Toplam 4 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 4 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: şirketen borç alma

  1. #1
    Kıdemli Üye
    Üyelik tarihi
    04.Nisan.2012
    Nereden
    smmm
    Mesajlar
    214

    şirketen borç alma

    iyi geceler arkadaşlar
    tavananna

  2. #2
    Kıdemli Üye
    Üyelik tarihi
    04.Nisan.2012
    Nereden
    smmm
    Mesajlar
    214
    yabancı tek ortaklı Türkiyede kurulmuş ltd. şirket de 02/2020 de karar alındı 03/2020 de 1.000.000.tl kar payı dağıtımı yapıldı. maliye bakanlığı yasaklamadan önce. 04/2020 de tekrar kar dağıtımı düşünülüyordu kar dağıtımı yasağı gelince vazgeçildi. ortak nakit ihtiyacı 750.000. yi şirketten borç olarak eft yapmak istiyor.yani paralar yurt dışına transfer edilecek. Adatlandırılıp gereken faiz ve vergi ödemesi yapılacak.Vergi net. sayfasında Adat faizinin oranı 13,06,2020 tarihinde %9 olduğu yazıyor.Bu doğru mu?
    Para medya.com. tr de 20,05,2020 tarihli paylaşımda Masak'ın 1.000.000.TL. ve üzeri para transferlerini izleyeceğini yazıyor. Bu 1000.000. Tl Yıllık toplamda mı yoksa.tek seferde mi olursa izleniyor.
    Şirketten borç alacağı parayı parça parça alsa dahamı iyi olur.
    imkanlarınız dahilinde yardımcı olabilirseniz çok sevinirim. salı gününe kadar cevap vermem lazım.
    peşinen teşekkür eder, .iyi günler ve hayırlı işler dilerim.
    tavananna

  3. #3
    Kıdemli Üye
    Üyelik tarihi
    04.Nisan.2012
    Nereden
    smmm
    Mesajlar
    214
    yaptığım araştırmalar sonucu adatlandırmaktan başka yol bulamadım. aşağıda konu ile ilgili yazıları koyacağım. cevaplama bölümünde dosya ekle bölümünü bulamadım. keşke olsaydı.,
    ortak banka hesabından kendi şahsi hesabına parayı gönderseydi. giden para 131 hesapta görünecek. bu durumda da varlık barışı çıkarsa faydalanabilir mi.


    ŞİRKET İLE ORTAKLAR ARASINDA ÖDÜNÇ PARA VERME ALMA VE KDV DURUMU “C/Hâ€
    Published on February 2, 2018

    HASAN SANCAK
    HASAN SANCAKFollow
    Like18
    Comment1
    0
    Şirket sahibi gerçek kişiler şirketinin ayrı bir kişiliğe sahip olduğunu unutarak veya işlerine gelmediği için, şirketin parasını istediği gibi kullanma yoluna gitmektedir. Bu açıdan da şirketlerin mali tablolarında ortaklar cari hesapları kullanılmaktadır.

    6802 sayılı yasanın 28 maddesinin 2.nci fıkrasında sayılan “kendileri veya başkaları hesabına menkul kıymet alıp satmayı, alım-satıma tavassut etmeyi veya alıp sattıkları menkul kıymet karşılığı borçları ödemeyi taahhüt etmeyi meslek haline getirenlerin bu faaliyetleri dolayısıyla lehlerine kalan paralar ile mevduat faizi vermek veya sair adlarla faiz ve benzeri menfaatler sağlamak üzere devamlı olarak para toplama işiyle uğraşanların topladıkları paralara sağladıkları gelir ve menfaatler üzerinden komisyon, ücret, hizmet karşılığı gibi adlarla aldıkları paralar dahil†bu işlerden herhangi birini esas iştigal konusu olarak yapanlar “BANKER†sayılır.

    5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktöring ve Finansman Şirketleri Kanunu gereğince, kazanç elde etme amacıyla ödünç para verebilecek olanlar; bankaların yanı sıra, finansal kiralama, faktöring ve finansman şirketleridir. İkrazatçılık ise tamamen kaldırılmıştır.

    5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 241.maddesine göre, kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi "TEFECİ" sayılmış ve iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır.

    Madde metninden de anlaşılacağı üzere yasal yetkiye sahip olmadan, kazanç elde etme amacıyla bir defaya mahsus dahi olsa borç verilmesi işlemi, suçun oluşumu için yeterlidir. Ancak, ödünç verilen paranın faizsiz veya menfaatsiz olması durumunda suç oluşmayacaktır.

    Şirket ortakları aşağıdaki hususa çok dikkat etmeleri gerekir.

    Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 358/1.maddesinde, Anonim şirketlerde, ortakların sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ifa etmeleri ve şirketin serbest yedek akçelerle birlikte kârı' nın, geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olması halinde şirkete borçlanabileceği hüküm altına alınmıştır. TTK’ nun 644/1-b maddesine göre, 358.madde hükmü aynı zamanda Limited şirket ortakları için de uygulanacaktır. TTK' nun bu hükmü 5237 sayılı Kanun'un 241.maddesinin bir istisnasını teşkil etmektedir. Yani şartların oluşması halinde Anonim ve Limited şirket ortakları şirketin parasını faizsiz (KDV hesaplamak şartıyla) olarak kullanabileceklerdir.

