Sayfa 3 Toplam 3 Sayfadan BirinciBirinci 123
Toplam 29 adet sonuctan sayfa basi 21 ile 29 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: Borcu olan müşteriyle yeni dönem sözleşme yenilemenin suç olduğunu biliyormuyuz?

  1. #21
    Müdavim Üye
    Üyelik tarihi
    22.Ocak.2011
    Nereden
    SMMM
    Mesajlar
    590
    tahsilat sıkıntısı nereden kaynaklanıyor, neden insanlar bizi 10,sıraya koyuyor, formül çok basit, mükellefleri bırakın, yakın çevreniz bile konuştuğunda sizi karşıdan kolay iş yapıyor görüyorlar, oturduğu yerden sermayesiz para kazanıyor görüyorlar, neden böyle bir görünüm var çünkü bürokrasiden kaynaklanan sıkıntıları ve yoğunluğu bilmiyorlar, kanundan kaynaklanan sorumluluğumuzu bilmiyorlar, görünür bir şey değil çünkü, her geçen gün maliye ve diğer kurumlardan kaynaklanan bürokrasi her geçen yıl artıyor ama bu toplum ve insanların bildiği konular değil, bu nedenle siz istediğiniz kadar bir mükellefe harcadığınız zaman artsın, bürakrasi artsın, mükellef bunları algılayamıyor, bu nedenle ücret konusunda onlara göre biz haketmiyoruz, çok para alıyoruz, yattığımız yerden para kazanıyoruz,

    son olarak bir meslek vardır, kolaydır, kolay olduğu bilinir,
    bir meslek vardır, zordur ama zor olduğu da bilinir,kabul edilir,takdir görer
    bir meslek vardır ki zordur ancak kolay olduğu zannedilir (bizimki bu gruba giriyor)

  2. #22
    Müdavim Üye gunduzmuhasebe - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.Ocak.2012
    Nereden
    SMMM
    Mesajlar
    2,536
    Alıntı ismailgabakci Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Hayırlı cumalar,
    Canım kanım herşeyim olan devletime bir sözüm bir isyanım asla olamaz ama Önce devlet kendine uygulasın bu hükmü tahsil edemediği verginin muhatabına hizmet vermesin,
    Mükelleflerin boğazına bıçak dayasan yine ödemiyor yine ödemiyor tam tahsilatla çalışan büro sayısını çok merak ediyorum
    geçen bizim başkan seminerde kendisinin bile sıkıntılı olduğundan bahsediyordu herkes neyin nasıl ne şekilde işlediğini çok iyi biliyor kimse bunu uygulamaya gücü yetmez keşke bir yaptırım olarak kullanılabilseydi ama maalesef olmuyor.
    Canım kanım herşeyim devletim, ne desem ki gerçekten içinden bu devlete canım kanım herşeyim demek geçiyorsa ne mutlu sana..
    Kendini Bil Kendini

  3. #23
    Müdavim Üye
    Üyelik tarihi
    25.Mayıs.2012
    Mesajlar
    1,147
    Bir şey üretmiyoruz ortaya çıkan madden birşey olmadığı sürece bizde olmuş olanı raporlardığımız sürece bu iş böyle gider. Doktor hasta gelene kadar gereksiz adamdır ancak hasta olupda doktorun karşısına gittikmi o masaya bıçak altına yattıkmı doktor arabanı, evini sat dese satarsın. Bizim işte mükellef zaten kdv, stopaj ödemiyor malı mülkü 3.derece akrabanın üstüne yapıyor devlet haciz koysa neyini alacak adamlar akıllı çoktan eşini boşamış ikametgah dağbaşında köyünde görünüyor devlete takmak kadar kolay birşey varmı. Aç bir şirket kdv den tak zenginsin işte en olmadı ssk dan tak gene zenginsin devlete kuruş vermeyen adam muhasebeciye verirmi bana vermese yarın sazan gibi atlayacak 80 bin tane adam var ömür boyu defteri tutturacak kadar adam olduktan sonra tak takabildiğin kadar.
    hayatta oturarak başarıya ulaşan tek canlı tavuktur

  4. #24
    Müdavim Üye
    Üyelik tarihi
    22.Ocak.2011
    Nereden
    SMMM
    Mesajlar
    590
    bu yaşadığımız bürokratik sıkıntılar, tahsilat sıkıntısı, işyükü başka bir soruna daha kapı açtı, nedir mi dersiniz? bizim bu bölge imalat ağırlıklı fabrikaların olduğu bir bölge bu nedenle çok sayıda imalat yapan kobi firmaları var, inanınki şöyle büroda sorumluluk alacak, iş yaptıracak elaman bulmakta zorluk çekiyorsunuz, çünkü vasıflı bir elaman fabrika da ön muhasebe daha kolayına gidiyor, daha az iş daha fazla para, örnek bürolarda 1500 TL alıyorsa da iş yoğunluğu fazla, fabrika da ise daha az iş bu ücret ve üstünde para alıyor kendisi açısından haklılar, ancak su sonuç ortaya çıkıyor bürokrasi artıkça, iş yükü artıkça artık elamanlarımızda daha fazla sorumluluk almak istemiyor ve daha kolay yolu seçiyorlar yani biz kendimizle baş başa kalıyoruz,

  5. #25
    Üye
    Üyelik tarihi
    11.Aralık.2013
    Mesajlar
    80
    Bir meslek mensubunun orta halli bir defter sayısı olsa tek başına bu kadar işi yapması mümkün değil,
    bazıları yazıyor görüyorum personel beyan doldurmasın şunu yapmasın bunu yapmasın meslek mensubu kontrol etsin,
    Allah aşkına beyan doldurmakta ne var tabi işi bilene iş kolaydır,
    Bende uzun yıllardır çalışan bir personelim ve benim patron bu işleri kontrol etmeye kalkışsa
    24 saat uyumasa yine bitmez bu mümkün değil, tabi personelin güvenilir, dikkatli olması ve olmayacak işleri yapmaması lazım,
    tabi sorulması gereken şeyleri sorması lazım kafasına buyruk iş yapmaması lazım.

