış diğerleri ise, kuzu kuzu cezalarını ödemek zorunda bırakılacaklardır. Bu arada “malı götürebilen götürecek ve bu durum bizzat devlet tarafından teşvik edilmiş olacaktır. İşi bilmeyen gariban esnafın, gariban muhasebecisi de sözüm ona bilinen ama yanlış bilinen çekinceler nedeniyle dava açmak için uğraşmamak adına, haksız ve adaletsiz bir sistemin kurbanı olmaya devam edeceklerdir.

    Böylesine bir tablo karşısında, biz de vergi ziyaı cezalarının iptaline ilişkin karar ve diğer aşağıda örneği verilen konularda açılabilecek davalar ve uzlaşma ile yöntemlerini açıklamak için, Odamızın Şirinyer Semt Temsilciliğinin düzenlediği ve bilgilendirme için bizi davet ettiği, 27.10.2005 tarihli semt temsilciliği toplantısında konuyu açıklamaya çalışır iken, bir meslektaşımızın, “Geçin kardeşim bunları, gündem bu mu? Hangimiz dava açıyoruz?” şeklindeki sert ve çirkin bir üslupla çıkışı, ortalama düzeyi, daha doğrusu düzeysizliği ya da yetersizliği açığa çıkarır iken, diğer yandan, çoğu zaten zor durumda olan mükelleflerimizin vergi ziyaı cezalarını onlar için çok zor da olsa, kuzu kuzu ödemeleri, dava açıp ödemeyenlere göre bir haksızlık olmuyor mu? Ancak, birisi dışında o toplantıya katılan tüm meslektaşlarımız yaptığımız sunuşu sonuna kadar ilgi ile dinleyip, sonra da sorular yöneltmesi, ve bazı aldıkları cevaplarda biz bunları bilmiyorduk, şeklindeki ifadeleri, bilgilendirmeye yönelik ihtiyacı ortaya koyuyor idi. Örneğin, toplantıda dinleyen meslektaşlarımızın, en çok dikkat ettiği ve o toplantıda farkına vardığı ama, pratikte aslında çok bilinmediğinden uzlaşmalarda uygulanmayan çok önemli iki nokta da şu idi:

    03/02/1999 tarih ve 23600 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan TARHİYAT ÖNCESİ UZLAŞMA YÖNETMELİĞİ’nin 15. maddesinin sonundaki, kısmi uzlaşma uygulaması ile, yine aynı maddenin en sonundaki “Uzlaşma talep edildiği halde görüşmeler sonucunda uzlaşılamayan matrah farklarına ilişkin uzlaşma komisyonunun teklif ettiği miktarlar tutanaklarda yer alır.

    Bu şekilde düzenlenen uzlaşma tutanağı ile vergi inceleme raporunun vergi dairesine intikali üzerine, vergi dairesince yapılacak tarhiyatın dava açma süresinin son günü akşamına kadar komisyonun teklif ettiği miktarı kabul ettiğini belirten bir dilekçe ile vergi dairesine başvuran mükellefle başvuru tarihi itibariyle uzlaşma vaki olmuş sayılır ve buna göre işlem tesis edilir.” ifadelerinin anlamıdır.

    İlkinde, Bu yönetmelikle mükellefe kısmi uzlaşma hakkı tanınmıştır. Yapılan tarhiyatın bir kısmının kabulü geri kalan kısmının ise, reddini talep edebilirsiniz. Ancak, Böyle bir talepte bulunacak iseniz, inceleme elemanına yazılı olarak, tutanak imzalanmadan önce bilgi verilmesinde yarar olacaktır. Çünkü, inceleme raporunun formatı farklılaşır.

    İkinci olarak ise, tarhiyat öncesi uzlaşmada yukarıda alıntıladığımız şekilde, uzlaşma komisyonuna “uzlaşmadığınızı, komisyonun son teklifinin uzlaşma tutanağına yazılmasını” talep edebilirsiniz. Bu talebiniz üzerine, komisyon, son teklifini uzlaşma tutanağına yazacaktır.

