Toplam 4 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 4 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: ÖZGÜVEN KAZANDIRAN BİR İÇ KONUŞMA

  1. #1
    Ziyaretci
    <TABLE =Ms&#111;normalTable style=": white; WIDTH: 100%; mso-cellspacing: 0cm; mso-padding-alt: 0cm 0cm 0cm 0cm" cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%">
    <T>
    <TR style="mso-yfti-irow: 0; mso-yfti-firstrow: yes; mso-yfti-lastrow: yes">
    <TD style="BORDER-RIGHT: #ece9d8; PADDING-RIGHT: 0cm; BORDER-TOP: #ece9d8; PADDING-LEFT: 0cm; PADDING-BOTTOM: 0cm; BORDER-LEFT: #ece9d8; PADDING-TOP: 0cm; BORDER-BOTTOM: #ece9d8; : transparent">
    <TABLE =Ms&#111;normalTable style="WIDTH: 100%; mso-cellspacing: 0cm; mso-padding-alt: 0cm 0cm 0cm 0cm" cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%">
    <T>
    <TR style="mso-yfti-irow: 0; mso-yfti-firstrow: yes">
    <TD style="BORDER-RIGHT: #ece9d8; PADDING-RIGHT: 0cm; BORDER-TOP: #ece9d8; PADDING-LEFT: 0cm; PADDING-BOTTOM: 0cm; BORDER-LEFT: #ece9d8; PADDING-TOP: 0cm; BORDER-BOTTOM: #ece9d8; : transparent">
    Yazan: Hıncal uluç<?:namespace prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-comfficeffice" /></TD></TR>
    <TR style="HEIGHT: 12.75pt; mso-yfti-irow: 1">
    <TD style="BORDER-RIGHT: #ece9d8; PADDING-RIGHT: 0cm; BORDER-TOP: #ece9d8; PADDING-LEFT: 0cm; PADDING-BOTTOM: 0cm; BORDER-LEFT: #ece9d8; PADDING-TOP: 0cm; BORDER-BOTTOM: #ece9d8; HEIGHT: 12.75pt; : transparent">
    </TD></TR>
    <TR style="mso-yfti-irow: 2; mso-yfti-lastrow: yes">
    <TD style="BORDER-RIGHT: #ece9d8; PADDING-RIGHT: 0cm; BORDER-TOP: #ece9d8; PADDING-LEFT: 0cm; PADDING-BOTTOM: 0cm; BORDER-LEFT: #ece9d8; PADDING-TOP: 0cm; BORDER-BOTTOM: #ece9d8; : transparent">

    IV numaralı parşömen: Özgüven

    Ben tabiatın en büyük mucizesiyim.

    Zamanın akmaya başlamasından bu yana aklımın, kalbimin, gözlerimin, kulaklarımın, ellerimin, saçlarımın, ağzımın bir başka eşi yoktur. Daha önce benim gibi bir kimse doğmadı, bugün benim gibi bir kimse yok, yarın da benim gibi yürüyen ve konuşan ve tıpkı benim gibi düşünen bir kimse olmayacak. Bütün insanlar kardeşlerimdir, ama ben hepsinden farklıyım. Ben eşsiz bir yaratığım.
    Ben tabiatın en büyük mucizesiyim.

    Hayvanlar aleminden geliyorum, ama hayvani ödüller beni hiçbir zaman tatmin edemez. İçimde kuşaktan kuşağa taşınmış bir meşale yanıyor. Sıcaklığı ruhumu daha iyi olmaya tahrik ediyor, daha da iyi olacağım. Bu tatminsizlik alevini körükleyecek ve dünyaya eşsizliğimi ilan edeceğim.

    Fırça darbelerimi hiç kimse tekrarlayamaz, yontularımın aynısını kimse yapamaz, hiç kimse yazımı taklit edemez, hiç kimse benim çocuğumu yapamaz ve gerçekten de; hiç kimse tıpkı benim gibi başarılı olamaz.. Bundan böyle bu farklılıktan yararlanacağım; bu benim için her yönden desteklenmesi gereken bir servettir.
    Ben tabiatın en büyük mucizesiyim.

    Artık, başkalarını taklit etmek için boş çabalarda bulunmayacağım. Tersine, eşsizliğimi ortaya koyacağım, eşsizliğimi ilan edecek, evet, onu satacağım. Artık farklılıklarımı vurgulamaya başlayacağım, benzerliklerimi saklayacağım. Bütün ötekilerden farklı olan ve bu farklılıktan gurur duyan bir insan.
    Ben tabiatın eşsiz bir yaratığıyım.