    Yeni nesil gençlik çok farklı yani farkı iyi yönde değil, uzun yıllardır gözlemim diğer personeller için her gelen gideni arattı,
    şimdi alıyorsun birini iş öğrenmek istiyorum diyor lakin bu sadece dilde ayrıca birde dilleri var papuç gibi, sadece saat doldurup vakit geçirmeye çalışıyorlar üstünede çok para isterler yani emek yok, bu devir para kazanma devri olduğunun çok iyi bilincindeler, bu sadece bu sektörde değil her sektörde böyle,

    patronun işi ayrı benim işim ayrı bunların üstüne iş atıyorsun almıyorlar üstüne
    bu defa senin üstüne yıkılıyor ve kafaları almıyor anlamıyorlar, herkes bu işi yapamaz bu da ayrı bir konu,
    mesela birine veriyorum faturayı iptal et diyorum yerine tak bakıyorum faturayı almış çöpe atmış
    bana diyor ki sen imha et dedin bende imha ettim diyor parça pinçik yani iyi imha etmiş buna ne diyeceksin ki
    sadece güldük, oysa iptal et yerine tak dersin ama hayır birde üste çıkarlar papuç gibi dilleri ile.


    ne olacak bu devirde dolmuşa bin, otobüse bin vs.ellerde cip cip telefon
    saatlerce internette olan bir gençlik ne bekliyeceksin ki

    bir başka meslek mensubuna borcu varmış vs.
    bu uygulama çok zor

    ancak askıda kalır başka bir şey olmaz.
    - Ey Dost.. Kul Hakkı nedir bilirmisin..? ALLAH yarına bırakır ama yanına bırakmaz
    asla !
    - Aynı dili konuşan değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilirler…

    Mevlana Celaleddin-i Rumi

  6. #26
    Yeni Üye
    Üyelik tarihi
    24.Mart.2014
    Mesajlar
    2
    MÜKELLEFLERİMİZİN DİKKATİNE !

    Değerli mükelleflerimiz; Peygamberimiz (S.A.V.) buyuruyorlar ki;
    ‘’ İşçinin ücretini alın teri kurumadan önce ödeyiniz. ”

    Son yıllarda Maliye Bakanlığının ve Sosyal Güvenlik Kurumunun yasal düzenlemelerinden dolayı iş yükümüz ve sorumluluklarımız bir hayli artmış bulunmaktadır. Bu sorumlulukları yerine getirebilmek için kendimizi ve büromuzu geliştirmek ve mükelleflerimize en iyi hizmeti verebilmek için yoğun bir tempo ile çalışıyoruz.
    Ancak mevcut tahsilatlarımız büromuzun giderlerini karşılamaya yetmemektedir. Bu nedenle, ya tahsilatlarımızı arttırmamız gerekmekte yada ödemelerimizi düzenli olarak yapmayan mükelleflerimiz ile yollarımızı ayırmak zorunda kalacağız.
    Değerli Mükelleflerimiz; nasıl ki işyerinizin elektriğini, suyunu, kirasını, arabanızın yakıtını ve ailenizin ihtiyaçlarını giderebilmek için muhakkak özverili davranıyorsunuzdur. Aynı şekilde bizi de işiniz bir parçası, ailenizin bir bireyi gibi görmenizi ve bizimle ilgili ödemelerinizde de aynı özveriyi göstermenizi bekliyoruz.
    Meslek Yasamıza göre de, “ Muhasebe ücretini ödemeyen müşterinin işini yapmak bir disiplin suçudur. ”
    Bunun neticesinde, düzenli ödeyen mükelleflerimize haksızlık yapmamak ve daha iyi hizmet verebilmek için, geçmiş dönemlere ait borcu olan mükelleflerimizin bir ödeme planı sunmasını ve bunu mevcut aylık muhasebe ücretleriyle birlikte ödemelerini talep ediyoruz.
    Ayrıca iki (2) ay üst üste muhasebe ücreti ödemeyen mükelleflerimizin de üçüncü (3.) ay evrakları ile ücret getirmedikleri takdirde evrakları kendine teslim edilecek ve kendisinden muhasebeci bulması istenilecektir.
    Üzülerek ifade ediyorum ki; büromuzun daha sağlıklı hizmet verebilmesi ve devlete karşı yasal sorumluluklarını yerine getirebilmesi için yukarıda belirtmiş olduğumuz şartlara uymayanlarla çalışmayacağımızı belirtmek isterim.
    Arkadaşlar ben sizi bilmem ama ama artık yeter diyorum ve bu kararı aldım sonucu ne olursa olsun uygulayacağım. Hiç kimse odadan veya bakanlıktan medet ummasın .Yıllardır aynı şeyler yazılıyor çiziliyor değişen bir şey yok . Ya düzelecek mükellef yada gidecek eğer kurtarmıyorsa kalanlar bakacaz başımızın çaresine .