    Diğer bir ifade ile Türk Ticaret Kanunu’nun 358.maddesinde bulunan Pay sahipleri, sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ifa etmedikçe ve şirketin serbest yedek akçelerle birlikte kârı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olmadıkça şirkete borçlanamaz. Hükümlerine göre pay sahipleri, şirketin serbest yedek akçelerinin ve kârının toplamı geçmiş yıl zararlarını karşılayan bir durumda ise şirkete borçlanabileceklerdir. Bu maddede şirkete borçlanmanın söz konusu şartlar dahilinde ne miktarda olacağı, sınırının ne olacağı belirtilmemektedir.

    Bu şartlar dışında yapılacak olan borçlanma Kanun hükmüne aykırı olur. Aykırılık olursa, borçlanan ortaklara değil, ortaklara borç verenlere üç yüz günden az olmamak üzere adli para cezası verilir.

    Gerek Maliye Bakanlığı muktezaları gerekse mahkeme kararlarıyla da desteklendiği üzere, ortakların şirket parasını faizsiz olarak çekip kullanmaları bir finansman hizmeti kabul edilerek KDV'ye tabi tutulmaktadır. Ortak tarafından faizsiz olarak kullanılan paraların adat yoluyla emsal faizinin (şirketin kendi kullandığı kredi varsa kredi faizi oranında) hesaplanması ve hesaplanan faize %18 KDV uygulanarak ortağa fatura edilmesi gerekmektedir.

    Nitekim, ortakların işletmeden faizsiz para kullanmaları ile ilgili bir vergi incelemesinde KDV yönünden yapılan tarhiyata açılan davada vergi mahkemesinin, "ortakların şahsi kullanımları için işletmeden çektikleri paralar nedeniyle hesaplanması gereken faizler, teslim veya hizmetin karşılığını teşkil eden bedel kapsamında olmadığından, ayrıca, Yasa’nın öngördüğü anlamda ve bir hizmet karşılığı davacı şirket adına bir menfaat doğmadığından, KDV'ye tabi olmadığı gerekçesiyle tarhiyatın kaldırılmasına karar vermesine rağmen" Danıştay 4.daire "ortaklarına borç para vermek suretiyle faiz geliri elde edilmesinin anılan Kanun kapsamında ticari faaliyet olarak kabul edilmesi ve dolayısıyla söz konusu borç verme işlemi sonucu elde edilen faiz gelirinin KDV'ye tabi olduğuna" karar vermiştir (Dnş.4.D. 21.03.2007 tarih E:2006/222, K:2007/910).

    Aynı konuda yapılan bir başka vergi incelemesinde KDV yönünden yapılan tarhiyata açılan davada vergi mahkemesinin, "ortakların şirket işlerinin yürütülmesi amacıyla her zaman şirketten borç para almaları veya şirkete borç para vermeleri mümkün olup, bunun iş yaşamının doğal akışı gereği olduğu gibi ortaklara para kullandırılmasının yasa'nın öngördüğü anlamda bir hizmet olmadığı ve finansman temini hizmeti sayılmayacağı dolayısıyla, KDV'ye tabi olmadığı gerekçesiyle tarhiyatın kaldırılmasına karar vermesine rağmen" Danıştay 9.daire "ortaklara borç para vermek suretiyle finansman hizmeti sağlanmasının anılan Kanun kapsamında ticari faaliyet olarak kabul edilmesi ve dolayısıyla söz konusu borç verme işlemi sonucunda elde edilen faiz gelirlerinin KDV'ye tabi olduğuna" karar vermiştir (Dnş.9.D. 05.05.2005 tarih E:2004/1454, K:2005/1204).

    Yine İstanbul 9.Vergi Mahkemesi 2011 tarihli kararında, "Mükellef kurumun kullandırdığı paraların finansman hizmeti olarak kabul edilip edilmeyeceği değerlendirildiğinde, hizmet, ekonomide özelliğe sahip malın tersine, elle tutulamayan ve saklanması mümkün olmayan, insan ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik olarak üretilen veya organize edilen faaliyetler olarak tarif edilmiştir. KDVK' nun 4.maddesinde ise hizmet; bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi tarif edilmiş olmakla beraber bu haller sınırlandırılmamıştır. Hizmet tarifinden yola çıkıldığında ihtiyaçların giderilmesinde bir şeyi kullandırmak da hizmet olduğuna göre olayda davacı kurum ilişkili olduğu kişi veya kurumların parasal ihtiyaçlarını giderme amacıyla para kullandırmak suretiyle finansman hizmetinde bulunmuştur. Bu durumda davacı şirketin ilgili olduğu kurum ve kişilere para kullandırmasının hizmet olarak değerlendirilerek cezalı KDV tarhiyatında yasal isabetsizlik yoktur" İstanbul 9. Vergi Mahkemesi K: 2011/555,

    Aynı şekilde konu ile ilgili olarak Maliye Bakanlığı vermiş olduğu bir mukteza ‘da "Ortaklarla ilişkili kişilerden borç alım işlemi, finansman temini hizmeti kapsamında KDV'ye tabidir. Döviz cinsinden borçlarda dönem sonunda yapılan değerleme nedeniyle ortaya çıkan kur farkları KDV'ye tabi olmaz" şeklinde görüş bildirmiştir. KDVK' nun 1.maddesinde, Türkiye'de yapılan ticari, sınai, zirai ve serbest meslek faaliyeti kapsamındaki teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi tutulacağı; aynı Kanun'un 4.maddesinde, hizmetin, teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemler olduğu; bu işlemlerin bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek şeklinde gerçekleşebileceği hüküm altına alınmış bulunmaktadır. Bu hükümler uyarınca, ortaklarınızla ilişkili kişilerden borç alma işleminiz, finansman temin hizmeti kapsamında KDV'ye tabi olup, bedelin döviz cinsinden ifade edildiği borç işlemlerinde VUK' nun değerlemeye ilişkin hükümleri uyarınca dönem sonunda yapılan değerleme nedeniyle ortaya çıkan kur farkı, alacaklıya ödenmediği sürece KDV hesaplanmayacaktır (MB.13.08.2007 tarih ve B.07.1.GİB.0.01.55/5524-224/71888

