<CENTER>DANIŞTAY KARARI

DANIŞTAY
</CENTER>


Danıştay Vergi Dava
Daireleri Kurulu
Karar Tarihi : 24.03.2006
Esas No : 2006/12
Karar No : 2006/59
Konusu : Köylere hizmet götürmek amacıyla kurulan davacı Birliğin faaliyeti kurumlar vergisinden muaf olduğundan, mükellefiyette hata yapıldığı ileri sürülerek yapılan düzeltme şikayet başvurusunun reddinde hukuka uygunluk bulunmadığı Hk.
Davanın Özeti:
Davacı Birlik adına, 1993 ila 1996 yılları için tarh edilen vergilerin kaldırılması için yapılan düzeltme şikayet başvurusu reddedilmiştir.
..... Vergi Mahkemesi 16.12.2004 günlü ve E: 2004/282, K: 2004/518 sayılı Kararıyla, Danıştay bozma kararı doğrultusunda dava dosyasını Maliye Bakanlığı husumetiyle tekemmül ettirdikten ve tarhiyat öncesi uzlaşmaya varılmış olsa dahi vergi hatasının varlığı durumunda hatanın düzeltilmesi için yapılan düzeltme-şikayet başvurusunun reddedilmesi durumunda işlemin iptali istemiyle dava açılabileceğinden, uyuşmazlığı, mükellefiyette hata yapılıp yapılmadığı yönünden inceleyerek; .... İlçesi köylerine hizmet götürmek amacıyla kurulan davacı birliğin 1993 ila 1996 yılları işlemlerinin incelenmesi sonucu faaliyetlerinin ticari olduğu ileri sürülerek matrah bulunduğu, tarhiyat öncesi uzlaşılarak bulunan matrah üzerinden cezalı vergilerin tarhedildiği, daha sonra davacı birliğin düzeltme isteminin malmüdürlüğünce reddedilmesi üzerine birliğin ticari faaliyeti ve kar amacı olmadığı dolayısıyla mükellefiyette hata yapıldığı iddiasıyla Maliye Bakanlığına şikayet başvurusunun yapıldığı ve başvurunun reddi üzerine ret işleminin iptali istemiyle dava açıldığı, 5422 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinde Devlete, özel idare, belediyelere ve diğer kamu idarelerine ve müesseselerine ait ve tabi olup faaliyetleri devamlı bulunan ve birinci maddenin (a) ve (b)bentleri haricinde kalan ticari, sınai ve zirai işletmelerin iktisadi kamu müesseseleri olduğu, bunların kazanç gayesi gütmemelerinin, faaliyetlerinin Kanunla tevdi edilmiş görevler arasında bulunmasının, tüzel kişiliklerinin olmamasının, müstakil muhasebeleri ve kendilerine tahsis edilmiş sermayelerinin veya iş yerlerinin bulunmamasının mükellefiyetlerine tesir etmeyeceği, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 11’inci maddesinde ticarethane veya fabrika, yahut ticari şekilde işletilen diğer müesseselerin ticari işletme sayılacağının hükme bağlandığı, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 16.04.1994 günlü ve E:1992/2, K: 1994/2 sayılı Kararıyla da Kurumlar Vergisi Kanununun 5’inci maddesinde tanımlanan kurumların iktisadi işletmeleri konusunda Danıştay Vergi Dava Daireleri arasındaki içtihat farklılığının, bu kurumların ücret karşılığı yapmış oldukları hizmetlerin iktisadi işletme olduğunun kabulü ile giderildiği, olayda .... köylerinin müşterek yararına olan sosyal, kültürel, zirai, sınai, ticari amaçlı hizmetlerini gerçekleştirmek amacıyla kurulan davacı birliğin üyesi köylerin sütlerini ihaleye çıkararak sütün toplanması ve satış organizasyonuna aracılık ederek hizmet yürüttüğü ve karşılığı olarak birlik payı adı altında gelir elde ettiğinin anlaşıldığı, bu şekilde yürütülen hizmet iktisadi işletme niteliği taşıdığından, birlik payı adı altında hizmet karşılığı davacı birliğe ödenen pay nedeniyle mükellef sayılması ve vergiye tabi tutulmasının mevzuata uygun olduğu gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
Yükümlünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi 04.07. 2005 günlü ve E: 2005/611, K: 2005/1289 sayılı Kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 118’inci maddesinde, açık olarak vergiye tabi olmayan veya vergiden muaf bulunan kimselerden vergi istenmesi veya alınmasının mükellefiyette hata olduğu, davacı birlikle aynı nitelikte bir diğer kuruluş olan .... İlçesi Köylere Hizmet Götürme Birliği ile ilgili olarak Dairelerince verilen 23.11.1999 günlü ve E: 1999/989, K: 1999/4238 sayılı Kararda da belirtildiği üzere, davacı Birliğin 442 sayılı Köy Kanununun 47 ve 48’inci, 1580 sayılı Belediye Kanununun 133 ila 148’inci ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 56’ncı maddesi gereğince ilçe köylerine hizmet götürmek amacıyla kurulan bir kamu kuruluşu olduğu, tüzüğü gereği ticaret yapmasına olanak bulunmadığı ve ticari faaliyeti olduğu konusunda da bir tespit yapılmadığı, yapılan işlerin ticari, zirai veya sınai bir niteliğinin de bulunmadığı, yukarıda belirtilen yasalarda öngörülen görevleri içeren tüzüğünde yazılı amaçlar doğrultusunda çalışan davacı Birliğin köylerin süt satımı işinin organizasyonu karşılığında aldığı bedel nedeniyle vergilendirilmesi hukuka uygun olmadığından, davanın reddine yönelik vergi mahkemesi kararında isabet görülmediği, gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Bozma kararına uymayan .... Vergi Mahkemesi 28.09.2005 günlü ve E: 2005/282, K: 2005/234 sayılı Kararıyla; davanın reddi yönündeki kararında ısrar etmiştir.
Israr kararı davacı birlik tarafından temyiz edilmiş, ısrar kararının Danıştay Dördüncü Dairesince verilen bozma kararı doğrultusunda bozulması istenmiştir.
Kararın Özeti: .... İlçesi köylerine hizmet götürmek amacıyla kurulan davacı Birliğin 1997 yılında 1993 ila 1996 yılları işlemlerinin incelenmesi sonucu faaliyetlerinin ticari olduğu ileri sürülerek belirlenen matrah üzerinden tarhiyat öncesi uzlaşmaya gidilerek cezalı vergilerin tarh edilmesinden sonra, davacı Birliğin düzeltme isteminin malmüdürlüğünce reddedilmesi üzerine birliğin ticari faaliyeti ve kar amacı olmadığı, dolayısıyla mükellefiyette hata yapıldığı iddiasıyla Maliye Bakanlığına yapılan şikayet başvurusunun da reddedilmesinden sonra açılan davanın, Birliğin elde ettiği gelirin vergilendirilmesi gereken kazanç olduğundan düzeltme şikayet başvurusunun reddinde Yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddi yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararı davacı Birlik tarafından temyiz edilmektedir.
5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun muaflık ve istisnaları düzenleyen İkinci Bölümünde yer alan 7’nci maddesinin 12’nci bendinde, köylere, köy birliklerine ve köy belediyelerine ait tarım işletmelerinin Kurumlar Vergisinden muaf olduğu düzenlemesine yer verilmiştir.
Davacı Birlik, 442 sayılı Köy Kanununun “iki ve daha ziyade köylere düşen işler”e ilişkin düzenlemeleri içeren 47 ve 48’inci maddeleri ile 1580 sayılı Belediye Kanununun “Birlik Tesisi”ne ilişkin düzenlemeleri öngören 133 ila 148’inci maddeleri ile 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 56’ncı maddesi uyarınca mahalli nitelikteki müşterek işler için ilçe köylerine hizmet götürmek amacıyla oluşturulmuş bir kamu kuruluşu olup, üye köylerdeki zirai faaliyetlere yardımcı nitelikte faaliyette bulunan ve tüzüğünde öngörülen amaca uygun olarak köylülerin zirai faaliyetlerinin devamı niteliğinde hizmet veren Birliğin 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu ve anılan düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden, Kurumlar Vergisinden muaf olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Bu nedenle, davacı Birliğin yürüttüğü hizmetin iktisadi işletme niteliği taşıdığının kabulüyle davanın reddi yönünde verilen ısrar kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
KARŞI OY: X- Davacı Birliğin temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının, Danıştay Dördüncü Dairesinin bozma kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan kararın gerekçesine katılmıyoruz.
XX- Vergi Denetmeni tarafından yapılan vergi incelemesi sonucunda düzenlenen raporlara istinaden, mükellefin talebi üzerine tarhiyat öncesi uzlaşma sağlandığı ve düzenlenen tarhiyat öncesi uzlaşma tutanaklarına göre ödenmesi gereken vergi ve cezalarla ilgili olarak, mükellefiyette hata yapıldığı savı ile yapılan düzeltme-şikayet başvurusunun reddi üzerine bu dava açılmıştır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun Tarhiyat Öncesi Uzlaşma ile ilgili esasları düzenleyen Ek 11’inci maddesinin ikinci fıkrasında, tarhiyat öncesi uzlaşmaya varılması halinde tutanakla tespit edilen bu husus hakkında dava açılamayacağı ve hiçbir mercie şikayette bulunulamayacağı hüküm altına alınmıştır.
Anılan düzenleme, mükellefe, talebine bağlı olarak idare ile tarhiyat öncesi uzlaşma hakkı tanımış, ancak, bu hakkın kullanılması durumunda, dava açmama ya da hiçbir mercie şikayette bulunmama koşulunu da getirmiştir. Bu durumda, iradesi ile tarhiyat öncesi uzlaşma yolunu seçen mükellefin düzeltme şikayet yoluna başvuramayacağı açıktır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddi ile incelenmeksizin reddi gereken davada yazılı gerekçeyle verilen mahkeme kararının sonucu itibarıyla onanması gerektiği oyu ile karara karşıyız.
XXX- Genel bütçeye, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere ait vergi, resim, harç ve benzeri yükümlerin tarh, tahakkuk, tahsil işlemlerinden ve bunlarla ilgili zam ve cezalardan doğan uyuşmazlıkların çözümünde genel ilke; 2577 sayılı İYUK.’na uygun olarak vergi mahkemesi nezdinde dava açılmasıdır.
Ancak, vergilendirme işleminden doğan anlaşmazlık, bir hukuki ihtilaftan değil de, bir maddi hatadan ibaret bulunmakta ise, yoksa koyucu pahalı ve uzun olan bu dava yolundan ayrı olarak Vergi Usul Kanununun 116’ncı ila 126’ncı maddelerinde düzenlenen ve vergi literatüründe “Düzeltme ve Şikayet Müessesesi” denilen bir idari başvuru yolu vazetmiştir. Bu müessesenin işleyebilmesi, başka bir deyişle, bu yola başvurulabilmesi için ortada bir hukuki ihtilaftan ziyade, VUK.’nun sözü geçen maddelerinde yazılı olan “vergi hatası”nın bulunması gerekmektedir. Nitekim anılan Kanunun “vergi Hatalarını Düzeltme” başlığını taşıyan bu bölümünün 116’ncı maddesinde, vergi hatası; vergiye ilişkin hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınması olarak tanımlanmış, aynı Kanunun 117’nci maddesinde hesap hataları, 118’inci maddesinde ise vergilendirme hataları tek tek sayılarak belirlenmiştir. Maddenin 2 no.lu bendine göre, mükellefiyette hata; açık olarak vergiye tabi olmayan veya vergiden muaf bulunan kimselerden vergi istenmesi veya alınması, 3 no.lu bendine göre, mevzuda hata ise; açık olarak vergi mevzuuna girmeyen veya vergiden müstesna bulunan gelir, servet, madde, evrak ve işlemler üzerinden vergi istenmesi veya alınmasıdır.
Olayda, yükümlü davacı tarafından ileri sürülen iddialar, yukarıda açıklanan vergi hatalarından hiçbirine girmeyip; istek, hukuki bir uyuşmazlığın çözümüne yönelik bulunduğundan, Vergi Usul Kanununun düzeltme hükümlerine uygun olmayan bu başvurunun incelenmesine olanak bulunmadığı ve sonucu itibarıyla yerinde bulunan temyiz konusu mahkeme kararının bu gerekçe ile onanması gerekeceği oyu ile karara karşıyız.