<TABLE id=lobby cellSpacing=3 cellPadding=3 width="100%" border=0 ns:msxsl="urn:schemas-microsoft-com:xslt" ns:user="https://www.dunyagazetesi.com.tr">
<T>
<TR>
<TD id=title style="PADDING-BOTTOM: 10px; CURSOR: text; PADDING-TOP: 10px">İSMMMO raporu</TD></TR>
<TR>
<TD =dei&#111;n colSpan=2>
<TABLE cellSpacing=0 cellPadding=0>
<T>
<TR>
<TD =date vAlign=top>28/11/2005 09:23:16</TD></TR></T></TABLE></TD></TR></T></TABLE>


HUKUKA GÖRE / Dr. A. Bumin Doğrusöz


abumin@e-kolay.net





İtanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası, her yıl geleneksel olarak hazırladığı ve bir önceki yıla ilişkin "Vergi Raporu"nu, 2004 yılına ilişkin olarak, geçtiğimiz günlerde açıkladı. Oda Başkanı Yahya Arıkan'ın basın toplantısı ile bu yıl açıklanan rapor, önceki yıllara ait raporlardan biraz farklı. Her şeyden önce raporun adı, "Türkiye'nin Mali Görünümü" şeklinde değiştirilerek raporun kapsamı genişletilmiş. Basına açıklanan rapor, ses getirdi. Hemen her gazetede, yapılan açıklamalar farklı yönleri ile de olsa yer aldı.


Bir sivil toplum kuruluşu olmanın yanı sıra anayasal anlamda "kamu kurumu niteliğinde meslek teşekkülü" olan ve üye sayısı itibariyle Türkiye'nin en büyük odalarından biri olan İstanbul SMMM Odası'nın, "sosyal sorumluluk"ları uyarınca hazırladığı bu raporun, çok iyi tahlil edilmesi gerekmektedir. Zira rapor, bir kısmı özellikle İstanbul ili Gelir İdaresi'ne ilişkin yayınlanmamış veriler olmak üzere pek çok istatistiği bir araya getirmekte ve bunlardan hareketle çarpıcı ve üzerinde önemle durulması gereken sonuçlara ulaşmaktadır.


Biz bu yazımızda, Başkan Arıkan'ın basın toplantısında öne çıkardığı noktalardan, ileride muhtemelen tartışma konusu olabilecekleri ayıklayarak, aşağıda aktarmak istiyoruz.


- 2006 yılı, Avrupa Birliği tarama süreci ile birlikte, ticari ve mali mevzuatta çok önemli değişikliklerin yaşanacağı bir yıl olacaktır. Bugüne kadarki gelişmelerle, ceza hukuku, medeni hukuk, mali kontrol ve bütçe hukuku, mahalli idareler hukuku gibi pek çok alan adeta yeniden inşa edilmiştir. 2006 yılında borçlar ve ticaret hukuku da yeniden inşa edilecektir. Bütün bu gelişmeler Türk vergi sisteminin de yeniden yapılandırılmasını gerektirmektedir. İdaresi ile mevzuatı ile sistemi ve işleyişi ile bu yeniden yapılandırma gerçekleştirilmeden, sistemin başarı olanağı kalmamıştır.


- İstatistiklerden 2004 yılı kapasite kullanım oranının ortalama yüzde 81,5 olarak gerçekleştiği görülmektedir. Bu orana ulaşılması yeni yatırımların habercisi olarak algılanmalıdır. Öte yandan Türkiye nüfus artış hızı ve genç nüfusu yüksek, diğer deyişle çalışabilecek yaşa gelmiş nüfusu hızla yükselen bir ülkedir.


Buna karşılık Türkiye'de işsizlik oranı 1990-2000 dönemindeki yüzde 6-7'lik düzeyden, günümüzde yüzde 10'un üzerine çıkmıştır. Kayıt altındaki işçi sayısına baktığımızda istihdamın yarısından fazlasının kayıtdışı çalıştığı görülmektedir. Tarımda bu kayıtdışılık yüzde 90'larda iken tarım dışı sektörlerde yüzde 34 seviyesindedir. Kayıtdışı istihdam konusu, sebepleri ve çareleri mutlaka tartışma konusu yapılmalıdır.


- 2004 yılı itibarıyla GSMH'nin ABD Doları bazında yaklaşık 300 milyar dolar olduğu düşünülürse, 34.5 milyar dolarlık dış ticaret açığı oldukça düşündürücüdür.


Bu oranla Türkiye, dışa açıklık yönünden gelişmekte olan birçok ülkenin önünde yer almaktadır. Türkiye'de ekonomik büyümeye bağlı olarak görülen en önemli sorun cari işlemler açığıdır. İç ve dış borç stokları ile bunların GSMH'ye oranlarının düzenli olarak artmaktadır. Bu veriler konunun önemle değerlendirilmesini gerektirmektedir.


