Barışın Dili...
Dünyada çok şey değişiyor ve dolayısıyla Türkiye'de de değişmek zorunda kalıyor. Bundan sonraki süreçte de değişmeye devam edecek.
Ancak, işte bu "birçok şey" değiştikten sonra bizde gündeme gelebiliyor.
Bizim meslekte de öyle...
Öyle ki, gündemi oluşturan olgular önce dar çevrelerde konuşulup, tartışılıp karara bağlanıyor. Sonrasında da çeşitli nedenlerden ötürü kıyametler kopuyor...
Bizim mesleki örgütlenmede de ortak ekonomik çıkar ilişkileri temel olmasına karşın, kendi içinde yaşanan tartışmalar, ayrışmalar bugünün eseriymiş(!) gibi algılanıyor kimi çevrelerde.
Bu tartışmalar zaman zaman sertleşerek kırgınlıklara neden oluyor.
Sonrasında içine kapanmalar, kopmalar, sırt çevirmeler başlıyor…
Öylesine ki, dün birlikte mücadele edebilenlere şöyle bir bakıyorsunuz; olayı, birbirlerini yok saymaya, yok etmeye vardırmışlar.
Ya demokratik tutum ve davranışlar… hak getire!…
Bırakalım kavgalı insanları, ülkeler, meslektaşlarımız bile barışık değil, ayrışık, ayrışık…
Şu bir gerçek ki; ayrışmalara yol açan nedenleri, farklılıkları hoşgörü içinde tartışamıyoruz!
Oysa, o tartışmaların yaşandığı, farklılıkların fark edildiği değil yıllardan, aylardan bugüne bile çok şeyler değişti!
O nedenle, yeni gelişmelere karşı tedbiren yeni politikalar geliştirmek, öngörülü olmak gerekiyor.
Ancak bu yeni politikaların "samimi birlik için" her şeyden önce barışçıl olması gerekiyor!
Ama ne yazık ki; büyük çoğunluğumuz "barışın dilini" konuşmayı henüz öğrenemedik!
Saygılarımla...
SMMM Gökhan DEDE