    Ardından, idarece, mükellefinize, uzlaşılmamış rakamlarla ihbarname tebliğ edilecektir. İşte bu ihbarnamenin tebliği tarihinden itibaren 30 gün içinde, ister uzlaşma komisyonunun uzlaşma tutanağındaki son teklifi ( özellikle gecikme zamları de dikkate alınarak) kabul ettiğinize ilişkin yazılı olarak idare başvurabilir veya veya ihbarnamedeki rakamlara göre, dava açmayı tercih edebilirsiniz. Yani bu en az bir aylık düşünme süresini her mükellefin çok iyi şekilde bilmesi ve kullanabilmesi gerekiyor. Yani komisyonda hemen o anda, tamam uzlaşmayı kabul ediyoruz, demenin hiçbir faydası yoktur. Yasal hakkınız olan düşünme süreniz içinde, konuyu etraflıca araştırabilir, inceleyebilir, konu hakkında meslektaşlarımız ile iş bölümü ve işbirliğini oluşturabilirsiniz.

    Bir de dava açmanın sonucu olarak, yanlış bilinen ve hatta yanlış uygulanan ödeme ve vergi borcu konusunu da kısaca açıklamakta yarar var. Bazı idareciler, açılan vergi davalarına rağmen, dava konusu tarhiyat için, eğer yürütmenin durdurulması kararı çıkmamış ise, hemen ödeme emri tebliğ etmektedir. Bu ödeme emirlerinin, hem de en geç yedi gün içinde, ayrı dava konusu yapılması, zorunluluğu doğmaktadır. Aslında, bize göre, İYUY’nın 27/3. maddesi açıktır. “Vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri malî yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur.” Dolayısıyla, mahkemeden yürütmeyi durdurma kararına bile gerek kalmaksızın, mükellef dava konusu vergi ve/veya cezayı ödemeye zorlanamaz. Öte yandan, eğer bir mükellef vergi mahkemesinde dava açtığı halde, davayı kaybetmesi halinde özellikle yargılama sürelerinin uzunluğu nedeniyle ağır gecikme zamları ile karşılaşma riskini göğüsleyemeyecek ise, istediği zaman ve istediği miktarda, istediği vergi türüne ilişkin olarak, VUK’un 112/3-b) son paragrafınca “Dava açılması nedeniyle tahsili duran vergi ve cezalar mükellefler tarafından istenildiği takdirde davanın devamı sırasında da kısmen veya tamamen ödenebilir.” Hükmünce ve bu anlamda vergi alındılarının arkasına idarece kayıt konularak, ödenmesi mümkündür. Bizler kazanamayacağımızı bildiğimiz hiçbir dava konusunu yargıya taşımamaya özen göstermeliyiz. Ancak, kaybedilen davalara da baktığımızda, özellikle esas hakkında değil de usul hakkındaki verilen kararları görüyoruz. Dolayısıyla, idare yargıda usul hükümlerine çok fazla dikkat edilmesi gerekiyor. Tabii bizler avukat olmadığımızda, mükellef adına açılan davaların yazışmaları mükellefe tebliğ edilmektedir. Mükellef mahkemece yapılan tebligatların öneminin farkında değil veya önemsenmez ise, en “balık” davalar bile ne yazık ki, usulden kaybedilebilmektedir.
    <BR clear=all>Bugünlerdeki, önemli olan konulardan birisi olarak, diğer semt temsilcilerimiz de Şirinyer semt temsilciliğinin yaptığı gibi, konuya ilişkin acil toplantılar yapması, meslektaşlarımız için hem ekonomik ve hem de mesleki ve demokratik olarak gelişimin önünü açacaktır.

    Tabii meslektaşımız konuya sadece kendi kişisel ve güncel çıkarı açısından ve dar baktığında, “Yahu, ben doğru düzgün, muhasebe paramı alamıyorum, bir de dava ile uğraşıp, neden zamanımı harcayayım?” Ya da, Bazı inceleme elemanlarının tutanakları mükellefe imzalatır iken, üstü kapalı olarak, “bak dava filan açarsan, bu sefer geriye dönük beş yılını da incelerim ha!.. “ türünden tehditlerini meslektaşlarımızın bir kısmının da ciddiye alması bir zaafiyetin göstergesidir. Biz şimdiye kadar, ülkemizin dört bir yanında, bir sürü dava açtığımız halde, hiç kimseden de, dava açtık, diye bir inceleme yapılmadı ve de duymadık.

    Mesleki alanımızda hızlanan uzmanlaşma ve/veya branşlaşma sürecinde, herkes, her işi yapamaz, ama mesleki olarak işbölümü ve işbirliği yapabilir. Bu doğal olarak, yapılan dava açma işine harcanan emek ve zamana bağlı olarak elde edilen gelirin de birleşmesi ve paylaşılmasını kabul eder. Bu tarzda, işbölümü ve işbirliği yaptığımız ve birlikte çalışmaktan duydukları memnuniyeti ve davayı kazanan mükellefinin gözündeki mutluluğu görebilen meslektaşlarımızın sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bu anlamda, pek çok meslektaşa pek çok yardımımız oldu. Hatta bunların çoğu da gönüllü ve keyifli birer çalışma olarak kaldı, yani profesyonelleşmedi.