  7. #27
    Müdavim Üye
    Üyelik tarihi
    04.Mart.2007
    Nereden
    Adana
    Mesajlar
    2,635
    tarifeye goren çalısan yuzunden 550 tk kesmem gerkeyor ama ama gercekten 500 tl alıyorum ve bankadan gecıyor

    fatura altında ıskontomu yapmak durumu kurtarırmı
    yanı tarıfeye uyucam dıye gercekte tahsıl etmedıgım bır tutara fatura kesmek dogru oludgunu zannetmıyorum



    Alıntı Hüseyin KAYA Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Çevredekiler işlerini (tahsilat sorununu) halletmenin yolunu bulmuşlar ...

    Biz kendimize bakalım.
    Borcu olanı herkes odaya bildirsin..... Ondan sonra defterini hiç bir kimse tutamasın.

    Değişikliğin olacağına ben inanıyorum .....
    tarkan1138

  8. #28
    Müdavim Üye
    Üyelik tarihi
    04.Aralık.2010
    Nereden
    SMMM
    Mesajlar
    566
    Alıntı ismailgabakci Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Hayırlı cumalar,
    Canım kanım herşeyim olan devletime bir sözüm bir isyanım asla olamaz ama Önce devlet kendine uygulasın bu hükmü tahsil edemediği verginin muhatabına hizmet vermesin,
    Mükelleflerin boğazına bıçak dayasan yine ödemiyor yine ödemiyor tam tahsilatla çalışan büro sayısını çok merak ediyorum
    geçen bizim başkan seminerde kendisinin bile sıkıntılı olduğundan bahsediyordu herkes neyin nasıl ne şekilde işlediğini çok iyi biliyor kimse bunu uygulamaya gücü yetmez keşke bir yaptırım olarak kullanılabilseydi ama maalesef olmuyor.
    yuz ustu çok sürunduk ayağa kalkalım artık hu allah hay
    X

  9. #29
    Müdavim Üye
    Üyelik tarihi
    02.Ağustos.2006
    Nereden
    Balıkesir-Gönen
    Mesajlar
    6,917
    İzmir'den arkadaşımız Smmm Yalçın Önder'in bir çalışması Fecebook'ta Smmm Gökhan Dede arkadaşımız paylaşmış.Yaklaşım abonesi olmayan arkadaşlarımızında okuyabilmesi için yeni bir sayfa açmadan benzer bilgilerin tartışıldığı yer uygun diye buraya taşıdım arkadaşlar umarım işe yarar telif haklarını çğnemiş olmam.