    Ben nadirim ve nadir olan her şey değerlidir. Onun için ben de değerliyim. Binlerce yıllık evrimin ürünüyüm ben. O nedenle, benden önce gelen bütün imparatorlardan ve bilgelerden hem maddi hem de manevi olarak daha iyi donatılmış durumdayım.

    Ama eğer iyi yönde kullanmazsam, becerilerim, aklım, kalbim ve vücudum durgunlaşacak, çürüyecek ve sonunda yok olacaktır. Sınırsız potansiyele sahibim. Beynimin yalnızca küçük bir bölümünü kullanıyorum, kaslarımın yalnızca önemsiz bir kısmını geriyorum. Dünkü başarılarımı yüzlerce kat ve daha da fazla artırabilirim; bugünden başlamak üzere, bunu yapacağım.

    Artık hiçbir zaman dünün başarılarıyla tatmin olmayacağım, gerçekte sözünü etmeye değmeyecek kadar küçük eylemlerle övünmeye bundan böyle izin vermeyeceğim. Sahip olduğumdan daha fazlasına sahip olabilirim, sahip olacağım! Beni yaratan mucize doğumumdan sonra niçin sona ersin ki?
    Ben tabiatın eşsiz bir mucizesiyim.

    Bu dünyaya tesadüfen gelmedim. Bir amaç için buradayım ve bu amaç, bir kum tanesi kadar küçülmek değil, bir dağ kadar büyümektir. Bundan böyle bütün kuvvetimi hepsinden daha büyük bir dağ olmaya yöneltecek, potansiyelimi, o merhamet çığlıkları atıncaya kadar zorlayacağım.

    İnsanlık ve kendim hakkındaki bilgilerimi artıracağım. Üslubumu ve nezaketimi sürekli iyileştireceğim, çünkü bunlar herkesi cezbeden şekerlerdir.
    Ben tabiatın eşsiz bir mucizesiyim.

    Gücümü zamanın meydan okumalarında yoğunlaştıracağım, eylemlerim başka her şeyi unutmama yardım edecektir. Evdeki sorunlarım evde kalacaktır. İşimdeyken ailemi düşünmeyeceğim, yoksa bu zihnimi karartır. Aynı şekilde, işimdeki problemler iş yerinde kalacaktır. Evimdeyken mesleğimi düşünmeyeceğim, yoksa bu sevgimi azaltır.

    İşyerinde aileme yer yoktur, evimde de işyerine. Her ikisini de birbirinden ayıracak ve böylelikle her ikisiyle de evli olacağım. Her ikisi ayrı olmalıdır, yoksa mesleğim ölür. Bu, yılların çelişkisidir.
    Ben tabiatın eşsiz bir mucizesiyim.

    Bana, görmem için gözler, düşünmem için akıl verilmiş. Ve hayatın artık idrak etmek istediğim büyük sırrı eninde sonunda odur ki, bütün sorunların, cesaretsizliklerim ve ıstıraplarım, gerçekte tebdili kıyafet etmiş olanaklarımdır. Bundan böyle onların kuşandığı kıyafetle aptallaşmayacağım, çünkü gözlerim açıldı. Giysinin ötesine bakacak ve kanmayacağım.
    Ben tabiatın eşsiz bir mucizesiyim.

    Hiçbir yabani hayvan, hiçbir bitki, hiçbir rüzgar, hiçbir yağmur, hiçbir kaya, hiçbir göl benimle aynı geçmişe sahip değildir, çünkü ben sevgiyle yaratıldım ve bir amaç için doğuruldum. Eskiden bu gerçeği dikkate almazdım, ancak bundan böyle bu, hayatımı biçimlendirecek ve yönlendirecektir.
    Ben tabiatın eşsiz bir mucizesiyim.