    Bu aşamada meslektaşlarımıza bir çağrıda bulunuyoruz. Esas olarak bizlerin çalışma alanımız KOBİ lerdir. Bu anlamda, KOBİ lere destek olmak hem mesleki ve hem de adalesiz ve haksız vergi cezaları karşısında demokratik bir görevimiz olması nedeniyle, tüm ihbarnamelere (bazı özel istisnalar hariç!) karşı dava açma yollarını araştırmaları ve/veya işi bilenlerle işbirliği ve iş bölümü yapmalarını öneriyoruz.

    Elinize geçen her türlü ceza ihbarnamesi ve tebliğ zarfını iyi inceleyiniz, şekli hükümleri taşıyorlar mı? Örneğin tebligat hükümlere uygun mu ve ne zaman?

    Özellikle tebliğ alınan vergi/ceza ihbarnamesinin altındaki tabloda belirtilen, Yapılan Tarhiyatın/Kesilen Cezanın Nedeni: olarak gösterilen yasal dayanağın anlamını ciddi olarak sorgulanmalıdır.

    VUK’nun 4. kitabı ve İYUY özellikle ilkeler ve kavramların içeriği iyi özümsenmelidir.

    Adli ve İdari cezalar ve yargılamaların farklılıklarına özen gösterilmeli ve hiçbir meslektaşımız kendisini bir hukukçu ile kıyaslamamalıdır.

    Ayrıca pratikteki büyük kolaylığı açısından, www.danistay.gov.tr/ web sitesinin bilgi bankası kısmının kelimelerden karar arama, bölümü kaynak olarak her geçen gün daha da zenginleşmektedir.

    Son olarak da, şu ana kadar kazandığımız bazı dava konularının şimdilik sadece başlıkların verelim. her biri ayrı ayrı haklarında yazılabilecek uzun konular olduğunda ihtiyaç istediğiniz konuyu her zaman bilgilenmenize sunabiliriz.

    Vergi Ziyaı Cezaları,
    SMİYB kullanma fiilleri,
    SMİYB kullanma fiilleri,
    Randıman farkları,
    Örtülü Kazanç,
    Defterdeki KDV İndirimlerinin reddi,
    Takdir Komisyonu Kararlarının hemen hemen hepsi,
    Tevkifat yoluyla yapılan stopajlardaki sorumluluk uygulaması,
    İhracatta haksız KDV İadesi,
    Zayi olan belge ve defterler nedeniyle yapılan tarhiyatlar,

    AATUHK Uygulamaları,
    Ödeme Emirleri,
    İlanen Tebliğler,
    Şirket ortaklarının kamu borçları nedeniyle sorumluluk uygulaması,
    Yapılan kesintilerin ödenmemesi halinde, karşı taraftan aranması,
    İhtiyati Haciz kararları,
    Yurt dışına çıkış yasağı,

    Usulsüzlük Cezaları, (Genellikle de özel usulsüzlük cezaları)
    Belge almama fiilleri,
    Belge vermeme filleri,
    Bilgi vermekten çekinme ve VUK.nun mük. 257. maddesindeki yetkiye göre, düzenlenen fiiller,
    ÖKC uygulamaları,
    Muhasebe Standartlarına Uyulmaması,
    Durmayan araç ve sevk irsaliyeleri,
    Damga Vergisinde özel usulsüzlük ve
    e@beyanname uygulamasındaki sıkıntılar,

    gibi, daha pek çok konuda açılan ve kazanılan davalar nedeniyle, mesleğimizin ayrıca, hukuksal olarak da daha iyi koşullarda yapılmasına katkıda bulunmak isteyeceğinize inanıyoruz. Odamız üyesi her meslektaşımıza zevk ve keyifle yardımcı olduk ve olmaya da devam edeceğiz.

    Yazımız konusunda yardım isteyen üyemiz yalcin_onder@hotmail.com msn adresine de istek ve sorularını yöneltebilirler.

    Saygılarımızla.

    SMMM YALÇIN ÖNDER
    16.02.2006



  2. #2
    Müdavim Üye
    Üyelik tarihi
    02.Şubat.2005
    Nereden
    İzmir
    Mesajlar
    784
    Sayın Yalçın Önder üstadımıza verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz.
    Saygılarımla,

    Mustafa YILMAZ

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •