Kurumlar vergisi oranı-yabancı yatırımcılar


06/12/2005 08:16:43


BİZE GÖRE / Veysi Seviğ





Yeniden yazılan ve yeni oranı geçtiğimiz hafta bizzat Sayın Başbakan tarafından açıklanan kurumlar vergisi uygulamasında öngörülen değişiklikler yabancı yatırımcılar için ne kadar çekici olacaktır? Bu sorunun yanıtını değişik şekillerde vermek mümkündür.


Ancak bu bağlamda özellikle konu ile ilgilenenler tarafından bilinmeyen bazı gerçekler vardır. Şöyle ki;


Gelir Vergisi Yasası'nın yedinci maddesinde yer alan düzenleme ile dar yükümlü olanların Türkiye'de işyerinin olması veya daimi temsilcisinin bulunması halinde elde ettikleri ticari kazanç için gelir vergisi ödemek zorunda oldukları hükme bağladıktan sonra bu kişilerin ihraç edilmek üzere Türkiye'de satın aldıkları veya imal ettikleri malları Türkiye'de satmaksızın yabancı ülkelere gönderenlerin bu işlerden doğan kazançlarının Türkiye'de elde edilmiş sayılmayacağı yani vergilendirilmeyeceği özel olarak parantez içi hükmü ile belirlenmiş bulunmaktadır.


Bir başka anlatımla yabancı gerçek kişi bir yatırımcı Türkiye'de satın almış olduğu malları Türkiye'de satmaksızın doğrudan yurtdışına ihraç ederse bu işten doğan kazancı vergiye tabi olmayacaktır. Aynı şekilde Türkiye'de satın alınan mallarla yeni bir mal veya mallar üretilir, Türkiye'de satılmaksızın yurtdışına satılırsa bu işten elde edilen kazanç vergiye tabi değildir.


Diğer yandan Gelir Vergisi Yasası'nda yer alan bu hükme benzer bir hüküm de Kurumlar Vergisi Yasası'nda vardır. Söz konusu yasanın 12/1'inci maddesi uyarınca kanuni ve iş merkezlerinden her ikisi de Türkiye dışında bulunan yabancı kurumların Türkiye'de ticari kazanç elde etmiş sayılmaları için; bu kurumların Türkiye'de Vergi Usul Yasası hükümlerine uygun bir işyerlerinin olması veya daimi temsilci bulundurmaları ve kazançlarını bu yerlerde veya temsilcileri aracılığı ile yapılan işlerden sağlamış olması gerekir.


Ancak bu koşullara haiz olsalar, dahi kurumların ihraç edilmek üzere Türkiye'de satın aldıkları veya imal ettikleri malları, Türkiye'de satmaksızın yabancı ülkelere göndermelerinden (satmalarından) doğan kazançlar, Türkiye'de elde edilmiş sayılmaz. Türkiye'de satmaktan maksat, alıcı veya satıcıların veya her ikisinin Türkiye'de olması veya satış akdinin Türkiye'de yapılmasıdır. Bu hükümle ihracat hacminin genişletilmesi ve dolayısıyla döviz gelirlerinin artırılması amaçlanmıştır. Düzenleme ile gerçekte kurumlar vergisinin konusuna giren, kazanç verginin konusu dışına çıkartılmıştır. Ayrıca bu hükmün uygulanmasında yurtdışında malın gönderildiği yerin veya kişinin de önemi yoktur. (Daha fazla bilgi için bakınız: "Beyanname Düzenleme Kılavuzu 2005 HUD Yayını Sf: 489)


Mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde dar yükümlülerin (yabancıların) Türkiye'de yapacakları alımlar ve bu alımların bilahare yurtdışına ihraç edilmesi sonucunda ortaya çıkan kazançlar gelir ve kurumlar vergisine tabi tutulmamaktadır. Bu bağlamda ülkemizde imalat yapılarak oluşturulan ürünlerin yabancılar tarafından ihraç edilmesi halinde de doğan kazançlar aynı şekilde vergiye tabi tutulmamaktadır.


Dolayısıyla doğrudan ihracata yönelik faaliyette bulunan yabancı yatırımcıların kurumlar vergisinin oranında yapılan değişiklikten olumlu etkilenmeleri mümkün değildir. Çünkü yasal düzenleme ile onların bu tür kazançları vergi kapsamı dışında bırakılmıştır.


Ancak; ülkemizde bu tür yatırımlar yeterince olamamaktadır. Bir başka anlatımla yabancı yatırımcıların bu ve benzeri yatırımları için kurumlar vergisi oranının sıfır olması dahi yeterli olmamaktadır.