    HOLDİNG şirketlerce yapılan 6802 sayılı yasanın 28.nc maddesinin ikinci fıkrasındaki ödünç para verme işlemi gibi işlemler esas iştigal konusu olarak değerlendirilmeyeceğinden BSMV nın konusuna girmeyecektir. Bu itibarla ödünç para verme işlemi gibi işler esas sözleşmede yer alsa bile gerekli yasal yetki izin alınmadan yapılması halinde bu işlemi yapan holding banker sayılmayacak ve BSMV mükellefi olmayacaktır.

    Holdinglerin yurtiçi ve yurtdışı bankalardan KDV'siz temin ettikleri kredileri, bağlı grup şirketlerine aynen kullandırmaları ve buna ilişkin faiz, komisyon, kur farkı, BSMV ve benzeri giderleri aynen yansıtmaları işlemi masraf aktarımı mahiyetindedir.

    Masrafların aynen yansıtıldığı bu işlemlerde bir katma değer yaratılması söz konusu değildir. Masraf aktarımlarında, eğer aktarılan masraflar için KDV yüklenilmiş ise, bu verginin indirimi için masraf aktarımı da KDV'ye tabi tutulmaktadır. Aktarılan masraf unsuru KDV'den istisna bir işlemden doğmuş ise, masraf aktarımı da KDV'den istisna olacaktır.

    Bu çerçevede holdinglerin, kendi adlarına aldıkları kredileri bağlı şirketlerine aynen kullandırması ve adlarına tahakkuk ettirilen faizleri ve diğer masrafları aynen bağlı şirketlerine aktarması halinde, KDV söz konusu olmayacaktır. Ancak holdinglerin, banka ve finans kuruluşlarından KDV'siz olarak temin ettikleri kredileri, bağlı grup şirketlerine aynen değil de, bir komisyon ya da ilave bir değerle kullandırması halinde bu işlem, finans hizmeti olarak değerlendirilerek KDV'ye tabi tutulacak, KDV'nin matrahı ise, komisyon ya da ilave tutar olacaktır.

    Danıştay’a intikal eden bir olayda inceleme elemanınca, aynı holding bünyesinde bulunan bir şirketin kendi adına aldığı banka kredisini, holdinge mensup başka bir şirkete kullandırmasının bir finansman temin hizmeti olduğu ve bu hizmet için fatura düzenlenerek KDV hesaplanmaması nedeniyle KDV tarhiyatı yapılmıştır. Vergi mahkemesi, şirketin bankacılık işlemleriyle uğraşmadığı, kendi adına aldığı banka kredisini aynı holding bünyesinde başka bir şirkete kullandırmasının ticari, sınai, zirai faaliyet ile serbest meslek faaliyeti kapsamında değerlendirilerek finansman temini hizmeti olarak kabul edilmesinde isabet bulunmadığı gerekçesiyle cezalı tarhiyatı terkin etmiştir. Danıştay 11.Daire ise Vergi Mahkemesi kararını onamıştır (Dnş.11.D. 05.02.1998 tarih, E: 1997/300, K:1998/330).

    ÖRNEK ÖZELGELER:

    "Yurtiçi ve yurtdışı bankalardan sağlanan krediler nedeniyle ödenen faiz, komisyon vb. ödemeler KDVK' nun 17/4-e maddesine göre KDV'den istisnadır. Bu kredi tutarına ilişkin masrafların herhangi bir fark ilave etmeksizin bağlı şirkete aynen yansıtılması, aslı vergiye tabi olmayan bir işleme ilişkin masraf aktarımı mahiyetinde olduğundan KDV'ye tabi tutulmayacaktır. Kredi aktarımı dolayısıyla masraflara ilaveten herhangi bir bedel alınması halinde ise bu bedel üzerinden KDV hesaplanacaktır" (GİB, 23.06.2009 tarih ve B.07.1.GİB.0.01.53/5317-2358 sayılı muktezası).

    "Holding şirketin sağladığı krediyi bire bir aynı şartlarla veya vade, faiz, masraf aynı ancak bölümler halinde veya vadeye bağlı olmaksızın masraf ve faizler aynı kalmak şartıyla parça parça grup şirketlerine yansıtılması da KDV'ye tabi olmaz" şeklinde görüş bildirilmiştir (MB'nin, 20.05.1999 tarih ve 2015 sayılı muktezası).

    "Şirketinizin bankadan temin ettiği kredinin bir kısmını veya tamamanı grup firmalarına birebir aktarması işlemi KDV'ye tabi olmayacak ancak, söz konusu işleme ilişkin olarak komisyon ve benzer adlar altında herhangi bir bedel alınması durumunda bu tutarlar üzerinden KDV hesaplanacaktır (GİB, 23.08.2011 tarih ve GİB.0.06.49-010.01-16 sayılı muktezası).

    Öte yandan, alıcı ve satıcı arasında yapılan anlaşma gereği aynen aktarılan teminat mektubu masraf ve komisyon bedellerine de KDV uygulanmayacaktır (Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı 15.05.2008 tarih ve 281/14999 sayılı, 19.4.2011 tarih ve GİB.4.34.17.01-KDV.17-309 sayılı muktezalar)

    KVK’ nın 12 nci maddesinde; kurumların ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmının ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye sayılacağı, hüküm altına alınmıştır.

