Arsa değerlerinin tespitinde Anayasa'ya aykırılık


HUKUKA GÖRE / Dr. A. Bumin Doğrusöz


abumin@e-kolay.net





2006 yılı emlâk vergisi için genel bildirim veya genel takdir yılı. Aslında mükelleflerin bildirim veya beyanname vermeleri söz konusu değil. Zira emlâk vergisi matrahlarını belediyeler belirleyecek, mükellefler de ödeyecek.


Ancak belediyelerin söz konusu matrahları belirlemeleri, birim inşaat metrekare maliyet bedeli ile arsa/arazi değerlerinin belirlenmiş olması koşuluna bağlı. Zira hesaplama bu değerlere göre yapılmakta.


Bina inşaat metrekare maliyet bedelleri, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından her yıl ilan edilmektedir. Ancak arsa/arazi değerleri ise dört yılda bir, bu maksatla kurulan komisyonlarca tespit olunmaktadır.


Gelecek yılın genel tarh yılı olması sebebiyle arsa/arazi değer tespitleri bu günlerde yapılmakta, sonuçları açıklandıkça da hemen herkes ayağa kalkmaktadır. Konu yazılı basında manşetlere taşınmakta, televizyonların ana haber bültenlerinde yer almaktadır. Yok efendim, boğazdaki cadde ile Hakkari'nin caddesinin değeri aynı olurmuymuş, İstanbul'un Bankalar Caddesi ile Bursa'nın Altıparmak Caddesi eşitmiymiş, İstanbul'un Bağdat Caddesi ile İstiklal Caddesi nasıl eşit olurmuş.


Olur, efendim. Bal gibi olur. Emlâk vergisinde her şey olur. Çünkü, emlâk vergisi hukuka fazla saygılı olarak düzenlenmemiş, mükellef haklarını fazlaca oözetmeyen bir vergi. Nasıl mı, açıklayalım.


Önce arsa değerlerinin tespiti ile işe başlayalım. Bu arsa değerleri nasıl tespit olunuyor? Bu sorunun yanıtı, Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 49. maddesinde şöyle belirlenmiş:


"Takdir komisyonlarının arsalara ve araziye ait asgari ölçüde birim değer tespitine ilişkin dört yılda bir yapacakları takdirler, emlâk vergisi genel sürenin başlangıcından en az altı ay önce karara bağlanarak, arsalara ait olanlar takdirin ilgili bulunduğu il ve ilçe merkezlerindeki ticaret odalarına, ziraat odalarına ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları ile belediyelere, araziye ait olanlar il merkezlerindeki ticaret ve ziraat odalarına ve belediyelere imza karşılığında verilir.


Büyükşehir belediyesi bulunan illerde takdir komisyonu kararları, vali veya vekalet vereceği memurun başkanlığında, defterdar veya vekalet vereceği memur, vali tarafından görevlendirilecek tapu sicil müdürü ile ticaret odası, serbest muhasebeci mali müşavirler odası ve esnaf ve sanatkarlar odaları birliğince görevlendirilecek birer üyeden oluşan merkez komisyonuna imza karşılığında verilir. Merkez komisyonu kendilerine tebliğ edilen kararları onbeş gün içinde inceler ve inceleme sonucu belirlenen değerleri ilgili takdir komisyonuna geri gönderir. Merkez komisyonunca farklı değer belirlenmesi halinde bu değerler ilgili takdir komisyonlarınca yeniden takdir yapılmak suretiyle dikkate alınır.


Kesinleşen asgari ölçüde arsa ve arazi birim değerleri, ilgili belediyelerde ve muhtarlıklarda uygun bir yere asılmak suretiyle tarh ve tahakkukun yapıldığı yılın başından mayıs ayı sonuna kadar ilan edilir."


Şimdi bu usulü irdeleyelim. Mükellef olarak bu değerleri nasıl öğreneceksiniz. Belediye veya muhtarlıklara gidip bakacaksınız. Peki, gayrimenkulünüzün bulunduğu yerden başka bir ilde veya yurtdışında oturuyorsanız ne yapacaksınız? Bu sorunun cevabı yok.


Bu değerlerin hiç olmazsa, belediyelerin (o ilde kurulu ise büyükşehir belediyelerinin) ve/veya il valiliklerinin web sayfasında ilanı zorunluluğu yok.


Mükellefe garimenkulü ile ilgili tespit olunan yeni değerleri bildirme, tebliğ etme zorunluluğu da yok. Her şeyden önce, bu büyük bir eksiklik.


Diyelim ki değerleri bir yolla öğrendiniz. Bu değerleri hukuka aykırı buluyorsanız, takdir komisyonlarınca belirlenen değerlerin gerçeğe aykırı olduğuna inanıyorsanız, yapacağınız şey mantıken "yargı yoluna" gitmektir. Zaten Anayasa demiyormu ki; "idarenin bütün eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır."


Hayır dava açamazsınız. Zira kanun diyor ki; "Takdir komisyonlarının bu kararlarına karşı kendilerine karar tebliğ edilen daire, kurum, teşekküller ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları onbeş gün içinde ilgili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilirler."


Demek ki dava hakkı sadece, bir kısım kurum ve kuruluşlarla mahalle muhtarlarına tanınmış. O halde yargı hakkını kullanmak için tek yapacağınız şey; mahallenizin muhtarını dava açmaya ikna etmek. Bu da pek kolay değil.


Takdir komisyonu kararına göre belirlenecek matrah üzerinden vergi ödeyecek olan mükellefin dava hakkı yok, mükellef dahi olmayan, kararın iptali ile menfaat ilişkisi bulunmayan muhtarın dava hakkı var.


Bu, hukuk değildir. Bilindiği gibi hukuk ile kanun kuralları farklıdır. Bazen, burada olduğu gibi çelişebilir. Çelişkinin olduğu her yerde, hukuksuzluk olabilir, arsa değerleri keyfi saptanabilir veya kamu lehine yüksek vergi geliri sağlayacak şekilde belirlenebilir.


Yukarıda aktardığımız ve mükellefe dava yolunu kapatan hüküm, açıkça Anayasa'ya aykırıdır. Bu nedenle mükelleflerin takdir komisyonu kararlarına karşı, söz konusu hükmün Anayasa'ya aykırılığını ve dava haklarının varlığını ileri sürmek suretiyle dava açabilecekleri inancındaydım.


Vergi ziyaı cezasında olduğu gibi, buradaki Anayasa'ya aykırılığında giderilmesi gerektiği inancındayım.


Burada, aynı sokakla ilgili pek çok kişinin dava açabileceği, bir anda binlerce davanın söz konusu olabileceği, bunun da yargıyı kilitleyeceği, uzun sürelerde karar çıkamayacağı gibi görüşler ileri sürülmemelidir. Zira, davaların birleştirilerek görülmesinden, kısa yargılama usullerinin benimsenmesine kadar pek çok hukuksal tedbir ve düzenleme ile bu sakıncalar giderilebilir.


Yargı denetiminden kaçmamak, bütün işlemlerde hukuk devletine yaraşır şekilde olabildiğince yargı denetimini sağlamak gerekir.