Ülkemizde vergisel açıdan en önemli sorun istihdam üzerinde yoğunlaştırılan kamu paylarıdır. Örneğin;


Günümüzde 1.000 YTL brüt ücretle işe başlayan bir kişinin, bu ücretinden ele geçen net miktar sekizinci ayda azalacak dokuzuncu ayda ise yıl başına göre net 42.50 YTL eksik ücret alması söz konusu olacaktır.


Öncelikle söz konusu kişi 2005 yılının başında net olarak 716.50 YTL ücret almakta iken bu miktar ağustos ayında 706.50 YTL'ye, eylül ayında ise net 674.-YTL'ye düşmüştür.


Bazı kuruluşlar çalışanın net ücretindeki bu düşüşü brüt ücret artışı yaparak gidermeye çalışmaktadır. Ancak yine bazı hallerde işverenler bu eksikliği kayıtdışı olarak ceplerinden karşılamayı tercih etmektedirler.


Diğer yandan brüt 1.000 YTL aylığın işverene maliyeti 1.215 YTL olup bu miktara ayrıca yemek ve yol giderleri dahil edildiğinde söz konusu miktarın aylık 1.500 YTL'ye ulaştığı görülmektedir. Ayrıca kıdem tazminatı hariç olmak üzere brüt 1.000 YTL olan ücretin ele geçeni başlangıçta 716.50 YTL iken eylül ayında 674 YTL'ye düşerek maliyetinin yarısından az bir rakamın emeğini satanın eline geçtiği görülmektedir.


Ayrıca 2005 yılında ücretli çalışanların iş yeri dışında yemek yemeleri halinde kendilerine KDV hariç ödenmesi öngörülen günlük yemek bedeli 7.50 YTL olup bu miktarın KDV'li miktarı 8.85 YTL'dir. Bu miktarın üzerinden yenen yemek bedellerinin işverence karşılanması halinde aradaki fark, ücret olarak dikkate alınarak vergilendirilmektedir.


Bu tür ücret hesaplamaları hem karmaşık hem de sonuçta işvereni mali açıdan tedirgin eden boyutlara ulaşmaktadır. Bir başka açıdan ücret üzerinde olan kamusal yükler artık iş sahipleri açısından da taşınamaz hale gelmiştir.


Aşağıda; 1.000 YTL brüt ücretin işverene maliyeti ile ele geçen net tutarı hesaplanmış bulunmaktadır.


. Brüt ücret.................... 1.000 YTL


. Kesintiler:


- Sigorta çalışan payı


(1.000- x 0.14=)..... 140 YTL


İşsizlik sigortası


(1.000- x 0.01=)..... 10 YTL


- Gelir Vergisi (x)


(850- x 0.15=)..... 127.50 YTL


- Damga Vergisi


(1.000 x 0.006=) 6 YTL


Kesintiler Toplamı 283.50 YTL (-) 283.50 YTL


Ele geçen net tutar............. 716.50 YTL


İşveren brüt ücret üzerinde ayrıca brüt ücretin yüzde 19.5 olan (1.000 x 0.195=) 195 YTL sigorta işveren payı ile yüzde 2'si kadar işsizlik sigortası payı olan (1.000 x 0.02=) 20 YTL olmak üzere toplam (195 + 20=) 215.- YTL'yi de ödemek zorundadır. Bu takdirde ücretin ilk çıplak maliyeti (1.000 + 215=) 1.215 YTL'dir. Buna ayda 20 gün çalışıldığı varsayılarak (8.85 x 20=) 177 YTL yemek bedeliyle 108 YTL servis bedelinden çalışana düşen pay hesaplandığında bu maliyet (1.215 + 177 + 108=) 1.500 YTL olmaktadır. Buna ayda ortalama kıdem tazminatı payı olarak 125 YTL eklendiğinde maliyet 1.625 YTL'ye ulaşmış olacaktır.


Yabancı yatırımcılar ücretlilerin en az beş yıllık maliyetini ve bu maliyetin işletmeler üzerinde oluşturacağı yükü hesaplamakta, bu bağlamda kamu paylarının büyüklüğünden yakınmaktadır. Bu durum ise yetkililerce her nedense dikkate alınmamaktadır.


Brüt ücret miktarı ile ücretlilere sağlanan ayni ve nakdi nitelikteki diğer olanaklar vergi matrahlarını değiştirmektedir. Bu nedenle uygulamada ücret maliyetleri artarken mevcut vergi tarifeleri nedeniyle ele geçen net miktar yıl içersinde azalabilmektedir. Bu karmaşa emek istihdamının kayıtdışı sağlanmasına neden olmakta, yabancı yatırımcılar kayıtdışılığın getirdiği hukuki riski üstlenmekten kaçınmaktadırlar.


(x) Gelir vergisi hesaplamasında vergi matrahı aşağıdaki formüle göre belirlenmektedir.


Gelir vergisi matrahı = Brüt ücret - Çalışan sigorta payı - Çalışanın işsizlik sigortası