    Tabiat yenilgi bilmez. Sonunda galip gelir, ben de öyle. Her zaferle bir sonraki mücadele daha kolaylaşır.
    Kazanacağım, başaracağım, çünkü ben eşsizim.
    Ben tabiatın eşsiz bir mucizesiyim.
    (13 Eylül 1997’de yayınlandı)</TD></TR></T></TABLE>
    </TD></TR></T></TABLE>

  2. #2
    Ziyaretci



    <TABLE =Ms&#111;normalTable style=": white; WIDTH: 100%; mso-cellspacing: 0cm; mso-padding-alt: 0cm 0cm 0cm 0cm" cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%">
    <T>
    <TR style="mso-yfti-irow: 0; mso-yfti-firstrow: yes; mso-yfti-lastrow: yes">
    <TD style="BORDER-RIGHT: #ece9d8; PADDING-RIGHT: 0cm; BORDER-TOP: #ece9d8; PADDING-LEFT: 0cm; PADDING-BOTTOM: 0cm; BORDER-LEFT: #ece9d8; PADDING-TOP: 0cm; BORDER-BOTTOM: #ece9d8; : transparent">
    <TABLE =Ms&#111;normalTable style="WIDTH: 100%; mso-cellspacing: 0cm; mso-padding-alt: 0cm 0cm 0cm 0cm" cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%">
    <T>
    <TR style="mso-yfti-irow: 0; mso-yfti-firstrow: yes">
    <TD style="BORDER-RIGHT: #ece9d8; PADDING-RIGHT: 0cm; BORDER-TOP: #ece9d8; PADDING-LEFT: 0cm; PADDING-BOTTOM: 0cm; BORDER-LEFT: #ece9d8; PADDING-TOP: 0cm; BORDER-BOTTOM: #ece9d8; : transparent">
    KENDİMİZLE DÖVÜŞÜYORUZ

    AHMET ALTAN
    </TD></TR>
    <TR style="HEIGHT: 12.75pt; mso-yfti-irow: 1">
    <TD style="BORDER-RIGHT: #ece9d8; PADDING-RIGHT: 0cm; BORDER-TOP: #ece9d8; PADDING-LEFT: 0cm; PADDING-BOTTOM: 0cm; BORDER-LEFT: #ece9d8; PADDING-TOP: 0cm; BORDER-BOTTOM: #ece9d8; HEIGHT: 12.75pt; : transparent">
    <?:namespace prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-comfficeffice" /></TD></TR>
    <TR style="mso-yfti-irow: 2; mso-yfti-lastrow: yes">
    <TD style="BORDER-RIGHT: #ece9d8; PADDING-RIGHT: 0cm; BORDER-TOP: #ece9d8; PADDING-LEFT: 0cm; PADDING-BOTTOM: 0cm; BORDER-LEFT: #ece9d8; PADDING-TOP: 0cm; BORDER-BOTTOM: #ece9d8; : transparent">





    Huzur yok bu topraklarda.

    Sanki sürekli olarak birilerini yenmek zorundayız.

    Ve etrafımızda artık yenebileceğimiz pek kimse yok.

    Biz de birbirimizi yenmeye çalışıyoruz.

    Yok etmek ister gibi savaşıyoruz birbirimizle.

    Bir sandalın içinde, diğer parçasını denize atmaya çalışan zavallı Siyamlı ikizler gibiyiz.

    Galibi olmayan bir savaş yapışık ikizlerin savaşı.

    Kim galip gelirse gelsin ikisi birden yenilecekler.

    Denize atmaya çalıştığı ikizinin kendi parçası olduğunu anlamayan bir akla sahip olan, bunun bedelini öder.

    Hepimizi birden aynı belanın içine atacak karışık günler yaklaşırken şimdi ikizlerin her biri, dövüşte kendi attığı yumruğun sevincini yaşıyor.

    Aynı gövdeden çıkan iki başın ayrı zafer çığlıklarını duyuyoruz.

    Böyle zamanlar, ne galibiyetten ne mağlubiyetten emin olunacak günler değil.

    Artık hiçbirimiz, bu toplumdan birinin söylediği sözlere inanmıyoruz.

    Toplumun bütününü ikna edecek bir söz söylenemeyecek buralarda bir süre.

    Onun için ben size, çok zeki bir dostumun bir yerlerden bulup bana gönderdiği bir Çin masalını anlatayım.

    Belki bir şeyler anlamak mümkün olur.

    Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş.

    Çok fakirmiş...

    Ama çok güzel beyaz bir atı varmış.

    Kral bu ata göz koymuş.

    Aracılar göndermiş.

    Fakir ihtiyara bir servet önermiş atı satması için.

    "Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

    Sonra da eklemiş.

    "İnsan dostunu satar mı?"

    Bir sabah kalkmışlar ki at yok.

    İhtiyarın ahırı boş.

    Köylüler ihtiyarın başına toplanmışlar.

