Adi ortaklıkta ortak-ortaklık vergi alacağı ilişkisi


05/12/2005 09:29:41


BİZE GÖR / Veysi Seviğ





Gelir Vergisi Yasası'nın 121'inci maddesi hükmü gereği olarak, "yıllık beyannamede gösterilen gelire dahil kazanç ve iratlardan söz konusu yasa hükümlerine göre kesilmiş bulunan vergiler, beyanname üzerinden hesaplanan gelir vergisinden mahsup" edilebilmektedir.


Yasal düzenleme gereği mahsubu yapılan miktar, gelir vergisinden fazla olduğu takdirde aradaki fark vergi dairesi tarafından yükümlüye bildirilmekte ve yükümlünün tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde başvurusu halinde fazla ödenmiş olan vergi kendisine ret ve iade olunmaktadır.


Bilindiği üzere Gelir Vergisi Yasası'nın 121'inci maddesinde yer alan düzenleme uyarınca iadesi gereken vergiler ile ilgili olarak; iadeyi mahsuben veya nakden yaptırma, inceleme raporuna, yeminli mali müşavir raporuna veya teminata bağlanan ve iade için aranılacak belgeleri belirleme konusunda Maliye Bakanlığı'na yetki verilmiş bulunmaktadır. Bu yetki; kazanç türlerine, iade şekillerine, geliri elde edenin veya ödemeyi yapanın hukuki konumuna göre ayrı ayrı kullanılabileceği gibi belli hadler çerçevesinde de kullanılabilmektedir.


Bazı durumlarda, adına vergi kesintisi yapılan gerçek veya tüzel kişi ile üzerinden kesinti yapılan gelirin sahibi olan gerçek veya tüzel kişi farklı olabilmektedir. Bu durumda gelir sahibinin beyan ettiği gelirle ilgili olarak tevkif (kesinti) suretiyle alınan vergilerin mahsubu ve iadesi konusunda uygulamada değişik sorunlarla karşılaşılmaktadır.


Örneğin bir adi ortaklıkta ortaklardan kesinti suretiyle alınan ve kendilerine iadesi gereken verginin ortağı oldukları adi ortaklığın gelir (stopaj) ve/veya katma değer vergisi borçlarına mahsubu söz konusu olabilir mi?


Böyle bir soruya verilecek yanıt, taraflara göre değişebilmektedir. Vergi idaresinin görüşü; mahsubu talep edilen verginin ancak söz konusu vergi alacağı olan kişinin şahsi vergilerinde dikkate alınabileceği yönündedir. Bu bağlamda adi ortaklıkta ortakların vergi alacağı adi ortaklığın vergi borçlarına mahsup edilemeyecektir.


Oysa; Kurumlar Vergisi Yasası'nın ikinci maddesine göre, Türk Ticaret Yasası hükümlerine göre kurulmuş olan anonim, eshamlı komandit ve limited şirketler ile aynı mahiyetteki yabancı kurumların sermaye şirketleri olduğu bu şirketlerin de aynı yasanın birinci maddesine göre kurumlar vergisine tabi oldukları konusu açıkça belirtilmiştir.


Diğer yandan Borçlar Kanunu hükümlerine göre kurulan ve kuruluşu şekle bağlı olmayan ortaklıkların ise tüzel kişiliği ve unvanı bulunmadığı gibi vergi hukuku açısından elde ettikleri gelir; Gelir Vergisi Yasası hükümleri gereği ortakların şahsi gelirleri olarak değerlendirilmekte ve vergilendirilmektedir.


Olayı bu açıdan ele alacak olursak, adi ortaklıkta ortaklığın elde etmiş bulunduğu kazancın vergilendirilmesi açısından ayrı bir yükümlülük söz konusu olmadığından, ortaklık geliri mevcut ortakların gelir hisselerine göre bölüştürülmekte, ortakların yıllık geliri olarak vergilendirilmektedir.


Ortaklık, ticari faaliyetini yürütürken işyeri kirası, işçi ücreti ödemesi yapmak zorunda ise sorumlu sıfatıyla muhtasar beyannamelerini, öte yandan katma değer vergisi beyannamelerini ortaklık adına vermek ve beyannameleri ilişkin işlemleri bunlara ait tek bir vergi kaydı üzerinden izlemek ve ödemek zorundadır. Bu zorunluluk ortaklığın elde ettiği gelir yönünden tek bir yükümlülüğe sahip olduğunu göstermez.


Adi ortaklığın ortakları tüm vergi borçlarından sonuçta müteselsilen sorumlu olduklarına göre, ortakların adi ortaklık nedeniyle elde ettikleri, ancak mevcut yükümlülük statüleri nedeniyle müstakilen beyan ettikleri gelir vergisi nedeniyle yıl içinde kesinti yoluyla ödedikleri vergilerin mahsubu sonucunda vergi dairesinden alacaklı kalmaları halinde, bu alacaklarını sonuçta kişisel olarak sorumlu oldukları ortaklığın katma değer vergisi ve gelir vergisi stopaj borçlarına mahsup ettirebilme olanakları vardır. Danıştay Dördüncü Dairesi tarafından verilen bir karar da bu görüş doğrultusundadır. Söz konusu karara göre, "Adi ortaklığın, ortaklarının yıl içinde kesinti yoluyla ödedikleri vergilerin adi ortaklığın vergi borçlarına mahsup edilmesi mümkün bulunmaktadır." (Danıştay Dördüncü Dairesi E. No: 2004/1814, K. No: 2004/2533)


Uygulamada benzer olaylara sıkça rastlanılmaktadır. Bu bağlamda vergi alacağının vergi borçlarına mahsubuna yönelik uygulamanın daha ayrıntılı olarak mevcut olasılıkları da dikkate alarak yeniden belirlenmesi gerekmektedir.


(Söz konusu Danıştay kararı Süryay Sürekli Yayınlar, "Danıştay/2 Cilt-2005/3" kısmında yer almaktadır.)