DÜNYA
Vergiler ve adli tatil

Hakan Üzeltürk


İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 61. maddesinde 5219 sayılı kanunla yapılan değişiklikle 1.1.2005 tarihinden itibaren ağustos ayının birinci gününden başlayıp eylül ayının beşinci gününe kadar devam edecek olan süre adli tatil olarak belirlenmiştir. Daha önce 20 Temmuz-6 Eylül arası olan adli tatil bu değişiklikle 1 Ağustos-5 Eylül arası olarak belirlenmiştir. Başlangıç kısmı olarak temmuz ayının kapsam dışı bırakılmasını bir kenara koyarsak 6 Eylül tarihinin neden 5 Eylül olduğu hususunun gerekçelerde, birçok kanun maddesinde olduğu gibi, bir açıklaması yoktur. Meclis tutanaklarında da bu tarihle ilgili bir açıklama bulunmamaktadır. Adli tatilde bilindiği üzere en fazla problem sürenin sona ermesinden itibaren yapılacak hesaplamalarda ortaya çıkmaktadır. Daha önce İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 8 (3). maddesi kapsamında adli tatilin bitiminden itibaren 7 gün uzayacak olan sürelerin son günü 12 Eylül olurken, yeni düzenleme ile 2007 senesinde de uygulanacak olan son gün 11 Eylül mesai saati bitimi olacaktır. Bu konuda bazı yazılarda eskiye göre sürenin 11+1 olmak üzere 12 gün kısaldığı belirtilmektedir. Oysa bunun doğrusu 12+1 olmak üzere 13 gün olacaktır. Ayrıca yine basında adli tatilin 36 gün olduğu belirtilmektedir. Oysa süre 35 gündür. Bunlar akıllarda karışıklık yaratacak açıklamalardır.


Uygulamada bu süre değişikliğinin etkileri ve yanlış anlamalar hemen görülmeye başlamış, Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanan ve 30.6.2007 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan "1 Sıra No'lu Mali Tatil Uygulaması Hakkında Genel Tebliğ"de verdiği örnekte dava açma süresinin son gününü 12 Eylül olarak belirtmiştir. Bu hatayı daha önce internet ortamında yayınlanan taslak metinde görerek yazdığımız 29.6.2007 tarihli "İdare Dava Açacak Mükellefleri Yanıltıyor" başlıklı yazımız da İdare tarafından dikkate alınmayarak söz konusu tebliğ hatalı haliyle yayınlanmıştır. İdare yapılan hatalarla ilgili yazıları ve uyarıları dikkate almayınca metni taslak olarak internet ortamına koymasının da bir anlamı kalmamaktadır. Bu hatalı örnek bugün itibarıyla halen Gelir İdaresi Başkanlığı'nın internet sayfasında mükellefleri yanıltmaya devam etmektedir.


İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda yazılı bütün süreler adli tatil kapsamı içindedir. Bu sebeple ödeme emirlerinde ilgili yargı kararlarında da farklılıklar bulunması sebebiyle ihtiyatlı olmak gerekmektedir. Aslında adli tatilin kanun kapsamında olmayan süreleri de içine alacak şekilde genişletilmesi gerekmektedir. Dikkat edilmesi gereken bir başka husus, sürenin son gününün adli tatil içerisinde kalmasıdır. Dava açma süresinin hesaplanmasında tebliği takip eden 30 günlük dava açma süresi 1 Ağustos ve sonrasına geliyorsa süre 11 Eylül mesai saati bitimine kadar uzayacaktır. Fakat tebliğ tarihi 6 Ağustos 2007 olan bir vergi/ceza ihbarnamesine karşı dava açma süresi 5 Eylül 2007 tarihinde sona erecektir. Bu tarih, adli tatil süresi dışında olduğundan uzaması da söz konusu olmayacaktır. Adli tatil süresi içerisinde haklarını kullanmak amacıyla başvuru yapmak isteyenler için ise bir engel bulunmamaktadır. Sürenin uzaması mutlaka yararlanılması zorunlu olan bir düzenleme değildir. Adli tatil süresi içerisinde ilk derece mahkemeleri bakımından nöbetçi mahkemeler, Danıştay bakımından ise nöbetçi daire oluşturularak çalışmalar devam ettirilmektedir.
Adli tatil süresince beklenerek 11 Eylül mesai saati bitimine kadar uzayan süreler konusunda çok dikkatli olmakta fayda var. Bugüne kadar olan adli tatil uygulamalarında sürenin son gününü yanlış hesap ederek bağlı oldukları kişileri çok ciddi maddi kayıplara uğratanlar, ticari itibarın kaybolmasına yol açanlar, mesleklerini kaybedenler bulunduğu gibi, çok sayıda hatalı yargı kararı da verilmiştir. Bütün bunlar bir gün sebebiyle olmaktadır. 11 Eylül'ün adli tatil bakımından sürelerin uzamasında son gün olduğu unutulmamalıdır. Her şeyi son güne bırakmamak gerekir.