    KVK’ nın 11 inci maddesinin (1/b) bendinde ise örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkları ve benzeri giderlerin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınamayacağı belirtilmektedir.

    Örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkı ve benzeri giderlerin kanunen kabul edilmeyen giderler arasında sayılmasının asıl nedeni; şirketlerin, sermaye artırımına gitmek yerine borçlanma yoluna giderek, hem ortaklar açısından daha karlı bir durum yaratılmasının hem de kurum kazancının gider yazılan faiz tutarı kadar azalmasının önlenebilmesidir.

    Örtülü Sermaye Sayılan Borçlanmalar

    Bir borçlanmanın örtülü sermaye sayılabilmesi için aşağıdaki şartların tamamının gerçekleşmesi gerekir.

    Borç ortaklarından veya ortaklarla ilişkili kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin etmelidir ve temin edilen borç işletmede kullanılmalıdır.
    İşletmede kullanılan borçların hesap dönemi içerisinde herhangi bir tarihteki tutarı, kurumun öz sermayesinin üç katını aşmalıdır.
    Borcun Doğrudan veya Dolaylı Olarak Ortak veya Ortakla İlişkili Kişiden Temin Edilmesi

    Örtülü sermayenin asli unsuru, borcun ortak veya ortakla ilişkili kişilerden temin edilmesidir. Eğer borç veren kişi veya kurum, ortak veya ortakla ilişkili kişi tanımına girmiyorsa örtülü sermayeden bahsedilmesi mümkün değildir. Ancak Kanun maddesinde “… doğrudan veya dolaylı olarak …†ifadesine yer verildiğinden, yapılan bir borçlanmada dolaylı da olsa bu türden bir ilişki kurulabiliyorsa örtülü sermaye söz konusu olabilecektir.

    Buna göre, borcun üçüncü kişi veya kurumlar aracılığı ile ortak veya ortakla ilişkili kişilerden temin edilmesi halinde de örtülü sermayenin varlığı ileri sürülebilecektir.

    Örnek: (A) Kurumu, (B) Kurumunun %20 paylı ortağıdır. (A) Kurumu 2016 hesap dönemi içerisinde (C) kurumuna, (C) kurumu da (B) kurumuna borç vermiştir. (C) kurumu ile diğer iki kurum arasında ortaklık veya ortakla ilişkili kişi bağı yoktur.

    Örnek olayda görüldüğü gibi, (B) kendisiyle ortaklık veya ortakla ilişkili kişi bağı olmayan (C)’den borç almıştır. Dolayısıyla sırf bu veri ile borcun örtülü sermaye olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Durum bu olmakla beraber, örnek olayda borcun esasında ortak (A)’dan alındığı, (C)’nin ise aracı olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bir başka deyişle, (B) dolaylı olarak ortağı (A)’dan borç almıştır. Bu durumda, diğer şartların da varlığı halinde yapılan borçlanma örtülü sermaye olarak değerlendirilebilecektir. Kanun maddesinde dolaylı ilişkinin açık bir tanımlaması yapılmamıştır. Bu nedenle dolaylı borçlanmalarda örtülü sermayenin varlığı tereddütlere neden olabilecek niteliktedir.

    Örneğin, aracı pozisyonundaki kişi veya kurum aldığı borcu kendi işletmesinde kullanır ve belli bir süre sonra diğer kuruma borç verirse dolaylı borç temininden bahsedilemeyebilir. Bu nedenle, örnek olaydaki gibi dolaylı borç ilişkilerinde konunun objektif kriterlere göre ve net bir şekilde ortaya konması gerekir.

    Aşağıdaki bölümlerde ortaklardan ve ortaklarla ilişkili kişilerden temin edilen borçlanmalar ayrı başlıklar altında irdelenmiştir.

    Kurum Ortaklarından Yapılan Borçlanmalar

    Kurumların ortaklarından temin ettikleri borçlanmalar, diğer şartların da varlığı halinde örtülü sermaye sayılacaktır.

    Ortaklık ilişkisi, kurumun hem ortak olduğu kurumları hem de kuruma ortak olan gerçek kişi ve kurumları kapsamaktadır. Örneğin, bir kurum açısından kendisine ortak olan kişi ve kurumlar ile bu kurumun sermayesine iştirak ettiği diğer bir kurum ortaklık ilişkisi kapsamındadır.

    Ortaklardan temin edilen borçların örtülü sermaye kapsamında değerlendirilmesinde ortaklık payı oranının bir önemi bulunmamaktadır. Bir başka deyişle ortaklık payı ne olursa olsun, ortaklık ilişkisi içerisinde bulunulan kişi ve kurumlardan yapılan borçlanmalar örtülü sermaye kapsamındadır.

    Ancak, kurumların Borsa İstanbul A.Ş. (BİST)’de işlem gören hisselerinin edinilmesi durumunda, söz konusu hisse nedeniyle ortak veya ortakla ilişkili kişi sayılanlardan temin edilen borçlanmalarda en az %10 ortaklık payı aranır (KVK Md. 12/4).

    Örnek: (A) Kurumu, ortağı Bay (B)’den 400.000 TL borç almıştır. (B)’nin kurumdaki ortaklık payı %4’tür. Ortaklık payının bir önemi olmadığı için diğer şartların da varlığı halinde söz konusu borçlanma örtülü sermaye sayılır.

    Örnek: (E) Kurumu, %8 hisse ile iştirak ettiği (F) kurumundan 2.000.000 TL borç almıştır. Söz konusu hisseler (F) kurumunun BİST’ te işlem gören hisseleridir.

    Bu türden bir ortaklık ilişkisinde KVK’nın 12 neci maddesinin 4 numaralı fıkrası gereğince en az %10 ortaklık payı arandığından, yapılan borçlanma örtülü sermaye kapsamında değildir.

    Ortaklarla İlişkili Kişilerden Yapılan Borçlanmalar

    Örtülü sermaye uygulamasında, borcun temin edildiği kişi yönünden ikinci grubu ortaklarla ilişkili kişilerden temin edilen borçlar oluşturmaktadır. Kurumların ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ettikleri borçlar da diğer şartların varlığı halinde örtülü sermaye sayılacaktır.

    “Ortakla İlişkili Kişi†kavramının tanımı Kanunun 12’nci maddesinin (3/a) bendinde yapılmıştır. Buna göre “ortakla ilişkili kişi†kavramı, Ortağın doğrudan veya dolaylı olarak en az %10 oranında ortağı olduğu bir kurumu, Ortağın en az %10 oranında oy veya kâr payı hakkına ya da hisselerine sahip olduğu bir kurumu, Doğrudan veya dolaylı olarak, ortağın veya ortakla ilişkili bu kurumun sermayesinin, oy veya kâr payı hakkına sahip hisselerinin en az %10'unu elinde bulunduran bir gerçek kişi veya kurumu, ifade etmektedir.

    Bentte geçen “gerçek kişi†ifadesi, GVK’ nın uygulanmasında gerçek kişi olarak kabul edilip vergiye tabi tutulan şahıslar ile şahıs şirketleri ya da adi ortaklıkları, “kurum†ifadesi de, sermaye şirketleri, kooperatifler, iktisadi kamu kuruluşları, dernek veya vakıflar ile bunlara ait iktisadi işletmeler ve iş ortaklıklarını kapsamaktadır.

    Görüleceği gibi doğrudan ortaklık ilişkisi bulunan kişi ve kurumlardan yapılan borçlanmalarda herhangi bir pay sınırı aranmazken (BİST’ te işlem gören hisseler hariç), ortakla ilişkili kişilerden yapılan borçlanmalarda ise en az %10’luk bir sınır aranmaktadır.

    Kişi ve kurumların borç kullanan kurumlara %10 oranından daha az sermaye, oy veya kâr payı hakkı bulunması halinde ortakla ilişkili kişi sayılması söz konusu değildir.

    Örnek A) Kurumu, (B) Kurumundan borç almıştır. (A) Kurumunun %5 paylı ortağı olan Bay (C) aynı zamanda (B) Kurumunun %15 paylı ortağıdır.

    Örnek olaydaki borçlanma işlemi örtülü sermaye kapsamındadır. Şöyle ki, (A) kurumunun ortağı olan (C), aynı zamanda borcun temin edildiği (B) Kurumunun %15 paylı ortağı olduğundan (B) Kurumu (A) Kurumunun ortakla ilişkili kişisidir. Burada önemli olan borcu kullanan (A) Kurumunun ortağı (C) nin en az %10 paylı olmak üzere (B) kurumuna ortak olmasıdır. (C)’nin (A) kurumundaki ortaklık payının ise bir önemi yoktur. Dolayısıyla (A)’daki ortaklık payının %5 olması borçlanmanın örtülü sermaye kapsamında değerlendirilmesine engel değildir.

    Örnek A) Kurumunun ortağı olan (B) aynı zamanda (C) Kurumunun % 20 paylı ortağıdır. (C) Kurumu da (D) Kurumunun %60 paylı ortağıdır. (A) Kurumu, (D) Kurumundan borç kullanmıştır. Örnek olayda doğrudan bir ilişki kurulamamakla beraber söz konusu borçlanma işlemi örtülü sermaye kapsamında değerlendirilecektir. Çünkü, ortak (B), (D) Kurumunun (% 20 x % 60 =) % 12 paylı ortağı olarak kabul edilecektir. Bu dolaylı ilişki nedeniyle (D) Kurumu, (A) Kurumunun ortakla ilişkili kişisi sayılacaktır.

    Borcun İşletmede Kullanılması

    Ortaklardan veya ortaklarla ilişkili kişilerden temin edilen borçların örtülü sermaye olarak değerlendirilmesi için gerekli şartlardan biri de temin edilen borcun işletmede kullanılması gereğidir. Temin edilen borcun aynı şartlarla diğer bir kişi veya kuruma aktarılması halinde, borcun işletmede kullanılması şartı gerçekleşmediği için örtülü sermaye söz konusu olmayacaktır.

    Borcun Öz Sermayenin Üç Katını Aşması

    Öz sermaye kavramı; kurumun VUK uyarınca tespit edilmiş olan hesap dönemi başındaki öz sermayesini ifade etmektedir. VUK’ un 192’nci maddesi uyarınca öz sermaye, aktif (mevcutlar ile alacaklar) toplamı ile borçlar arasındaki farktır. Yeni kurulan kurumlar bakımından kuruluş tarihinde anılan Kanuna göre tespit edilen öz sermaye tutarı, hesap dönemi başındaki öz sermaye olarak dikkate alınacaktır.

    Ortak veya ortakla ilişkili kişiden temin edilerek işletmede kullanılan borçların, hesap dönemi başındaki öz sermayenin üç katını aşan kısmı örtülü sermaye olarak kabul edilecektir. Dolayısıyla öz sermayenin üç katına kadar olan borçlanmalar hiçbir şekilde örtülü sermaye sayılmayacaktır. Ancak, bu sınır borç veren ortaklar ve ortakların ilişkide bulunduğu kişiler için topluca dikkate alınır.

