Şükrü KIZILOT skizilot@yaklasim.com

Son üç yılın fotoğrafından bazı görüntüler

3 Kasım 2002 seçimlerinden bu yana tam üç yıl geçti. Son üç yılın, ekonomik gelişmelerle ilgili fotoğraflarına baktığımızda, bazılarının çok net ve parlak, bazılarının ise bulanık ya da karanlık olduğunu farkediyoruz.


NET VE PARLAK OLANLAR

Enflasyon, sürekli olarak geriliyor. Üç yıl önce yüzde 30 olan enflasyon, yüzde 8’in de altına indi. Bu son 30 yılın rekoru... Büyüme, bir başka rekor. 2001 yılında eksi 9.5 küçülmüşken, 2002’den itibaren büyüme başladı. 2004 yılındaki yüzde 9.9’luk büyüme, son 40 yılın rekoru oldu. 2005 yılında da yüzde 4-5 civarında bir büyüme bekleniyor. Faizler, oranları sürekli olarak iniyor. Bütçede yer alan faiz ödemeleri de azalıyor. Üç yıl önce 58 milyar YTL olan faiz giderleri, 2005’te 46 milyar YTL’ye düştü.

Bütçe açığının GSYİH’ya oranı üç yıl önce yüzde 14.4 iken 2005 yılında yüzde 3 seviyesine indi. Üç yıl önce GSYİH’ya oran yüzde 4.2 olan faiz dışı fazla, giderek arttı. 2005 yılında yüzde 6.5 olarak gerçekleşmesi bekleniyor. Vergi gelirlerinde ise hedefler tutturuldu.

Borsa, tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı. Özelleştirme, özellikle 2005 yılında hızlandı ve ayrı bir rekora imza attı. Yabancı sermaye ve döviz girişi rekor seviyede. Türkiye’ye gelen turist sayısı sürekli arttı. Türkiye, son üç yılda otomotiv üreten ülkeler arasında, üretimini en hızlı artıran ülke oldu. Otomotiv sektörü, yüzde 204 üretim artışı ile ‘dünya rekortmeni’oldu. Konut inşaatı ve satışlarında, düşük oranlı ve uzun vadeli banka kredilerinin de etkisiyle ciddi bir artış oldu. Halen devam ediyor...

Türkiye ekonomisinin bugününü dünden ayıran en temel fark, mali göstergelerde istikrarın sağlanması ve bütçe disiplininin sürdürülmesi olarak göze çarpıyor.

BULANIK VE KARANLIK GÖRÜNTÜ

Cari açık, tehlikeli boyutlara ulaştı. Tehlike, giderek artıyor. Üstelik bu açığın yarısı ‘sıcak para’ile karşılanıyor. Bu da Türkiye ekonomisinin kırılganlık noktası olarak göze çarpıyor. İthalatın önlenemeyen artışı ürkütücü olmaya devam ediyor. İhracat artıyor ama ihracatçı zarar ettiği için şikayetçi.

Reel faizler, hala çok yüksek. Bu da yatırımları engelliyor ve ticaret hacmini sınırlıyor. Borçlar, azalacağına artıyor. İç ve dış borçlar, son üç yılda 100 milyar doların üzerinde arttı. Faiz dışı fazla hedefi aşılmasına rağmen, özellikle iç borçlar, sürekli artıyor.

Emekliler ve ücretliler ile esnaf ve sanatkárın, gelirleri reel olarak azaldı.

Protesto edilen senetler ve kredi kartları borcunu ödemeyenler, çığ gibi arttı.

İşsizlik oranı bir türlü aşağı çekilemedi. Sosyal güvenlik, ekonomide kara delik olmaya devam ediyor. 23 milyar YTL’yi bulan sosyal güvenlik açığı, ilk kez bu yıl Türkiye bütçesinin açığını geçti. Kayıtdışı ekonomi, azalacağına sürekli artıyor. Kayıtdışılık oranı yüzde 60’lara tırmandı. Bu konuda ciddi önlemler nedense bir türlü alınamadı. Kayıtdışı istihdam da toplum çalışanların yüzde 52’sine ulaştı. Bundan doğan vergi ve sigorta primi kaybı 24 milyar YTL civarında.

Vergi oranlarında, ‘tatlı tatlı indirim’yapılacağı vaad edilmesine karşın, bu gerçekleşmedi. Vergi gelirlerinde hedefler tutturuluyor ancak bunun gerçekleşmesi, zengin ve fakirin aynı oranda ödediği dolaylı vergilerle sağlanıyor. Son üç yılda; akaryakıt, cep telefonu ve otomobil vergilerinde, dünya rekorunu ele geçirdik. Sigara ve alkollü içkiye getirilen yüksek vergiler, kaçakçılığı körükledi. Dolaysız vergiler olan, gelir ve kurumlar vergilerinin, toplam vergi gelirleri içindeki payı sürekli azalırken, dolaylı vergiler arttı. Bu da gelir dağılımını olumsuz etkiledi. Beklenen ‘vergi reformu’bir türlü gerçekleşmedi.

Son üç yılın kare kare fotoğraflarına baktığımızda, görüntü net mi bulanık mı yoksa karanlık mı ona da siz karar verin.