    HAKSIZ REKABETİ ÖNLEMEK Mİ? (E-Yaklaşım)
    Yazar: Yalçın ÖNDER*
    E-Yaklaşım / Nisan 2015 / Sayı: 268
    I- GİRİŞ
    Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odalarının yöneticileri, son zamanlarda, üyelerini “Haksız Rekabet Yazılım Programı İle ilgili Bilgilendirme” başlıklı tanıtım çalışması yapıyorlar.
    Çalışmanın dayanağı, 5 Ekim 2013 tarihli Genel Kurulu’nda yeterince tartışılamadan karara bağlanan, ancak, pilot uygulama örneği olarak, Zonguldak’ta uygulandığı anlatılan, 13.12.2013 tarih ve 28850 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, “Haksız Rekabetle Mücadele Yazılımının Meslek Mensuplarınca Kullanılması Hakkında Mecburi Meslek Kararı”nın; 10. “TÜRMOB Yönetim Kurulu, bu mecburi meslek kararının uygulanması ile ilgili olarak ortaya çıkacak sorunların giderilmesi amacıyla düzenlemeler yayımlamaya yetkilidir.” şeklindeki düzenlemedir.
    Söz konusu yazılımın, üyeler arasında, en çok tartışılan yönü, her yıl sözleşme yapılması zorunluluğunun, “mecburi” meslek kararında açıkça yer almamasına rağmen, yazılımın hazırlanmasında, böylesine zorunluluğun getirilmiş olmasıdır.
    Yazılımın üyeler arasında tartışılmadığını gören, TÜRMOB yönetimi, yazılıma yeni sözleşme bilgilerinin girişi zorunluluğu süresini, 25.02.2015 tarih ve 1383 sayılı yazısı ile, 28.02.2015 tarihinden 30.04.2015 gününe kadar uzatmıştır.
    Yürütülecek tartışmaların sağlıklı olabilmesi için, TÜRMOB yönetimi yeni bir karar ile, sözleşme bilgilerinin girişini 2015 yılı için, zorunluluk yerine gönüllülükle girilmesini önermelidir. Aksi halde, adı üstünde, “mecburi” meslek kararıdır, uygulanması zorunludur ve hatta disiplin cezası gerektirir, şeklinde, yaklaşılır ise, üyeler, bu uygulamaya, değişik biçimlerde, tartışmayı sürdürürler.
    Üyelerin çoğunluğu, benzer bilgi girişleri zorunluluğunun artarak, Maliye Bakanlığı tarafından getirildiği günlerde, kendi meslek örgütünden de benzer bir zorunluluk getirilmesine tepkililer ama tepkilerini göster(em)iyorlar. Çünkü halen üyelerin çoğunluğunun bu bilgileri, yazılıma yükle(me)diği açıklanıyor.
    3568 sayılı meslek yasamızda ve hiçbir yasada, meslek mensuplarının sözleşme bilgilerini, üyesi bulundukları odalarına bildirme yükümlüğü olmadığı gibi, sözleşmenin tarafları dışında hiçbir kişi ve/veya kurumun/ kurulun, yine aynı konuda, meslek yasasının 33./1. f) hükmüne dayanılarak, “Haksız Rekabetle Mücadele Yazılımının Meslek Mensuplarınca Kullanılması Hakkında Mecburi Meslek Kararı”nın,
    Yazılıma erişim ve kullanma zorunluluğu
    MADDE 7 - Meslek mensupları bağlı oldukları odalardan şifre alarak yazılımı kullanmak zorundadır.
    Sözleşmelerin odaya bildirilmesi ve süreleri” şeklinde mecburiyet getirebilme yetkisi yoktur.
    Şimdilik, tartışmaların farklı yönlerine ve ayrıntılarına girmeyeceğim. Eski sözleşmelerin yeniden ve yıllık olarak yapılması gibi bir zorunluluk, “mecburi” meslek kararında yer almadığı gibi, TÜRMOB Genel Kurulunun, “mecburi” meslek kararı ile, meslek mensupları ile mükellefleri (müşterileri) arasında, bırakalım sözleşme yenileterek, süresini belirlemeye, yeniden sözleşme yaptırmaya yetkisi yoktur.
    3568 sayılı Kanunun 50/a maddesi uyarınca hazırlanan Serbest Muhasebeci, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavirlerin Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin “Sözleşme Yapılması” başlıklı 24. maddesinde;
    “Taraflar, mesleki konularda yapılacak işler için sözleşme yapabilirler. Aşağıdaki çalışma konularında sözleşme yapılması zorunludur.
    a) Defter tutmak,
    b) Süreklilik arz eden müşavirlik hizmetinde,
    c) İnceleme, tahlil ve denetim yapmak ve bunlarla ilgili, rapor ve benzerlerini düzenlemek,
    ç) Yeminli Mali Müşavirlerin tasdik işlemleri.”
    düzenlemesi mevcuttur.
    Buna göre, meslek mensuplarının yukarıda belirtilen çalışma konuları için mükellefler ile hizmet sözleşmesi yapmaları gereğini düzenleyen yönetmelik, 3568 sayılı Kanunun 50/a maddesine göre yayımlanmış olsa bile, yeterli yasal dayanaktan yoksundur. Çünkü, anayasanın 48. maddesince tanınmış sözleşme özgürlüğü ancak yasayla ve anayasanın 13. maddesindeki ölçütlere göre sınırlandırılabilir. Yönetmelikle ve/veya “mecburi” mesleki karar ile sözleşme özgürlüğü sınırlandırılamaz. Yasadaki genel ifadeli düzenlemeler, idarenin kural koyabilmesi için yasal dayanak oluşturamaz.
    Elbette meslek mensupları ile mükellefleri (müşterileri) arasında sözleşme yapılması tarafların yararınadır. Ancak, bu işlemin, TÜRMOB yönetimi ve/veya bazı oda yöneticileri tarafından, gönüllülükten öteye zorunluluk olarak, nitelendirilmesi, Anayasanın 48. maddesindeki sözleşme özgürlüğüne paralel olarak, sözleşme hukukunu düzenleyen, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun,
    “I. Sözleşme özgürlüğü
