<B style="mso-bidi-font-weight: normal">İ.Hüseyin YILDIZ<?:NAMESPACE PREFIX = O /><O:P> </O:P>[/B]
<O:P></O:P>Bir sistem düşünün ki; hem kendi mağdurunu, hem de kendi suçlusunu yaratıyor. Sonra da bu sorunun çözümü için af kaçınılmaz hale geliyor. Bugün Türkiye'de, sosyal güvenlik primini veya vergisini eksik beyan etti diye kimse yadırganmıyor. Çünkü bu insanların sığındıkları bir sosyal ve ekonomik ortam var ve kendilerini savundukları bazı argümanlar var. Örneğin diyorlar ki; sosyal güvenlik prim yükleri ve vergi yükleri çok fazla, bunlar kaldırılabilir değil. Diyelim ki, geçici ödeme zorluğu içine düştük; sonra bu primleri ve vergileri ödemek hiç mümkün olmuyor. Çünkü devlet bizden, tefeci faizinden fazla faiz istiyor. Daha da önemlisi, ödediğimiz vergi ve primler devlet eliyle çarçur ediliyor. Her dönem devletin sırtından birileri zengin ediliyor. Üstelik bu ödediklerimiz, vatandaşa kamu hizmeti olarak geri dönmüyor. Ve yüzde ellilerin üstünde olan kayıt dışı ekonomi nedeniyle, tamamen kayıt dışında olan rakiplerimizle, rekabet etme şansımız bulunmuyor. Ekonomimiz her an bir krizle karşılaşabilir, ayrıca; geleceğimizi yeterince sosyal güvenlik içinde göremiyoruz, dolayısıyla tedbir almamız normaldir. Peki hiç olmazsa bu mazeretlerin bir kısmını ortadan kaldırmak mümkün değil mi? Adil ve sürdürülebilir mali yüklerin tesis edilmesi, haksız rekabete yol açan kayıtdışılığın asgariye indirilmesi, hesap verebilir bir yönetim tarzının ve ortamının oluşturulması gibiÖ Bu yapının devam ettirilmesi halinde daha çok aflarla karşılaşacağımızdan, kimsenin kuşkusu olmasın.

Gelelim yasalaşma sürecine giren şu af meselesine. Toplam 30 katrilyona yakın gecikme faizi dahil, SSK ve Bağ-Kur prim alacakları, yeniden yapılandırılarak tahsil edilmeye çalışılıyor. Ancak yapılan düzenleme; hem sigortalıyı borcu ödemeye teşvik edecek kadar cazip değil hem de çok karışık. Hani deseler; laf olsun diye bir düzenleme yapalım, bundan da kimse yararlanmasın, hatta ne olduğunu da kimse anlamasın. Ancak böyle bir düzenleme yapılabilirdi.

Gecikme zammı ve TEFE oranı uygulaması

50 bin YTL'nin altında olan SSK'nın borç asları ile Bağ-Kur'un borç asıllarının tamamına; 1998 yılı sonuna kadar gecikme zammı uygulanacak. 1999 yılı başından başvuru tarihine kadar ise gecikme cezası oranları yerine TEFE oranı uygulanarak borç tutarı yeniden hesaplanacak. Böylece, borcun niteliğine, miktarına ve ait olduğu döneme bağlı olarak, toplam borç tutarında farklı oranlarda terkin yapılacak.

Taksit süresi 36 aya çıkarılacak

Yeniden tespit edilen borç; 12 ayda ödenirse yıllık yüzde 5, 12 ayı aşan taksitlerde ödenirse yüzde 6, 24 ayı aşması durumunda ise yüzde 7 oranında faiz uygulanacak. Ayrıca borcun ağırlığına bağlı olarak, taksit sayısı en fazla 36 aya kadar çıkabilecek.

Sağlık hizmetlerinden faydalanma

Toplam borçlarının yüzde 50'sini ödeyen veya taksitlendirilmiş borçlarının yarısını ödeyen Bağ-Kur'lulara sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı veriliyor. SSK'lılar her halükarda sağlık hizmetinden yararlanabiliyor.

Emeklilik yaşı

Tasarıda; açıkların artmasına neden olan emeklilik yaşına ilişkin düzenlemeler yer alıyor. Emeklilik yaşı 2036'dan itibaren kademeli olarak artacak. 2075'ten itibaren kadın da, erkek de 68 yaşında emekli olabiliyor. Emeklilik aylığı bağlama oranları, 2016 yılına kadar her yıl için yüzde 2.5, 2016'dan itibaren ise yüzde 2 olarak belirleniyor.. Ancak aylık bağlama oranı hiçbir şekilde yüzde 90'ı geçmeyecek.<O:P> </O:P>
<O:P></O:P>