    "Seni ihtiyar bunak" demişler, "kralın bu atı sana bırakmayacağı, adamlarını gönderip atı çaldıracağı belliydi. Neden atı ona satmadın? Zengin bir adam olacaktın... Şimdiyse ne paran var, ne atın."

    "Karar vermek için acele etmeyin," demiş ihtiyar. "Şimdilik sadece ’at kayıp’ deyin . Çünkü bildiğimiz gerçek bu. Atımın kaybolması bir talihsizlik mi, yoksa bir talih mi, henüz bunu bilmiyoruz. Atın kaybolması bir başlangıç, ardından ne olacağını hiçbirimiz bilmiyoruz."

    Köylüler ihtiyarla alay etmişler.

    Gülmüşler onun haline.

    İki hafta sonra at bir gece ansızın dönmüş.

    Meğer çalınmamış.

    Ahırından kaçıp dağlara gitmiş.

    Dönerken de dağlarda rastladığı on iki atı peşine takıp getirmiş.

    Atları gören köylüler gelip ihtiyardan özür dilemişler.

    "Sen haklı çıktın ihtiyar," demişler. "Atının kaybolması bir talihsizlik değil bir talih oldu senin için. Eskiden bir atın vardı şimdi bir at sürüsüne sahipsin.

    "Karar vermek için gene acele ediyorsunuz" demiş ihtiyar köylü.

    "Şimdilik sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Çünkü bildiğimiz o kadar. Bundan sonra ne olacağını hiçbirimiz bilmiyoruz. Bu sadece başlangıç... Bir kitabın ilk sayfasını okur okumaz nasıl sonu hakkında fikir yürütebilirsiniz?"

    Köylüler bu kez açıkça alay etmemişler ama içlerinden "bu adam şaşkın" diye geçirmişler.

    Bir hafta geçmeden, ihtiyarın tek oğlu vahşi atları terbiye etmeye çalışırken attan düşüp bacağını kırmış.

    Evin geçimini temin eden oğul uzun bir zaman için yatağa mahkum olmuş.

    Köylüler gene gelmişler ihtiyara.

    "Bu kez de haklı çıktın," demişler, "bu atlar yüzünden tek oğlun bacağını kırdı. Uzun süre yataktan kalkamayacak. Sana bakacak ondan başka kimse de yok. Eskisinden daha da fakir olacaksın."

    "Gene erken karar veriyorsunuz" demiş ihtiyar, "hiç ders almıyorsunuz. Hemen karar vermeyin. Oğlum bacağını kırdı. Bildiğimiz gerçek bu. Ondan ötesini bilmiyoruz. Biz hayatın sadece bir parçasını görebiliyoruz, ondan sonrasını göremiyoruz, onun için çabuk bir hüküm vermeyin."

    Birkaç hafta sonra düşmanlar büyük bir orduyla ihtiyarın ülkesine saldırmışlar.

    Kral seferberlik ilan etmiş.

    Köye gelen görevliler köyün bütün gençlerini askere almışlar.

    Sadece ihtiyarın bacağı kırık oğlunu bırakmışlar sakat olduğu için.

    Köyü matem sarmış.

    Ordularının yenileceğini ve askere giden bütün çocuklarının öleceğini düşünüyorlarmış.

    İhtiyarın evine gelmişler yeniden.

    "Gene haklı çıktın," demişler.

    "Oğlunun bacağı kırık ama hiç olmazsa evinde, güvende. Oysa bizimkiler belki bir daha hiç geri gelmeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması talihsizlik değil, büyük bir şansmış meğerse."

    İhtiyar başını sallamış.

    "Siz hiç ders almıyorsunuz," demiş, "gene erken karar veriyorsunuz. Oysa ne olacağını, hayatın ne getireceğini kimse bilmez. Bildiğimiz tek bir gerçek var, benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde... Ama bunlardan hangisinin şans, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor."

    Bu Çin kıssasından hisseyi Lao Tzu şöyle çıkarmış:

    "Acele karar vermeyin... Hayatın küçük bir bölümüne bakarak tamamı için bir sonuç çıkarıp, bir karara varmayın. Karar, aklın durması demektir. Karar verdiğiniz yerde durur aklınız, artık ötesine gitmez, gelişmez."

    Sonra da eklemiş, "ama akıl insanı daima bir karar vermeye zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz kılar. Akıl, durumu görmek ve bir karara ulaşmak ister. Halbuki hayat hiç bitmeyen bir yolculuk gibidir. Bir kapı kapanırken, bir başka kapı açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin karşınıza dikildiğini görürsünüz."

