Trilyonluk arazisi olan çaycılar ve odacılar

ŞİRKETLERİN, yönetim kurulunda olan çaycı, odacı, hamal, amele ve şoförleri bir süredir izliyorsunuz. Bu yıl, büyük illerde, vergi yüzsüzleri açıklandığında, en çok vergi borcu olan kişinin, 96 milyon YTL (96 trilyon TL) borcu olan, İstanbul’daki bir makam şoförü olduğunu Ağustos ayındaki bir yazımızda açıklamıştık.


Yazımızın yayınlandığının ertesi günü, Ankara’daki vergi yüzsüzleri listesinde de çok sayıda hamal, odacı, amele ve şoför bulunduğu açıklanmıştı.Olayın bu boyutu, yeterince anlaşıldı.

Bugünkü konumuz, olayın ilk kez okuyacağınız, bir başka boyutu ile ilgili...

BAK ŞU ÇAYCIYA

Özellikle İstanbul ve Ankara gibi büyük illerde, şehir merkezine yakın yerlerde, bir süre sonra değer kazanacağı öğrenilen bölgelerdeki arazilerin bir kısmı, bazı kişilerce satın alınıyor.Halk arasındaki deyimle, o bölgede büyük araziler kapatılıyor.

Bu aşamada; çaycı, amele ya da şoför gibi garibanlardan, ‘Adlarına gayrimenkul almaya ve satmaya, bedelini tahsil etmeye, iki ayrı kişiye yetki veren’ vekaletnameler alınıyor. Ardından, vekaletnameler kullanılmak suretiyle, bazı araziler satın alınıyor.

Bir süre sonra, alınan arazilerin bulunduğu bölgede imar faaliyetleri ya da özel bir yerleşim başlıyor veya otobana bağlanan büyük bir yol yapılıyor. Bazen de arazi parsellenerek, arsa haline getiriliyor.

Böyle olunca, arazilerde ‘astronomik bir değer artışı’ oluyor. Ardından, alınan vekaletnameler kullanılarak, çaycı, odacı ya da alkolik biri adına gözüken araziler satılıyor. Çok büyük kazançlar elde ediliyor. Ancak, bu kazançlar, hukuken araziyi satan kişi gözüken çaycı, odacı ya da ameleler adına vergi dairesine beyan edilmiyor ve gelir vergisi de ödenmiyor. Oysa, yasalara göre, bu kazancın ‘değer artışı kazancı’ ya da ‘ticari kazanç’ olarak, beyan edilip gelir vergisinin ödenmesi gerekiyor. Nedenine gelince;

- Arazilerin, iktisap (edinme) tarihinden itibaren dört yıl içinde elden çıkartılmasından sağlanan kazançlar, ‘değer artışı kazancı’ sayılıyor (GVK Mük. Md. 80/6).

- Gayrimenkul alım satımı ile devamlı olarak uğraşılması yani yıl içinde birden fazla satış olması ya da arka arkaya iki yılda birer satış olması, devamlılık olarak kabul edilip, ‘ticari kazanç’ olarak nitelendiriliyor (GVK Md. 37/4).

- Arazilerin, edinme tarihinden itibaren beş yıl içinde parsellenmesi durumunda ise, satış kaç yıl geçtikten sonra yapılırsa yapılsın, elde edilen kazanç, ‘ticari kazanç’ olarak vergilendiriliyor (GVK Md. 37/6).

VERGİLER UÇUYOR

Yasalar böyle ama vergiler ödenmiyor...

Olayın hukuki muhatabı; çaycı, odacı, şoför gibi kişiler gözüküyor. Elde edilen kazancın, beyan edilmediği ileride ortaya çıkarsa, cezalı vergi istenecek olanlar; çaycı, odacı ve şoför gibi kişiler oluyor.

Perde arkasında ise, bir kısmı kamuoyunca da isim olarak bilinen kişiler yani gerçek organizatörler var. Elde edilen kazanç beyan edilmiyor. Maliye olayı tespit ettiğinde ise, ‘hukuki muhatap’ gariban, çaycı, odacı, amele ya da şoför oluyor.

Vergi yasalarımıza göre ‘vergi borcunu ödemeyenlere hapis cezası uygulanamadığı’ için çaycı, odacı, şoför, hamal gibi bu kişiler elini kolunu sallayarak, rahatça dolaşabiliyorlar. Perde gerisindekiler de rahatça dolaşıyorlar ama arada küçük bir fark var; onlar lüks araçlarla dolaşıyorlar ya da uçağa binip, Dünyayı dolaşıyorlar...