    Borç/öz sermaye karşılaştırması sırasında, sadece ilişkili şirketlere finansman temin eden kredi şirketlerinden yapılan borçlanmalar hariç olmak üzere, ana faaliyet konusuna uygun olarak faaliyette bulunan ve ortak veya ortakla ilişkili kişi sayılan banka veya benzeri kredi kurumlarından yapılan borçlanmalar %50 oranında dikkate alınacaktır.

    Öte yandan, piyasa koşulları ve ticari teamüllere göre yapılan vadeli mal ve hizmet alımlarından kaynaklanan borçlanmalarda vade farkları ayrıca hesaplanmış olsa dahi bu borç tutarlarının öz sermaye tutarının hesabında dikkate alınmasına gerek yoktur. Ancak, gelecekte yapılacak bazı mal ve hizmet teslimleri karşılığında peşin alınan avanslar her ne kadar ticari işle alakalı da olsa, işletmelere finansman imkânı sağladıklarından alınan borç olarak değerlendirilecek ve örtülü sermaye hesaplamasında dikkate alınacaktır.

    Örtülü Sermaye Kapsamında Olmayan Borçlar

    Kurumların ortak ya da ortakla ilişkili kişilerden yapmış olduğu ve hesap döneminin başındaki öz sermayesinin üç katını aşan borçlanmalar örtülü sermaye olarak değerlendirilecektir. Örtülü sermaye uygulaması açısından genel kural bu olmakla birlikte

    KVK’nın 12’nci maddesinin 6 numaralı fıkrasında örtülü sermaye mahiyetinde olmayan borçlar düzenlenmiştir. Buna göre anılan düzenleme uyarınca ortak ya da ortakla ilişkili kişilerden alınmış olmasına rağmen örtülü sermaye olarak değerlendirilmeyecek olan borçlar şunlardır;

    Gayri nakdi teminatlar karşılığında üçüncü kişilerden yapılan borçlanmalar
    Kurumların ortaklarının veya ortaklarla ilişkili kişilerin sağladığı gayri nakdi teminatlar
    Karşılığında üçüncü kişilerden yaptıkları borçlanmalar örtülü sermaye sayılmaz. Buna karşılık nakdi teminat karşılığında sağlanan krediler ise borç/öz sermaye oranının hesabında işletmeye verilen borç olarak dikkate alınacaktır.

    Banka ve finans kurumlarından temin edilerek kullandırılan borçlar

    Ortaklar vasıtasıyla kurumların iştiraklerinin, ortaklarının veya ortaklarla ilişkili kişilerin, banka ve finans kurumlarından ya da sermaye piyasalarından temin ederek aynı şartlarla kısmen veya tamamen kullandırdığı borçlanmalar örtülü sermaye sayılmaz. Buna göre, kredibilitesi olan grup şirketinin, anılan kaynaklardan temin edip ihtiyacı olan diğer grup şirketlerine aynı şartlarla kısmen veya tamamen aktardığı krediler örtülü sermaye tutarının tespitinde borç olarak dikkate alınmayacaktır.

    Bankalar tarafından yapılan borçlanmalar

    5411 sayılı Bankacılık Kanununa göre faaliyette bulunan bankalar tarafından yapılan borçlanmalar, herhangi bir şart veya tutarla sınırlı olmaksızın örtülü sermaye olarak değerlendirilmeyecektir.

    Finansal kiralama şirketleri, finansman ve faktöring şirketleri ile ipotek finansman kuruluşlarının bankalardan yaptıkları borçlanmalar;

    3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu kapsamında faaliyet gösteren finansal kiralama şirketleri, 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamında faaliyet gösteren finansman ve faktöring şirketleri ile ipotek finansman kuruluşlarının bu faaliyetleriyle ilgili olarak ortak veya ortakla ilişkili kişi sayılan bankalardan yaptıkları borçlanmalar, örtülü sermaye olarak değerlendirilmeyecektir

    Örtülü Sermaye Tutarının Tespiti

    KVK’nın 12 nci maddesinin 1 numaralı fıkrası uyarınca kurumların ortak ya da ortakla ilişkili kişilerden temin ettikleri borçların tamamının örtülü sermaye olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp, sadece borcu alan kurumun öz sermayenin üç katını aşan kısım örtülü sermaye olarak değerlendirilecektir. Buna bağlı olarak söz konusu bu kısma ilişkin faiz, kur farkı ve benzeri giderler kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacaktır. Borcun hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı örtülü sermaye olarak kabul edildiğinden, bu limiti aşan kısma isabet eden faiz, kur farkı ve benzeri giderlerin geçici vergi dönemleri de dahil olmak üzere verginin matrahından indirilmesi mümkün olmayacaktır.

    Örnek: (A) A.Ş.’nin 2016 takvim yılına ait hesap dönemi başındaki öz sermayesi 400.000 TL olup, bu hesap dönemine ilişkin olarak yaptığı borçlanmalar aşağıdaki gibidir.

    Ortak (E)’den doğrudan alınan 400.000 TL,

    Ortak (F)’nin aktifine kayıtlı bir arsanın teminat gösterilmesi suretiyle Bay (Z)’den alınan 800.000 TL,

    Ortak (G)’den doğrudan alınan 600 .000 TL,

    Ortak (H) Bankasından alınan 4.000.000 TL,

    Yukarıdaki verilere göre, ortak (F)’den alınan teminat karşılığı Bay (Z)’den yapılan borçlanma KVK’nın12 nci maddesinin (6/a) bendi uyarınca örtülü sermayenin tespitinde dikkate alınmayacaktır. (H) Bankasından temin edilen borç ise mezkûr maddenin 2 numaralı fıkrası uyarınca %50 oranında dikkate alınacaktır. Buna göre, örtülü sermayenin tespitinde dikkate alınacak toplam borçlanma tutarı;

    Ortak (E)’den 400.000 TL,

    Ortak (G)’den 600.000 TL,

    Ortak (H) Bankasından 2.000.000 TL,

    Olmak üzere toplam 3.000.000 TL olacaktır.