- Vergi dairesi; mükellefi tespit eden, vergi tarh, tahakkuk ve tahsil eden kurumdur. Oysa vergi daireleri 29 temel görevinin yanı sıra yüksek öğrenim kredi borcu takibinden Mera Kanunu'na göre kesilecek para cezasına kadar 30 un üzerine ilave görevi de yüklenmiş durumdadır. Bu durum ise vergi dairelerini asli görevlerinden uzaklaştırmaktadır.


- 2004 yılında tahakkuk eden 97,7 katrilyonluk vergi gelirinin 90 katrilyonluk kısmı (yüzde 92.17) tahsil edilmiştir. Tahsil edilen 90 katrilyonluk vergi geliri toplamının 28 katrilyonu dolaysız vergilerden 62 katrilyonu ise dolaylı vergilerden elde edilmiştir. Vergi sistemimiz dolaylı vergiler üzerine kuruludur ki, bu şekildeki bir sistem açıkça Anayasa'ya aykırıdır.


- Dolaysız vergilerde ilk sırada gelir vergisi vardır. 2004 yılında toplanan 17.8 katrilyon liralık gelir vergisinin yaklaşık 16 katrilyonu kesintilerden oluşmaktadır. Kesinti yoluyla elde edilen gelir vergisinin oranı yüzde 90'dır. Bu şekilde alınan vergilerde, emek gelirleri üzerinde yoğunlaşmaktadır.


- Vergi gelirlerinin illere göre dağılımında, en çok vergi toplanılan il, Türkiye'de toplanan verginin yüzde 43'ünü ödeyerek İstanbul olurken, en az vergi hasılası Bayburt ilinde görülmektedir. Aralarında İstanbul, Kocaeli, Ankara, İzmir, Bursa, İçel, Antalya, Tekirdağ ve Hatay illerinin bulunduğu 10 il ise Türkiye vergi gelirlerinin yüzde 88'ini toplamaktadır. Sayılan illerin Türkiye vergi gelirleri içindeki payı 84,1 katrilyon liradır. Bu veriler, son derece çarpıcı olarak, sistemin sağlıklı olmadığını göstermektedir.


Tek başına İstanbul'u mercek altına yatırdığımızda ortaya çıkan tablo, acıklı bir Türkiye resmidir. İstatistiklerde 100 milyar lira ve üzerinde matrah beyan eden gelir vergisi mükellefi sayısı 4 bin 683'tür. Bu da toplamın sadece yüzde 1,3'ünü oluşturmaktadır.


- Bu durum, kurumlar vergisinde de söz konusudur. 100 milyar lira ve üzerinde matrah beyan eden mükellef sayısı 352 olup toplam mükellef sayısının sadece yüzde 4,2'sini oluşturmaktadırlar. Bu grup 440 katrilyon lira matrah beyan ederek toplam matrahın yüzde 87,89'una karşılık gelmektedir.


- Bu durum, doğal olarak vergi denetim elemanlarına da iş yoğun iş yükü yaratmaktadır. 2004'te, 3 bin 192 denetim elemanı tarafından, 153.881 inceleme sonuçlandırılmış; 22,1 katrilyonluk matrah incelenmiş ve tabloda da görüldüğü gibi, tam 18,7 katrilyon matrah farkı tespit edilmiştir.


- Gelir ve kurumlar vergisi beyannameleri incelendiğinde 2004'te gelir vergisi mükelleflerinin yüzde 27'si, yani her 3 kişiden 1'i, zarar ettiğini bildirmiş. Kurumlar vergisi mükelleflerinin de yüzde 55'i sıfır matrah beyan etmiştir.


- Yapılan hesaplamalara göre, Türkiye ekonomisinin yüzde 80 ila 90'ı kayıtdışındadır. Bunun doğurduğu yıllık vergi kaybı ise 9-11 milyar dolar arasındadır. Peki, bu ne demektir? ülkemizde özelleştirmenin başladığı 1986 yılından bugüne kadar özelleştirmeden elde edilen gelir 10 milyar 788 milyon dolardır. Yani kayıtdışının sebep olduğu bir yıllık vergi kaybı, TÜPRAŞ, Telekom, demir-çelik tesisleri gibi Türkiye'nin 80 yılda ürettiği en gözde tesislerin elden çıkartılmasıyla elde edilen toplam gelir kadardır.


Başkan Arıkan'ın oda olarak geliştirdikleri çözüm önerilerine ilişkin açıklamalarından bir çoğu da, üzerinde önemle durulması ve tartışılması gereken önerilerdir.


Bu önerileri aktarmaya, şu an için köşemin sınırları elvermiyor. Bunları ileriki yazılarımda yer geldikçe irdelemeye çalışacağım. Ancak rporun tam metnini ve önerilerini hemen görmek isteyenler, odanın web sayfasından inceleyebilirler.