    MADDE 26- Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.
    II. Kesin hükümsüzlük
    MADDE 27- Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür. “hükümlerinde olup, sözleşme taraflarının dışında, TÜRMOB Genel Kurulunun ve/veya Oda Yöneticilerinin, sözleşme özgürlüğüne müdahalesine olanak sağlayacak, bir “mecburi” meslek kararı düzenleyebilme yetkisi tanınmamıştır.
    “Kendisi de bir düzenleyici işlem olan, yönetmeliğin idareye düzenleme yetkisi vermesi hukuka aykırıdır. İdare kural koyma yetkisini yasadan alır, bu yetkiyi kendisi üretemez. Yönetmelik hükmüne dayanılarak yönetmelik ve/veya alt düzenleme çıkarılamaz. Aksinin kabulü idarenin, kendi yetkisini yaratması anlamına gelir.”[1]
    Bu açıdan 13.12.2013 tarih ve 28850 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, “Haksız Rekabetle Mücadele Yazılımının Meslek Mensuplarınca Kullanılması Hakkında Mecburi Meslek Kararı” nın, yukarıda, belirtilen, “Yazılıma erişim ve kullanma zorunluluğu” başlıklı maddesi ile getirilen zorunluluk konu ve makam bakımından yetki gaspı olduğundan, söz konusu zorunluluk, farkında olmadan yasaya ve anayasaya aykırı “mecburi” meslek kararı, fonksiyon gaspı olarak yok hükmündedir.
    Öte yandan, İstanbul SMMMO’nun 13.02.2015 tarihli tek tebliğ taslağı hakkındaki görüşünde açıkladığı üzere
    “……
    II.1- Taslağın Birinci Kısım, III. Bölümü’nde yer alan SERBEST MUHASEBECİ / SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLİK HİZMET SÖZLEŞMESİ başlıklı kısmının A. Sözleşme Düzenlenmesi Başlıklı maddesinin 1.fıkrasında;
    Yer alan “meslek mensupları ile mükellefler arasında düzenlenecek hizmet sözleşmesi vergilendirme dönemi takvim yılı olarak belirlenen mükellefler için Ocak ayında yıllık olarak, yani bir takvim yılı için düzenlenecektir.” hükmü 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 26.maddesi ve 431. maddesi ile öngörülen sözleşme serbestiyetine süre bakımından, 393.madde ile öngörülen genel hizmet sözleşmesinin ve 502.ve 504.maddelerde öngörülen vekalet ilişkisinin kapsamı yönünden aykırılık teşkil ettiğinden, anılan maddedeki sözü edilen hükmün,
    “ meslek mensupları ile mükellefler arasında düzenlenecek olan hizmet sözleşmesinin süresi, bir takvim yılından veya özel hesap döneminden daha kısa olmamak üzere, taraflarca, serbestçe belirlenir ve akdedilen sözleşme taraflarca fesh edilmediği sürece yürürlükte kalır.” şekilde düzenlenmesinin, yerinde olacağı, …”[2]
    Yani İstanbul SMMMO, görüş olarak, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 26.maddesi ve 431. maddesi ile öngörülen sözleşme serbestiyetine süre bakımından bir takvim yılı ile sınırlandırılmasını, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 502.ve 504.maddelerde öngörülen vekâlet ilişkisinin kapsamı yönünden aykırılık teşkil ettiğini açıklamıştır.
    Öte yandan, borcunu ödemeyen mükellefin (müşterinin) işinin, meslek mensuplarınca yapılmasının yasaklanmasına yönelik eski TÜRMOB genelgesi, “Birliğimiz aleyhine açılan dava sonucu; yukarıda belirtilen 22. madde Danıştay 8.Dairenin 02.04.2004 gün ve E:2003/367, K:2004/1539 sayılı kararı ile iptal edilmiş ve Birliğimizin iptal kararı hakkında temyiz istemi, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 16.05.2007 gün ve E:2004/2491, K:2007/942 sayılı kararı ile reddedilerek iptal kararı onanmıştır.”
    Anayasanın Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti Çalışma İle İlgili Hükümler kenar başlıklı 48. maddesi, “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.
    Devlet, özel teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır.” hükmünde olup, Devlet ve Devletin Anayasasının idare bölümünün 135. maddesi olarak düzenlenmiş “Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları”nın görevi; üyelerinin, sözleşme hürriyetlerini, bırakalım sınırlandırılmasını; tam aksine, bir özel teşebbüs sayılan, çalışanlar listesindeki, üyelerinin sözleşmelerini “…millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır.” hükmü uyarınca, , sözleşme hürriyetlerine sahip çıkmaktır.
    Anayasa Mahkemesi’ne göre, “Sözleşme özgürlüğü, özel hukuktaki irade özerkliği ilkesinin Anayasa hukuku alanındaki dayanağıdır. Özel hukukta irade özerkliği, kişilerin yasal sınırlar içerisinde istedikleri hukuki sonuca bu yoldaki iradelerini yeterince açığa vurarak ulaşabilmelerini ifade etmektedir. Anayasa açısından sözleşme özgürlüğü ise Devletin, kişilerin istedikleri hukukî sonuçlara ulaşmalarını sağlaması ve bu bağlamda kişilerin belli hukukî sonuçlara yönelen iradelerini geçerli olarak tanıması, onların iradelerinin yöneldiği hukukî sonuçların doğacağını ilke olarak benimsemesi ve koruması demektir. Sözleşme özgürlüğü uyarınca kişiler, hukuksal ilişkilerini özgür iradeleriyle ve sözleşmelerle düzenlemekte serbesttir. Anayasanın 48. maddesinde koruma altına alınan sözleşme özgürlüğü, sözleşme yapma serbestisinin yanı sıra, yapılan sözleşmelere dışarıdan müdahale yasağını da içerir. (AYMK., 07.02.2008 günlü, E.2005/128, K.2008/54). Çalışma Hakkı Anayasa Mahkemesi’ne göre, “Anayasa’nın 49. maddesinde öngörülen çalışma hakkı, bir temel hak ve özgürlük olarak anayasal güvenceye bağlıdır. Devlet, çalışanların yaşam düzeyini yükseltmek, çalışma yaşamını geliştirmek için çalışanları korumak, çalışmayı desteklemekle yükümlüdür.”