    Bilmem siz bu kıssadan bir hisse çıkartıyor musunuz?

    Çinli bilgeye katılıyor musunuz?

    Ama ben şu günlerde "zafer" kazandığını düşünenlere "acele etmemelerini" öğütlerim.

    Herkes kendince bir zafer görüyor çünkü kendisi için.

    Karar vermekte acele etmemek lazım.

    Şu anda tek gördüğümüz Siyamlı ikizlerin sallanan bir kayıkta dövüştüğü.

    Birinin diğerine sert bir yumruk attığı.

    Bundan sonrasının ne olacağını bilmiyoruz.

    Yaşadıklarımız talih mi, talihsizlik mi, kesin bir şey söyleyemeyiz.

    Şu anda bildiğimiz, kendi kendimizle korkunç bir kavgaya tutuştuğumuz.

    Bundan sonra bir şey olacak...

    Belki kötü bir şey...

    Belki korkunç bir şey...

    Belki de iyi bir şey...

    Kim bilebilir?

    Sonra bir şey daha olacak.

    Sonra bir şey daha.

    Keşke zavallı ihtiyar bir Türk olacağıma bir Çinli bilge olsaydım...

    O zaman şöyle derdim:

    "Ne kadar çabuk zaferlerinizden emin oluyorsunuz..."

    Halbuki kimin galip geleceği...

    Kimin mağlup olacağı daha belli değil.

    Hatta bir galiple bir mağlup olacağı bile belirsiz.

    Belki hep birlikte kayıktan düşeceğiz.

    Belki birbirimize vururken, aynı vücuda değdiği için yumruklar, yumruk attığımızda da yumruk yediğimizde de canımız acıyacak.

    Belki bu acı bizi barıştıracak.

    Belki bir daha hiç kavga etmeyeceğiz.

    Belki birlikte yaşamak zorunda olduğumuzu anlayacağız.

    Belki de anlamayacağız.

    Sandaldan düşene kadar dövüşeceğiz.

    Belki de biz dövüşürken biri gelip sandalımızı elimizden alacak.

    Ne olacağını biliyor muyuz?

    Şu anda bildiğimiz tek şey var...

    Kendi kendimizle dövüştüğümüz.

    Söyleyebileceğimiz tek kesin gerçek de bu kısacık cümle:

    Kendi kendimizle dövüşüyoruz.

    Bütün kuralları, yasaları, gelenekleri bir yana atmış vaziyetteyiz.

    Artık güvenebileceğimiz hiçbir kural, hiçbir yasa, hiçbir gelenek yok.

    Bunun bizi mahvedeceğini söylemeyin hemen.

    Belki de her şeyi yeni baştan yapmanın vakti gelmişti.

    Belki her şeyi, yeni baştan yapabilmek için yıkıyoruz.

    Belki de yeni baştan yapamayacağız.

    Hangisinin bizim için "talih" olduğunu söyleyebilir miyiz?

    Neyin daha büyük talih olduğu, arkasından gelecek olana bağlı.

    Hayatın bize neler hazırladığına...

    Nefret dolu Siyamlı ikizler gibi kendi kendimizle dövüşüyoruz.

    Bildiğimiz bu.

    Bu kavga sonunda ikiye mi ayrılırız...

    Yoksa hayırlı bir operasyonla kendisiyle barışık, tek başlı, tek vücutlu normal bir canlıya mı döneriz, bilemeyiz.

    Attığınız yumruk için sevinmeyin, vurduğunuz kendi bedeniniz.

    Yediğiniz yumruğa üzülmeyin, vuran kendi kardeşiniz.

    Korkunç şeyler olabilir.

    Olmayabilir de...

    Ama artık bir şeylerin olması gerektiği anlaşılıyor.

    Belki de olması gereken oluyor.

    Belki artık bir "ucube" gibi yaşamamalıyız.

    Beki de normale dönmenin yolu bu.

    Hiçbirimiz neler olacağını bilmiyoruz.

    Yaşadıklarımız talih mi, talihsizlik mi, onu da bilmiyoruz.

    Söyleyebileceğimiz tek şey, Çinli bilgenin söylediği:

    "Çabuk karar vermeyin... Ne olacağını bilmiyorsunuz... Olacakların bizim için bir talih mi, bir talihsizlik mi olduğunu da söylemek mümkün değil."

