AKŞAM<?:NAMESPACE PREFIX = O /><O:P> </O:P>
26.10.2005, ÇARŞAMBA<O:P> </O:P>
Vergi kaybı nedeniyle alınan cezalar iptal edildi<O:P> </O:P>
<B style="mso-bidi-font-weight: normal"><O:P><O:P> [/B]<B style="mso-bidi-font-weight: normal">İ.Hüseyin YILDIZ<O:P> </O:P>[/B]
<O:P></O:P>
Maliye Bakanlığı’nca 4.5 yıldır, vatandaştan alınan vergi ziyaı cezasının, Anayasa’ya aykırı olduğu anlaşıldı. 2000 yılında, Hilmi Akgüre isimli vatandaş, kendisinden istenen vergi ziayı cezasının, Anayasa’ya aykırı olduğunu ileri sürerek dava açıyor. Ordu Vergi Mahkemesi de iddiayı ciddi bularak, dosyayı Anayasa Mahkemesi’ne gönderiyor. 4.5 yıl sonra; Anayasa Mahkemesi, vergi ziyaı cezasını Anayasa’ya aykırı bularak, Vergi Usul Kanunu’nun 344. maddesinin 2. fıkrasının ilgili bölümünü iptal ediyor. Anayasa Mahkemesi’nin kararı 20.10.2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. Ancak; bu karar hemen yürürlüğe girmiyor, çünkü kararda, anılan iptal hükmünün, kararın yayımından 6 ay sonra yürürlüğe gireceğini öngörülüyor. Dolayısıyla iptal hükmü, 20.4.2006 tarihinde yürürlüğe girecektir. Demek ki, bir süre daha Anayasa’ya aykırı olan bu vergi cezası uygulaması devam edecek. Ancak; bu süre zarfında vergi cezaları alanında yeni bir düzenleme yapılmasına olanak sağlanacaktır.

İptal edilen VUK’nun 344. maddesinin 2. fıkrasına göre, vergi ziyaına sebep olanlardan alınacak vergi ziyaı cezası şu şekilde tespit edilmiştir. “Ziyaa uğratılan verginin bir katına, bu verginin kendi kanunda belirtilen normal vade tarihinden cezaya ilişkin ihbarnamenin düzenlendiği tarihe kadar geçen süre için, bu kanunun 112. maddesine göre ziyaa uğratılan vergi tutarı üzerinden hesaplanan gecikme faizinin yarısının eklenmesi suretiyle bulunur.” Anlaşılacağı üzere, vergi ziyaı cezası, kayba uğratılan vergi ile gecikme faizinin yarısının toplamından oluşmaktadır. Ancak; VUK’nun 12. maddesine göre alınan gecikme faizinin oranını, Bakanlar Kurulu istediği zaman değiştirebilme yetkisine sahiptir. Bu durumda; birincisi, vergi ziyaı suçunun işlenidği tarihte, alınacak cezanın miktarı henüz bilinmemektedir. İkincisi de, vergi ziyaı cezasının tutarı yasayla değil, Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenmiş olmaktadır: Anayasa Mahkemesi; bu durumu, Anayasa’nın, suç ve cezaların belirgin olması ve cezaların yasayla düzenlenmiş olması ilkelerine, dolayısıyla hukuk devleti ilkesine aykırı bularak, cezaya ilişkin hükmü iptal etmiştir. Ayrıca; Anayasa Mahkemesi hukuk devletini, insan hak ve özgürlüklerini koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu genişleterek sürdüren, hukuk güvenliğini gerçekleştiren, Anayasa’ya aykırı durumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına hakim kılan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde Anayasa’nın ve yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlet olduğunu hatırlatma gereği duymuştur.

Bu örnek olayımızda; Anayasa Mahkemesi kararı, bir yasa hükmünü iptal etmenin ötesinde, bir zihniyeti teşhir etmesi yönüyle, daha büyük bir önem taşışor. Vergi alma gücü ve bu vergileri harcama yetkisi; mutlak bir güç ve yetki kullanımı anlamına gelmemelidir. Parlamenter demokratik rejimlerde; konuya ilişkin temel hukuk çerçeveyi, bütçe hakkıyla birlikte ortaya çıkan temel evrensel vergi hukuku ilkeleri ile bunların anayasal dayanakları belirlemektedir. Bırakın Maastricht (Ekonomik Kriterleri) veya Kopenhag kriterlerini; en haklı konulardan biri olan; vergi kaybına sebep olanlardan, vergi cezası alınması gibi basit bir düzenlemeyi bile, doğru hukuki zemine oturtamayan bir yönetimi hak etmiyoruz...<O:P> </O:P></O:P></O:P>