    Meslek mensupları arasındaki tartışmalarda, sözleşme özgürlüğüne sahip çıkılmamasının, çok önemsenmeyen, bir başka sonucu, sözleşme bilgilerinin yazılıma girilmesi ile, vergi mahremiyeti ihlali suçunun ortaya çıkmasıdır. Çünkü, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun, Vergi Mahremiyetinin İhlali kenar başlıklı 362. maddesi
    “Bu Kanunda yazılı vergi mahremiyetine uymaya mecbur olan kimselerden bu mahremiyeti ihlal edenler, Türk Ceza Kanunu’nun 239. maddesi hükümlerine göre cezalandırılır.
    Bu kanunda yazılı vergi mahremiyetine uymağa mecbur olan kimselerden bu mahremiyeti ihlal edenlere Türk Ceza Kanunu’nun 198’inci maddesinde yazılı cezanın iki katı hükmolunur. Bu ceza iki aydan az olmaz.
    Suçları tekerrür edenler bir daha devlet hizmetinde kullanılmazlar.” şeklinde düzenlenmiştir.
    5237 sayılı Türk Ceza Kanun’unun,
    Ticarî sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması kenar başlıklı,
    “MADDE 239. (1) Sıfat veya görevi, meslek veya sanatı gereği vakıf olduğu ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgeleri yetkisiz kişilere veren veya ifşa eden kişi, şikayet üzerine, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu bilgi veya belgelerin, hukuka aykırı yolla elde eden kişiler tarafından yetkisiz kişilere verilmesi veya ifşa edilmesi halinde de bu fıkraya göre cezaya hükmolunur.
    (2) Birinci fıkra hükümleri, fenni keşif ve buluşları veya sınai uygulamaya ilişkin bilgiler hakkında da uygulanır.
    (3) Bu sırlar, Türkiye’de oturmayan bir yabancıya veya onun memurlarına açıklandığı takdirde, faile verilecek ceza üçte biri oranında artırılır. Bu halde şikayet koşulu aranmaz.
    (4) Cebir veya tehdit kullanarak bir kimseyi bu madde kapsamına giren bilgi veya belgeleri açıklamaya mecbur kılan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiş olup, Türk Borçlar Kanunu gereğince, yalnızca taraflar arasında kalması gereken, sözleşme bilgilerinin ifşa edilmesi suç oluşturur.
    Aynı zamanda, 3568 sayılı meslek yasasında, meslek mensubunca, meslek mensubunca,
    odalara bilgi verilmesi
    “Meslek Sırları
    Madde 43 – Meslek mensupları ve bunların yanlarında çalışanlar, işleri dolayısıyla öğrendikleri bilgi ve sırları ifşa edemezler, çeşitli kanunlarla muhbirlere tanınan hak ve menfaatlerden faydalanamazlar.
    Ancak, suç teşkil eden hallerin yetkili mercilere duyurulması mecburidir.
    Adli veya idari her türlü inceleme veya soruşturma birinci fıkra hükmünün dışındadır.
    Tanıklık, sırrın ifşası sayılmaz.
    Yukarıdaki hükümler oda ve birlik personeli hakkında da uygulanır.”
    3568’in 49/2. maddesince suçtur. Aynı açıdan bakıldığında, 03.01.1990 tarih ve 20391 sayılı resmi gazetede yayımlanan, Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 20/1. “Meslek mensupları hizmet verdikleri müşterilerini kayıtlı oldukları odalara 6 ayda bir ilişikteki form ile bildirmek zorundadırlar.” düzenlemesi de aşağıda belirtildiği şekilde hukuka aykırıdır.
    Birlik Genel Kurulu, görevi gereği, “uyulması mecburi mesleki kararları”nı alır iken, tüm yasalara ve özellikle meslek yasasına ve anayasaya uygun kararlar almak zorundadır. Alınan karar, 3568 sayılı yasanın 43/1. maddesini de ihlal etmektedir.
    “Mecburi” meslek kararı ile, yazılıma girilmesi istenen bilgiler, Vergi mahremiyeti kapsamındadır, 213 sayılı Vergi Usul Kanunun,
    “Vergi Mahremiyeti
    Madde 5- Aşağıda yazılı kimseler görevleri dolayısiyle, mükellefin ve mükellefle ilgili kimselerin şahıslarına, muamele ve hesap durumlarına, işlerine, işletmelerine, servetlerine veya mesleklerine müteallik olmak üzere öğrendikleri sırları veya gizli kalması lazımgelen diğer hususları ifşa edemezler ve kendilerinin veya üçüncü şahısların nef’ine kullanamazlar;
    1. Vergi muameleleri ve incelemeleri ile uğraşan memurlar;
    2. Vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştayda görevli olanlar;
    3. Vergi kanunlarına göre kurulan komisyonlara iştirak edenler;
    4. Vergi işlerinde kullanılan bilirkişiler.
    Bu yasak, yukarıda yazılı kimseler, bu görevlerinden ayrılsalar dahi devam eder.