    Hayat akıp gidiyor.

    Yaşadıklarımızın anlamını, bundan sonra olacaklar belirleyecek.

    Belki iyi...

    Belki kötü...

    Hayatı bilemeyiz.</TD></TR></T></TABLE>
    </TD></TR></T></TABLE>

  3. #3
    Müdavim Üye
    Üyelik tarihi
    01.Şubat.2007
    Mesajlar
    2,333
    evet ben buna benze konuşmaları ve yazıları bir başarı kitabında okumuştum. önce saçma ve abartı gelmişti bana ama sonra düşünüp uygulanmaı gerektiğine inandığımda ne kadar doğru ve yerinde olduğunu anladım deneyin başarın derim Kazanacağım, başaracağım, çünkü ben eşsizim.
    Ben tabiatın eşsiz bir mucizesiyim.
    Dünyanın her yerinden herkesin yenileceği bir yer vardır. Kimilerini yenilgi yıkar , kimileriyse zaferle küçülür, bayağılaşırlar.

  4. #4
    Ziyaretci
    <TABLE =Ms&#111;normalTable style=": white; WIDTH: 100%; mso-cellspacing: 0cm; mso-padding-alt: 0cm 0cm 0cm 0cm" cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%">
    <T>
    <TR style="mso-yfti-irow: 0; mso-yfti-firstrow: yes">
    <TD style="BORDER-RIGHT: #ece9d8; PADDING-RIGHT: 0cm; BORDER-TOP: #ece9d8; PADDING-LEFT: 0cm; PADDING-BOTTOM: 0cm; BORDER-LEFT: #ece9d8; PADDING-TOP: 0cm; BORDER-BOTTOM: #ece9d8; : transparent">
    <TABLE =Ms&#111;normalTable style="WIDTH: 100%; mso-cellspacing: 0cm; mso-padding-alt: 0cm 0cm 0cm 0cm" cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%">
    <T>
    <TR style="mso-yfti-irow: 0; mso-yfti-firstrow: yes">
    <TD style="BORDER-RIGHT: #ece9d8; PADDING-RIGHT: 0cm; BORDER-TOP: #ece9d8; PADDING-LEFT: 0cm; PADDING-BOTTOM: 0cm; BORDER-LEFT: #ece9d8; PADDING-TOP: 0cm; BORDER-BOTTOM: #ece9d8; : transparent">

    < id=DefaultOcxName height=100 width=468 id=CLSID27CDB6E-AE6D-11CF-96B8-444553540000>< NAME="_cx" VALUE="12383">< NAME="_cy" VALUE="2646">< NAME="FlashVars" VALUE="">< NAME="Movie" VALUE="">< NAME="" VALUE="">< NAME="WMode" VALUE="">< NAME="Play" VALUE="-1">< NAME="Loop" VALUE="-1">< NAME="Quality" VALUE="High">< NAME="SAlign" VALUE="">< NAME="Menu" VALUE="-1">< NAME="" VALUE="">< NAME="AllowAccess" VALUE="">< NAME="Scale" VALUE="ShowAll">< NAME="DeviceFont" VALUE="0">< NAME="Movie" VALUE="0">< NAME="" VALUE="">< NAME="SWRemote" VALUE="">< NAME="Movie" VALUE="">< NAME="SeamlessTabbing" VALUE="1">< NAME="Pro" VALUE="0">< NAME="ProAddress" VALUE="">< NAME="Pro" VALUE="0">< NAME="AllowNetworking" VALUE="all">< NAME="AllowFullScreen" VALUE="false"></><?:namespace prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-comfficeffice" /></TD></TR>
    <TR style="HEIGHT: 12.75pt; mso-yfti-irow: 1">
    <TD style="BORDER-RIGHT: #ece9d8; PADDING-RIGHT: 0cm; BORDER-TOP: #ece9d8; PADDING-LEFT: 0cm; PADDING-BOTTOM: 0cm; BORDER-LEFT: #ece9d8; PADDING-TOP: 0cm; BORDER-BOTTOM: #ece9d8; HEIGHT: 12.75pt; : transparent" colSpan=2>