    Kurumun hesap dönem başındaki öz sermayesi 400.000 TL olduğundan, örtülü sermaye öz sermayenin üç katının yani (3 x 400.000 TL =) 1.200.000 TL üzerindeki tutar olan 1.800.000 TL olacaktır. Söz konusu örtülü sermayenin borcu kullandıranlar açısından dağılımı aşağıdaki gibidir.

    [3.000.000 TL (-) 1.200.000 TL = 1.800.000,00 TL]

    ORTAK ÖRTÜLÜ SERMAYE ORANI ÖRTÜLÜ SERMAYE TUTARI

    Ortak (E) (400.000 TL /3.000.000 TL) x 1.800.000 TL 240.000 TL

    Ortak (G) (600.000 TL /3.000.000 TL) x 1.800.000 TL 360.000 TL

    Ortak (H) (2.000.000 TL /3.000.000 TL) x 1.800.000 TL 1.200.000 TL

    TOPLAM (240.000,00+360.000,00+1.200.000,000) = 1.800.000,00 TL

    Düzeltme İşlemleri

    KVK’nın12 nci maddesinin 7 numaralı fıkrası uyarınca örtülü sermaye üzerinden (kur farkı hariç) ödenen veya hesaplanan faiz ve benzeri tutarlar, gelir ve kurumlar vergisi uygulamaları açısından gerek borç alan gerekse borç veren nezdinde, örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılacaktır.

    Öte yandan, daha önce yapılan vergilendirme işlemleri, tam mükellef kurumlar nezdinde yapılacak düzeltmede örtülü sermayeye ilişkin kur farklarını da kapsayacak şekilde, taraf olan mükellefler nezdinde buna göre düzeltilecektir. Ancak söz konusu düzeltme işleminin yapılabilmesi için örtülü sermaye kullanan kurum adına tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması gerekmektedir.

    Buna göre, örtülü sermaye mahiyetinde değerlendirilen borçlanma işlemlerine taraf olan kurumlar nezdinde yapılacak düzeltme işlemlerine ilişkin usul ve esaslar, borcu kullandıranın mükellefiyet türü ve hukuki kişiliğine bağlı olarak şu şekilde olacaktır:

    Borç Verenin Tam Mükellef Kurum Olması

    Örtülü sermaye mahiyetinde olan borç nedeniyle, geçici vergi dönemi içinde örtülü sermaye şartlarının gerçekleşmesi halinde, o dönemde daha önce borç alan kurum tarafından giderleştirilen faiz, kur farkı ve benzeri giderler, bu işlemin yapıldığı geçici vergi döneminde hesaben gerekli düzeltmeye tabi tutulabilecektir. Borç veren kurum tarafından da aynı dönem içinde düzeltme yapılabilmesi mümkündür.

    Düzeltmenin, gider yazılan geçici vergi döneminden sonra yapılması halinde, borç alan kurum tarafından düzeltme beyannamesi ile tahakkuk eden vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şartıyla, borç veren kurum tarafından da (bir sonraki geçici vergi döneminde) düzeltme yapılabilecektir.

    Borç veren tarafından düzeltme yapılırken, faiz gelirlerinden örtülü sermayeye isabet eden kısımlar kâr payı geliri olarak dikkate alınacak ve şartların varlığı halinde iştirak kazançları istisnası olarak vergiden istisna edilecek; kur farkı gelirlerinden örtülü sermayeye isabet eden herhangi bir tutar var ise bu gelirler de vergiye tabi kazancın tespitinde dikkate alınmayacak; TL’nin değer kazanması sonucu örtülü olarak konulmuş sermayeye isabet eden bir kur farkı giderinin mevcut bulunması halinde de bu gider vergiye tabi kazancın tespitinde dikkate alınmayacaktır.

    Hesap dönemi kapandıktan sonra örtülü sermaye kullandıran kurumun yapacağı düzeltme talebi, vergi dairesince VUK uyarınca değerlendirilip sonuçlandırılacaktır. Bu düzeltme sonucu tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması halinde, karşı tarafın da gerekli düzeltme işlemini kendiliğinden yapması mümkün olacaktır.

    Verginin kesinleşmesi; dava açma süresi içinde dava açılmaması, yargı mercilerince nihai kararın verilmiş olması veya uzlaşmanın vaki olması gibi hallerde, verginin kesinleşmesi ve itiraz edilmeyecek durumda olmasıdır. Örtülü sermaye kapsamındaki finansmanı kullandıran kurum nezdinde yapılacak düzeltmede dikkate alınacak tutar, kesinleşen ve ödenen tutar olacaktır. Örtülü sermaye kapsamında borç kullanan kurumun, zaman aşımı süresi içinde düzeltme talebinde bulunmuş olması halinde, düzeltme sonucu tarh edilen verginin kesinleşip ödenmesi şartıyla karşı tarafta süreye bakılmaksızın gerekli düzeltme işlemi yapılacaktır.

