16/11/2005 09:42:30


SOSYAL GÜVENLİK VE İŞ HUKUKU / İbrahim Işıklı


e-mail: ibrahimis@hotmail.com





Uzun bir sürede beri, kamuoyunda süresinde ödenmeyen SSK ve Bağ-Kur primlerinin taksitlendirilmesi ve ödeme kolaylığı sağlanmasına yönelik beklentiler var. Aslında bu tür ödeme kolaylıklarına hiçbir zaman taraftar değilim. Ancak, ülkemizin ağır bir bedel ödediği 2000 ve 2001 ekonomik krizinde birçok işverenimiz hem vergi hem de sosyal güvenlik kurumlarına olan borçlarını ödeyemez duruma geldiler. Bunun sonucunda da, borç yüksek gecikme zammı uygulanması sonucu katlanarak bugünlere gelmiştir. Bu nedenle, Maliye Bakanlığı tarafından 2003 yılında, 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunu ile geçmişe yönelik kapsamlı ve makul bir düzenleme yapılarak zor durumdaki mükelleflerin vergi borçlarını ödemeleri sağlanmıştır. Ancak, aynı dönemlerde çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından SSK ve Bağ-Kur prim borçlarının taksitendirilmesinde başarılı olunamamıştır.


"Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" tasarısının gerekçesinde; Bağ-Kur ve SSK'ya olan borçların 2002 yılından 2004 yılı sonuna kadar yüzde 74 oranında arttığı belirtilmektedir. Sosyal Sigortalar Kurumu'nda (SSK) özel sektörden 2005 Mart ayı itibariyle prim aslı 2.3 milyar YTL (2.3 katrilyon TL) ve 2005 Temmuz ayı itibariyle 2.3 milyar YTL (2.3 katrilyon TL) gecikme cezası olmak üzere toplam 4.6 milyar YTL (4.6 katrilyon TL) borç yeniden yapılandırılabilecektir. Bu miktar SSK'nın toplam alacağının yüzde 63,7'sine tekabül etmektedir. Bağ-Kur'da ise 31 Mart 2005 tarihi itibariyle, 1479 sayılı kanuna tabi 2.389.158 kişi ve 2926 sayılı kanuna tabi 996.648 kişi olmak üzere toplam 3.385.806 aktif sigortalı bulunmaktadır. Aynı tarih itibarıyla kurumun 1479 sayılı kanun kapsamında borçlu durumda olan 1.471.424 kişi ve 2926 sayılı kanun kapsamında borçlu durumda olan 716.116 kişi olmak üzere toplam 2.187.540 borçlu sigortalısı söz konusu yeniden yapılandırma kapsamında bulunmaktadır. Bağ-Kur'un 31 Mart 2005 tarihi itibariyle, kayıtlı toplam prim alacağı ise 16.7 milyar YTL'dir (16,7 katrilyon TL).


Bu kadar yüksek tutardaki bir alacağın, sosyal güvenlik kurumlarının aktüeryal dengelerini bozması son derece doğaldır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı kamuoyunun beklentilerine cevap vermek üzere "Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" tasarısını hazırlayarak TBMM'ye sevk etmiş ve ilgili komisyonlarda görüşüldükten sonra, yakın bir tarihte de yasalaşacaktır. Bunda bir yanlışlık yok. Ancak, yasanın ilgili işverenin borcunun nasıl hesaplanacağına ilişkin 1. maddesine baktığımda, taksitlendirmeye esas alınacak borcun hesaplanmasının ne kadar zor ve içinden çıkılmaz hale getirildiğini görünce bu düzenlemenin de işverenlere cazip gelmeyeceğini, aynen 2003 yılında yapılan düzenleme gibi toplumda kabul görmeyeceğini sanıyorum. Ayrıca, yeniden yapılandırılacak borç tutarının hesaplanmasında farklı gecikme zammı oranları ile borç asıllarına uygulanacak gecikme zammının hesaplanmasındaki karışıklıktan dolayı, yasanın uygulanmasında önemli sıkıntılarla karşılaşılacaktır. Asıl borca uygulanacak gecikme zammı tutarının hesaplanmasında, borcun tutarına ve ilişkin olduğu yasaya göre farklı oranlar uygulanmasını haklı kılacak hukuki bir neden bulunmamakta ve düzenleme eşitlik ilkelerine uygun düşmemektedir. işverenlerin birikmiş prim borçlarının tahsil edilebilmesi için birtakım ödeme kolaylıkları getirilmeye çalışılırken, uygulamanın vergi borçlarının ödenmesi koşuluna bağlanması ayrıca kanun ve kararnamelerle sağlanan teşviklerle ilişkilendirilmesi tasarının amacına uygun düşmemektedir.


Yasa tasarısının kapsamına maalesef isteğe bağlı sigortalılar, topluluk sigortasına tabi olanlar ile tarım SSK sigortalıları alınmamıştır. 4842 sayılı yasa ile 01/05/2003 tarihinden geçerli olmak üzere, isteğe bağlı sigorta primini art arda üç ay ödemeyenlerin sigortalılığının, primi ödenmiş son ayın bitiminden itibaren sona erdirileceği hükmü getirilmiştir. Bu düzenleme nedeniyle on binlerce isteğe bağlı sigortalı mağdur olmuştur. Bu düzenleme kapsamına, mağdur olan isteğe bağlı sigortalıların da eklenmesi gerekmektedir.


Tasarının ilgili maddesinin bir bölümü ilgilenen okurlarım için aşağıya alınmıştır.


"Birinci fıkrada belirtilen; 1479 ve 2926 sayılı kanunlar kapsamındaki borç asılları ile 506 sayılı kanun kapsamındaki 50.000 Yeni Türk Lirası (YTL) ve altında olan borç asıllarına, ödeme süresinin bitiminden itibaren 31/12/1998 tarihine kadar uygulanan oranlara göre gecikme zammı hesaplanmak suretiyle, 1/1/1999 tarihinden itibaren ise [yeniden yapılandırma başvurusunun yapıldığı ayın sonuna kadar] Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan toptan eşya fiyat endeksi (TEFE) ve üretici fiyat endeksi (ÜFE) uygulanmak suretiyle taksitlendirmeye esas olan borç hesaplanır.


506 sayılı kanun kapsamında olup, birinci fıkrada belirtilen borçlardan asıl tutarı 50.000 YTL'nin üstünde olanlar için yeniden yapılandırma başvurusunun yapıldığı ayın sonuna kadar yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre gecikme zammı hesaplanmak suretiyle borç tutarı tespit edilir.


Bu tutardan;


a) Bilanço esasına göre defter tutan işverenlerin en son vermiş olduğu gelir veya kurumlar vergisi beyannamesi eki bilançosu esas alınarak, "Dönen Varlıklar-Stoklar / Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar" rasyosuna göre bulunacak oran 0.50 ve altında ise bu durum borçlu açısından "çok zor durum" hali kabul edilerek, söz konusu oran 0.50-0.40 arasında ise yüzde 10'u, 0.39-0.30 arasında ise yüzde 20'si, 0.29 ve altında ise yüzde 30'u;


b) (a) bendinde belirtilenler dışında kalan işverenler tarafından 31/12/2004 itibariyle beyan edilecek mali durum bildirimi esas alınarak, "Kasa+Banka+Kısa Vadeli Alacaklar / Kısa Vadeli Borçlar" rasyosuna göre bulunacak oran 0.30 ve altında ise bu durum borçlu açısından "çok zor durum" hali kabul edilerek, söz konusu oran 0.30-0.20 arasında ise yüzde 10'u, 0.19-0.10 arasında ise yüzde 20'si ve 0.09 ve altında ise yüzde 30'u,


c) (a) ve (b) bentlerinde sayılan işverenlerden, 1/1/2005 tarihinden önce vergi mükellefiyeti sona eren veya haklarında iflas kararı verilen işverenler için yüzde 30'u,


terkin edilerek, kalan borç otuzaltı aya kadar taksitlendirilir. Ancak, her halükarda taksitlendirmeye esas olan tutar borç aslından aşağı olamaz. Likidite oranının hesaplanmasında yüzdelik ayırımdan sonraki rakamlar dikkate alınmaz. (a) ve (b) bentlerine göre beyan edilen bilgilerin doğruluğu kurum veya Maliye Bakanlığı denetim elemanlarınca kontrol edilebilir. Beyan edilen bilgilerin doğru olmadığının anlaşılması halinde işverenler bu kanun hükümlerinden yararlanma hakkını kaybederler ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun ilgili hükümlerine göre haklarında işlem yapılır."


Bu yasa maddesini, çok ağır iş yükü olan SSK ve Bağ-Kur personelinin uygulamaya zamanı yetecek mi? Bu kadar işveren nasıl takip edilecek? Suiistimaller nasıl önlenecek? Çok merak ediyorum.


Herkesin anlayacağı şekilde, basit, yalın ve tüm toplumu kapsayacak bir düzenleme yapılması çok mu zor? Anlayabilmiş değilim. En azından 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunu'nda yapıldığı üzere, borç asıllarına, kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ay başına kadar Devlet istatistik Enstitüsü'nün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı uygulanmak suretiyle borç tutarı tespit edilebilir. TBMM'de, meslek odalarının görüşleri de alınmak suretiyle yasa tasarısının yeniden düzenlenmesi gereklidir.