    </TD></TR>
    <TR style="mso-yfti-irow: 2; mso-yfti-lastrow: yes">
    <TD style="BORDER-RIGHT: #ece9d8; PADDING-RIGHT: 0cm; BORDER-TOP: #ece9d8; PADDING-LEFT: 0cm; PADDING-BOTTOM: 0cm; BORDER-LEFT: #ece9d8; WIDTH: 100%; PADDING-TOP: 0cm; BORDER-BOTTOM: #ece9d8; : transparent" width="100%">
    LİDERLERE ENDERUN MEKTEBİ...</TD>
    <TD style="BORDER-RIGHT: #ece9d8; PADDING-RIGHT: 0cm; BORDER-TOP: #ece9d8; PADDING-LEFT: 0cm; PADDING-BOTTOM: 0cm; BORDER-LEFT: #ece9d8; PADDING-TOP: 0cm; BORDER-BOTTOM: #ece9d8; : transparent">
    </TD></TR></T></TABLE>
    </TD></TR>
    <TR style="HEIGHT: 12.75pt; mso-yfti-irow: 1">
    <TD style="BORDER-RIGHT: #ece9d8; PADDING-RIGHT: 0cm; BORDER-TOP: #ece9d8; PADDING-LEFT: 0cm; PADDING-BOTTOM: 0cm; BORDER-LEFT: #ece9d8; PADDING-TOP: 0cm; BORDER-BOTTOM: #ece9d8; HEIGHT: 12.75pt; : transparent">
    </TD></TR>
    <TR style="mso-yfti-irow: 2; mso-yfti-lastrow: yes">
    <TD style="BORDER-RIGHT: #ece9d8; PADDING-RIGHT: 0cm; BORDER-TOP: #ece9d8; PADDING-LEFT: 0cm; PADDING-BOTTOM: 0cm; BORDER-LEFT: #ece9d8; PADDING-TOP: 0cm; BORDER-BOTTOM: #ece9d8; : transparent">
    <TABLE =Ms&#111;normalTable style="WIDTH: 100%; mso-cellspacing: 0cm; mso-padding-alt: 0cm 0cm 0cm 0cm" cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%">
    <T>
    <TR style="HEIGHT: 12.75pt; mso-yfti-irow: 0; mso-yfti-firstrow: yes">
    <TD style="BORDER-RIGHT: #ece9d8; PADDING-RIGHT: 0cm; BORDER-TOP: #ece9d8; PADDING-LEFT: 0cm; PADDING-BOTTOM: 0cm; BORDER-LEFT: #ece9d8; PADDING-TOP: 0cm; BORDER-BOTTOM: #ece9d8; HEIGHT: 12.75pt; : transparent">
    </TD></TR>
    <TR style="mso-yfti-irow: 1; mso-yfti-lastrow: yes">
    <TD style="BORDER-RIGHT: #ece9d8; PADDING-RIGHT: 0cm; BORDER-TOP: #ece9d8; PADDING-LEFT: 0cm; PADDING-BOTTOM: 0cm; BORDER-LEFT: #ece9d8; PADDING-TOP: 0cm; BORDER-BOTTOM: #ece9d8; : transparent">
    İdil Türkmenoğlu/ milliyet

    Liderlere enderun mektepleri

    Şirketler de Osmanlı''da yönetim mekanizmalarındaki seçkinlerin yetiştiği Enderun Mektebi''nde olduğu gibi kendi liderlerini yetiştirmek için özel programlar uyguluyor. Dünyada şirket yöneticilerinin tanımladığı sorunlar arasında en önde geleni yüzde <?:namespace prefix = st1 ns = "urn:schemas-microsoft-comffice:smarttags" /><st1:metricc&#111;nverter w:st="&#111;n" ProductID="58'">58'</st1:metricc&#111;nverter>'lik oranla liderlik gelişimi. İK departmanlarının yüzde <st1:metricc&#111;nverter w:st="&#111;n" ProductID="82'">82'</st1:metricc&#111;nverter>'si yönetici adayı bulamamaktan şikâyetçi (12.6.2005)

    II. Murad''ın kurduğu Enderûn Mektebinde öğrencilere ortak bir kültür özümsetilir, Osmanlı devletinin sarayda, yönetimde, ordu ve bürokraside ihtiyaç duyulan kadrolarının bir kısmı bu şekilde yetiştirilmiş olurdu.
    Enderun''dan sadrazamlar, kaptan paşalar, yeniçeri ağaları, eyalet valileri, sancak beyleri, şairler, ressamlar, mimarlar, müzikçiler, tarihçiler yetişmişti.

    Günümüzün şirketleri de birer birer çağdaş enderunlar kuruyorlar. Amerika''da üst düzey yönetici geliştirmeye ayrılan yıllık bütçe 14 milyar dolar. Liderliğin, iyi yöneticinin geliştirilebileceği düşüncesiyle bu yatırım yapılıyor.

    Çalışanlar, günlük iş sorunlarının sadece beşte birini çözmekte yeterli olabiliyor. Diğer problemler yöneticilerin eline kalıyor. Her ne kadar trend, çalışanların yetkilendirilmesi, hiyerarşinin azaltılması olsa, ara yönetim kademeleri ortadan kaldırılsa da liderlere ihtiyaç hiç bitmiyor. Üstelik araştırmalar gelecek 10 yılda dünya çağında yönetici gereksinimin artacağını gösteriyor.

    Üst düzey yönetici bulmak hiç kolay değil. Tepe yönetime şirket dışından transfer edilenlerin yüzde <st1:metricc&#111;nverter w:st="&#111;n" ProductID="45'">45'</st1:metricc&#111;nverter>'i üç yıl sonra başarısız olarak ve şirketle yollarını ayırıyor. Bu yüzden şirketler kendi içlerindeki liderleri bulup çıkartma, kendi yöneticilerini geliştirme yoluna gidiyorlar. Örneğin, Shell''de yöneticilerin yüzde <st1:metricc&#111;nverter w:st="&#111;n" ProductID="95'">95'</st1:metricc&#111;nverter>'i şirketin içinden yetişiyor.

    Alçakgönüllü liderler dönemi

    Liderlerin yarısından çoğu lider doğmadıklarını, lider olmayı öğrendiklerini söylüyorlar. İş üzerinde öğrenme, rotasyon, projelerle farklı deneyimler kazanma en etkili geliştirme yolları. Kişilerin yetkinliklerinin tesler, envanterler, mülakatlar gibi çeşitli araçlarla değerlendirilmesi, onlara koçluk yapılması, sosyal ortamlarla biraraya gelmelerinin sağlanması yönetici gelişim programlarının diğer işleri.

    20. yüzyılın sonunda tanımlandığı şekliyle tuttuğunu koparan, girişimci ve presantable liderlerin modası geçiyor. Artık kendini geride tutan, sakin ve alçakgönüllü liderlerin tercih ediliyor. Liderlik tanımı da sürekli değişiyor. Bu nedenle şirketlerin moda olan lider tanımına kanmadan kendi kurumunun özelliklerine ve hedeflerine uygun bir tanım oluşturmaları ve kendi gelişim programlarını bu doğrultuda hazırlamaları gerekli. Programın başarılı olması ise bu iş için ne kadar para harcandığına değil, tepe yönetimin koşulsuz desteği ve katılımına bağlı. .

    Liderlik gelişimi programlarına örnekler

    Doğuş Grubu - Geleceğin Doğuşu
    Sabancı -Sabancı Lider Takımı Programı (SALT)
    Boyner Grubu Boyner İletişim ve Gelişim Programı BİG
    VW Junior Management Program (JUMP)
    ABD Savunma Bakanlığı - Executive Leadership Development Program (ELDP)
    HP - Accelerated Management Development Program
    SCA Hygene Leadership Interactive Feedback Experience (LIFE)
    Shell Leadership&amp;Performance Program (LEAP)
    GE - Leadership Development
    DeutscheBannk Spokesman Challenge


    Kim vazgeçti

    Lise basketbol koçu, zor geçen sezonun sonuna doğru oyuncularına bir motivasyon konuşması yapıyormuş. Takıma sormuş: "Michael Jordan mücadeleden hiç vazgeçti mi?" Takım hep bir ağızdan cevap vermiş: "Hayır!".
    - Ya Kristof Kolomb? O vazgeçti mi hedefinden?
    - Haaayıııır!
    - Peki, Lance Armstrong?
    Hasta olmasına rağmen yarışmayı bıraktı mı?
    - Haaayııır!
    - Ya Elmer MacAllister?
    Uzun bir sessizlik sonunda bir oyuncu cesaretini toplayıp sormuş: "Elmer MacAllister kim? Onu hiç duymadık..."
    Koç cevabı yapıştırmış: "Tabi duymazsınız, o vazgeçti."

    deyiş

    En iyi önderler, iş bittiğinde insanların "biz bu işi başardık" diyebilmelerini sağlayan kişidir.
    Lao - Tzu </TD></TR></T></TABLE>
    </TD></TR></T></TABLE>

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •