<CENTER>DANIŞTAY KARARI

DANIŞTAY
</CENTER>


Danıştay Dördüncü Daire
Karar Tarihi : 23.02.2006
Esas No : 2005/1467
Karar No : 2006/296
Konusu : Serbest bölgede şube aracılığıyla faaliyet gösterilmesi durumunda şube kazancının kurumlar vergisinden istisna olduğu Hk.
Davanın Özeti:
1999 yılında serbest bölgede faaliyet gösteren şubeden elde edilen kazancın serbest bölge kazanç istisnası olarak indirim konusu yapılamayacağı ileri sürülerek davacı adına ikmalen kurumlar vergisi salınmış, fon payı hesaplanıp, vergi ziyaı cezası kesilmiştir. ........ 8. Vergi Mahkemesi 27.4.2005 günlü ve E: 2004/2004, K: 2005/927 sayılı Kararıyla; 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 6’ncı maddesinde, serbest bölgelerin gümrük hattı dışında sayılacağı, bu bölgelerde vergi, resim, harç, gümrük ve kambiyo mükelleflerine dair mevzuat hükümlerinin uygulanmayacağı, işleticiler ve kullanıcıların yatırım ve üretim safhalarında Bakanlar Kurulunca belirlenecek teşviklerden yararlandırılabileceği, Türkiye’deki tam ve dar mükellef gerçek ve tüzel kişilerin serbest bölgedeki faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri kazanç ve iratların Türkiye’nin diğer yerlerine getirildiğinin Kambiyo mevzuatına göre tevsiki halinde de, gelir ve kurumlar vergisinden muaf olduklarının belirtildiği, olayda, davacı şirketin ..... Deri ve Endüstri Serbest Bölgesinde açtığı şubenin, faaliyet ruhsatının olduğu, özel fatura bastırdığı, satış hasılatını döviz olarak yurda getirdiği taraflar arasında ihtilafsız olup, gerçek ve tüzel kişilerin serbest bölgedeki faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlar kurumlar vergisinden muaf olduğundan yapılan tarhiyatta isabet görülmediği gerekçesiyle vergi ve cezanın kaldırılmasına karar vermiştir. Davalı İdare, serbest bölgede faaliyet gösteren şubenin sadece ana merkezle ticari faaliyeti olduğunu dolayısıyla elde edilen kazanç merkezin geliri olarak kabul edilmesi gerektiğinden yapılan tarhiyatın yasal olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Kararın Özeti: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir.
Bu nedenle, temyiz isteminin reddine, vergi mahkemesi kararının onanmasına oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY: 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1’inci maddesinde, bu Kanunun Türkiye’de ihracat için yatırım ve üretimi artırmak, yabancı sermaye ve teknoloji girişini hızlandırmak, ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli şekilde temin etmek, dış finansman ve ticaret imkanlarından daha fazla yararlanmak üzere, serbest bölgelerin kurulması, yer ve sınırlarının tayini, yönetimi, faaliyet konularının belirlenmesi, işletilmesi, bölgelerdeki yapı ve tesislerin teşkili ile ilgili hususları kapsayacağı, olay tarihinde yürürlükte olan, 5084 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki “Muafiyet ve Teşvikler” başlıklı 6’ncı maddesinde, serbest bölgelerin gümrük bölgesi dışında sayılacağı, bu bölgelerde vergi, resim, harç, gümrük ve kambiyo mükellefiyetlerine dair mevzuat hükümlerinin uygulanmayacağı, işleticiler ve kullanıcıların yatırım ve üretim safhalarında Bakanlar Kurulunca belirlenecek vergi dışı teşviklerden yararlandırılabilecekleri, Türkiye’deki tam ve dar mükellef gerçek ve tüzel kişilerin serbest bölgelerdeki faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri kazanç ve iratların Türkiye’nin diğer yerlerine getirildiğinin kambiyo mevzuatına göre tevsiki halinde de, gelir ve kurumlar vergilerinden muaf olacakları belirtilmiştir.
Kanunun 1’inci maddesi ile Türkiye’de serbest bölgelerin hangi amaçla kurulmasının öngörüldüğü ifade edilerek, serbest bölgelerin kuruluş amacı; ihracat için yatırım ve üretimi artırmak, yabancı sermaye ve teknoloji girişini hızlandırmak, ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli şekilde temin etmek, dış finansman ve ticaret imkanlarından daha fazla yararlanmak olarak belirtilmiştir. 6’ncı maddede yapılan düzenlemeyle de, kurumların serbest bölgelerden elde ettikleri kazançlarını kambiyo mevzuatına göre Türkiye’ye getirdiklerinin tevsiki halinde Türkiye’de vergilendirilmemesi amaçlanmıştır. Böylece, dar ve tam mükellef gerçek ve tüzel kişilerin, serbest bölgelerdeki ticari faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlar gelir ve kurumlar vergisinden istisna edilmiştir. Bu istisna bölgeye bağlı bir istisna olduğundan ancak bölgede faaliyet gösteren gerçek ve tüzel kişilerin elde ettikleri kazanç ve iratlara uygulanabilmektedir. Serbest bölgede faaliyet göstermek isteyen merkezi Türkiye’de bulunan şirketler, faaliyetlerini serbest bölgede şube açarak sürdürme olanağına sahiptir. Serbest Bölgeler Müdürlüğünün 19.06.1998 tarih ve 9814 sayılı Genelgesiyle, Merkezi Türkiye’de bulunan ve faaliyeti devam eden müracaatçıların, Türk Ticaret Kanunu hükümleri yanında Serbest Bölgedeki faaliyetleri için ayrı muhasebe kaydı tutulması ve sermaye tahsisi şartı ile şube açabilecekleri belirtilmiştir.
Kanunun düzenleniş biçimi ve amacı dikkate alındığında, merkezi Türkiye’de bulunan bir tüzel kişiliğin serbest bölgede şube aracılığıyla gösterdiği faaliyetin amaç ve kapsamının Kanundaki düzenlemeye uygun olması gerekmektedir. Dolayısıyla, serbest bölgede kurulan şubenin amacı, ticari faaliyetleri sonucu gelir elde etmek olduğundan, bu faaliyet sonucu elde edilen kazancın, kurumlar vergisinden istisna tutulması gerekir. Serbest bölgede kurulan ve merkezi Türkiye’de olan bir şubenin sadece ana merkezle alım-satım faaliyetinde bulunması halinde ise, elde edilen bir ticari faaliyet gelirinden söz edilemeyecek olup, bu faaliyet, Kanunun amacına ve ruhuna aykırı bir faaliyet olacağından bu şubeden elde edilen kazancın, kurumlar vergisinden istisna tutulması hukuken mümkün değildir. Bu nedenle, aksi yönde verilen Mahkeme kararının bozulması gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.