    Ancak, vergi güvenliğini sağlamak amacıyla Gelir Vergisi mükelleflerinin yıllık Gelir Vergisi, sermaye şirketlerinin Kurumlar Vergisi beyannamelerinde gösterdikleri matrahları (zarar dahil) ve beyanları üzerinden tarh olunan Gelir ve Kurumlar Vergileri ile mükelleflerin ad ve unvanları, bağlı oldukları vergi dairelerince beyannamelerinin verildiği yıl içinde dairenin münasip yerlerine asılacak cetvellerle ilan olunur. Mükellefin bağlı bulunduğu teşekkül varsa, bu ilan orada da yapılır.
    Mükelleflerin vergi tarhına esas olan beyanları, kesinleşen vergi ve cezaları ile vadesi geçtiği halde ödenmemiş bulunan vergi ve ceza miktarları Maliye Bakanlığınca açıklanabilir. Maliye Bakanlığı bu yetkisini mahalline devredebilir. Ayrıca, kamu görevlilerince yapılan adlî ve idarî soruşturmalar ile ilgili olarak talep edilen bilgi ve belgeler ile bankalara, yapacakları vergi tahsiline yönelik bilgiler verilebilir. Bu bilgilerin verilmesine ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir.(5) Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenledikleri veya kullandıkları vergi inceleme raporuyla tespit olunanların, kanunla kurulmuş mesleki kuruluşlarına ve 3568 sayılı Kanunla kurulan birlik ve meslek odalarına bildirilmesi vergi mahremiyetini ihlal sayılmaz. Bu takdirde kendilerine bilgi verilen kişi ve kurumlar da bu maddede yazılı yasaklara uymak zorundadırlar. Maliye Bakanlığı bilgilerin açıklanmasıyla ilgili usulleri belirlemeye yetkilidir.
    Gelir Vergisi mükellefleri (Kazancı basit usulde tespit edilenler dahil) ile sermaye şirketleri her yıl Mayıs ayının son gününe kadar vergi tarhına esas olan kazanç tutarları ile bunlara isabet eden vergi miktarlarını gösteren levhayı almak zorundadırlar. İlan ve levhalara ilişkin diğer hususlar Maliye Bakanlığınca belli edilir.
    Açıklanan bu bilgiler ele alınarak mükelleflerin haysiyet, şeref ve haklarına tecavüz edilemez.
    (Götürü usulde vergilendirilen mükellefler dahil)
    (2) Bu kanunda yer alan belge düzenine uymayan veya kaçakçılık fiili ile vergi ziyaına neden olup tarh edilen vergi ve kesilen cezası kesinleşen mükellef ve vergi sorumlusunun, Maliye ve Gümrük Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre basın ve TRT yolu ile açıklanması vergi mahremiyetini ihlal sayılmaz.
    (3) Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenledikleri veya kullandıkları vergi inceleme raporuyla tespit olunanların, kanunla kurulmuş mesleki kuruluşlarına bildirilmesi vergi mahremiyetini ihlal sayılmaz. Bu bildirimin şartları, sınırları ve bu konuya ilişkin usul ve esaslar Maliye ve Gümrük Bakanınca belirlenir.
    (4) Basın ve TRT yoluyla yapılacak bu açıklamalara ait harcamalar, mükellef veya vergi sorumlularından tahsil edilir. Bu harcamalar, vergi uygulamaları yönünden gider olarak kabul edilmez.
    (5) Ayrıca, kamu görevlilerince yapılan adli ve idari soruşturmalarla ilgili olarak talep edilen bilgi ve belgeler verilebilir.
    (6) levhayı merkezlerine, şubelerine, satış mağazalarına iş sahipleri ile mükellefler tarafından kolayca okunup görünecek şekilde asmak zorundadırlar.” şeklinde düzenlenmiş olup, maddenin “(3) Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenledikleri veya kullandıkları vergi inceleme raporuyla tespit olunanların, kanunla kurulmuş mesleki kuruluşlarına bildirilmesi vergi mahremiyetini ihlal sayılmaz. Bu bildirimin şartları, sınırları ve bu konuya ilişkin usul ve esaslar Maliye ve Gümrük Bakanınca belirlenir. “ bendi hükmünce, yalnızca, “Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenledikleri veya kullandıkları vergi inceleme raporuyla tespit olunanların, kanunla kurulmuş mesleki kuruluşlarına bildirilmesi vergi mahremiyetini ihlal sayılmaz” istisnası tanınmıştır. Bunun dışında, “mecburi meslek kararı ile istenen bilgilerin, “ kanunla kurulmuş mesleki kuruluşlarına bildirilmesi vergi mahremiyetini” ihlâl sayılacaktır.
    Anayasa’nın, “IV. Özel hayatın gizliliği ve korunması
    A. Özel hayatın gizliliği
    Madde 20. Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.
    Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.
    Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.”
    Yönetmelik maddeleri ile, müşterilerime ait kişisel veri niteliğindeki bilgilerin, disiplin cezası tehdidi ile verilmesi zorunluluğunun düzenlemiş olması, anayasanın yukarıdaki 20. son fıkrası hükmüne açıktan aykırılık oluşturmaktadır.
    Oysa, “XI. Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü
    MADDE 11. – Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.” hükmü karşısında, (Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 20/1. “Meslek mensupları hizmet verdikleri müşterilerini kayıtlı oldukları odalara 6 ayda bir ilişikteki form ile bildirmek zorundadırlar.” maddesi ile, Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik Ve Yeminli Mali Müşavirlik Disiplin Yönetmeliği’nin Uyarma Cezası kenar başlıklı “Madde 5- Uyarma cezası aşağıdaki durumlarda uygulanır:

    f) Müşteri bildirim listelerinin tam ve doğru olarak Odaya süresinde verilmemesi,” şeklinde, düzenlenmiş olması en azından neden ve konu yönünden yetki gaspıdır.
    Anayasa çerçeve kurallar koyar, bunların hayata geçirilmesi yasa ile mümkün olur. Ülkemizde yıllardır kişisel verilerin korunması ile ilgili yasa taslağı olmasına rağmen yasaya dönüştürülememiştir. Kişisel verilerin korunması ile ilgili bir yasa olmadan, kamu kurumu niteliğindeki kuruluşlardan, odaların, müşterilerimize ait kişisel verileri talep etmesi, Anayasa 20,3’e açık aykırılık oluşturmaktadır.
    Kanunun düzenlemediği bir alanda idarenin düzenleme yapabilme yetkisi yoktur.
    Anayasada “Özel hayatın gizliliğine dokunulamaz” diyen bir hüküm var, istisnası var, adli soruşturma ve kovuşturma. O zaman idarenin bir parçası olan, odalar ve disiplin kurulları, savunma istemlerinin başından itibaren adli soruşturma ve kovuşturma yapıyor demektir.
    b) Avrupa Konseyi Sözleşmesi
    Türkiye Avrupa Konseyi üyesi ülkeler içinde yer alır ve Avrupa Konseyinin 108 sayılı Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması Hakkında Sözleşme’yi imzalamış ancak onaylamamıştır.
    c) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
    Sözleşmenin imzalanmamış olması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde oluşturulan koruma alanı dışında olunduğunu göstermez. Anayasa 90 maddenin son fıkrasının son cümlesi; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmü uyarınca, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. maddesi hükümleri doğrudan uygulanacaktır.
    “Madde 8-Özel yaşama ve aile yaşamına saygı hakkı
    1.Herkes, özel yaşamına ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterime hakkına sahiptir.
    2. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamı tarafından, ulusal güvenliğin, kamu emniyetinin ya da ülkenin ekonomik refahının yararı, suçun ya da düzensizliğin önlenmesi, sağlığın ya da ahlakın korunması için, yahut başkalarının haklarının ve özgürlüklerinin korunması için, hukuka uygun olarak yapılan ve demokratik toplumda gerekli bulunanlar hariç, hiçbir müdahale olmayacaktır.”
    Disiplin Cezalarında da kanunilik ilkesi aranmalıdır.
    Anayasa Mahkemesi, disiplin suç ve cezalarını suçta ve cezada kanunilik ilkesinin güvence altına alındığı Anayasanın 38. maddesi kapsamında olduğunu belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi’ne göre; “Yönetim, yasal belirleme ve dayanak olmadan herhangi bir davranışın yaptırım gerektirdiğini takdir edip kendi yetkisiyle kural koyamaz. Yönetsel yaptırımlar, yönetimin karar ve işlemlerinin denetimi en zorunlu olanlarındandır. Suç ve cezalar anayasaya uygun olarak yasayla konulabilir. Yönetim kendiliğinden suç ve ceza yaratamaz… Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi uyarınca bir hukuk devletinde, ceza yaptırımına bağlanan her eylemin tanımı yapılmalı suçlar kesin biçimde ortaya konmalıdır.” [3]
    Anayasa Mahkemesi istikrar kazanan kararlarında, disiplin suç ve cezalarını Anayasanın 38. maddesi kapsamında değerlendirmekte ve disiplin suç ve cezalarının da “kanun” niteliğini taşıyan düzenlemelerle konulması gerektiğini belirtmektedir: “Genel olarak disiplin cezaları kamu görevi ile ilgili bir ceza türü olarak benimsenmektedir. Anayasa’nın 38. Maddesinde idari ve adli cezalar arasında bir ayrım yapılmamış, ayrıca ceza yerine geçen güvenlik önlemleri de madde kapsamına alınmıştır. Buna göre, disiplin cezaları Anayasa’nın 38. maddesi kapsamındadır.”[4] . Anayasa Mahkemesi kararı dikkate alındığında yönetmelikle ceza konulması mümkün olmamalıdır.
    Bu durum Anayasamızda yer alan “kanuni idare” ilkesinin de doğal bir sonucudur. Gerçekten Anayasamızın gerek başlangıç hükümlerinde ve gerekse genel esaslar kısmındaki ikinci, altıncı, sekizinci ve on birinci maddelerinde yürütme ve idarenin hukuka ve kanunlara bağlılığı zikredilmiştir.
    II- SONUÇ VE ÖNERİ
    Elbette, meslek mensuplarının, pek çok nedenden kaynaklanan haksız rekabet şikayetlerinin azaltılması yolunda çabalar önemlidir. Ancak, harcanan emek ve zamanın, çabaların üyeler arasında sağlıklı ve gönüllü tartışma ortamlarında şekillendir(il)erek, hukuka uygun biçimlendirmek, çok daha önemlidir.
    Önümüzdeki seçimler sonrasında, olası anayasa değişikliği ile zorunlu üyeliğin tartışmaya açılmaya çalışıldığı bu günlerde, yöneticiler ile, üyeler arasındaki ilişkilerin daha “mecburiyetten” çıkarılarak, “hürriyetlere” evrilerek, demokratikleşmesi de gerekmektedir.
    ________________________________________
    * SMMM
    [1] Onur KARAHANOĞULLARI, İdarenin Hukukla Kavranması: Yasallık ve İdari İşlemler (Yargı Kararlarına Dayalı Bir İnceleme), Turhan Kitabevi, Ağustos 2011, s:70
    [2] https://archive.ismmmo.org.tr/…/3568...%C4%B1_Kanunu… E.T. 16.02.2015
    [3] AYM, 19.4.1988, E. 1987/16, K. 1988/8, AMKD, sayı. 24, s. 109
    [4] AYM, 4.4.1991, E. 1990/12, K. 1991/7, AYMKD, sayı. 27/1, s. 239-240
    Yazarlar : 'YALÇIN ÖNDER'
    HAKSIZ REKABETİ ÖNLEMEK Mİ YALÇIN ÖNDER.doc · 1 sürümü

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •