T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas : 2002/10-814
Karar : 2002/989
Tarih : 20.11.2002

ÖZET : Somut dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremez hale gelen sigortalıya kurumca bağlanan gelir ve yapılan ödemelerin rücuan tahsiline ilişkindir. Davalılar kusur ve maluliyet oranlarının yeniden tespiti gerektiğini ileri sürerek itiraz etmişlerdir. Her ne kadar 506 Sayılı Yasada sigortalının sürekli iş göremezlik, malullük ve erken yaşlanma hallerinin tespiti için öncelikle SSK Yüksek Sağlık Kuruluna başvurması gerektiği belirtilmiş ise de kuruma başvurulmadan uyuşmazlığın mahkemeye getirilmesine yasal engel yoktur. Görülmekte olan davada da sürekli iş göremezlik oranına itiraz edilebilir. Açıklanan nedenlerle, davalılarca itiraz edildiğinden, sürekli iş göremezlik oranının mahkemece 506 Sayılı Yasa'daki prosedüre uygun olarak saptanması gerekir.

(506 s. SSK. m. 26, 109)

KARAR METNİ :
Taraflar arasındaki "rücuan alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kartal 1.İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 3/10/2000 gün ve 2000/105-289 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 24/5/2001 gün ve 2001/3662-4077 sayılı ilamı ile; (...Dava; 30.11.1994 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalı işçi Ali Osman Tuncel için Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarının 506 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca rücuan ödetilmesi istemine ilişkin olup, sigortalı tarafından Orhan Oray aleyhine açılan 1995/543 sayılı hak sahibi dosyasından alınıp hükme dayanak yapılan 14.09.1998 günlü kusur raporu iş bu dava dosyasının tarafları yönünden bağlayıcı bir nitelik taşımadığından, davalıların kusur oranlarının; işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanı bilirkişiler kurulundan yöntemince düzenlenmiş kusur raporu alınarak saptanması gereğinin gözetilmemesi,

Davalıların, sigortalının sürekli iş göremezlik derecesine itiraz ettikleri de gözetilerek, maddi zarar (tavan) hesabına doğrudan etkili bulunan gerçek güç kaybı oranının 506 sayılı Kanunun 109. maddesindeki prosedür uyarınca araştırılması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Taraf vekilleri

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava iş kazası sonucu sürekli iş göremez duruma giren sigortalıya davacı kurumca bağlanan gelir ve yapılan ödemelerin rücuan davalılardan tahsili istemine ilişkindir.

Davacı Sosyal Sigortalar Kurumu vekili, işveren Orhan Oray, işyeri yetkilileri M.Engin Oray ve Orhan Karabulut aleyhlerine açtığı rücu davasında, iş kazası sonucu sürekli iş göremez duruma giren sigortalıya bağlanan gelir ve yapılan ödeme nedeniyle kurum zararı oluştuğunu, sigortalı tarafından işveren Orhan Oray aleyhine açılan tazminat davasında işverenin %80, kazalı işçinin %20 kusurlu bulunduğunu, %80 kusura göre sigortalının gerçek zararının 10.954.715.474 TL. olarak tesbit edildiğini, ancak ceza davasındaki kusur raporunda kazalının 2/8, tazminat dosyasında davalı olmayan iş yeri yetkilileri M.Engin Oray ile Orhan Oray'ın 3/8'er kusurlu olduğunun belirlendiğini beyanla, kusur ve miktar yönünden fazla hakkı saklı kalmak üzere kurum zararından şimdilik, tazminat dosyasında belirlenen gerçek zarar ile kurumca yapılan masrafın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

Davalılar Orhan Oray, M.Engin Oray ve Orhan Karabulut vekili, davalılardan M.Engin Oray ve Orhan Karabulut'un tazminat dosyasında taraf olmadıkları gibi raporda da kusurlu bulunmadıklarını, ceza davasında 4616 sayılı Yasa'nın 1/4. maddesi uyarınca davanın karara bağlanmasının ertelendiğini, kazalı işçinin maluliyet oranının da yeniden tespiti gerektiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemenin, "tazminat dosyasındaki kusur ve tavan raporuna göre talep edilen miktarın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline" dair verdiği karar yukarıda belirtilen nedenlerle Özel Dairece bozulmuştur.

Mahkemece, davalılar M.Engin Oray ve Orhan Karabulut yönündeki bozma kararına uyularak, bu davalılar yönünden yeniden kusur ve tavan raporu alınmıştır. Alınan kusur raporunda sigortalı %20, işveren Orhan Oray %70, işyeri yetkilileri M.Engin Oray %5, Orhan Karabulut, %5 kusurlu bulunmuş, davalıların toplam %80 kusuruna göre hükme en yakın tarihteki verilere göre sigortalının gerçek zararının 26.776.135.661 TL. olduğu belirlenmiştir.

Mahkeme; "sigortalı tarafından işveren aleyhine açılan tazminat davasında hükme esas alınan kusur raporunun, o davada taraf olan işveren Orhan Oray ile sigortalının halefi durumunda bulunan Kurum bakımından rücu davasında bağlayıcı olduğu, ayrıca sürekli iş göremezlik oranına kurum nezdinde itirazda bulunulmadığından rücu davasında mahkemece 506 sayılı Yasa'nın 109 uncu maddesindeki prosedür işletilerek inceleme yapılamayacağı" gerekçeleriyle önceki kararında direnmiştir.

Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık;sigortalı tarafından açılan tazminat davasında taraf olup, o davada alınan kusur raporunda kusur payı belirlenen işveren yönünden;kusura ilişkin bu saptamanın, Kurumun rücu davasında bağlayıcı olup olmadığı ve rücu davasında, sigortalının sürekli iş göremezlik oranına davalılarca itiraz edilmesi itibariyle 506 Sayılı Kanunun 109. maddesinde öngörülen prosedürün Mahkemece işletilmesi suretiyle bu konuda inceleme yapılıp yapılamayacağı konularına ilişkindir. 1-506 Sayılı Kanunun 26/1. maddesi hükmünde;Sosyal Sigortalar Kurumunun işverene rücu konusu özel bir şekilde düzenlenmiş olup; iş kazası veya meslek hastalığı sonucu Kurumca sigortalıya veya hak sahibi kimselerine yapılan yada ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerin 22. maddede belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye değerleri toplamından işverenin anılan madde hükmü kapsamında sorumluluğu ancak iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareketinin varlığı halinde mümkün bulunmaktadır.

Bu bağlamda; işverenin, iş kazasına veya meslek hastalığına neden olmuş hareketinin işçi sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatı hükümlerine aykırılık teşkil edip etmediğinin tespitinde bir başka anlatımla iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde işverenin kusurunun varlığı ve kusur oranının belirlenmesinde; bu araştırmanın özel ve teknik bilgiyi gerektirmesi nedeniyle ehil bilirkişi düşüncesine başvurulması zorunludur.

Gerçekten, sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine tazminat davası açılmamışsa; tazminat davası mevcut olmakla birlikte davacının feragatı nedeniyle redle sonuçlanmışsa ya da davanın takip edilmemesi nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verilmişse; tazmin sorumlularının kusur durumu bu bağlamda işverenin kusuru; rücu davasında çözümlenecektir.

Sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılarak kesinleşmiş tazminat davasında hükme esas kılınmış kusur raporunun; Kurumun açtığı rücu davasında bağlayıcılığı konusunda ise öncelikle, Sosyal Sigortalar Kanununun 26. maddesine dayalı rücu davalarının hukuki niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 01.07.1994 gün, 1992/3 Esas, 1994/3 Karar Sayılı kararında da belirtildiği gibi; burada temelinde rücu hakkı bulunan, Kanunun çizdiği sınırlarla kayıtlı Kanundan doğan, sigortalının hakkından bağımsız, kendine özgü bir halefiyet hali mevcuttur.

Bu durumda; işveren hakkındaki tazminat davasında hükme esas kılınmış kusur raporunun; Kurumun açtığı rücu davasında bağlayıcılığı; ancak taraf birliğinin varlığı ve bu kusur raporunun 506 Sayılı Kanunun 26. maddesinde öngörülen sorumluluk koşullarına uygun biçimde düzenlenmesi halinde mümkün olacaktır.

Sigortalının işveren hakkındaki tazminat davası ile Kurumun tazmin sorumluları aleyhine açtığı rücu davasının tarafları arasında birlik bulunmaması halinde ise; rücu davasının taraflarından olan işveren bakımından; işveren hakkındaki tazminat davasında kusur saptaması yapılmış olsa dahi işveren dışındaki tazmin sorumlularının iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesindeki kusur paylarına ilişkin irdeleme sonuçta işverenin kusurunu da etkileyeceğinden; rücu davasında işveren yönünden de kusur incelemesi yapılması gerekmektedir.

Ne var ki; kesinleşmiş tazminat davasındaki kusur raporunun işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına uygun biçimde düzenlendiğinin anlaşılması durumunda; bu rapor; rücu davasında kusur oran ve aidiyetinin belirlenmesinde gözetilmelidir.

Açıklamaların ışığında somut olay değerlendirildiğinde; işverenin kusuru; Kurumun açtığı rücu davasında; diğer tazmin sorumlularının kusur payları ile birlikte yeniden irdelenmeli; ne var ki, tazminat davasındaki kusur raporunun işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine uygun biçimde düzenlenmesi ve işveren dışındaki diğer davalıların hukuki statüleri itibariyle işyeri yetkilisi konumunda bulunmaları nedeniyle tüm davalıların kusur payları; bu kusur raporunda işverenliğe atfedilen kusur oranı dahilinde belirlenmelidir.

2- Diğer taraftan; görülmekte olan rücu davasında; davalılarca sigortalının sürekli iş göremezlik oranının yeniden tespiti gerektiği ileri sürülmüş; bu talebi reddeden Mahkeme kararı bu yönden Özel Dairece bozulmuştur.

Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 Sayılı Kanunun 109. maddesinde "sigortalıların sürekli iş göremezlik, malüllük ve erken yaşlanma hallerinin tespitinde, Kurum Sağlık Tesisleri Sağlık Kurullarınca verilecek raporlarda belirtilen hastalık ve arızaların esas tutulacağı, Kurumca verilen karara ilgililer tarafından itiraz edilmesi halinde durumun Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanacağı" hükmüne yer verilmiştir.

Her ne kadar maddede; ilgilinin öncelikle Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu'na başvurması gerektiği belirtilmiş ise de; ilgilinin Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu'na başvurmadan Mahkemeye uyuşmazlığı getirme veya görülmekte olan davada sürekli iş göremezlik oranına itiraz etme hakkına sahip olduğu, sürekli iş göremezlik oranının Mahkemece 506 Sayılı Kanunun 109. maddesindeki prosedüre uygun olarak saptanması gerektiği yerleşmiş Yargıtay kararları ile de benimsenmiştir. (HGK.23.01.2002 gün 2002/10-36 E. 5 K., HGK.17.04.2002 gün 2002/21-257 E. 311 K., 16.10.2002 gün 2002/21-603 E. 829 K.) Somut olayda; davalılarca, sigortalının sürekli iş göremezlik oranına itiraz edilmesi karşısında; sürekli iş göremezlik oranının Mahkemece 506 Sayılı Kanunun 109. maddesindeki prosedüre uygun olarak saptanması gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkemece;Özel Daire bozma kararına uyulması yerine hukuki terim ve dayanaklarda yanlış değerlendirme yapılması sonucu direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.

3- Ne var ki, Mahkemece, Özel Daire bozma kararına; işveren dışındaki diğer davalılara ilişkin olarak kusur yönünden uyularak yeniden kusur ve hesap raporu alındığından bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

SONUÇ : Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, yukarıda ve Özel Daire Bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı direnme kararının;

1- (2) numaralı bentte gösterilen nedenden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA ve (3) numaralı bentte gösterilen nedenden dolayı uyulan kısım yönüne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 10.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 13.11.2002 gününde oybirliği,

2- (1) numaralı bentte gösterilen nedenden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 20.11.2002 gününde yapılan II. görüşmede oyçokluğu ile, karar verildi.

T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi

Esas : 2004/8895
Karar : 2004/11364
Tarih : 20.12.2004

ÖZET : İş kazası sonucu malüliyetden doğan maddi ve manevi tazminat davaları, nitelikçe Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından karşılanmayan zararların giderilmesine ilişkindir. Bu nedenle tazminat belirlenirken maluliyet oranı, kusur oranı ve kanuni nedenler indirildikten sonra Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından bağlanan peşin sermaye değerinin indirilmesi suretiyle tazminat belirlenmelidir.

(818 s. BK. m. 46, 47) (506 s. SSK. m. 4, 26)

KARAR METNİ :
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.

Hükmün davalılardan Agit vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre temyiz eden davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,

2- Zararlandırıcı sigorta olayı sonucu davacının %100 oranında sürekli iş göremez durumda kalıp bakıma muhtaç olduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden belli olduğu gibi zarar hesapı yapılırken bakıcı giderinin de hesaplamaya katıldığı ortadadır. O halde hesaplanan zarardan indirilecek SSK. peşin sermaye değerinin de %50 artırımlı olarak hesaplanması zorunludur. Oysa SSK. tarafından bildirilerek tazminattan düşülen peşin sermaye değerinin %50 artırımlı olarak hesaplanıp hesaplanmadığı belli olmayıp bu yönün gözardı edilmesi isabetsizdir.

3- Bu tür, tazminat davaları nitelikçe Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından karşılanmayan zararların giderilmesine ilişkindir. Bu bakımdan tazminat belirlenirken maluliyet oranı, kusur oranı ve kanuni nedenler indirildikten sonra Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından bağlanan peşin sermaye değerinin indirilmesi suretiyle tazminatın belirlenmesi gerektiği Yargıtay´ın yerleşmiş görüşlerinden olmasına karşın bundan da zühul olunması usul ve yasaya aykırıdır.

O halde, temyiz edenin bu yönleri amaçlayan itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.12.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.