    Borç Verenin Dar Mükellef Kurum, Gerçek Kişi, Vergiye Tabi Olmayan veya Vergiden Muaf Herhangi Bir Kişi Olması

    Örtülü sermaye mahiyetindeki borcun; dar mükellef kurum, gerçek kişi veya vergiden muaf herhangi bir kişiden alınmış olması durumunda, örtülü sermaye üzerinden ödenen faizler borç veren nezdinde, örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı olarak kabul edilecektir. Bu şekilde dağıtılmış kâr payı, net kâr payı tutarı olarak kabul edilecek ve brüte tamamlanarak belirlenen oranlarda vergi kesintisine tabi tutulacaktır. Örtülü sermayeye isabet eden kur farkı giderlerinin kâr payı olarak kabul edilmesi ve dolayısıyla vergi kesintisine tabi tutulması söz konusu değildir. Ayrıca, tahakkuk eden ancak ödenmemiş olan faizlerin de henüz dağıtılmış bir kâr payı olmaması nedeniyle kâr payı stopajına tabi tutulması mümkün olmayacaktır.02.02.2018

    YMM/BD HASAN SANCAK

    KAYNAK

    1- 6102 Sayılı TTK

    2- 5520 Sayılı KVK

    3- 6802 Sayılı GİDER V.K

    4- 5237 Sayılı TCK

    5- 5421 Sayılı Bankacılık K.

    6- 6361 Sayılı F. Kiralama. Faktöring

    ve Finansal Şirketler K.

    7- YMM Murat Yıldız

    8- BD İbrahim Güler







    Yayınlayan
    HASAN SANCAK
    HASAN SANCAK
    Takip Edin
    ŞİRKET İLE ORTAKLAR ARASINDA ÖDÜNÇ PARA VERME ALMA VE KDV DURUMU “C/Hâ€

    1 comment
    article-comment__guest-image
    Sign in to leave your comment
    HASAN SANCAK
    HASAN SANCAK
    13.10.2018 - 2023 Döneminde; Ortaklar İle Grup şirketlerine Olan Döviz Borçları, Değerlenemeyecek ve Kur Farkları Gider olarak Yazılamayacaktır 13.09.2018 tarih 30534 sayılı Resmi Gazete ’de yayımlanan 85 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye’de yerleşik kişiler arasındaki sözleşmelerde edimi döviz veya dövize endeksli olarak belirleme yasağı getirilmiştir. Daha önce yapılmış ve edimi döviz cinsinden olan sözleşmelerdeki edimin 13.10.2018 tarihine kadar Türk Lirasına dönüştürülmesi zorunluluğu bulunmaktadır. 85 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ve 06.10.2018 tarihli Tebliğ ile tanınan istisnaların dışındaki bütün sözleşmelerin edimlerinin 13.10.2018 tarihinden itibaren TL cinsinden olması zorunluluğu getirilmiştir. Şirketlerin ortaklarından borç alması (aynı şekilde ortaklarına borç vermesi), özünde bir borç sözleşmesine (Tüketim ödüncü sözleşmesi, Borçlar Kanunu 386’ncı madde) dayanmaktadır. Bu durum karşısında; 13/10/2018 tarihinden önce şirket ortaklarından alınan döviz ya da dövize endeksli borçların en geç bu tarih itibariyle TL’ye çevrilmesi ve kayıtlarında TL olarak izleme zorunluluğu getirilmiş olduğundan; 2018/4. Geçici vergi dönemi sonunda değerlemeye tabi tutulamayacaktır. Kur farkı gideri yazılamayacaktır. Kur farkı geliri yazılmayacaktır. Döviz ya da dövize endeksli borçlanılamayacaktır.
    iyi geceler
    tavananna

  4. #4
    Üye
    Üyelik tarihi
    14.Mayıs.2008
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    91
    Alıntı puduhepa Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    yabancı tek ortaklı Türkiyede kurulmuş ltd. şirket de 02/2020 de karar alındı 03/2020 de 1.000.000.tl kar payı dağıtımı yapıldı. maliye bakanlığı yasaklamadan önce. 04/2020 de tekrar kar dağıtımı düşünülüyordu kar dağıtımı yasağı gelince vazgeçildi. ortak nakit ihtiyacı 750.000. yi şirketten borç olarak eft yapmak istiyor.yani paralar yurt dışına transfer edilecek. Adatlandırılıp gereken faiz ve vergi ödemesi yapılacak.Vergi net. sayfasında Adat faizinin oranı 13,06,2020 tarihinde %9 olduğu yazıyor.Bu doğru mu?
    Para medya.com. tr de 20,05,2020 tarihli paylaşımda Masak'ın 1.000.000.TL. ve üzeri para transferlerini izleyeceğini yazıyor. Bu 1000.000. Tl Yıllık toplamda mı yoksa.tek seferde mi olursa izleniyor.
    Şirketten borç alacağı parayı parça parça alsa dahamı iyi olur.
    imkanlarınız dahilinde yardımcı olabilirseniz çok sevinirim. salı gününe kadar cevap vermem lazım.
    peşinen teşekkür eder, .iyi günler ve hayırlı işler dilerim.
    sayın puduhepa avans kar dağıtım yolunu düşündünüz mü acaba?yani bu yılın karından değilde onumuzdeki yılın kar dağıtımı hakkında.maliye bakanlığı bu yılın karın dağıtılmaması konusunda yasaklama yapmıştı.şirket sürekli kar eden bir firma ise ve bir önceki yıllarda dağıtılan karlar ortağın ihtiyacı olan paraya yakınsa bu yöntemi deniyebilirsiniz.şayet bir önceki yıl dağıtılan karlar ortagın ihtiyacı olan parayı karşılamıyorsa avans kardan sonra verilecek para için adatlandırmadan başka çareniz yok gibi görünüyor.
    ÇETİN MIZRAK

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •